Yeni Üyelik
28.
Bölüm

26.BÖLÜM-"OYUN BİTTİ"

@thequeenofdreams_

Ege'den

Hayatım boyunca ailevi durumlarımız yüzünden mutluluk nedir sorusunun cevabını bulamamıştım. Ta ki Yıldız karşıma çıkana kadar... O bana gülmeyi öğretmişti. Sevmenin, sevilmenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu göstermişti. Anlamıştım ki onunla karşılaşana kadar yaşamıyormuşum ben. O benim yaşama sebebimmiş. Allah'ın bana sunduğu en büyük hediyeymiş.

Ama şimdi... O yoktu. Yanımda değildi! Fakat asıl yandığım mesele, kendini bilmez bir kız yüzünden o güzel gözlerinden düşen damlalar, kavrulan kalbiydi. Üzülmesindi.

Arya'nın söylediği şey içime katbekat umut ekmişti.

Cafeden çıkar çıkmaz Müge'yi arayıp bu gece onda kalmak istediğimi ve itiraz kabul etmediğimi söylediğimde memnuniyetle kabul etti.

Yirmi dakika içinde evine vardığımda arabadan indim ve olacaklar için kendimi hazırladım. Müge'ye onda kalmak istediğimi söylediğimde beni yanlış anladığını biliyordum. Fakat katlanmak zorundaydım. Yıldız için... Tekrar bir arada olabilmek için... Yalnızca daha fazlasına izin vermeyecektim.

Kapıyı çaldığımda en az on saniye sonra kapı açıldı ve Müge beni içeri çekip kapıyı kapattı. Yerimizi değiştirip onu kapı ile arama aldım. Girişken olursam benden daha az şüphelenirdi.

Affet beni Yıldız!

Müge'den

Ege'nin beni kapı ile arasına almasıyla kıkırdadım. Kurnazca güldü ve dudaklarıma yaklaştı. Derin bir nefes aldıktan sonra beklemeden dudaklarımı öpmeye başladı. Hızla karşılık verirken ellerimi ensesine götürdüm.

Bir saniye olsun durmuyordu. Sanki bir şeyden sinirini çıkarıyormuşçasına öpüyordu. Bugün bir şeye sinirlenmiş olmalıydı ki rahatlamak için buraya gelmişti.

Tutkulu öpüşmemiz devam ederken belimi kavrayıp beni kendine çekti ve odama yöneldi. Odama vardığımızda girişken bir şekilde gömleğini açmaya başladım. Sonunda tüm düğmeler açıldığında gömleği hırçınca çıkarıp bir kenara attım.

Bir anda benden ayrılıp derin bir nefes alarak yatağımın ayak ucuna oturduğunda kıkırdadım. Hiç çekinmeden kucağına yerleştim. Gözleri şaşkınlıkla açılırken kaşlarımı kaldırdım. "Durmak yok aşkım! Bugün bizim gecemiz." dedikten sonra sabırsızca tişörtümü çıkarıp kenara fırlattım. Boynuna sarılıp dudaklarını öpmeye başlayınca belimi kavrayıp kendine çekti. Zevkle inlediğimde dudaklarımın üstünde güldü. Ensesindeki saçları okşayarak ona daha çok yaklaştım. Ayağa kalktığında bacaklarımı beline doladım ve tam o anda beni yatağa yatırdı.

Bebeğe ne olursa olsundu! Şu an aşık olduğum adamla hayatımın en güzel gecesini yaşıyordum.

Ellerim pantolonunun kemerine gidiyordu ki elleriyle ellerimi kavrayarak beni durdurdu ve dudaklarımdan ayrılıp kendini yanıma attı.

Gözleri kararmıştı fakat tutkudan değildi bu. Bir şey olmuştu.

"Aşkım sorun ne?"

Gözlerini kapattı sakinleşmeye çalışırcasına.

"Bir sorun yok." Kaşlarımı kaldırdım.

"Neden durduk peki?"

Derin bir nefes aldı ve gülümsedi.

"Hamilesin aşkım. Yorulmamalısın."

Kıkırdadım. Beni düşünmesi güzeldi fakat bebek başkasından olduğu için bebeği önemsemiyordum. Neyse. Benimdi en azından. Gerisi önemli değildi.

"Kolunu açsana." dediğimde gülümsemesi genişledi ve açtı kolunu. Ben de koynuna girip büyük bir huzurla gözlerimi kapattım ve kısa sürede uykuya daldım.

Ege'den

Kalbim bas bas bağırıyordu. "Neden yaptın?!" diyordu. "Neden sevdiğin kız ile bir araya gelmek için bile olsa o sürtüğe dokundun?!!!"

Kendime inanamıyor, kendimden tiksiniyordum. Pişmanlıkla gözlerimden düşen yaşları sildim. Evet, son pişmanlık fayda etmezdi! Pis bir kız koynumdaydı ve dokunmuştuk birbirimize!!! Yorgun olduğumu ve hemen uyumak istediğimi söyleyip kurtulabilirdim. Şüphelense de bunu yapabilirdim, yapma şansım vardı! Ama ben... İstemeden de olsa dokundum.

Peki ya bundan sonra ne olacaktı? Yıldız beni affedecek miydi? Katlandıklarım onun için bile olsa... Bu topladığım kanıtlara değecek miydi?

Müge uyumuştu çoktan. Biraz daha bekledim iyice dalması için.

Ve galiba artık zamanıydı.

Gözlerimden düşen yaşları sildim ve koynumdaki pis kızı kendimden uzaklaştırıp başını yastığa koydum. Gömleğimi üzerime geçirip hızla düğmelerini ilikledim. Derin bir nefes aldım. Şimdi kendimi işime vermem lazımdı. Umarım Yıldız bu yaptığım hatayı affederdi.

Her bir zerrem parçalara ayrılıyordu. Onsuz tam bir hafta. Bir insanın hayatı bu kadar anlamsız geçmezdi, geçemezdi.

Odadan çıktığımda kendimi işime odaklamaya zorladım.

Hatırladığım kadarıyla Müge'nin bir çalışma odası vardı. Çalışma odasını bulmak için sessizce koridorda ilerledim. Sonunda çalışma odasını bulduğumda oda anahtarını kilidin üstünde görmemle büyük bir mutluluk yaşadım.

Anahtarı yavaşça çevirdiğimde kapının açılması ile rahat bir nefes aldım. Sessizce içeriye girip kapıyı kapattım. Ardından gözlerim bilgisayarı aradı ve sonunda aradığım şeyi masanın üstünde gördüğümde heyecanla gidip masaya oturdum ve bilgisayarı açtım. Fakat bilgisayarın parola istemesi ile tüm umutlarım söndü. 'Ne olabilir, ne olabilir?' diye düşünürken birden masanın üstündeki küçük not kağıdında yazan yazıyı görmemle dudaklarım iki yana kıvrıldı. Allah'ım sen beni biliyorsun diye içimden geçirerek hızla kağıdın üstündeki yazan parolayı bilgisayara yazdım. Masaüstü ekranı belirdiğinde içimde bir sevinç dalgası oluştu.

Hızla "BAYLAN" isimli dosyaya girdiğimde gözlerimle dosyaların tümünü taradım ve sonunda aradığım dosyayı buldum. Dosyaya girdiğimde hızlıca fotoğraflara göz gezdirdim. Müge iğrenç bir kızdı. Tüm cinsel ilişkilerini fotoğraflayacak kadar iğrenç bir kız.

Aradığım fotoğrafları bulduğumda beş dakika geçmiş olmalıydı. Dosyayı görev çubuğuna sabitleyip usb belleğimi taktım. İşimi hızlıca hallettikten sonra usb belleğimi çıkarıp cebime koydum ve bilgisayarı kapatıp odayı bulduğum gibi bıraktıktan sonra kapıyı kapattım. Ardından Müge'nin odasına girip küçük bir not kağıdı aldıktan sonra yazacağımı yazdım ve evden toz olup uçtum.

Ertesi Gün

Telefonumun çalışıyla gözlerimi zorlukla açtığımda ilk önce neler olduğunu anlayamadım. Daha sonra dün yaptığım şeyler aklıma gelince derin bir nefes aldım ve zorlukla yatağımda doğruldum.

Telefonum hala çalarken ekrana baktım.

"Arya Arıyor"

Gülümseyip telefonu açtığımda Arya diğer taraftan çığırdı.

"Sonunda Ege! Bir an Müge ile uyudun kaldın zannettim. Offf!"

Büyük bir kahkaha attım. Beni bugüne kadar annem, ablam ve Yıldız dışında kolay kolay kimse uyutamazdı.

"Aryacığım, şunu bil ki ben annem, ablam ve Yıldız'ın kokusuyla uyuyabildim bugüne dek. O yüzden bir daha böyle bir şüpheye takılma sakın."

Arya kıkırdadı. "Kahkaha attığına göre keyfin yerinde bakıyorum. Ne oldu, hallettin mi işi?"

"Aynen öyle. Geriye iki hafta kaldı."

"Pekala, o zaman akşam havalimanına gitmeden önce seninle buluşuruz. Saat sekiz gibi. Anlaştık?"

"Anlaştık." deyip telefonu kapattım ve güne mutlu başlamak için ablama güzel bir kahvaltı hazırlamaya karar verdim.

Müge'den

Sabah yüzüme vuran güneş ışığıyla zorlukla gözlerimi açtım ve Ege'ye sarılmak için onun yattığı tarafa döndüm. Fakat onu göremeyince hızla yataktan kalktım ve tam telefonu elime almış onu arayacaktım ki komodinimdeki not kağıdını gördüm. Bu Ege'nin el yazısıydı. Telefonu bırakıp merakla kağıda baktım.

"Aşkım iki hafta boyunca çok yoğun olduğum için seninle görüşemeyeceğim ne yazık ki! Fakat iki haftanın sonunda bunu çok büyük bir sürprizle telafi edeceğime emin olabilirsin. Seni seviyorum.

Sevgilin"

Ne yapalım artık? İki hafta boyunca dişimizi sıkacağız.

Akşam-Saat 8.00 sıraları

Ege'den

Kızlarla buluştuğumuzda onlara her şeyi anlattım. O tiksindiğim anları anlatırken deli gibi ağlamıştım ve kızlar beni zor sakinleştirmişti. Sıkıntı yapmamamı, sonuçta istemediğim bir şey olduğunu söyleyince biraz olsun rahatlamıştım.

Şimdi kaldı bu iki haftayı beklemek.

Bir gün sonra

Yıldız'dan

Alarmım çaldığında başımdaki ağrının şiddetiyle zorla da olsa gözlerimi açtım ve gözlerimin yanmasına aldırış etmeden alarmı kapatıp lavaboya yöneldim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra havlu ile yüzümü kurulayıp aynaya baktım.

Gözlerim şişmiş, gözlerimin altı morarmıştı ve yüzüm solgundu. Okulda beni böyle görmemeleri için kapatıcı sürmem gerekecekti. Ben bu değildim. Mutluydum ben. Mutlu, sevilen bir kız.

Canım acıyordu. Onsuz tam bir hafta geçmişti. Tam yedi gün. Tam yüz altmış sekiz saat. Evet sayıyordum. Kaybetmiştim sevdiğim adamı. O yoktu artık. Ellerimi kavrayan sıcacık eli, o güzel bakan gözleri, kokusu... Yoktu.

Kendimi toparlamam lazımdı.

Evde yalnızdım. Arya ve Derya dün gece gitmişti. Onlar olmasaydı bu bir haftayı nasıl atlatacağımı gerçekten bilmiyordum.

Üstümü giyinip yüzüme de gerekeni yaptıktan sonra çantamı alıp daireden ayrıldım. Asansör üst katımızdaydı ve şu anda biri binmişti.

Umarım düşündüğüm kişi değildi.

Asansörün kapısı açıldığında beni bitiren gözlerle gözlerim buluştu ve yutkundum. Tam arkamı dönüp gidecektim ki birden kolumdan asansöre doğru çekildim. Asansörün kapıları kapanırken sadece belime sarılan kollara odaklanmıştım. Gözlerim dolmuştu.

"Bırak lütfen." diye fısıldadığımda," Olmaz." dedi." Bırakırsam gidersin." dedi.

Stop düğmesine bastığında ondan hızla ayrıldım ve ona dönüp sinirle bağırmaya başladım.

"Yapma! Senden uzaklaşmamı bu kadar zorlaştırma! Daha çok tüketme beni! Anlamıyor musun?! Bitti!!!"

"Bitmedi Yıldız! Ben öyle şeyler yapmam, sevdiğim kadını yıkmam, ona ihanet etmem diyorum sana!.."

"Peki ya fotoğraflar Ege! Ya da o test! Söyle bana önümüzde koskoca kanıtlar varken hala nasıl bana hepsi yalan diyebiliyorsun?! Sen benimle dalga mı geçiyorsun?!"

"Topluyorum Yıldız! O bebeğin babasının ben olmadığımı gösteren kanıtlar topluyorum! Anlasana, seni sevmesem neden bu kadar uğraşayım?!"

Ağlamaya başlamıştım, yine ve yine. Tüm hafta sonu yaptığım gibi.

Birden ne olduğunu anlamadan Ege belimden tutup beni kendine çekti ve dudakları dudaklarımı buldu. İkimiz de ağlıyorduk. Dayanamayıp ben de karşılık verdiğimde beni daha çok kendine çekti. Şimdi anlıyordum onu ne kadar özlediğimi... İçimin onun özlemiyle nasıl yanıp kavrulduğunu...

Bir süre sonra zorla ayrıldığımızda başımı göğsüne dayadı. Kalbinin atış sesi... Evet! Ben gerçekten özlemiştim Ege'yi. Hem de deli gibi!!!

"Bu kalp sen olmadığın sürece atmayacak Yıldız! Ben yaşıyor olmayacağım. Sen benim yaşama sebebimsin. Anlasana."

Başımı göğsünden ayırıp gözlerine baktım özlemle. Ah! En çok da bu güzel kahveleri özlemiştim. Aslında her şeyini özlemiştim. Bakışını, gülüşünü, gözlerini, elimi tutuşuna kadar her şeyini!

"Söz veriyorum o bebeğin babasının ben olmadığımı göstereceğim sana Yıldız!"

Yutkundum ve gülümsedim asansör hareket ederken.

"Sana güvenmek istiyorum." dedim tüm kalbimle. O da güzel gülümsemesini bahşetti yüzünde ve "Bana güven." dedi. Ardından asansörden ayrıldı.

İnsan sevdiği kişinin kötü biri olduğunu duyduğunda inanmak istemez. Siz ne derseniz deyin! O sevdiği için, o adamı kalbinde tuttuğu için sürekli bahaneler üretir. "Yanlıştır." der. "O öyle biri değildir." der.

Ben de şimdi araftaydım ve umarım ki sevdiğim adam hakkında inandığım şeyler yalandır. Umarım ki o benim önceden de tanıdığım Ege'dir.

İki hafta sonra

Ege'den

Ablamla kahvaltımızı yaparken çalan telefonla merakla kimin aradığında baktım.

Hastaneden arıyorlardı... Bu umut demekti... Bu artık Yıldız'a kavuşacağım, kötü günler geride kaldı demekti!!!

Mutlulukla gülümsedim. Zaman gelmişti.

"Ablacığım benim çok önemli bir işim var da. Dersim başlamadan halletmem gerekiyor."

"A-a! Neymiş o iş ablacığım?"

Güzeller güzeli ablamın yanağına bir öpücük kondurdum.

"Öğreneceksin ablam. Sadece biraz zaman ver. Sonrasında her şey çok güzel olacak."

Ablam güldü ve saçlarımı karıştırdı.

"Peki, öyle olsun bakalım."

Ben de gülerek, "Haydi ben kaçtım. Bu arada ellerine sağlık ablacığım. Omlet enfes olmuş." deyip bu sefer kokusunu iyice içime çekerek yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

Hızla montumu giyip kapıdan çıkarken bana, "Dikkat et kendine! Seni seviyorum!" dediğinde ben de ona, "Tamam, ederim. Ben de seni seviyorum!" diye bağırıp daireden ayrıldım. Hızla asansöre binip zemin katın düğmesine bastım.

Bundan iki hafta önce Yıldız'ı tam burada öpmüştüm. Onu ne kadar özlediğimi o zaman anlamıştım. Ardından... Bana güvenmek istediğini söylemişti. Söz vermiştim ben de ona. Şimdi sözümü tuttuğum için o kadar mutluydum ki! Yeniden bir araya gelebilecektik, yeniden o güzel kokusunu içime çekebilecektim, yeniden onu doyasıya öpebilecektim...

Özlemiştim. Hem de deli gibi!!!

Arabaya bindiğimde hastaneden gelen numarayı tekrar aradım. Bana sonucun çıktığını ve bebeğin başka birine ait olduğunu söylediklerinde mutlulukla oraya geleceğimi ve sonuçların olduğu kağıdı alabileceğimi söyledim. Onayladıklarında ve beni beklediklerini söylediklerinde telefonu kapattım, ardından hastaneye doğru gazladım.

20 dakika içinde hastaneye vardığımda hızla doktorun odasına çıktım. Kapıyı çalıp girdiğimde doktor da beni bekler gibi anında yerinden kalktı.

"Hoşgeldiniz Ege Bey. Sonuçları size söylemiş olmalılar." Güldüm.

"Evet Kadir Bey. Ben de onları almak için gelmiştim buraya. Her şey için çok teşekkür ederim."

Doktor güldü ve sonuçların yazılı olduğu kağıdı bana verdi.

"Bildiğiniz gibi bebek size ait değil Ege Bey. Bundan sonrasında hanımefendi bu hastaneye gelecek mi?"

"Orası ona kalmış Kadir Bey. Fakat şunu bilin ki kadın hala sizinle devam etmek istiyorsa artık onunla değilim."

Kadir Bey beni onayladı. Ona tekrar tekrar teşekkür edip hastaneden ayrıldığımda dünyalar benim olmuştu.

Arabaya binip hızla eve gittim ve usb bellekteki aldığım fotoğrafları yazıcıdan çıkardım.

Elimdekilere baktığımda kahkahalarla güldüm. Cidden! Bakalım şimdi ne yapacaktı Müge Hanım?!

Dersten Sonra

Sabırsızdım. Sonunda bitiyordu bu işkence. Kavuşacaktım sevdiğim kadına!

Hızla arabaya binip eve sürdüm ve evden fotoğraflarla test sonucunu alıp Yıldızlara indim. Kapıyı çaldığımda kapıyı o açtı.

Özlediğim kadının gözlerinin içine baktım. Doyamıyorum. Yıldız'ın, "Ege, bir şey mi oldu?" demesiyle onu içeri ittim ve ben de içeri girip özlemle dudaklarına kapandım. Aynı anda kapıyı kapatıp sevdiğim kadının şaşkınlıktan donup kalmış bedenini kapı ile arama almıştım. Özlemle onu öpüyor, bir taraftan saçlarını okşuyor, o pis kızın dokunduğu yerleri temizlemek istiyordum.

Şaşkınlığını atan Yıldız beni kendinden ayırmaya çalıştı fakat buna izin vermedim. Bir süre sonra o da dayanamayıp bana karşılık vermişti. Ellerini omuzlarıma getirdiğinde beline ellerimi koyup narin, güzel bedenini kendime çektim.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordum. Nefeslerimiz tükendiğinde zorla birbirimizden ayrıldık. Titreyen bedenini zorla tuttum ve kendine gelmesini bekledim.

Yutkunup güzel gözlerini açtığında zorla konuştu. "Ege... Ne oluyor?" Gülümsedim.

"Kötü günler geride kaldı Yıldız. Sana söz vermiştim hatırlıyor musun? Kanıtları toplayacağım demiştim. O bebeğin babası ben değilim demiştim."

Başımı salladı merakla. "Evet?"

Güldüm ve belinden tutarak onu salona yönlendirdim. Onu salonda üçlü koltuğa oturttuğumda ben de karşısına oturdum ve ceketimin cebinden fotoğraflarla test sonucunu alıp onun eline tutuşturdum. "Orijinalleri şu an elinde."

Yıldız şaşkınlıkla fotoğraflara ve test sonucuna bakarken ona Müge ile yaşamak zorunda olduğum geceyi nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Tam o sırada elime değen elle kendime geldim ve sevdiğim kadının kahvelerine baktım. Gözleri dolmuş, bana gülümsüyordu. Ben de mutlulukla gülümseyip ona sımsıkı sarıldım. O da bana sarıldığında ikimiz de ağlıyorduk.

Sonunda ayrıldığımızda ona söylemek için kendimi hazırladım.

"Yıldız... Ben... Çok kötü bir şey yaptım... İstemeden de olsa... Şu an kendimden tiksiniyorum."

Korkarak bana baktı.

"Kanıtların tümünü toplamak için ona numara yaptım. Bebeğin babasının ben olduğuma inanırmış gibi yaptım. Üç gün boyunca onunla sevgili oldum. İlk gün gittiğimde mutlu olmuş... Beni öpmüştü fakat ben hemen ayrılmış, şüphelenmemesi için hızlı gitmemesini söylemiştim... "

"Peki yanağından öpüp elini tuttun mu? "diye sorduğunda yutkunup başımı salladım." Kendimden tiksinsem de... İstemesem de... Evet, yaptım. "

Derin bir nefes aldı. "Peki sonra? "

"O gün bir hastanede kadın doğum uzmanıyla konuşmuş , test yapmalarını istemiştim. Onu o hastaneye götürüp testi yaptırdım ve doktor iki hafta sonra sonuçların çıkacağını söyledi. Onunla akşam yemeği yiyip onu eve bıraktığımda sabah kahvaltıya geleceğimi söyledim ve yanından ayrıldım. Ertesi gün sabah onda kahvaltımı yaptım ve kahvaltıdayken ona bilgisayarından o geceye ait fotoğrafları alıp alamayacağımı sordum. Afalladı tabii. Fakat sonra hemen toparlayıp fotoğraflar onda olduğu sürece bir sorun olmayacağını, almama gerek olmadığını söyledi. Ben de daha fazla zorlamadım. Kahvaltıdan sonra işim olduğunu söyleyip çıktım. Akşam sekizde de iş birliği yaptığım Arya ve Meltemle bir cafede buluşup olanları onlara anlattım..."

"Bir dakika ya! Ben de bu Arya ile Meltem neden sürekli dışarıda diyordum." Güldüm onun bu şaşkın haline. "O akşam onlara fotoğrafları alamadığımı söylediğimde Arya da kendi yöntemlerimizle alabileceğimizi söyledi."

Gözleri fal taşı gibi açıldı. "Gizlice eve mi girdin?!" Gözlerimi kapattım öfkeyle. "Hayır... Daha kötüsü... Ben de bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." Bana merakla bakıyordu. "İnan ki kendimden tiksiniyorum Yıldız... Şey... O gece onda kalmak istediğimi söyledim... Tabii ki bunu o yanlış anladı... Eve girdiğimde sırf benden şüphelenmesin diye... Ben başlattım... "

Yıldız'ın gözleri dolmuştu. Anlamıştı. İşte şimdi affetmese onu anlardım.

Üzülmesindi. Fakat... Eğer söylemezsem bu sefer içime bir öküz oturacaktı ve ona ömrüm boyunca yalan söylemiş olacaktım.

"Devam et. "

"Yatak odasındayken... Onun tişörtü... Benim de gömleğim çıktı... Sonra tam pantolonumun kemerini açacakken durdurdum onu ve yanına bıraktım kendimi... Neden durduğumuzu sorduğunda bebeğimize zarar gelmesin diye bir yalan uydurdum... Koynunu açar mısın dediğinde de... Açtım ve koynumda uyuttum onu Yıldız... Özür dilerim!!! Bunların hepsi ikimiz tekrar bir araya gelelim diyeydi! "

Yıldız'dan

Karşımda masum bir çocuktan farkı olmayan Ege'ye acı bir tebessümle baktım. Ağlıyordu. İstememişti, biliyordum. "Senin için." demişti. Saçlarını okşadım şefkatle. Ellerimle güzel gözlerinden akan yaşları sildim ve devam etmesini söyledim.

"O uyur uyumaz hemen başını yastığa koydum ve gömleğimi giyip fotoğrafları almak için çalışma odasına doğru yürüdüm. Anahtarı kapının üstünde unutmuş. Tereddüt etmeden girdim ve masanın üstündeki bilgisayarı gördüm. İşimi kolayca halletim. Öyle ki bilgisayar parolasını bile mantar panosuna asmış. İşim bitince odayı bulduğum gibi bıraktım ve Müge'ye de bir kağıt bırakıp evden ayrıldım. "

Daha sonra korku dolu gözleri gözlerimle buluştu.

"İki hafta yanında olamayacağımı, fakat iki hafta sonra bunu büyük bir sürprizle telafi edeceğimi söyledim kağıtta. "

Merakla kaşlarımı çattım. "Neymiş o sürpriz?" Gülümsedi. "Seninle el ele onun evine gideceğiz ve kanıtları da gösterip tekrar bir araya geldiğimizi söyleyeceğiz. Tabii... Bu anlattıklarımdan sonra beni affedersen..."

Gülümsedim ve ellerini kavradım.

"Ağlama sakın. Kendin diyorsun istemedim tiksindim diye. Bunda senin bir hatan yok."

Bana şaşkınca bakıyordu. En sesini kavradım cesurca. Utanmamaya çalışarak... "Seni seviyorum Ege Kılıç. Ve bu saatten sonra kimse seni benden alamaz artık." diyerek tüm cesaretimi toplayıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. O da anında karşılık verdiğinde bu sefer daha tutkuluyduk. Elini belime koyup beni koltuğa yatırırken öpüşü daha da derinleşti. Ellerimi kavrayıp başımın üstünde sabitlediğinde durmak zorunda olduğumuzu anladım. Zorla ondan ayrıldığımda birbirimize gülümsedik.

"Seni seviyorum kadınım. Sonsuza kadar da seveceğim."

Gülümsemem genişlerken ona sımsıkı sarıldım. O da bana sarılacaktı ki birden gıdıklamaya başladı. Kahkahalarla gülerken bir kez daha şükrettim. İyi ki benim adamımdı!

1 saat sonra

Beykoz sokaklarının birinde arabayı park ettiğimizde Ege elimi sımsıkı tuttu.

"Güzelim, sakin ol. Tamam mı?" Derin bir nefes aldım. "Tamam, olmaya çalışacağım."

Arabadan indiğimizde el ele bir evin kapısında durduk. Ege zili çaldıktan yarım saniye sonra kapı açıldığında gördüğüm şey karşısında midem bulandı.Bizden yaşça küçük liseli bir çocuk vardı karşımızda fakat bir sevişmenin ortasında olduğu belliydi. Dudaklarına ruj bulaşmıştı ve pantolonunun kemeri açıktı.

Ege anında elleriyle gözlerimi kapatırken arkama döndüm. Tam o sırada çocuk da, "Mina!" diye seslenmişti. Yazıktı. Cidden yazıktı. İnsan utanırdı.

"Berkay kim gelmiş?.. Ege abiii! Bu kız kim?! Berkay sen git ben geliyorum. "

“Peki bebeğim.”

Çocuğun gittiğini anladığımda arkamı döndüm. Ve bir kez daha midem bulandı. Gördüğümüz çocukla büyük ihtimal yaşıt olan kızın da ruju bozulmuştu ve eteğini aceleyle giydiği ortadaydı.

Ayrıca bana kaşları açtık bir şekilde bakıyordu.

Pardon da sen kimsin yaaa?!!!

İç ses! Sakin ol!

İyi be! Bir şey dedik sanki! En azından...

İç ses!!!

Tamam, sustum.

Kendimi toparlayıp sakinleşmeye çalıştığımda Ege, "Ablan nerede Mina?!" diye sordu kıza. Kız bana itici bakışlar atarken, "Kulübeye gitti!" dedi.

Kaşar!!!

Ege elimi sımsıkı kavrayarak kapıdan ayrıldığında kapı arkamızdan sertçe kapandı.

Arabaya bindiğimizde şoktaydım. Bu kadar seviyesiz olmamalıydı bir insan.

"İyi misin güzelim?" Başımı salladım. "Sanırım iyiyim."

"Müge neyse kardeşi de o gördüğün gibi." deyip yüzünü ekşitti. Başımı salladım onaylarcasına."Fark ettim."

Ege arabayı çalıştırırken bir kez daha şükrettim öyle bir kız olmadığım için.

Yarım saat sonra

İki hafta önce içimde fırtınalar koparken çıktığım kulübenin önünde, şimdi, sevdiğim adamla el eleydim.

Ege güç verircesine elimi tutarken kapıya vardık ve Ege zili çaldı. Yaklaşık on saniye sonra açılan kapıyla derin bir nefes aldım ve birleşen ellerimize gözleri delip geçercesine bakan kızıla içimden atabileceğim en büyük kahkahaları attım.

"E... Ege?!!!"

Ege kurnazca güldü.

"Sana bir sürprizle geleceğimi söylemiştim Müge. Ve işte sürpriz karşında." dedi ve gülerek ellerimize baktı. Müge hala neye uğradığını şaşırmış bir şekilde bize bakarken Ege kahkaha attı. "Ne oldu? Beğenmedin mi?!"

Durdu biraz ve sinsice kızılın gözlerine baktı. "Ben sandığın gibi aptal değilim Müge. Tabii ki her şey bir oyundu. Ve bu oyun burada bitti!"

Müge şoka girmiş bir şekilde ellerimize bakıyordu. "Kanıtları... Nasıl buldun?" Ege kahkaha attı. "Doktora gitmiştik ya hani. Güya kontrol için. Sonrasında..." Ege sinirle gözlerimi kapattı. Sakinleşmeye çalışıyordu besbelli. "O gece... Tabii ki seninle beraber olmayı düşünmüyor, düşünmek bile istemiyordum. Amacım seni uyutup fotoğrafların orijinaline ulaşmaktı. Ve istediğimi de aldım."

Müge gözlerini kapattı sakinleşmeye çalışırcasına. Ege artık alaycı halinden ayrılmış, ciddi haline bürünmüştü.

"Bir daha hayatımıza burnunu sokarsan... "Başını iki yana salladı. "Senin için hiç iyi şeyler olmaz Müge! "dedi kaşları çatılırken. Gözlerinden büyük bir karaltı geçmişti.

Ve en son alayla güldü.

"Oyun Bitti Müge! "

Loading...
0%