Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.BÖLÜM-KENDİME AĞLADIM

@thequeenofdreams_

Etrafımdan garip uğultular geliyordu ve nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim kalbimdeki acının büyük bir sebepten kaynaklı olduğuydu. Acının kaynağının ne olduğunu çözmeye çalışırken etraftaki sesler netleşmeye başladı ve kolumda bir acı hissettim. Gözlerimi açmaya çalıştığımda ilk önce gözlerimi kamaştıran bir ışık gördüm. Sonunda gözlerimi açmayı başardığımda her zamanki gibi bir hastane odasında olduğumu farkettim.

"Yıldız!"

Sesin geldiği yöne baktığımda Batu'nun bana endişeyle baktığını gördüm. Ve bayılmadan önceki son anlar geldi aklıma.

Saat 14.00 sıraları

Gözlerimden akan yaşlarla hiçbir şey demeden evden ayrıldım ve Furkan arkamdan bağırırken bahçe kapısından çıkmıştım bile. Fakat önümde Batu'yu görmeyi beklemiyordum. Sertçe ona çarptığımda düşmemem için hemen belimden tuttu ve bize gelen Furkan'a büyük bir öfkeyle baktı. Büyük ihtimalle beni takip etmişti ve neyle karşılaştığımı o da görmüştü.

"Yıldız, açıklayabilirim..."

"O çeneni kapa ve bir daha Yıldız'a sakın yaklaşma! Anladın mı beni?"

Yutkundum ve Batu'nun kolunu tuttum. "Gidelim." Furkan güldü. "Yıldız! Onunla gitmeyeceksi..."

"Sana sus dedim!" diyerek Furkan'a yumruk attığında çığlık attım. "Batu! Dur dedim!!!"derken daha beter ağlamaya başladım. Batu yere düşen Furkan'a öldürecekmiş gibi baktı ve elimi tutup o evden uzaklaşmaya başladı. Ancak benim gözlerim kararmaya başladığında Batu'ya anca seslenebildim."Batu..."Kendimi onun kollarına bıraktığımda en son Batu'nun ismimi seslenişini duymuştum.

Şimdiki Zaman

Hatırladıklarımla gözlerimden yaşlar akmaya başladığımda Batu saçlarımı okşadı. "Özür dilerim! Sana gereksiz yere umut verdiysem özür dilerim! Bağışla beni, lütfen. Furkan'ı sevdiğimi söylerken senin ne kadar acı çektiğini bilemedim. Gerçekten..."

"Şş, Yıldız, sakin ol. Senin bana umut verdiğin yok. Endişelenme. Hatalı olan benim.Senin başkasını sevdiğini bile bile seni sevmeye devam ettim."Başımı iki yana salladım. "Birini sevdiğin için özür dileyemezsin!..Batu...Ben seni hep abim olarak gördüm...Özür dilerim, bu sana acı verecek ama seni başka gözle görmedim. Hiçbir zaman. Hep o gözle sarıldım sana, hep o gözle gülümsedim. Ama umutlandıysan..."

"Umutlanmadım Yıldız, gerçekten! "

Derin bir nefes aldım. "Seni bilerek üzmedim mi yani?" Gülümsedi. "Üzmedin." deyip yanağıma bir öpücük kondurdu. Ben de sımsıkı sarıldım. Kapı çaldığında ayrıldık ve Batu," Gir. "diye seslendiğinde gözlerimi sildim. Batu sırtımdaki yastığı düzelttiğinde hemşire içeri girdi ve bize gülümsedi. "Merhaba, canım. Nasıl gibisin?" Gülümsedim. "İyiyim, teşekkür ederim, ne zaman çıkacağım?"

"Şimdi serumunu çıkaracağım canım. Ondan sonra biraz uzanmanı ve dinlenmeni söyledi doktor. Kendini daha iyi hissettiğinde çıkabilirsin. Anlaştık mı?" Başımı salladım. Ve hemşirenin serumumu çıkarmasını bekledim.

Saat 18.00 Sıraları

"Senin şu kitap sevdan yüzünden bir türlü kütüphaneden ayrılamadık, anlaştık mı?"

Güldüm. "Tamam Batu, paniğe gerek yok."

Apartman kapısından içeri girip asansöre geçtik. Ben kendi katımda inmeden önce Batu'ya sımsıkı sarıldım. "Teşekkür ederim Batu. Senin hakkını nasıl ödeyeceğim?" Saçlarımı okşadı. "Ödemene gerek yok, Yıldız. Seni sevdiğim için yaptım bunları. "Ondan ayrıldım ve sıcak bir şekilde gülümsedim. "Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Asansörden inip bizim kapıya yürüdüm ve zili çaldım. Kapıyı Yağız açtığında oyuncak silahıyla bana ateş ediyormuş gibi yaptı. Gözlerimi devirip ayakkabılarımı çıkardım ve vestiyere koyup içeri geçtim. "Abla, senin burada ölmen lazım."

"Boş konuşma Yağız, yorgunum." deyip odama geçtim ve üstüme rahat bir kıyafet aradım. Sonunda bulduğumda yatağın üstüne fırlattım ve iç çamaşırlarını da seçtikten sonra banyoya girdim. Kısa bir duştan sonra odama geçtim ve üstümü giyindim.

Kendimi yatağa bırakmıştım ki annemin çağırmasıyla derin bir nefes aldım ve zorlukla yerimden kalkıp odamdan çıktım. "Efenim."

"Masayı hazırla kızım. Baban gelecek şimdi." Başımı salladım ve anneme yardım etmeye başladım. Yemek hazırlandığında kapı çaldı ve hızla kapıya koştum. Kapıyı açtığımda babam bana gülümsedi.

"Hoşgeldinn."

"Hoşbulduk kızım." deyip içeri giren babama sıcacık bir gülümseme sundum ben de ve kapıyı kapattım.

"Canım, haydi yemek hazır! "

"Tamam, geliyorum. "diyen babam seri bir şekilde banyoya girip çıktığında annem, Yağız ve ben sofrada onu bekliyorduk. Babam da sofraya yerleştiğinde yemeğimizi yemeye başladık. Babam boğazını temizlediğinde hepimiz ona baktık."İstanbul'a tayinim çıktı. "Gözlerimi büyüttüm."Ciddi misin babaaa?!" Babam güldü. "Evet kızım, oldukça ciddiyim." dedi ve anneme baktı. "Canım, senin pastanen için de orada güzel bir yer bulur çalışırız." Annem babamın yanağına bir öpücük kondurdu. "Tamam canım, çok güzel olur." Merakla anneme baktım. "Meliha teyzemle Melis ablam ne olacak?"

"Meliha teyzen bana bugün bir pastane açmak istediğini söyledi. Yıllardır o parayı biriktiriyormuş. Ben de onun her türlü arkasında olduğumu söyledim." Neşeyle gülümsedim. "Oh , içim rahatladı."

"Anne, buraya geldiğimizde de o zaman Meliha teyzenin pastanesine giderizzz, değil mi?"

Kahkaha attım. "İşi gücü tatlı."

Annemle babam da güldüğünde Yağız'a sarılıp yanağından öptüm. "Of abla ya!" diyen Yağız'a güldüm ve babama döndüm. "Ne zaman ev aramaya gideceksin?"

"Yarın kızım. Biletimi aldım." Kaşlarını kaldırdım. "Hemen mi?!" Başını salladı. Anneme baktım. "Senin acelen var mı anne?"

"Aslında yarın ben de babanla gidip pastane için yeni bir yer baksam iyi olur." Başımı salladım. "Olabilir. O zaman sen gelene kadar ben pastaneyi idare ederim." Annem güldü ve yanaklarımı sıktı. "Çok sağol, canım kızım benim."

💙💙💙

Yemekten sonra odama geçtiğimde bugün yaşadıklarımı kafamda tarttım ve gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ağlamaya başladığımda kendimi yatağa bıraktım ve yorgunluktan uyuyakalana kadar ağladım.

Yaşadıklarımdan sonra tüm hislerim birbirine karışmıştı çünkü. Kendime ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu elimden...

Ertesi Gün

"Batuuuuu!" Beni gören Batu kaşlarını kaldırdı. "Erkencisin?"

"Annemle babam İstanbul'a gitti, ben de pastaneyi idare etmeye geldim." deyip şirince gülümsedim. "Şimdi geç bakalım işine, come on!" dediğimde güldü. "Tamamdır patron."

Müdür odasına girip masaya oturdum ve getirdiğim kitabı açıp okumaya başladım. Odanın kapısı tıklatıldığında gözlerimi devirdim. Bugünü bulmuşlardı herhalde. "Gir."

Odaya giren kişiye gözlerimi devirdim. "Olay ne?" deyip ayaklarımı masaya dayadım. Güldü ve koltuğa oturdu. Kaşlarımı çattım. "Ne yapmaya çalışıyorsun?" Omuz silkti. "Bir şey öğrenmeye geldim." Kaşlarımı kaldırdım. "Neymiş o?" Ayağa kalktı ve yanıma gelip masaya dayandı. "Şu... Sevgili meselesi." dediğinde öfkeyle ayağa kalktım. "Bak, bu seni ilgilendirmez, anladın mı beni?! Sakın ama sakın bir daha özel hayatıma girme! Sakın!" Güldü ve belimden tutup kendine çektiğinde yutkundum ve onu itmeye çalıştım. "Bıraksana yaaa! Ne yapmaya çalışıyorsun?!" Kıkırdadı ve yüzüme doğru eğilmeye başladı. "Belki sen de biraz istersin." Yüzüne tükürdüğümde gözlerini kapattı sinirle. Fakat ne kadar uğraşmaya çalıştıysam da bırakmadı. Gözlerim dolduğunda dudaklarımı ısırdım ve yüzümü çevirdim. Yanaklarımdan yaşlar dökülürken hıçkırdım. "Yapma." diye fısıldadığımda kapı hızla açıldı. Çocuk beni bıraktığında başım dönmeye başladı. Batu çocuğa yumruğu yapıştırdığında biri kollarımdan tuttu. "Yıldız, bana bak."

Furkan... Bu Furkan'ın sesiydi. Hala nasıl yüz bulup geliyordu?!

"Git!!" deyip onu ittim ve kendimi koltuğa bıraktım. Gözlerimi açtığımda Batu çocuğa bağırıyordu. "Bir daha sakın bu pastaneye adımını atma!"

"Yıldız..." Sinirle ayağa kalkıp Furkan'a baktım. "Burada ne arıyorsun?!" deyip sözünü kestiğimde geriledi. "Seninle... Konuşmaya geldim."Sinirle güldüm."Benimle konuşmaya?" Başını salladı. Kapıyı gösterdim. "Çık git ve gözüme gözükme bir daha, sakın!!!" Derin bir nefes aldı. "Yıldız..."

"Furkan, git dedim!!!"

Batu'ya sinirle baktı. "Hep bu doldurdu seni değil mi?!" Derin bir nefes aldım ve sakinleşmek için gözlerimi kapattım. "Furkan, daha fazla zorlamadan git! GİT!!!"

"Benimle olmadığına pişman olacaksın Yıldız! Olacaksın!" deyip sinirle odadan çıktığında kendimi tekrar sandalyeye bıraktım. Batu masadaki sudan bana bir bardak verdiğinde kafama diktim. "O çocuk..."

"Gitti merak etme." dediğinde derin bir nefes aldım.

"Annene..."

"Hayır hayır." Kaşlarını çattı. "Yıldız bu senin güvenliği..."

"Biz gidiyoruz zaten Batu! O yüzden bir iki haftadan zarar gelmez." Derin bir nefes aldı. "Gidiyor olmanız o çocuğun sana başka bir şey yapmayacağı anlamına gelmiyor." Gülümsedim. "Batu, endişelenmene gerek yok. Zaten yanımdan ayrılmıyorsun bu bir, ikincisi de ben evle uğraşırken buraya gelemeyeceğim zaten."deyip kapıya ilerledim. Beraber odadan ayrıldık ve yukarıya çıkıp boş bir masa sandalyeye oturduk.

Taşınacağımızı Arya, Derya ve Nihal'e söylediğimde çok üzülmüşlerdi. Ama bu yıldan sonra artık yetişkin olacağımız için daha rahat olacaktık ve daha kolay şehirlerarası yolculuk yapabilecektik.

Tabii Nihal dışında.

Neden mi diyorsunuz? Çünkü Nihal New York'ta ünlü bir moda okuluna gitmeyi planlıyor. Öyle ki okuldan ünlü moda isimleri mezun olmuş Küçüklükten beri zaten modaya meraklıydı. Ailesiyle çok kavga etti. Hala da kavga ediyorlar ama Nihal kararlı. Bu yüzden ikimiz beraber dil okuduk ve iyi bir puan çekmek için gerçekten çok çalıştı. Çünkü o okulu kazanmayı çok istiyor.

İyi insan lafın üstüne gelirmiş. "Yıldızzzz." Bana gülümseyerek gelen Nihal'e ben de sıcak bir şekilde gülümsedim ve ayağa kalkıp ona sımsıkı sarıldım. "Ee nasıl gidiyor?"

"İyi, kuzenimle konuştum. Haftaya yola çıkacağız." Üzüntüyle baktım. "Hemen miii?" Başını salladı. "Maalesef. Babam gidersen bir daha evime almam seni dedi ama kararlıyım." Başını salladım. "Umarım sık gelebilirsin." Gülümsedi. "Ne sandın kızım! Unutmam ben sizi." deyip göz kırptı. Güldüm. "Eee, orada kendine ait bir ev aldın mı bari?"

"İlk önce biraz halamlarda kalacağım. Daha sonra yaptığım stajlardan iyi para kazanırsam ev bakmaya başlayacağım."

"Sevindim senin adına."

"Bence de sevin. Çünkü kötü bir anne babadan kurtuluyorum." Kaşlarımı kaldırdım. "Deme öyle."

"Derim canım. Neymiş? Beni şirketin başına geçireceklermiş. Ben onlara lazımmışım. Ulan ben senin çocuğunu. Şirketin çocuğundan daha mı önemli?!"

"Peki bunu onlara söyledin mi?" Gözleri doldu. "Söyledim." Kolundan tutup masaya oturttum. Batu bizi yalnız bırakmış, müşterilerle ilgileniyordu. "Ne dediler?" diye sorduğumda gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "Şirket önemliymiş." Gözlerimi kırpıştırdım. Bu kadar da olamazdı!!!

Ona sarılıp başını göğsüme koydum ve ağlamasına izin verdim. "Canım benim, nerede mutlu olacaksan oraya git. Sen yeter ki mutlu ol."

"Ama aile olmadan olmuyor ki Yıldız."

Başını tutup gözlerimizi birleştirdim. "Sen nasıl istersen öyle olur. Nasıl mutlu oluyorsan öyle davran. Tabii ki sana aileni sil demiyorum. Bunu kimse yapamaz. Ki bunu kimsenin, ben dahil kimsenin sana söylemeye hakkı yok." Derin bir nefes aldım ve devam ettim. "Bak, sen madem Amerika'da okuyacaksın. Eğer onlar gerçekten seni seviyorsa eninde sonunda yanlarına gelecekler ya da senin ziyaret etmen için arayacaklardır. Onlara biraz zaman vermelisin. Belki senin uzağa gitmeni istemiyorlar. Bir de öyle düşün." Başını salladı."Umarım, gittikten sonra onlarla tekrar görüşebilirim." Burukça tebessüm ettim ve sırtını sıvazladım. "Umarım canım, umarım."

💙💙💙

Akşam Yağızla eve geldiğimde gerçekten deli gibi yorulmuştum.Banyoya girdim ve hızlıca bir duş aldım. Banyodan çıkınca da hızlı bir şekilde dolaptan kıyafetlerimi seçip üstümü giyindim.

Mutfağa geçip hızla Yağız'a annemin dünden yaptığı pilavı ısıttım ve yoğurtla karıştırdım. Çizgi film izleyen Yağız'a saçlarını okşayarak tabağını verdim ve ben de sehpadaki telefonumu alıp koltuğun birine uzandım.

"Abla?" Merakla Yağız'a baktım. "Efendim canım."

Pilavı gösterdi. "Sen yemeyecek misin?" Gülümsedim. "Yok kuzum benim, ye sen. Benim karnım aç değil." Bir kaşık pilav alıp bana uzattı ve dudağını büzdü. Etrafta bu kadar beni düşünen varken ben dün neden çok ağlamıştım.

Kalkıp Yağız'ın saçlarına bir öpücük kondurdum ve verdiği bir kaşık pilavı yedim. Telefonumu sessize alıp sehpaya bıraktım ve Yağız'ın yanı başına oturarak başımı koltuğun baş tarafına dayadım. Yağız pilavını yerken benim gözlerim yavaş yavaş kapandı ve rüya alemine geçiş yaptım.

Biri geliyordu. Sislerin arkasından adım seslerini duyuyordum. Merakla o tarafa baktım. Sonunda o kişi yaklaştığında tam yüzünü görecektim ki birden sarsıldım ve gözlerim açıldı.

Batu beni odama taşıyordu. "Uyu Yıldız." dediğinde tekrar başımı omzuna koydum ve odama vardığında beni yatağa yatırdı. Üstümü örttüğünde de gördüğüm rüyayı düşünmeden tekrar kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Ertesi Gün

Telefonun çalışıyla uyandığımda gözlerimi ovuşturdum ve telefonu bulmak için etrafa baktım. Telefon sesi salondan geliyordu ve dün orada bıraktığımı şimdi hatırlamıştım.

Gerçi ben bırakmamıştım ki, uyuya kalmıştım. Batu'nun sesini hayal meyal hatırlıyordum. Büyük ihtimalle o taşımıştı beni yatağıma. Peki Yağız?

Korkuyla Yağız'ın odasına girdiğimde rahat bir nefes aldım ve gidip üstünü örttüm.

Çalan telefonun sesi kesildiğinde hızla salona koştum ve arayan kişiye baktım.

Annem dün on kere aramış! Of Yıldız ne gereği var sessize almanın?!

"Alo, Yıldız, kızım uyandınız mı?"

"Evet, anne, kusura bakma dün uyuyakalmışım."

Telefonun diğer tarafından gülme sesi geldi. "Evet, farkındayım ama Batu bana haber verdi merak etme." Rahat bir nefes aldım. "Batu olmasa delirirdim yani."

"Haklısın anne, kusura bakma."

"Önemli değil kızım. Şimdik, hemen valizini hazırlamaya başlıyorsun. Sizi almaya geliyoruz." Kaşlarımı kaldırdım. "Evi buldunuz mu?"

"Hayır ama siz orada yalnızken içimiz rahat etmedi, bu yüzden anneannenlerde kalacaksınız."

"Gerçekten mi?!" dedim sevinçle. Annem güldü. "Evet, canım benim."

"Tamamdır annem." deyip telefonu kapattım. Sanırım buradakilerle vedalaşmanın vakti gelmişti.

Loading...
0%