@thequeenofdreams_
|
Bir Ay Sonra "Yıldız! Ver o telefonu!" Ben kahkaha atarak telefondaki mesajları okumaya çalışırken birden Meltemle yere yuvarlanıverdik. İkimiz de gülmeye başladığımızda anneannem elindeki terlikle bize yürüdü. "Yavrum sizin derdiniz ne?!" Biz kahkaha atmaya devam ederken zorla anneannemden kaçtık ve kendimizi Meltemle odamıza attık. O sırada çalan telefonumun sesiyle gülmemi zorla durdurarak telefonda arayan kişiye baktım. "Annemmm Arıyor" Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde Meltem yatağına geçmiş telefona bakıyordu. "Alo." "Annem, bizim işlerimiz halloldu. Kardeşini de okuluna kaydettirdik. Geliyoruz." "Tamam anneciğim. Haydi öptüm." "Öptüm kuzum." deyip telefonu kapattığında anneanneme seslendim. "Anneannem, bizimkilerin işi bitmiş, geliyorlarmış. " "Gelin o zaman, yardım edin bana yavrularım da sofrayı hazırlayalım." Ayağımla Meltem'i dürttüm. "Ne yapıyorsun lan?!" Kıkırdadım. "Haydi sofrayı hazırlayacağız, kalk." "Tamam, sen git, ben geleceğim." dedi kaçamak bakışlarla. Kolundan tutup kaldırdım. "Düş önüme!" Gözlerimi devirdi ve kapıya yürüdü. "DOŞ ONOMO!" Saçını çektiğimde çığlık attı ve ben kaçmaya başladım Mutfağa vardığımızda anneannem kaşlarını çatmış bize bakıyordu. Boğazımı temizledim. Meltem teyzemin kızıydı. Kuzendik ama ne kuzen! Bebeklikten beri birbirimizden ayrılmamıştık. Hep birbirimizin arkasını kollamış, hiçbir zaman birbirimize ihanet etmemiştik. Birbirimiz hakkında kötü şeyler düşünmemiştik. Geçen ay Meltem babamın tayininin buraya çıktığını öğrendiğinde çok mutlu olmuştu ve karşı evin boş olduğunu söylemişti. Babam da hem benim hem Meltem'in ısrarlarına dayanamamış, orayı almıştı. Ki gerçekten evin içi iyiydi, annem de beğenmişti. Kardeşinin karşı komşusu olmasının da etkisi vardı tabii. Babam da Şahin eniştemle çok iyi anlaştığı için o da uygun görmüştü. Ve oraya taşınma işlemleri başlamıştı. Biz sofrayı hazırlarken kapı çaldı. Tam ben bakacaktım ki anneannem Meltem'e kapıyı açmasını söylediğinde ve elime pilavı karıştırmak için kaşık tutuşturduğunda işimi yapmak zorunda kaldım. Meltem gülümseyerek içeri girdi. Arkasından da annemler ve Meltem'in ailesi gelmişti. Sofra hazır olduğunda hepimiz sofraya geçtik ve yemeğimizi yemeye başladık. 💙💙💙 Sonucu açmak için ellerim titreyerek bilgilerimi girdim ve gözlerimi kapattım. "Biriniz bassın." Bir süre sessizlik oldu ve daha sonra Meltem'in çığlığıyla gözlerimi açtım. Bana mutlulukla sarıldı. "İlk üç bin!!! İlk üç bine girmişsin!!!" Gözlerim doldu ve ben de ona sarıldım. "Allah'ım! Allah'ım sana şükürler olsun!" dedim ve annem de bana sarıldı. Tekrar tekrar baktım sonucuma. Puanım 472'ydi. Allah'ım ben gerçekten bu kadar çalışmış mıydım? Annem ve babam bana mutlulukla sarıldığında kalbim deli gibi atıyordu. "Yaaaa!!!" "Canım kızım, güvenimi boşa çıkarmadın, tebrik ediyorum seni." deyip alnımdan öptü. Allah'ım etrafımdaki insanları bu kadar mutlu ettim ya, artık başka bir şey istemem... 💙💙💙 "Yıldız, biz çıkıyoruz!" "Tamam." dediğimde kapı kapanma sesi geldi ve yüzümü kremleme işini bitirip mutfağa geçtim. Annemler pastaneyi açmıştı ve büyük bir açılış telaşı vardı. Bu yüzden ben de onlara yardım etmeye çalışıyordum ama ne kadar itiraz etsem de annem güneş çarpar, bayılırım diye gelmemi istemiyordu. Kahvaltımı yaptıktan sonra mutfağı toplayıp odama geçtim ve üstüme rahat bir şeyler aradım. Sonunda bulduğumda giyindim ve kitabımı alıp oturduğumuz siteye indim. Kamelyada kimse yoktu. Bu yüzden geçip oraya oturdum. Fakat halsizleşmeye ve gözlerim kararmaya başladığında eve çıkmanın daha iyi bir karar olduğunu düşündüm ve ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla daha beter başım dönerken artık ne olacaksa olsun diyerek kendimi bıraktım. Koltukaltlarımdan birinin tuttuğunu hissettim. Beni tutup doğrulttuğunda hala etrafı göremiyordum ve sırtımı kendisine dayamıştı. "Hey, iyi misin?" diyen çocuğa gözlerimi kırpıştırarak baktım ama cevap veremedim. En sonunda daha beter gözlerim karardı ve duyduğum sesler uğultuya dönüştü. ♡♡♡ "Yıldız Hanım'ın kendini bu aralar yormaması gerekiyor. Bir de mutlaka bir iki ay sonra tekrar kontrole gelmesi lazım Berna Hanım. İlaç değişikliği olası. Gece de şimdiki ilacını içmeyi unutmasın. Sabaha da ilaç sayesinde toparlar hemen kendini." "Peki Alper Bey." Gözlerimi zorlukla açtığımda ben bayılmadan önceki beni tutan çocuğun sesini duyar gibi oldum. "Uyandı." demişti galiba. Herkesi duyuyordum fakat neyden bahsettiklerini tam olarak algılayamıyordum. Yatağımın sağ tarafındaki koltukta oturan çocuğu görür görmez tahminim doğrulanmıştı. Dr. Alper Bey ve annem yatağımın diğer yanına geçtiklerinde ben hala kendime gelmeye çalışıyordum. Yutkunduğumda boğazıma gelen acı tatla yüzümü buruşturdum. "Evet, Yıldız Hanım. Nasıl gibisiniz?" Boğazımı temizledim. Yine güneş çarpmıştı galiba. "İyiyim, biraz daha. Halsizlik var sadece." "Peki. Bir sorun yok. Dediğim gibi Berna Hanım. Gece ilacını içsin. Sabaha toparlar. Bir iki ay sonra da kontrole gelin lütfen. Serumu bittikten sonra taburcu olabilir. Geçmiş olsun." "Sağ olun Alper Bey." Dr. Alper Bey odadan çıktıktan sonra annem yanımdaki çocuğa döndü. "Egeciğim, sen bizim kıza bir bakıver. Ben çıkış işlemlerini halledeyim." "Tamam, Berna teyzem. Sen merak etme ben göz kulak olurum." "Ben kendime bakabilirim. Çocuk değilim." Annem kaş göz işaretleriyle" Seni keserim. Düzgün davran çocuğa." derken oflayıp gözlerimi devirdim. Annem odadan çıktıktan sonra gergin bir şekilde gözleri bende olan adını öğrendiğim Ege şahısına baktım. Gözleri gözlerimi delip geçerken kızardığımı hissettim ve yanaklarım yanmaya başladı. Boğazımı temizlediğimde bana gülümsüyordu. "Şey...Doğrulmama yardım eder misin?" "Tabii. Gel bakalım." Ellerimden destek alıp oturduğumda yastığı dikleştirdi ve oraya sırtımı yaslamamı sağladı. Gülümseyip teşekkür ettiğimde o da bana gülümseyerek karşılık verdi. "Adın Yıldız'dı değil mi? "Evet, sen... " "Ege ben." dediğinde onaylayarak başımı salladım. "Annem seni nereden tanıyor? Bizim siteden misin?" "Evet. Bir üst katınızda ablamla oturuyoruz. Annen de beni oradan tanıyor. Kuzenin Meltemle de çok iyi arkadaştık." "Meltem hiç senden bahsetmemişti bana. Fırsat olmamış demek ki." "Aynen." "Şey... Annen ve baban başka bir şehirde mi?" Bu cümle dudaklarımın arasından döküldüğü anda Ege'nin yüzündeki gülümsemesi soldu. Gözleri dolduğunda boğazını temizleyerek kendini toparladı. "Ege... Sormamam gereken bir şey mi sordum?" "Ya...Yok canım. Sadece yoklukları çok acıtıyor canımı. Benim annem...Babam yüzünden intihar etti." Şaşkınlıkla kahvelerine baktığımda gülümsedi. "Neden...Böyle bir şey yaptı?!" "Çünkü... Babam annemi aldattı ve üstüne üstlük annemi tehdit etti." "Ne için?" Acıyla tebessüm etti. "Annem zengin bir aileden geliyordu. Annem ile de parası için evlendiğini annem intihar ettikten sonra anladık. 'Eğer benden ayrılırsan anneni de babanı da kardeşlerini de öldürürüm.' dedi babam. Annem sırf ailesi için babamdan ayrılmadı ama git gide zayıf düşüyor, psikolojisi alt üst oluyordu. En sonunda... 14 yaşındaydım. Orta sonda... "Gözleri dolmuştu. "Gitti. Ablamı ve beni bırakıp gitti. Babam da bize yeteri kadar para bırakıp ortadan kayboldu." Ellerini ellerimin arasına aldım ve ona destek vermek istercesine gülümsedim. "Sen çok güçlü birisin. Neler atlatmışsın. Kimse seni yıkamaz. Hem... Bir şeye ihtiyacın olduğunda biz de senin yanındayız. Merak etme." dediğimde bana gülümsedi. O sırada kapı çalındı ve ellerimiz ayrıldı. Kapı açıldığında hemşireye gördüm. Hemşire serumumu çıkarttıktan sonra hazırlanabileceğimi söyledi ve odadan çıktı. Ege de çıktığında annemin getirdiği çantadan kıyafetlerimi çıkardım ve üstümü değiştirdim. 💙💙💙 Hastaneden çıkış işlemleri hallolduktan sonra Ege, annem ve beni eve bırakmak istedi. Annem ilk önce itiraz etti fakat Ege'nin ısrarlarına dayanamayıp kabul ettik. Eve gidene kadar gözlerimi açık tutmak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Fakat kendime daha fazla engel olamadan gözlerim kapandı ve kendimi uykunun ellerine bıraktım. 💙💙💙 Uykuyla uyanıklık arasındayken sol tarafımda bir sıcaklık hissettim. Biri battaniye örtmüştü tahmin ettiğim kadarıyla. İçime dolan huzurla uyumaya devam ettim. 💙💙💙 Sol taraftan gelen sıcak esintiyle yüzümü buruşturdum. Belimde ve dizlerimin arkasında beliren elle irkildim ve aynı anda havalandığımı hissettim. Yüzüme vuran güneşle yüzümü beni taşıyan kişinin göğsüne gömdüm. Burnumdan ciğerlerime dolan koku bana güven duygusunu iliklerime kadar hissettirmişti. 💙💙💙 "Egeciğim benim pastaneye gitmem sonra da halasına uğramam gerek. Bir mahsuru yoksa Yıldız'ın yanında kalır mısın?" "Tabii Berna teyze, ne mahsuru! Bana güvenebilirsin." "Ay çok sağ ol, canım benim. Beni nasıl mutlu ettin bilemezsin. Haydi Yıldız önce Allah'a sonra sana emanet. Sağlıcakla kalın." Dıştan gelen kapı kapanma sesiyle gözlerimi zorlukla araladığımda gülümseyen bir Ege ile göz göze geldim ve bir an nerede olduğumu idrak edemedim. Bir süre sonra nerede olduğumu anlayınca gözlerimi Ege'nin gözlerine çevirdim tekrardan. Allah'ım ne güzel gözleri var bu adamın böyle! "Nasıl gibisin?" Daldığım gözlerden Ege'nin söyledikleriyle irkildiğimde boğazımı temizledim ve gülümsedim. "Daha iyiyim. Her şey için teşekkürler." "Bir önemi yok." Annemin yokluğunu fark ettiğimde kuruyan dudaklarımı yaladım ve aklımdaki soruyu dile döktüm. "Annem nerede?" "Pastanede işleri varmış. Sonra da halana uğrayacakmış. " Başımı salladım ve yutkundum. Ne yani ben şimdi bu yakışıklıyla yalnız başıma evde mi kalacaktım? "Aç mısın?" Kurt gibi açımmm!!! Yavaş gelsene iç ses!!! Ay pardon! "Açıkçası sabahtan beri ağzıma doğru düzgün bir şeyler girmedi. Sonuç olarak: Evet. Bayağı bir açım." Gülümsedi. "Pekala, o zaman sen burada dinlenmeye devam ediyorsun. Ben de yemek yapıyorum." Kaşlarımı kaldırdım. Aynı anda örtündüğüm pikeden kurtulmuş, ayaklarımı yataktan sarkıtmıştım. "Allah Allah! Bu evin sahibi benim. Ne haddime gelen misafire yemek yaptırmak! Hiçbir şekilde kabul etmiyorum! Konu kapanmıştır!" O sırada tam ayağa kalkmıştım ki başımın dönmesiyle sendelemem bir oldu. Düşmek üzereyken belimi kavrayan kolla rahat bir nefes aldım. Daha sonra gözlerimi açmamla o güzel kahvelerle göz göze geldim ve irkilerek geri çekildim. Boğazımı temizleyip konuşmaya güç bulduktan sonra dudaklarımı araladım. "Ben bir lavaboya uğrayıp elimi yüzümü yıkayayım." Lavaboya hızla geçip elimi yüzümü yıkadım ve saçlarımı at kuyruğu yapıp üstüme düzgün bir şeyler giymek için tekrar odama geçtim. Siyah bir pantolon; gri, askılı bir tişört giydikten sonra mutfağa vardım ve kapıdan malzemeleri hazırlayan Ege'ye baktım. Bu çocuk neden bu kadar tatlı!!! Sussana iç ses! Ay pardon! Tamam sustum. İç sesime gözlerimi devirdim ve mutfağa girip kapının yanındaki askılıktan mavi önlüğümü alıp boynumdan geçirdim. O sırada Ege bana bakıyordu. Önlüğü bağlamaya çalıştım fakat her zamanki gibi yine beceremeyince bir kıkırdama sesi geldi. Ofladım. "Komik olan ne?! İnsan yardım eder." dedim sinirle. "Memnuniyetle hanımefendi. Yoksa yarına kadar seni bekleyeceğiz." diyerek bana yaklaştı. "Ege ya!" diyerek koluna vurdum ve güldüm. O da güldüğünde içimden sıcak bir şeyler aktı. O kadar güzel ve farklı gülüyordu ki gözlerimi kırpıştırdım. Belimden tutup beni kendine yakınlaştırdığında yutkundum ve titrek bir nefes aldım. Omzumun üstünden eğilip önlüğün iplerini bağlarken gözlerimi kapattım. Neden her yer bu kadar sıcak olmuştu? Allah'ım sen bana yardım et! İpleri bağladığında elini belime değdirerek başını yüzü hizama getirdi ve yanlışlıkla dudakları yanağıma sürttü. İçim titremişti ve kendimi tuhaf hissetmiştim. Sonunda benden uzaklaştığında bana gülümsedi. Rahat bir nefes aldım ve ben de gülümsedim. "Şey... Başlayalım mı?" diye sorduğumda başını salladı. "Sen salata ve pilavla uğraş ben de tavuğu hazırlayıp fırına vereyim." Başımı salladım ve " Tamamdır. "deyip hızla işe koyuldum. 💙💙💙 Masa hazır olduğunda fırındaki yemeğimizi de çıkartıp masaya servis ettik ve Ege masaya oturduğunda ben de oturup elime pilav dolu tencereyi aldım. Ardından ikimizin tabağına da yeteri kadar pilav koyup tencereyi tekrar ocağa bıraktım. Masaya oturduğumda karnım zil çalıyordu. Hemen fırından çıkan tavuktan yeteri kadar tabağına aldım ve iştahla yemeye başladım. "Immm. Çok güzel olmuş." "Evet, çünkü ben yaptım." Kaşlarımı çattım ve koluna vurdum. "Allah Allah ben de yaptım bir kerem, bir tek sen mi yaptın?!" Ağzım dolu dolu konuştuğum için Ege bana kahkaha attı. Yemeğimi yutup somurttum ve tabağımdaki pilavı oynamaya başladım. Aniden yanağımdan makas aldığında gözlerimi kocaman açtım ve Ege'ye baktım. Kahkahası durmuş, bana gülümsüyordu. Boğazımı temizledim ve bir kaşık pilavı ağzıma attım. Tam o sırada beni bu durumdan kurtaran telefonum çaldı. Annem arıyordu. "Alo." "Alo, annem ne yaptınız?" "Valla anne ne yapalım, Ege ile lezzetli mi lezzetli bir yemek yaptık, şimdi masaya oturmuş karnımızı doyuruyoruz." "Ay ne güzel, keşke biz de gelebilsek kızım." Kaşlarımı çattım. "Zaten gelmeyecek misiniz anne? Bir şey mi oldu?" "Halan çok hastalanmış yavrum, inan ki yataktan kalkacak hali yok." "Yaaa! Çok geçmiş olsun diyeyim annem! İyi baksın kendine! Eee, anladığım kadarıyla siz de orada kalacaksınız, değil mi?" "Evet kızım, aynen öyle. Sen iyisin değil mi?" Gülümsedim. "Merak etme anneciğim. Ben gayet iyiyim." "İyi bak kendine. Yarın erkenden oradayım Allah nasip ederse. Yağız da çok öpüyor seni." Güldüm. "Öp sen benim yerime o yakışıklıyı." "Emriniz olur hanımefendi. Haydi size iyi akşamlar annem. Doktorun dediği ilaçları içmeyi unutma." "Unutmam annem." "Haydi öptüm kuzum." "Öptüm anneciğim." Telefonu kapatıp masaya geri koyduktan sonra yemeğimize devam ettik. Karnımızı doyurduktan sonra beraber sofrayı toplayıp bulaşıkları makineye dizdik ve önlüklerimizden kurtulup elimize kahvelerimizle kendimizi salona attık. Televizyondan komedi bir film bulmuş izlerken telefonumdan bir bildirim sesi duydum. Kilit ekranını açtığımda mesaj atan kişi nedeniyle şaşırdım. Gönderen:Furkan Ben İstanbul'a geldim Yıldız. Seninle tekrardan konuşmalıydım. Açıkçası ayrılığımız pek iyi değildi. Bana kırgındın ve bu kırgınlığın geçmedi biliyorum. Bu yüzden ben geldim ve eğer müsaitsen yarın bir yerlerde buluşalım. Gönderilen:Furkan Furkan ben o konuyu çoktan kapattım. Seni affetme ihtimaline gelirsek bu ihtimal seçeneklerimin arasında yok bile. O yüzden fazla uzatma. İstanbul'a gelme olayına gelince kusura bakma. Boşuna yol masrafı yapmışsın. Gez bari biraz. Boşuna gelmemiş olursun en azından. Ama beni hissettiğin yerlerden olabildiğince uzaklaşmaya bak. Anlaştık? Ağlamamak için gözlerimi kırpıştırdım ve telefonumu kilitleyip sehpaya geri koydum. "Yıldız?" Ege'nin ismimi seslenmesiyle ona baktım. Kaşlarını çatmış neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Bir sorun mu var?" Güldüm. "Evet var-dı! Ama artık yok!" Acı bir tebessüm yayıldı yüzünde. "Hiç ilişkin oldu mu?" Gözlerimden yaşlar akarken elimin tersiyle sildim. Ağlamamalıydım. Değmezdi. "O beni hiç sevmedi ki bir ilişkim olsun? Sekiz yıl yaaa! Koca sekiz yıl!!!" Elimin üstünde sıcak bir el hissettiğimde elimden vücuduma sıcak bir hava akımı yayıldı ve terlemeye başladım. Daha fazla dayanamayıp elimi çekinerek çektiğimde elini çeneme koyup bizi göz göze getirdi. Yutkundum. Bakışları çok farklıydı. Gözleri koyulaşmıştı. Parmakları hala çenemin altındayken yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Kalbim dörtnala koşuyordu. Nefesim kesiliyor, ateş basıyordu. Dudaklarımız birbirine değdiği anda zilin sesi kulaklarıma doldu ve ben aniden kendimi geri çekerek ayağa kalktım. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken az önce neredeyse dudaklarına değecek dudaklarım aralandı. "Şey... Ben kapıya bakayım." deyip hızla kapıya koşturdum. Kapıyı açtığımda karşımda Ege'ye benzeyen fakat yaşı otuzları gösteren, buna rağmen genç görünen kömür gözlü bir kız ile karşılaştım. Çok canayakın birine benziyordu. "Merhaba canım! Ben Ege'nin ablasıyım. Sen de Berna teyzenin kızı Yıldız olmalısın." Az önceki halimden dolayı yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim ve hala sakinleşememiştim. Utanmıştım. Sanki ablası az önceki manzarayı görmüş gibi utanmıştım .Zorla Ege'nin ablasına gülümsediğimde aklına bir şey gelmiş gibi güldü ve sanırsam tokalaşmak için elini uzattı. "Damla ben bu arada." Ben de elimi uzatıp tokalaştım ve sonunda içten bir şekilde gülümsemeyi başardım.Aynı zamanda sakinleşiyordum da. "İçeri buyurmaz mısınız?" diyerek onu içeri davet ettiğimde gülümsedi. "Ay canım çok isterdim ama yukarıda nişanlım bekliyor. Ben de sırf o yüzden Ege'yi çağırayım dedim. Rahatsızlık vermedim değil mi?" Güldüm. "Yok canım ne rahatsızlığı?" "Başka bir zaman kahveni içmeye gelirim ama." dediğinde gülümsememi genişlettim. "Tabii, bekleriz." "Ooo sohbetler muhabbetler ediliyor burada. Hiç bizi çağıran yok." diyen Ege'nin alınmış sesine gülmemek için dudaklarımı bastırdım. "Doruk abinin geldiğini mi söyleyecektin?" "Ay evet ablacığım. Doruk abin bir aydır göremiyormuş seni, özledim kayınçoyu diyor."deyip güldü. "Tamam ablam. Sen eve çık, ben de gelirim birazdan. " "Tamam kuzum. Yıldızcığım bize gel diyeceğim de baygınlık geçirdiğini duydum. O yüzden bugün dinlenmene bakmanı öneririm. Sonrasında benden kurtuluşun yok. " Güldüm. "Tabii Damla abla, merak etme. " "Ay benimki de bekleyemez şimdi bağırır oradan. Görüşürüz Yıldızcığım. " " İyi akşamlar. " Damla abla yukarı çıkarken Ege kapıyı kapattı ve sırtımı kapıya yaslayıp bir elini yanıma koydu. Bir dakika! Ne oluyor burada? "İlk kural." dedi boşta kalan elinin işaret parmağını kaldırarak." İlaçlar aksatılmayacak. İkinci kural: Bir sorun olduğu an beni arayacaksın. Üçüncü kural: Seni üzen şeylerden uzaklaşacaksın. " Son dediği şeyle yüzüme bir tebessüm kondu ve beline kollarımı doladım. "Teşekkür ederim." "Dördüncü kural: Teşekkür etme!" Güldüm. Saçıma bir öpücük kondurduğunda yutkundum ve şaşkınlıkla ondan ayrıldım. Gülümsüyordu. "Bir şeye ihtiyacın olduğunda üst kattayım güzellik." deyip kapıyı açtı ve bana göz kırpıp çıktı. Aşık olmamalıyım! Aşık olmamalıyım! Gece; Saat 00.00 suları Mutfaktaki masada oturmuş sütümü yudumlarken kapı zilinin sesini duydum. Allah Allah! Bu saatte kimdi ki?! Korkarak kapıya yaklaştım ve delikten baktım. Göremiyordum ki kim olduğunu? Of Allah'ım sen koru! "Hey, sen!" Duyduğum sesle kaskatı kesildim. "Kapının önünde olduğunu biliyorum. Eğer açmazsan çok kötü şeyler olacak!" Yutkundum. Ellerim titrerken sessiz ve hızlı bir şekilde mutfaktaki masada duran telefona koştum ve rehberden zorlukla Ege'nin ismini bulup arama tuşuna bastım. Arayacak başka kimse yoktu ki! "Alo, Yıldız? " "Ege... " "Yıldız! Sesin iyi gelmiyor! İyi misin?!" Az önce uykulu çıkan sesi şimdi daha zinde ve endişeli çıkıyordu. "Kapının dışında biri var." dedim fısıldayarak." Ve kapıyı açmazsam kötü şeyler olacağını söyledi." Telefon aniden kapandığında bir an ne yaptığını anlamadım. Daha sonra kapıya koştuğumda kapının dışından gelen Ege'nin sesiyle rahat bir nefes aldım. Dışarıdaki sesler kesildiğinde kapı çalındı. "Yıldız, aç kapıyı benim!" Kapıyı hızla açıp Ege'nin kollarına atladığımda belimi sımsıkı sardı. "Tamam, geçti, bir sorun yok." Yutkundum. Aklıma gelen şeyle aniden ondan ayrıldım ve ona endişeli gözlerle baktım. "Sen iyi misin?" Gülümsedi. "İyiyim ben merak etme." deyi alnıma bir öpücük kondurduğunda nefesim kesildi. Gözlerimi kırpıştırdım. "İlaçlarını içtin mi?" Sorduğu soruyla toparlandım ve 'Evet' anlamında başımı salladım. O da onaylarcasına başını salladığında beni evime itti kibarca. "İyi uykular güzellik." dediğinde ona gülümsedim. "Sana da. "dediğimde o da bana gülümsedi. " Haydi bakalım, kapını kilitlediğini göreceğim. " Onaylarcasına başını salladım ve o kapıyı çektiğinde ben de kapıyı kilitledim. Ardından odama geçip pijamalarımı giydim ve yatağıma girip hemen uykuya daldım.
|
0% |