@thequeenofdreams_
|
Hayat çok garip. Onsuz yapamadığınız bir insan gün geliyor umurunuzda bile olmuyor. Daha önce canı yanan kişi sizken bu sefer onun canı yanmaya başlıyor. Fakat artık iş işten geçiyor. Kendinize onun olmadığı bir hayat kuruyorsunuz. Ve onun yokluğu gün geliyor, fark edilmiyor bile. Sonra işler hiç olmadık yerlere ilerliyor. Tam onu unuttum derken birden karşınıza çıkıveriyor ve kendinizi savunmasız hissediyorsunuz. "Yıldız, ne düşünüyorsun öylee?" Şezlongumda oturmuş meyve suyumu yudumlarken bana seslenen Meltem'e döndüm. "Bir şey mi dedin?" Gözlerini devirdi. "Hala onu düşünüyorsun, değil mi?" kaşlarımı çattım. "Kimi?" "Ebemi Yıldız! Ebemi!!!" Derin bir nefes aldım. "Sakin olsana yaaa!" "Olamam, sen hala o pisliği düşünürken sakin olamam Yıldız!" "Hop, bu ne sinir Meltem?!" Yanımıza doğru ilerleyen Ege'yi gördüğümde gülümsedim ve bardağımı yanımdaki mini sehpaya koyup doğruldum. "Merhaba, Ege." Göz kırptı. "Merhaba. Hayırdır bu Meltem'deki sinir ne öyle?!" Kaşlarımı kaldırarak Meltem'e baktım. "Meltem, iyi misin?" Derin bir nefes aldı. "İyi olmaya çalışıyorum Yıldız ama sen iyi olmadığın sürece ben de iyi olmayacağım." "Meltem, ben iyiyim, neyden bahsediyorsun?" Ayağa kalktı ve üstüne pareosunu giyip havlusunu ve telefonunu aldı. "Sen iyi değilsin Yıldız. Olayın üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun sen hala iyi olduğuna bizi inandırmaya çalışıyorsun. Ama değilsin. Seni tanıyorum Yıldız. Gözlerinden anlıyorum. Sen içini dökmediğin sürece asla iyi olmayacaksın..." "Peki buna değer mi?!"dedim Ege'yi yok sayıp hızla ayağa kalkarak. "Buna değer mi sence, Meltem! Söyle bana, değer mi?! Sırf kendini bilmez bir piç için kendimi üzmeye, hırpalamaya değer mi?!" Meltem başını iki yana salladı. "Hayır Yıldız, ama insanlar bazen kırgınlığını ve öfkesini o anda dışarı çıkaramadığında daha ileriki zamanlarda büyük sıkıntılar yaşıyor. Hayatı daha çıkmaz hale geliyor. Senin de öyle olmanı istemiyorum." Gözlerim dolduğunda ağlamamak için yutkundum. "Meltem..." "Tamam, Yıldız. Kendine biraz zaman ver. Ama şunu unutma, ben her an yanında olacağım. Bu arada çok fena tuvaletim geldi , beni lafa tuttun. Geliyorum." deyip koşa koşa tuvalete gittiğinde Ege ile birbirimize bakıp gülmeye başladık. O sırada fırsattan yararlanarak Ege'yi havuza doğru ittiğimde ne olduğunu anlamadan suya düşerken ona kahkahalarla gülüyordum. Su yüzeyine çıktığında bana şaşkınca baktı. "Kızım sen iyi misin?" Kahkahamı zorla durdurarak konuşmaya çalıştım. "Ama aşırı komiktin, yavaş çekime alsak kim bilir nasıl olurdu." dediğimde bana hınzırca bakmaya başladı. Yutkunarak gerilediğimde hızlıca havuzdan çıktı ve ne olduğunu anlamadan kendimi onun kucağında buldum. Korkuyla kollarımı boynuna doladım. "Ege...Ege bak valla bir daha yapmayacağım. Söz bak valla." dediğimde kıkırdadı. "Telaş yapma Yıldız, ben de seninle beraber atlayacağım." Gözlerimi büyüttüm. "Sen kafayı mı yedin?! Olmaz!" Kahkaha attı "Şaşırınca çok tatlı ve komik oluyorsun." deyip beni kucağından indirdiğinde ben hala dediği şeyde takılı kalmıştım. Tatlı! Hem de çok tatlı! Cidden bunu mu demişti? Kendime gelmeye çalışarak ona baktığımda beni gülümseyerek izliyordu. Havuzda neredeyse sitenin yarısı kadar insan vardı ama buna rağmen sadece o ve ben varmış gibi hissediyordum. Telefonumun çalmasıyla gözlerimi gözlerinden ayırdım boğazımı temizleyip telefonu elime aldım ve arayan kişiye baktım. "Kırmızı Başlıklı Kız Arıyor" Kesin yine bir sorun çıktı. "Efendim." "Ya... Yıldız... " Kaşlarımı çattım. Benim hoşlanmayacağım bir şey oldu anlaşılan. "Bir şey mi oldu Meltem?" "Şey... Ben eve çıktığımda bir şey öğrendim de... Gitmem gerekiyor." "Ne öğrendin?" "Imm... Önemli bir şey değil. Haydi bay bay." "Hey!" Telefon yüzüme kapandığında ofladım ve pareomu belime bağladım. Ege, "Bir sorun mu var?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. "Bilmiyorum." deyip telefonumu ve havlumu bir elime, içeceğimi de bir elime alıp bara doğru yürüdüm. Bara vardığımızda ikimiz karşı karşıya yüksek sandalyelere oturduğumuzda meyve suyumu yenilemelerini söyledim. O da bir soda istediğinde bana döndü. "Görüşmeyeli ne yaptın?" dediğinde gülümsedim. Onunla tanışmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. Ben annemlere pastanede yardım etmiştim. Bu yüzden de eve hep yorgun dönmüştüm ve onu arayamamıştım bir türlü. "Anneme pastanede yardım ettim. Ya sen?" "Ablamın şirketinde ona yardım ettim. Şu aralar o kadar dolu ki işlerinde bir terslik olmasın diye ona elimden geldiğince ona destek olmaya çalışıyorum." Kıkırdadım. "Aynı şeyi annem için söyleyebilirim." O da güldüğünde gözlerimi kırpıştırdım. Bu adam çok mu güzel gülüyor, bana mı öyle geliyor. Sus, iç ses! Ne geldiyse başıma senin yüzünden geldi zaten! İyi be, gidiyorum. "Yarın ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sorduğunda dudağımı büzdüm. "Bilmiyorum ama Yağız evde kalacak galiba. O yüzden onunla vakit geçireceğim büyük ihtimalle." "Hmmm, pekâlâ..." "Ooo Ege." Arkamdan gelen sesle o tarafa döndüm ve bize doğru gelen bir çocuk gördüm. O sırada kulağımın arkasındaki nefesi hissettiğimde gözlerimi kırpıştırdım. "Bu çocuğa dikkat et. Pek tekin değildir." dediğinde zorlukla nefes alıp başımı salladım. Çocuk yanımıza geldiğinde bana sırıttı. "Siz bu sitede yenisiniz galiba." dediğinde başımı salladım ve ses etmedim. "Boş konuşma Alkan. Ne oldu bana yine işin mi düştü?" diye kızgınlıkla sorduğunda Alkan denen çocuk kaşlarını kaldırdı. "Sakin ol adamım. Melda yine seni sordu. Onu söyleyecektim." Ege gözlerini devirdi. "Git, ona söyle: Beni uğraştırmasın." dedi kızgınlıkla. Alkan ofladı. "Abi beni de arada yoruyorsunuz ama!" diye sitem edip bana döndü ve elini uzattı. "Kusura bakmayın, tanışamadık, Ege'nin saplantılı hayranları işte. Ben Alkan." dediğinde ben de elimi uzattım ve tuttum elini. "Yıldız." Kaşlarını kaldırdı. "Güzel isim." Elimi sımsıkı tutarken geri çekmeye çalıştım ama ben daha uğraşmadan Ege kolumu tutup ellerimizi ayırdı. "Alkan, abartma!" "Ne oldu Ege Bey?!" deyip kahkaha atan Alkan'a kaşlarımı çatarak baktım. "Ege... Ben eve gidecektim zaten. Siz konuşun." deyip sandalyeden kalktığımda Alkan konuştu: "Yıldız, oldu mu ama? Ne güzel sohbet ediyorduk!" deyip belimden tuttuğunda gözlerimi büyütüp geri çekildim. Ege sinirle Alkan'a yumruk attığında çığlık attım ve Ege'nin kolundan tuttum. "Ege!" "Merak etme, iyiyim Yıldız." dediğinde kolundan tutup başka bir yere götürecektim ki kıvırcık saçlı bir kız hızla yanımıza geldi. "Ege?" Ege kıza kızgın bir şekilde baktığında birden itilmemle ayağım kaydı. Ege hemen belimden tuttuğunda rahat bir nefes aldım. "Sen kimsin be?! Ege'nin yanına yanaşmışsın hemen!" dediğinde kaşlarımı çattım. "Kim olduğum seni ilgilendirmez bu bir..." "Benim kimin yanında olduğum da seni ilgilendirmez, bu da iki! Ayrıca bundan sonra Yıldızla düzgün konuşacaksın! Şimdi Alkan'ı da al ne yaparsan yap ama bize bulaşma!" deyip elimden tuttu. Zorlukla telefonumu ve havlumu aldığımda beni havuzun çıkışına sürükledi. Apartmanın içine girip asansöre bindiğimizde ikimizin oturduğu katlara bastı. "Ege, sakin olur musun?" "İyiyim ben." dediğinde asansör bizim katta durdu. "Film izleyelim mi akşam. Yağız da bizde zaten. Rahatsız olmazsan yani." dediğimde gülümsedi. "Güzel olur. Akşam dokuzda sizdeyim o zaman." dediğinde ben de ona gülümsedim. "Tamamdır. Görüşürüz o zamannn."dediğimde gülümsemesi genişledi ve göz kırpıp asansörün kapısını kapattı. Anahtarla içeri girdiğimde saate baktım. 18.00 Ohoo, yeterince zamanım vardı. Bir saat sonra annemler de gelirdi ve akşam büyük ihtimalle Meltemlere giderlerdi. Aklıma gelen şeyle hemen Meltem'i aradım. "Buyrun benim." "Neredesin sen?!" "Şey... Biraz işim vardı. Geliyorum şimdi." "Hmm anladım. Akşam sekizde bizdesin." "Sebep?" "Film." "Okeydir o zaman, teyzemler de bize geçer zaten." "Aynen. Ama gecikmeni istemiyorum." "Tamam tamam canım. Merak etme. Haydi öpüldün." "Sen dee." Telefonu kapatır kapatmaz banyoya girdim hızla ve güzel bir duş aldım. Duştan çıktığımda odama geçtim ve dolabımı açıp giymem için bir şeyler aradım. Sonunda bulduğumda hızla aldım ve hemen üstümü giyindim. Üstümü giyindikten sonra yemeği hazırladım. Masaya tabakları yerleştirirken kapı çaldı. Hızla kapıya baktığımda Yağız üstüme atlayıverdi. "Ablaaaa!" "Yağız, yavaş!" deyip kahkaha attım. Annem bize gülerken konuştu: "Yemek hazır mı kızım?" Başımı salladım. "O zaman kardeşin banyosunu yaparken sen de ona kıyafet hazırla. Haydi canım." "Tamamdır." deyip kucağımdaki Yağız'a baktım. "Uçalım mı?" Bana tatlı tatlı bakıp başını salladı istekle. "O zamaaaaan, huuuu uçuyoruuuuz." diye bağırarak Yağız'ın odasına koştum ve odaya girdiğimde onu koltuk altından tutarak yatağa yatırıp gıdıklamaya başladım. "Abla... Abla durrr."dediğinde gülüp yanağına bir öpücük kondurdum. "Haydi bakalım, doğru banyoya!" dediğinde başını salladı ve banyoya koştu. Kıyafetlerini ayarladıktan sonra bornozunu da banyo kabininin yanına koyup odadan çıktım. Annemin banyo yaptığını duyduğumda mutfağa geçtim ve masayı hazırladım. O sırada telefonuma gelen mesaj sesiyle hızla açıp baktım. Gönderen: Kırmızı Başlıklı Kız Konuşacaklarımız var. Gözlerimi kırpıştırdım. Allah Allah, kesin bir şey oldu! Saat 20.00 sıraları Kapı çaldığında telefonumdan başımı kaldırıp hızla kapıya koştum. Kapıyı açtığımda Meltem bana gülümsedi ve ayakkabısını çıkarıp içeri geçti. "Ege gelecek bir saat sonra. Anlat hemen." "Ne?!Beni aranıza mı soktun?!" Gözlerimi devirdim. "Çıldırtma beni! Bugün havuzda biraz tatsızlık oldu ben de yumuşasın diye çağırdım. O gelene kadar anlat ne anlatacaksan." Koltuğa geçtiğimizde televizyonu kıstım ve hızla karşısına oturdum. "Başla." Saat 17.00 sıraları Meltem'den Lavabodan çıktığımda tekrar havuza dönecektim ki kolumdan birinin tutmasıyla arkamı döndüm. "Ya...Yankı?!" "Konuşalım mı?" Derin bir nefes aldım ve kolumu kurtardım ondan. "Konu ne?" "Yapma Meltem, aradan dört yıl geçti. Lütfen kendimi açıklamama izin ver." Kalbimin hızlandığını hissettiğimde yutkundum. Onu dinle. Hayatta olmaz! Haydi ama Meltem, çok mu zor?! Ofladım. "Yukarıya çıkıp banyo yapmam lazım." "Beklerim seni arabada. Merak etme." Başımı salladım ve hızla ona arkamı dönüp apartmana girdim. Asansöre bindiğimde kalbim deli gibi atıyordu. Ayyy, kesin onu affetmeni söyleyecek. Saçmalama! Hayatta affetmem! Bana neler yaşattı, unuttun mu?! Çok naz yapıyorsun?! İç sesimi duymazdan gelip asansörden indim ve anahtarla kapıyı açıp içeri girdim. Annemler evde değildi bu yüzden rahattım. Hızla banyoma girip çıktığımda dolabımı açıp giyecek bir şeyler aradım. Sonunda kot eteğimle siyah askılı büstiyerimi aldım ve hemen giyindim. Üşümemek için de üstüme uzun çizgili gömleğimi aldım ve çantamı alıp hızla evden ayrıldım. Bu sırada Yıldız'ı aramış, bir şey öğrendiğimi ve bu yüzden evden çıkmam gerektiğini söylemiştim. O fazla bir şey sormadan da kapatmıştım. Aşağı indiğimde Yankı beni bekliyordu. Beni gördüğünde bana gülümsedi. Ben de soğuk bir şekilde konuştum: "Nereye gideceğiz?" "Eski yerimize." Gözlerimi kıstım. "Ne o? Yaşadıklarımı mı hatırlatmaya çalışıyorsun?!"diye sitemle sorduğumda kaşlarını kaldırdı ve kolumu tuttu. "Hayır hayır, Meltem, amacım bu değil!" Kolumu çektim. "İyi o zaman. Bu arada bir daha dokunma bana." dediğimde derin bir nefes aldı. Sitenin çıkışına vardığımızda arabasına bindi. Ben de yanına bindiğimde sürmeye başladı. Umarım yine kötü şeyler yaşamazdım... Yarım saat sonra Cafeye vardığımızda arabadan indik ve içeri girdik. Arkadaki bahçeye çıktığımızda gözlerim yıllar önce oturduğumuz muz koltuklara kaydı gözüm. Gözlerim dolduğunda ağlamamak için dudaklarımı ısırdım. "Oraya oturalım mı?" diye sorduğunda derin bir nefes aldım ve başımı salladım. Oraya varıp oturduğumuzda garson geldi. Garson bile değişmişti. Bizim duygularımız nasıl değişmesindi? "Ben bir meyve suyu alayım." "Ben bir şey istemiyorum.” dediğimde garson yanımızdan ayrıldı. Yankı elimi tuttuğunda hızla elimi çektim. "Sana ne dedim?! Bana dokunma dedim, değil mi?!!" "Meltem...Sıfırdan başlayalım. Hem bak artık Doğa da yok. Buradan, sıfırdan başlayalım." Yankı'ya baktım kalbim hızla atarken. "Yankı... Aynı şeyi...Tekrar yapmayacağını nereden bileyim?" "Kanıtlayacağım! İnanacaksın bana!" "Yankı, ben..."Dudaklarımı örten dudaklarla kalbim resmen maraton koşmaya başladı. Nefesim kesilirken Yankı belimden tutup beni kendine çektiğinde kendime engel olamayarak ellerimi tişörtünün yakasına götürüp sıktım. Dudaklarımı araladığımda hızla dudaklarımı öpmeye başladı. Ona karşılık verdiğimde beni daha çok kendine çekti. Resmen kalbim sınırlarını zorluyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Ellerimi tişörtünün yakasından boynuna götürdüğümde kollarımı ona sımsıkı sardım. Dudaklarımız ayrıldığında nefes nefeseydik. Kendimi hiç bu kadar heyecanlı hissetmemiştim. Beni öpmüştü! Yankı-Beni-Öpmüştü!!! Gözlerimi açtığımda bana gülümseyerek bakıyordu. "Söz ver bana Yankı." "Söz. Aşkım... Söz. "dediğinde gülümsedim mutlulukla. Mutlulukla... Yarım saat sonra Araba sitenin girişinde durduğunda Yankı'ya dönüp gülümsedim. Dudakları tekrar dudaklarımı örttüğünde istekle karşılık verdim. Ayrıldığımızda yanağıma bir öpücük kondurdu. "Yarın görüşürüz." Gülümsedim. "Görüşürüz." Şimdiki Zaman Yıldız'dan Meltem anlatmayı bitirdiğinde şaşkınlıkla kalakalmıştım. "Peki... Gerçekten inandın mı?" Meltem derin bir nefes aldı. "İnanmak istiyorum Yıldız." Gülümsedim ve yanağını okşadım. "Seni çok iyi anlıyorum Meltem." O da gülümsedi. "Beni anladığın için teşekkür ederim." "Abla!" diye seslenerek kapıda duran Yağız'a gülümsedim. "Efendim ablacığım." "Bana süt ısıt. Uykum geldi." "Tamamdır kuzum. Gel Meltem, Ege gelene kadar biz de bir şeyler hazırlayalım." Üçümüz mutfağa geçtiğimizde Yağız'a baktım. "Ablacığım, sen bardağını seç." dediğimde şirin bir şekilde gülümseyip başını salladı ve annemin onun ulaşması için koyduğu dolabı açtı. Sütünü ısıttığımda masada, elindeki kupasıyla süt bekleyen Yağız'a ilerledim ve cezvenin içindeki sütü yavaş bir şekilde kupaya doldurdum. "Bal ister misin?" diye sorduğumda gözleri parladı ve hevesle başını salladı. Kıkırdayıp balın olduğu dolabı açtım ve baldan bir çay kaşığı alıp süte koydum. Kupayı alıp minik elleriyle kavradı ve yanağıma bir öpücük kondurdu. "Teşekkür ederim abla." Gülümsemem genişledi. "Bir şey değil kuzum." diyerek belinden sımsıkı tutup ben de onun yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Şen şakrak odasına geçtiğinde biz de Meltemle Ege gelene kadar salondaki sehpaya atıştırmalık bir şeyler hazırladık. Saat tam dokuzda kapı çaldığında Meltem kıkırdadı. "Seninki de gecikmiyor ha." Gözlerimi devirdim ve koluna vurdum. "Shut up!"deyip mutfaktan çıktım hızla. Kapıyı açtığımda bana gülümsedi. "Hoşgeldinn."dediğimde gülümsedi. "Hoşbulduk." "Meltem'i de çağırdım. Sorun olmayacağını düşündüm." Kaşlarını kaldırdı. "Lafı olmazzz." dediğinde başımı salladım ve onu salona yönlendirdim. Meltem koltuktan kalkıp Ege'ye gülümsedi. "Hoşgeldin Ege." "Hoşbulduk Meltem. Otur ,rahatsız olma, lütfen." dediğinde Meltem tekli koltuğa geçti. Ona kaşlarımı çatarak baktığımda beni Ege'nin oturduğu koltuğa itti. Bileğine tekme attığımda acıyla inledi. Ona kızgınlıkla baktığımda da söylendi. "Ne be?!" dediğinde Ege kaşlarını kaldırarak bize baktı. "Bir sorun mu var kızlar?" "Yok yok, Meltem'in önemli bir durumu vardı da onu konuşuyorduk." Ege gözlerini kısarak Meltem'e baktı. "Yankı mı yoksa?" diye sorduğunda gözlerimi büyüttüm ve şaşkınlıkla yanına oturdum. "Biliyor musun onu sen?" Ege başını salladı. "Meltem'in neler yaşadığını biliyorum. Yoksa o pislik yine mi yanına geldi?" Meltem başını eğdi. "Şey...Bana sıfırdan başlamak istediğini söyledi...Ben de..." "İnandın mı?" diye öfkeyle sorduğunda Ege'nin kolundan tuttum. "Ege...Onu anlamaya çalış." "İnanmak istedim Ege. Elimden başka bir şey gelmedi." dediğinde Ege derin bir nefes aldı. "Pekâlâ. Ama en ufak bir şey olursa haberim olacak." dediğinde Meltem gülümsedi. "Ben onun yanında değilken senin ona göz kulak olmana sevindim. Emin ellerdeymiş." dediğimde sıcak bir şekilde gülümsedi. "Kardeş gibiydik, olmaya da devam edeceğiz." dediğinde Meltem onu onaylayarak başını salladı. "Bu arada film getirdim." Kaşlarımı kaldırdım. "Ne filmiymiş o?" Arka cebinden çıkardığı CD ile gözlerimi büyüttüm ve Meltemle aynı anda çığlık attık. "Alacakaranlık!" 💙💙💙 Filmi heyecanla izlerken Meltem'in telefonu çaldı. Filmi durdurduğumuzda Meltem salondan çıkıp mutfağa geçti. Ege sanki söyleyecek bir şeyi var da söyleyemiyor gibiydi. Gözlerimi kısarak ona baktım. "Ege... Sen bir şey mi söyleyeceksin bana?" Derin bir nefes aldı ve bana döndü. "Yıldız bak... Seni üzmek istemem...Hem de hiç istemem...Aslında sormak da haddime değil...Sonuçta beni ilgilendirmiyor." dediğinde merakla söyleyeceği şeyi bekledim. "Ne sorarsan sor sorun olacağını düşünmüyorum." dediğimde ofladı. "O çocuk...O günden sonra sana mesaj attı mı?" Gözlerimi kırpıştırdım ve yutkundum. "Hayır." deyip derin bir nefes aldım. Elimi tuttuğunda gözlerimi gözlerine diktim. "Özür dilerim." Gülümsemeye çalıştım. "Özür dileyecek bir şey yapmadın Ege." dediğimde elini yanağıma götürüp okşadı. Daha önce hiç bu kadar kendimi huzurlu hissetmemiştim. "Peki...Bundan sonra aşık olabileceğini düşünüyor musun?" diye sorduğunda düşünceyle iç çektim. "Belki..." Bir süre durduktan sonra tekrar konuştu. "Kendine zaman ver, Yıldız. Kendinle yalnız kal." Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. "Ben kendimle yalnız kalmak istemiyorum, Ege. Yoksa yine ağlayacağım biliyorum. O beni aldattı, onu affetmemi istedi, ona inanmak istedim, bana evinin anahtarını verdi. 'İstediğin zaman gel.' dedi. Kendi evin gibi davran.' dedi. "Hıçkırdığımda beni koynuna aldı ve saçlarımı okşamaya başladı. "Peki sonra?" Daha beter ağlamaya başladım. "Evine ilk gittiğimde... Özellikle bana bunu dedikten bir gün sonra gittim. Bir gün bile dayanamamış! Kapıyı anahtarla açtım...Sonra...Gördüğüm sahneyle öylece kaldım. Kıpırdayamadım yerimden." Saçlarımdan öptüğünde beline sımsıkı sarıldım. "Bu zamana kadar acını dökme fırsatın olmamıştı, değil mi?" diye sorduğunda dudaklarımı araladım. "Olmamıştı." "Peki şimdi kendini nasıl hissediyorsun?" Derin bir nefes aldım. "Rahatlamış." deyip başımı koynundan kaldırdım ve gülümsedim. "Teşekkür ederim. Ve özür dilerim. Geceni mahvettim." Kaşlarını çattı. "Ben sana ne demiştim: Teşekkür etmek yok! Ha bir de gecemi falan mahvetmedin. Sakın böyle bir şeyi bir daha aklından geçirme. Sen şu an içini dökerek ve acınla yüzleşerek ne kadar cesur olduğunu bana inandırmış oldun." dediğinde gülümsedim. O yanağımı okşadığında gözlerimi kapattım ve bu sefer daha bir huzurlu hissettim kendimi. Kötü geçmişimden arınmış bir şekilde... "Ablaaaa!" Yağız'ın bağırışıyla hızla gözlerimi açtığımda Ege kaşlarını kaldırdı. "Beyefendiye bir merhaba diyelim." dediğinde kıkırdadım ve ikimiz de kalkıp Yağız'ın odasına geçtik. Meltem hâlâ telefonla konuşuyordu. Kapıyı açtığımda Yağız minik elleriyle kavradığı kupayı bana uzatıyordu. "Bitti abla." dediğinde gülümsedim. Arkamdan gelen Ege'yi gördüğünde heyecanla bağırdı. "Ege abiiii!" "Abisinin bir tanesi!" diyerek kahkaha atan Yağız'ı kucağına alıp döndüren Ege'ye gülümseyerek baktım. Ve bir kez daha Allah'a hayatıma böyle insanlar çıkardığı için şükrettim.
|
0% |