Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.BÖLÜM-ERDEM VE FÜSUN

@thequeenofdreams_

10 Ekim 2022

"Yağız, onu bana getir!"

"Banane, banane!" Kızgınlıkla ona yürüdüm. "Geç kalacağım Yağızz!"

"Ama bunun yakası çok açık!" Gözlerimi büyüttüm. "Sen bana abilik mi taslıyorsun?!" Ellerini beline koydu ve kaşlarını çattı. "Ben haklıyım bir kere abla! "

"Yağızcığım, canım kardeşim!O bir gömlek! İstediğim zaman yakamı kapatabilirim düğmeleriyle. Anlamıyor musun?!"

"Yağız, ablanı rahat bırak! İlk günden geç kalmasın!" Yağız oflayarak gömleği bana uzattığında kıkırdadım ve gömleği alıp odama geçtim. Kot pantolonumu giyip üstüme de beyaz gömleğimi geçirdim ve yanıma siyah ceketimi aldım. Botlarımı giydiğimde telefonum çaldı.

"Ege Arıyor"

Gülümseyip açtım hemen telefonu. "Alo."

"Güzelim, hazır mısın?" Kaşlarımı kaldırdım. "Evet, çıkıyorum da...Neden?"

"Seni ben bırakacağım."

"Ya geç kalırsannnn?!"

"Kalmam merak etme. Fakültelerimizin arasında on dakika var sadece. Haydi aşağıda seni bekliyorum." Kıkırdadım. "Peki, tamam o zaman. Geliyorum." deyip telefonu kapattım. Ardından üstüme ceketimi giyip anneme seslendim. "Ben çıkıyorum." Annem elinde havluyla mutfaktan çıkıp bana gülümsedi. "Tamam kızım, dikkat et giderken."

"Ege götürecekmiş zaten." Annem kaşlarını kaldırdı ve gülümsedi. "İyi bakalım. Dikkat edin kızım." deyip öpücük gönderdi. Ben de ona öpücük gönderdim ve el salladım.

"Çıkıyorummm."deyip evden ayrıldım ve kapıyı kapatıp asansöre bindim.

Aşağıya indiğimde Ege arabayla apartmanın önünde beni bekliyordu. Beni gördüğünde birbirimize gülümsedik ve ona yürüdüm. Yanağıma bir öpücük kondurdu ve kapımı açtı. Arabaya bindiğimde o da yanıma geçti ve yola çıktık.

 

 

 

 

1 saat sonra

Fakülteye vardığımızda Ege yanağıma bir öpücük kondurdu. Ben de onun yanağına bir öpücük kondurduğumda saçlarımı okşadı ve bana sevgiyle baktı. Gülümsedim. "İyi ki varsın." Saçlarımı okşamaya devam ederken konuştu. "Sen de...Sen de iyi ki varsın." Yaklaşıp dudaklarıma küçük bir öpücük kondurduğunda içim yine huzurla doldu. "Akşam alırım seni güzelim." Başımı salladım yanaklarım kızarmış bir şekilde. "Tamam." deyip hızla kapıyı açtım ve arkama bakmadan kapıya yürüdüm.

Kalbim resmen deli gibi çarpıyordu.

Şu an dünyanın en mutlu insanıydım. Diğer insanlar bunu garip bulabilirdi ama sevilmek bu dünyadaki en ama en güzel şeydi. Huzur, mutluluk her şey bir aradaydı. İnsanı başka bir gezegene götürüyor, ona kendisinin evrendeki en eşsiz varlık olduğunu hissettiriyordu. Hem de en eşsiz...

"Değerli hissettiriyor, değil mi? İlk defa birisi senin için çabalıyor, kendini değerli hissettiriyor."

İç sesime ilk defa katılıyordum.

Seviyordum, hem de çok!

💙💙💙

Amfiye vardığımda pencere kenarında bir yer bulup oturdum ve kapıdan giren öğrencilere baktım.

Gözlerimi pencereye çevirip kampüsün bahçesine baktım. Molada aşağı inip biraz gezinsem güzel olurdu.

"Merhaba." Sesin geldiği yöne baktığımda bana tatlı bir şekilde gülümseyen bir kız gördüm. "Yanına oturabilir miyim?" Gülümsedim. "Tabii ki, sormana bile gerek yok." Yanıma oturduğunda elini uzattı. "Füsun ben." Elini tuttum. "Yıldız ben de."

"Ne güzel isimmmm."dediğinde gülümsemem genişledi. "Seninki de öyle." Bahçeye baktı. "Çimler çok güzel gözüküyor. Molada biraz oturalım mı?" diye sorduğunda başımı salladım. "Sana katılıyorum. Güzel olur." Ellerini çırptığında kıkırdadım. "Çok tatlısın."

"Evet, yerlerinize oturun. Introduction to Education dersine hoşgeldiniz. Ben Doçent Doktor Aynur Akdemir. Bu derdinize bu yıl ben gireceğim. Şimdi hepiniz kendinizi tanıtın. Oğlum, sen başla."

Hadi ama! Bu kadar kişinin arasında kendimi mi tanıtacaktım yani? Ben normal sınıfta bile kendimi rahatsız hissederken şimdi 120 kişinin arasında ne yapacaktım?!

Ben bunları düşünürken kapı çaldı ve içeriye bir çocuk girdi. Amfideki kızlardan fısıltılar yükselirken kaşlarımı çatarak çocuğu inceledim.

"Hocam, kusura bakmayın. Girebilir miyim?" Aynur Hoca gülümsedi. "Tabii ki Erdem. İlk günden affediyorum ama bir daha geç kalırsan kapıdan içeri almam. Şimdi boş olan bir yere geç." Erdem denen çocuk başıyla onayladığında gözleri boş bir yer aradı. Sonra gözleri Füsun'un yanında durduğunda hızla yanımıza yürüdü. Füsun derin bir nefes aldığında kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Füsun?" Bana döndü çocuk onun yanına otururken. "Bir sorun mu var?" diye sorduğumda başını iki yana salladı hızla.

"Şey...Sadece...Yer değiştirsek senin için sorun olur mu?" Gözlerimi kıstım. "Olmaz, ama umarım bana bunun nedenini anlatırsın. Çünkü sevgilim bunu görürse kötü olur." dediğimde kıkırdadı. "Kusura bakma." dediğinde gülümsedim ve onunla yer değiştirdim.

Molada yanımda oturan çocuk bana döndü. "Merhaba." Başımla onayladım. "Merhaba." deyip ayağa kalktım ve geçmek için bekledim. Kalktığında teşekkür edip Füsunla sıradan çıktık.

"Füsun?" Füsun'a seslenen Erdem'e kaşlarımı kaldırarak baktım ve daha sonra gözlerimi Füsun'a çevirdim. Gözleri dolmuş bir şekilde duruyordu. İkisinin arasında gezdirdim gözlerimi. "Siz tanışıyor musunuz? Füsun?" diye sorduğumda bana baktı. Neredeyse ağlayacaktı. "Gidelim buradan. Ben kimseyle tanışmıyorum!" deyip ilerledi amfinin kapısına doğru. Onun peşinden gidecektim ki kolumdan Erdem'in tutmasıyla kaşlarımı çatarak ona baktım. Hemen elini kolumdan çekti. "Şey...Özür dilerim... Ama... Füsun...Ona...Onu sevdiğimi söyler misin?" dediğinde kaşlarımı kaldırdım ve gözlerimi kırpıştırdım. "Tamam, söylerim. Ama tam olarak neler olduğunu anlayamadım." dediğimde acıyla gülümsedi. "Eğer isterse anlatır, kusura bakma bu bana düşmez." Derin bir nefes aldım. "Pekâlâ. Söylerim. Açık olayım, senin hakkında iyi şeyler düşünüyorum. Umarım o dağlara kar yağmaz." Gülümsemesi genişledi. "Merak etme, size zarar vermeyeceğim. İyi hislerin hakkında da teşekkür ederim. İnsanlar bu üniversitenin sahibinin oğlu olduğum için benim hakkımda bayağı ön yargılı. Ama böyle bir şey duymak güzeldi." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Bunu sonra konuşuruz. Şimdi Füsun'un yanına gitmem gerekiyor. Muhtemelen iyi değil." deyip endişeyle kapıda bizi izleyen Füsun'a baktım. "Yarın görüşürüz Yıldız." Erdem'e dönüp gülümsedim. "Görüşürüz." deyip kapıya yürüdüm. Füsun'un yanına vardığımda koluna girdim ve beraber aşağı indik.

Çimlere geçip oturduğumuzda şoka girmiş gibiydi. Kolunu sıvazladım. "Füsun, bana anlatmak ister misin?" diye sorduğumda gözleri dolu dolu bana baktı ve gözünden bir damla yaş aktı. "Şey... Erdem...Benim lise aşkım." deyip derin bir nefes aldığında kaşlarımı kaldırdım. "Devam et."

"Lise üçte onunla aynı sınıftaydım. Bir ay içinde ona karşı ilgim arttı. Ama o benimle ilgilenmiyordu bile. Sadece derslerde ara ara beni izlediğini görüyordum." deyip hıçkırdı. Ben onu tebessümle izlerken o anlatmaya devam etti. "O zamanlar ailevi sorunlarım vardı. Babam dünyanın en kötü insanıydı. Annem de sürekli kendi derdindeydi. Erdem bunu öğrendiğinde onunla buraya... İstanbul'a kaçmamı söyledi...Ben de...Kabul ettim...Çünkü artık babamın beni dövmesinden bıkmıştım." Gözlerim doldu. İnanmak istemedim. Dünyada böyle insanlar olduğunu duymak canımı yaktı. Peki onun canı? Onun canı kim bilir nasıl yanmıştı.

 

"Evden kaçtığımda biliyordum artık dönüş yoktu... Uçaktan indiğimizde beni annesiyle babasının yaşadığı eve götürdü. Önceden ablasının yanında kalıyormuş ama sonra İstanbul'a ailesinin yanına dönmek istemiş. Eve vardığımızda annesinin büyük bir hastalığa yakalandığını öğrendi. Babası beni görünce Erdem'e çok sinirlendi. Etmediği hakaret kalmadı. Ama Erdem beni bırakmayınca kabul etmek zorunda kaldılar..."dediğinde gözlerinden akan yaşlar hızlanmaya başladı. "Bir sabah kalktığımda...Üçü de yoktu...Evi bana bırakıp gitmişlerdi...Bana da bir not bırakmışlardı...Yurt dışında annesinin tedavi olması gerekiyormuş... Babasına ne kadar teşekkür etsem az. O gün beni sokakta bırakmadı, evini açtı çünkü. Ama onlar gittiğinden beri ben onlara bir şekilde ulaşmaya çalışıp para meselesini dile getirmek istedim. Ama ulaşamadım...Karşılıksız her şeyimi yaptılar...Okuluma gidip geliyor, derslerimi çalışıyordum. Ama bir taraftan da psikolojim alt üst olmuştu. Bir süre sonra bir işe girdim ve okul dışındaki tüm zamanımı işte geçirdim. Kendi paramı kazandım..." Derin bir nefes aldı." Sonra da o evi terk ettim... Küçük bir teşekkür kağıdıyla..." Ona sımsıkı sarıldığımda anlatmaya devam etti. "Bu sene üniversite sınavından kazandığım puanı öğrendiğimde tercih yapmak için liseye gittim. Öğretmenlerime danışmak amacıyla. Ama okulun kapısında onu gördüğümde ona karşı kırgınlığım gün yüzüne çıktı...Beni gururumla bir başıma yalnız bırakmıştı. Nasıl kırılmayayım ki?!" Hıçkırdığında ondan ayrıldım ve gözyaşlarını sildim. "Bu üniversiteye gelmemi istedi...Çok istedi...Ben kabul etmeyince de babası bir şekilde beni buraya kaydetmeyi başardı. Ben de sessiz kalmak zorunda kaldım çünkü bana evini açmıştı. Ne yapabilirdim ki?!"dediğinde gülümsedim. "Onun da sana söylemek istediği şeyler var Füsun. Ona bunları söylemesi için bir fırsat ver." Derin bir nefes aldı. "Şimdi herkes bizi konuşuyor. Baksana." deyip sinirle güldü. Kaşlarımı çattım. "Kimseyi umursama ve kalbinin sesini dinle lütfen. Çok mutlu olacaksın." Füsun tebessüm etti. "Umarım Yıldız, umarım. Onunla konuşacaktım ama bu kadar erken beklemiyordum."

"Acele etme. Kendine zaman ver. Sonra her şey kendiliğinden gelir zaten." Başını salladı. "Haklısın. Kendime zaman vereceğim."

Çıkışta

Kampüsün çıkışında Ege'nin arabasını gördüğümde mutlulukla oraya ilerledim. Arabaya bindiğimde bana baktı sevgiyle. "Nasıldı ilk gün?"

"Güzeldi, iki arkadaş edindim." dediğimde gülümsemesi genişledi. "İyi bakalım. Evimize gidelim o zaman." dedi ve arabayı çalıştırdı. Ardından yola koyulduk.

1 saat sonra

Arabadan indiğimde Ege'nin koluna girdim. Apartmana girip asansöre geçtik. Benim başım onun omzundayken kıkırdadı. "Uykun mu geldi güzelim?" Başımı salladım. Bizim kata geldiğimizde ona baktım sevgiyle. Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Kıkırdadım. "Yarın görüşürüz." deyip asansörden ayrıldım. O da "Görüşürüz." dediğinde el salladım asansörün kapısı kapanırken.

Allah'ım çok mutluyum!

İç sesime güldüm ve kapıyı çaldım. Diyorum ya, dünyanın en mutlu insanıydım...

Saat 23.00 sıraları

Kapı çaldığında Meltem'in olduğunu düşünüp hızla kapıya koştum Yağız'ın uyanmaması için. Kapıyı açtığımda Meltem hızla bana sarıldı ve ağlamaya başladı. Kapıyı kapatıp onu sımsıkı sardım. "Canım benim ne oldu?!"

"Yankı..."

Loading...
0%