Yeni Üyelik
2.
Bölüm

SİYAH GECE

@theruya_m

Bazen çok çalışıp eve ekmek parası getirmek yorar insanı hazıra konup yemek günümüz insanlarda, rahatlığa sebep olur baba parası yemek gibi. Arya Barlas çalışmayı sever haksızlığa uğramayı kesinlikle kabul etmez başkalarının zor durumda olması umrunda olmaz. Hayat yalandan ibarettir…

 

Çok yorgunum işten eve gelmek çok yoruyor aynı zamanda ilk günümde olay çıkardım belki bu davranışım iyi değildi bir şeyden emindim ki

Hamile kadının yararına oldu. Dünya zifiri karanlık yer içinde parlayan küçük yıldızlar var sadece, Mırıldanıp edebiyat yaptığım sahneler çok görülecektir Kapıyı üç kez tıkladım Biraz bekleyişimde merdivenlerden inen genç Adama rastladım tanıdıktı aslında sadece “merhaba” dedim yanımdan geçerken. Umursamadı ve hızla iniyordu Hayatta ki şansım işte bir süre sonra kapı açıldı hırslı bitkin şekilde kapıda bekleyişim için Anneme kızdım. “Nerdesin neden açmıyorsun kapıyı!”

“Duymamışım..”. Tek kelimesi bile bazen sıkıcı geliyordu hemen odama çekildim özlemişim kitap kokulu odamı çantamı yatağa fırlattım duşa girdim üzerime yemek kokusu sinen kıyafeti çıkarıp kirli sepetine attım daha sonra tokamı çıkarıp saçlarımı açtım üzerimde sadece sütyen kilotla kalarak. küveti suyla doldurdum beklerken aynada yıpranan yüzümü gördüğümde bu halimle evde kalacağım diye mırıldandım ayağımı suyla dolu olan küvetin içine sokarak hemen bedenimide soktum ve uzandım işle alakalı tek bir şey bile düşünmek istemiyordum yorgunluğumu atmak isterken telefonum çaldı tek kız arkadaşım vardı uzak mesafe arkadaşıydık açıp “efendim.” dedim kısık sesle,

“Nasılsın Arya?” “İyiyim sen nasılsın güzelim.”

“Halim hal degil bana yardım etmelisin lütfen…”

Telefondan sesi kötü geliyordu çok umursamasam bile yinede sordum. “Ne oldu?” “Bana acil para lazım borç olarak alacağım.” “Ne kadar lazım?”

“Otuz bin civarı..” rakamı duyduğum an uzandığım yerden kalkarak dik oturdum şoktaydım aklı başında çalışkan kimseye zararı olmayan kızın ne gibi borcu olabilir diye düşünüp durdum. “Zerrin sen ne saçmalıyorsun kime borçlandın bu kadar?” “Ben annem babam aç kalmasın diye kumar oynadım Arya adamlar peşimdeler yardım et.”

“Aklını…”. Küfür edemezdim bu halimle kendime saygım vardı ne yapacağımı bilmiyordum telefonu yüzüne kapatarak iki saniyelik rahatımdan olmuştum. Gecenin bu saatinde nereden para bulacağım hiç bir fikrim yoktu aklıma Patronum Merih geldiğinde ilk günüm avans alamazdım ki banyodan çıkıp apar topar ne giyindiğimi bile bilmeden kimseye haber vermeden kapıya gittim. Açtığımda yerde zarf bulmuştum. Yerden alıp üzerinde ki isime baktım. Gerçekten ilkez bana zarf gelmiş olması ayriyeten kapının ziline basmadıkları bile benim için şüphe uyandırıyordu Zarfı nazikçe açarak içinde küçük bir not buldum .

 

“Arya bu mesajım umarım eline ulaşmıştır parkın oraya gel kimseye bir şey çaktırma.”

 

Tenha sokaklarda yürümeye devam ediyordum bazen mahallede yazılı duvarlar bazen kenarda sevişip ve ya söven bir kaç serseri oluyor. Hızlı yürürken bir taraftan etrafımı kolaçan ediyordum zihnimde canlandırdığım hiç bir şey bir biriyle örtüşmüyordu Derinden Nefes alarak parkın orada duraksadım gözlerimle beni çağıran kişiyi aradım Ensemde birinin elini hissetim hızla arkamı dönüp göz göze geldiğim adama baktım. “Sen…”. Dedim titreyen dudaklarımla “evet ben.” Net bir cevabıyla keskin gözlerini üzerimde hissetim. “Ne istiyorsun benden?”

“Söyleyeceğim benim kimliğimi merak eden çok kişi var Arya beni ailenle tanıştır.” Eski bir flörtümü karşımda gördüğüm an içim gitti çünkü artık on sekiz ve ya on yedi yaşında ki ergen değildim Ve neredeyse bir aydır çalıştığım yerde iyi para kazanan kadındım net bir cevap verdim “Bunu asla yapmam Alp Sarıca!” Titreyen tek dudağım değildi ses tonum bile titriyordu boyu benden bir santim büyük olan Alp’in Bakışları hep aynı bakıyordu eskisi gibi bana bir an yaklaşıp elimi tutup avucuma bir yüzük bıraktı refleks yaparak geri adım atmak istedim benden hızlıydı Dudakları aralandı ve “gözlerimin içine bak Arya.” diyişinde hem korku hem nefretle baktım. “Bu hikayede sen ben var olmadığımız sürece en çok sen yanacaksın sevdiklerin yanacak geriye baktığında sevdiklerinden kimseyi görmeyeceksin. önüne baktığında nefretinden kalbinde ki aşkını öldürdüğün Alp Sarıcayı göreceksin!”

Sıradan bir Ailenin çocuğu değildi tehditleri boğazımda düğümlenmişti san ki.. tek bir cümle demeden. mırıldandım “rahat bırak..” arkamı dönüp gittiğimde ise yoğun sesiyle bağırarak sözünün arkasında duracak net bir bir cevap verdi.

“Duy beni Arya Barlas Gittiğin yoldan geri dönüp kollarıma sarılacaksın sana hiç bir seçenek sunmayacağım!” Zihnim kalbim aklım Alp’in sesiyle yankılanırken kendimi tutup cesur yürekle evin yolunu tuttum oysa arkamdan baka kaldı sadece. Geçmişte yaptığım hatanın bedelini sevdiklerimi ödeyecekti? En zayıf noktam ailemdi bu kadar acımasız olamaz bu kadar ileri gitmez diyişlerim. Aslında gerçek olacak kadar can acıtıcı geliyordu. Apartmandan yukarı çıkıp titreyen ellerimle, çantamdan yedek anahtarı çıkardım okadar titriyordum ki Aklımda ki sesler yankılanıyordu. Sonunda tam üç kez denediğimde kapıyı açıp içeri girdim. Annemi karşımda gördüm. Evet doğru Sadece Annem

Bir kardeşim ve ya bir çevrem yoktu babam ben bebekken terk edip

Gitmişti Nasıl bir açıklama yapacağımı bilmezken, Yalan söylemek ağır geliyordu bana. “Nerden geliyorsun Arya bu saatde?”

“Hava almaya çıktım.” Karşısında zor duruyordum Annemin sarı ve bakımlı saçları,

koyu yeşil Gözleriyle ciddi bakarken ben zavallı bir kızdan farksızdım.. “sofra hazır elini yüzünü yıka gel.” İlk defa sorgulamadı beni. Yoksa biliyormuydu gerçekleri?

“Tamam..” diyerek üzerimi çıkarıp lavaboya girdim. Aynada ki yansımam korkak ve ölü bir kızı gösteriyordu farkında bile değilim fısıldayıp “Alp bu çirkin halimin neyini sevdi.” Dedim. Avuçlarımı suyla doldurup yüzüme çarptım üç kez aynısını yapıp havluyla yüzümü kurladım ve tekrar bir kez daha aynada ki yansımamı gördüm. “Hayır Arya bu sen olamazsın kızım korkma gözünün görüp görmediği şeylerden. Cesaret her zaman yenilmezliktir.” Bu halimle işe gideceğim diye düşündüm bir allık bir pudra ve ruj bile sürmeden “sikeyim umrumda değil güzel olmak!” Hırs beni ele geçirmişti san ki annem varken bağırıp çağıramazdım.

 

Beraber yemek yiyorduk annemin en güzel yemeklerinden biriydi yaprak sarması her şeklini seviyordum bir yudum su içip bir lokma sarma yemek Herşeyi unutturuyordu bana annem suskun şekilde yemek yiyorken sofrada büyük bir sessizlik vardı Bu sofrada hiç bir zaman neşe olmadı hiç bir zaman gülüp konuşmadık iki yabancı arkadaş gibiydik Evde

Sadece şunu diye bildim masadan kalkarken.

“Görüşürüz Anne..”. Artık beni evin önünde bekleyen siyah arabaya alıştım her zaman özel şoförle işe gidip geliyordum şoförle bazen sohbet ediyoruz yol boyunca arabaya binip başımı omuzuma yasladım camdan dışarı bakıp hala karanlık siyah bir gecenin yıldızlarını seyir ediyordum Telefonumu elime alıp oyalandım biraz. Merihin sosyal medyadaki paylaşımını gördüm. Boynu ve elinde ki dövme dikkatimi çekmişti. Fotoğrafı yaklaştırıp dövmesini inceledim Anlamı neydi?

Bir kaç dakika sonra işe geldim artık odamdan daha karanlık ve iç açıcı olmayan restoran daha aydınlık ve daha dikkat çekici olmuştu

İçeri girdiğimde müşterilerin cıvıl cıvıl sesi geliyordu çoğu masa doluydu öyle ki bir an yemekler yetişmeyecek ve müşteriler aç kalacak gibi Bir garson bana yaklaşıp tepsiyi elime tutuşturdu “Arya hanım Merih beyin odasına kahveyi bırakırmısınız Dilimin ucuna hayır kelimesi gelmeden hemen kayboldu. İşim buydu fakat çoğu zaman müşterilerle ilgilenirim Patronum Merih beyin odasına gidip kapıyı tıklattım yoğun sesiyle “gir.” diyerek içeri girdim gözleri bana baktı sonra dosyaya tekrar baktı bana bu sefer uzun ve derin bakışlarla baktı “Arya neşen neden yerinde değil.” Biliyordu ki her seferinde çok konuşan sürekli herkesin işine burnunu sokan kız bu sefer sessiz ve durgundu Dilimin ucuna gelen kelimeyi söylemekte zorlansam bile cevabına sadece. “Hayır.” Diyebiliyordum.

Kaşlarını çatarak kahveyi nazikçe tepsiden aldı yanlışlıkla eli elime değdiğinde daha çok baktı şüpheli bakışlarıyla ayağa kalkarak yüzüme baktı ben ise bir suçlu gibi yere bakıyordum gözlerimi kaçırıyordum. “Arya hayal kırıklığı yüzünde ki tebessümü almış..”

“Farkındayım.” Hala yere bakıyorum

Gözlerinin içine bakıp bir kelime diyemezdim gözlerim dolacaktı patronumun karşısında ağlamak istemiyordum Israrcı bir ses tonuyla tekrar sordu “Neyin var Arya.”

Titreyişim son bulmamıştı O an Kİ halim acınası ve zavallı gibi duruyordu Umursamamazlıktan gelerek “afiyet olsun.” Dedim ve gitmek istedim bu ikinci refleks haraketliyle kolumu tuttu diğer eliyle çenemi tutarak yukarı kaldırdı. “Arya gözlerime neden bakmayıp aval aval Yere bakıyorsun!”

Suskundum ve gözlerimin içi parlıyordu gittikçe daha çok parlamaya başladı çünkü ağlayacaktım. Merih yüzüne bakarken tek düşündüğüm şey çok yakışıklı ve anlayışlı beyefendi olmasıydı yine kalbimden geçenleri değil aklımdan geçenleri dilimin ucuna getirip söyledim. “Hangi hakla kolumu tutuyorsun Merih bey!” Farkında değildi ve kolumu bıraktıktan sonra bir adım geri çekildi. “Bugün çalışmıyorsun.” Ve tam bit cümle daha söyleyecekken. Kapıyı tıklatmadan şık bir okadar bakımlı İki kadın Üç Erkek girdi.

Geri çekilip uzaktan onları izledim. “Merhaba Merih..”. “Vay kimler gelmiş liseli Ergen dostlarım.”

Diğer erkek hemen konuya atılarak alaycı bir şekilde cevap verdi. “Tabi ki oğlum ne sandın bu arada kanka hayırlı olsun.”

“Eyvallah kardeşim.” Diğer sarışın kadın gözlerini dikmiş bana bakıyordu gözlerinden belliydi haz etmediği Kısık ve kibar şekilde. “Müsaadenizle efendim.” Diyerek uzaklaşıp çalışanların yanına gittim. Arkamdan bakıp haz etmeyen kızın. Yüksek sesle ima ederek ortaya konuştu “sen çalışanlarını odanamı davet edersin Merih Ata…” dediğini duydum geri dönüp bir şey diyemezdim havamda değildim her gece müşterilerin ne istediğini sorardım ilk gelişimde birinin kafasında viski şişesini kırdığım gibi Merih Atanın cevap vermesini bekledim savunma yapmadı bu kez

Kendimi anlamasamda bir şeyi net anlıyordum ki burada çalışandan fazlası değildim. Diğeri esmer tenli ve siyah saçlıydı diğerleri Merih kadar olmasa bile çekici erkeklerdendi Kendi aralarında gülüp eğlenmeyi seven kişilerden hep uzak kalmışımdır. İşimin üzerinden bir buçuk saat geçmişti ben ise terasta oturmuş yıldızları seyir ediyordum. Ayak sesi duydum çok umrumda olmamıştı suskun bir şekilde gözlerimi gökyüzünden ayırmamıştım ayak sesi gittikçe yaklaştı ve önümde ki sandalyeyi çekerek karşımda oturdu. “Neyin var böyle?” Bir kez daha sordu patronum Merih. Gözlerine baktığımda fazla dikkat çeken gözleriyle buluştu gözlerim elinde ki sigarayı dudaklarının arasına koyup. Öylece bakıyorduk

Bir dakikalık sessizlikten sonra, “Patronuna anlatmayacakmısın.” Diye mırıldandı Sakin bir ses tonuyla cevap verdim “ailevi sorunlar.”

Kısa özet geçerek verdiğim cevap pekte inandırıcı gelmiyordu konuyu değişmek için soru sordum “kaç yaşında iş sahibi oldun?”

Dudağında ki sigarayı alarak iki parmağının arasına koydu ve tebessüm ederek yanıtladı “18 yaşımda Annemle babam hastalık nedeniyle vefat etti miras kalan arsayı satıp dükkan açtım.” Kaşlarımı çatarak cevap verdim. “Üzüldüm geçmiş olsun.” Diyerek soruma karşılık aynı soruyu sordu.”

“Peki senin varmı dükkan hayalin.” Tekrar sigarayı dudaklarının arasına koydu ve cevap bekledi. Ben ise, “hayallerimin olmadığı bir dünyada yaşıyorum.” Masadan bana doğru uzanarak yaklaştı fark ettiğimde irkilme geldi bana. neşeli ve umut dolu sözler dedi. “20 yaşında ki bir kadın için zor değildir başarmak senin gibi güzelse..”

Kaba bir şekilde Cevap verdim sözlerine aynı onun gibi davranarak masaya bende uzandım ve çok yakındık nefesini hissedebiliyordum. “Benim gibi güzellere özelmi çalışmak?”

Diye sorduğumda Lafın altında kalmayarak net cevap verdi. “Senin gibi güzellere değil senin gibi güzel bir kadına bu sözlerim.” Derin bakışlarıyla beni süzdüğü an kalbimde kelebekler uçuşuyordu san ki. Fısıldayarak kolunda gördüğüm dövmeleri sordum. “Dövmelerin anlamı nedir?” Sırıtarak sırtını sandalyeye dayadı ve sağına soluna bakıp tekrar gözleri bana döndü. “Boynumda ki Melek dövmesinin anlamı. “yükseliş,hız,başarı,özgürlük ve arzuyu simgeler.” Merakımın son bulması için kolunda ki dövmeye gözlerim kaydığında anlamıştı dudaklarım aralandığında Hemen üzerine atlayarak cevap verdi. “Kolumda gördüğün İngilizce yazı, Live without regrets.” İngilizce bilmiyordum ama tekrar sordum “Türkçe anlamı,” Nedir diye sorduğumda ellerini bir birine geçirip masaya koydu dudağında ki sigara dumanı son üfleyişiydi. “Pişman olmadan yaşa demek.”

“Kız arkadaşın varmı peki?”

“Ne anlamda..”

“Her anlamda..”.

Tekrar gülümseyerek sigarayı küllük kabına koydu ve. Yine süzüp gözlerime baktı.

“Hayır yok 1999 doğumluyum 4 Mayıs.”

“Ben sana doğum tarihini sormadım.”

“Biliyorum.” Diyerek, gülümemek için dudaklarını bir birine bastırdı.

Yine bir sessizlik elim boynuma gittiğinde beni izliyordu saçlarımın her telini inceliyordu başımı camlı kocaman kapıya doğru çevirdiğimde karşımda yüksek sesle bağıran Alp Sarıcayı gördüm.

Alp’in terasa girişi Azrail girişi gibi bir şeydi

Elim boynumda dona kaldım karşımda gördüğümde. Merihle beraber gözlerimiz ondayken Bağıra bağıra haykırarak giriş yaptı hayatımın noktasına. “Ben Alp Sarıca Mekanın güzelmiş Merih Ata..” dedi, kalın bir erkek sesi duymaktan tiksindiğim an bu andı elim ayağım

buz kesildi kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu ve Merihle bir bibirimize baka kaldık.

    

Alp Sarıca gecenin sürprizi olmuştu.

 

 

Devamı için beğenmeyi yorum,

Yapmayı unutmayın. Yazar @theruya_m

Loading...
0%