@thezeynepp_
|
Selam. Ben Doğa. 17 yaşındayım. İzmir'de yaşıyorum. Bugün yeni okulumda ilk günüm. Bakalım ilk günüm nasıl geçecek? Öbür okulumdaki sınıf arkadaşlarımla çok iyi anlaşamadığım için okulumu değiştirmeye karar verdim. Şimdi bu sebep belki sizlere çok saçma gelecek. Ama mecburdum. Çünkü gerçekten benden nefret ediyorlardı. Benim de onları çok sevdiğim söylenemezdi. Neyse lafı çok uzatmayayım. Biraz heyecanlıyım. Yeni ortam... Yeni arkadaşlar... Her neyse. Okul formamı giydim saçımı yarım at kuyruğu yaptım. Sonra aşağıdan babamın sesini duydum. ''Doğa hadi kızım. Geç kalacağız. Bu kadar süslenmene gerek yok.'' diye seslendi. Süslenmiyordum ki. Sadece normal bir şekilde hazırlanıyordum. Ama babama göre öyle değildi. ''Tamam baba. Geliyorum.'' dedim. Annemi öpüp evden çıktım. Arabaya bindim. ''Heyecanlısın galiba.'' diye sordu babam. E herhalde heyecanlıyım yani. ''Evet biraz.'' dedim ve telefonumla ilgilenmeye başladım. Başımı kaldırdığımda okula gelmiştik. Ne çabuk geçmişti zaman. Aslında zaman her zaman öyle. Su gibi akıp gidiyor. Arabadan indim. Babam gitti. Şimdi acaba nelerle karşılaşacaktım? Biraz değil baya heyecanlıyım. Başım dik bir şekilde okula ilk adımımı attım. Sanki aya ilk ayak basan insan gibi anlattım ama olsun. İçeri girdim. Hangi sınıfta olduğumu biliyordum. 11-B'deydim. Umarım bu okul bana uğurlu gelir. Meraklı gözlerle sınıfımı aramaya başladım. Sonra bir tane çocuk yanıma geldi. ''Selam. Sen bu okulda yenisin galiba.'' ''Evet öyleyim. Ama neden sordunuz?'' ''Ben müdürün oğluyum.İstersen sana sınıfını göstereyim.'' dedi. Bu kadar kibar müdürün oğlu mu olurdu. Gerçi çocuğu daha tanımadım ama şu anki davranışlarına göre öyleydi. ''Sınıfım 11-B'' dedim kısık bir sesle. ''Benim sınıfımdasın o zaman, gel seni götüreyim.'' dedi. Beraber merdivenlere doğru ilerledik bütün kızlar bana dik dik bakıyorlardı. Sanırım bu adını bilmediğim çocukla beraber olduğum için öyleydi. Hatta koridordan geçerken birinin şöyle dediğini duydum. ''Daha ilk günden kapmış çocuğu herhalde.'' Aynen bu şekilde söylemişti. Ama düşündükleri gibi bir şey yoktu. Sadece bana yardım ediyordu. ''Senin ismin ne?'' diye sordu. Sınıfa da bir girememiştik. ''Doğa.'' ''Güzel ismin varmış. Ben de Aslan.'' Gülümsedim. Ama biraz yapmacık bir gülümsemeydi. ''Sınıfın burası.'' dedi. İçeriye baktım. Hayvanat bahçesi gibiydi. Neyse ön yargılı yaklaşmayacağım. Tam sınıfa girecekken Aslan bana seslendi. ''Bir teşekkür etmeyecek misin? Sana o kadar sınıfı gösterdim.'' ''Teşekkür ederim.'' dedim ve hızlı bir şekilde sınıfa girecekken Aslan kolumu tuttu. ''Bu kadar kuru bir teşekkür mü edeceksin gerçekten?'' Biraz önceki kibar lafımı geri alıyorum. Çünkü serserinin tekine benziyordu. ''Pardon da nasıl bir teşekkür edecektim acaba?'' Cevabını dinlemeden sınıfa geçtim ve boş bir sıraya oturdum. Sonra Aslan gelip yanıma oturdu. Ters ters baktım. ''Neden buraya oturdun?'' Sorduğum soru onu güldürdü. Gülünecek ne vadı acaba? ''Çünkü burası benim yerim. Sen buraya oturmuşsun. İstiyorsan kalk. Ama başka boş sıra yok. Haberin olsun.'' ''Senin peşinde bu kadar kız varken neden tek oturuyorsun?'' diye sordum. ''Çünkü ben öyle istedim.'' Doğru. Sonuçta müdürün oğluydu. ''O zaman ben de kalkayım.'' dedim ve kalktım. Ama dediği gibi boş sıra yoktu. Mecburen tekrar yerime oturdum. Bana bakıp gülüyorduu. Şu an çok sinirim bozuldu., ''Ben sana demiştim boş sıra yok diye. Ama dinlemedin.'' ''Tamam uzatma.'' dedim sinirle. Sonra içeri kurtarıcım olan öğretmen girdi. Edebiyat hocasıymış. İsmi Büşra. Çok tatlı bir kadındı. Zaten ben edebiyat dersini çok severdim. Ve zil çaldı. Neden hep sevilen dersler kısa sürede bitiyor da en gıcık dersler çok uzun sürüyor? Bunu çocukluğumdan beri anlamış değilim. Teneffüste bir kız yanıma geldi. ''Merhaba ben Aslı. Arkadaş olmak ister misin?'' diye sordu. Tam ben cevap verecekken Aslan araya girdi. ''Hadi iyisin. Hemen arkadaş buldun kendine.'' dedi ve sınıftan çıktı. Öfkeli bakışlarla ona baktım. ''Boşver sen onu. Aslan biraz değişik biri. Anlamak zor.'' dedi Aslı. ''Fark ettim. Biz aşağı inelim.'' dedim ve beraber sınıftan çıktık. Aslı çok eğlenceli bir kızdı. İyi anlaşacağız gibime geliyordu. Tabii aramıza bir kız girmezse... Birlikte kantine girdik. Aslı kendine bir çikolata aldı. Ben ise bir şey almadım. ''Sen Aslan'ı pek sevmedin galiba.'' diye sordu Aslı. ''Doğruyu söylemek gerekirse biraz gıcık bir tip.'' dedim. Aslı da beni onaylamak için başını salladı. Sonraki konuşmalara klasik. Birbirimize kendimiz hakkında merak ettiğimiz sorular sorduk. Sonra zil çaldı. Yine zaman hızlı geçmişti. Koridordan geçerken iki tane kızın kavga ettiğini gördük. Ne için tartıştılar bilmiyorum ama kesin sevgili kavgasıydı. Bu dersimiz kimyaymış. Çok hoşlandığım bir ders değildi. Sadece bazı kısımları ilgimi çekiyordu. Aslan diğer teneffüslerde sinirimi bozacak pek bir şey yapmadı. Sadece bir kere yaptı. Onu da anlatayım. ''Sen hiçbir şey yemiyorsun. Eğer paran yoksa ısmarlayayım.'' diye sordu. ''Ne alaka. Sağ ol ama karnım aç değil.'' ''Bence paran yok. O yüzden yemiyorsun.'' O an ağzının ortasına bir tane çakasım geldi. Ama yapmadım tabii ki. Bu arada boyu benden oldukça uzundu. ''Param var.'' dedim sert bir şekilde ''Sadece bir şey yemek istemiyorum. Anladın mı?'' ''Peki öyle olsun.'' Tamam sakinim. Sinirlerim çoktan bozuldu. Ama şu çocuğu dövmek istemiyordum. İşte böyle. Sonrası eve gitme, annem ve babamın sorduğu sorulara cevap vermekle geçti. Yemekten sonra odama çekilip bilgisayarımla ilgilendim ve kitap okudum. Ve sonra klasik bir şekilde uyudum. |
0% |