Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Ekstra Bölüm: Umbragen: Karanlık Felaket

@thiswhoo

yyy

Yıl 2552 12 yıl Sonra

Astrum sokaklarında, sıradan bir araba son hızla ilerliyordu, arkasından siren sesleriyle yankılanan, üç polis arabası da peşinden o arabayı kovalıyordu. Arabayı kullanan bir adamdı oldukça panik halinde ve kızgındı, “lanet olsun sana Deny, bu işten bi kurtulayım sana çok acı verici güzel planlarım var,” dedi kendi kendine arabada kimse yoktu belli ki Deny denilen kişi tarafından ihanete uğramıştı.

Araba bir binanın önünde durdu, çok lüks bir bina değildi, adam arabadan indiği gibi binanın kapısına doğru koştu, elinde tabancası vardı. Kapıya geldiğinde iki adamın orda beklediğini gördü, “hey işinizi yapın o polisleri oyalayın,” diyerek emir verdi. Bekleyen adamlardan biri, “tamam biz hallederiz Marcus,” dedi, iki adamda silahlarını çıkartarak kapıda hazır bir şekilde beklemeye koyuldular.

Marcus hızla asansöre bindi, üçüncü katın tuşuna defalarca bastı. Üçüncü katta asansörün kapısı açılır açılmaz Marcus asansörden çıktığı gibi, koşarak koridorda ilerledi. Kendi odasına doğru geldi, kapıyı açarak içeri girdi, odasında etrafa göz gezdirdi, hızla masasının arkasındaki duvarda duran portreyi tutup fırlattı, duvarda gömülü kasa vardı, kasayı hızla açtı içindeki dolu, dolu parayı aldı, masanın üstünde ki çantayı alıp açtı, o anda odanın kapısı çaldı. Marcus panikle, “işim var şimdi olmaz, DEF OL!” diyerek bağırdı. Bu sefer kapı açıldı. Marcus kızgınca kapının ardından gelen kişiye baktı, “sana de...” sözü bölündü. Kapıdan içeri giren Luis’di, kırmızı parlayan gözleriyle Marcus’a bakıyordu ve yavaşça yaklaştı, “bay Marcus, duyduğuma göre siz bu şehirde her şeyi bilir ve görüyor musunuz, sende bir kaç bilgi alacaktım,” dedi sakin bir tavırla. Marcus kızgın bir bakışla, “şu an ne durumda olduğumu görmedin sanırım...” diyemeden, Luis ani bir hızla dibine geldi, Marcus,un yakasından yakaladı, “ha, ne durumda olduğun umurumda değil, bana cevap ver, S.İ.T.A.E. yani, Sağlık İleri Tıp Araştırma Enstitüsü hakkında her şeyi bilmek istiyorum, orası yıkıldı ama hiç bir habere çıkmadı, sanki bir varmış bir yokmuş gibi,” dedi, Marcus’u hızla itti koltuğuna yapıştı, Luis, devam etti konuşmasına, “bana her şeyi anlat hemen,” dedi. Marcus şaşkına uğramıştı, hızlı ve güçlü olduğunu anlamıştı, “sende kimsin be? Bak polisler aşağıda binayı sarmadan buradan çıkmam gerek, sen kalkmış bilgi istiyorsun,” dedi. Luis pencereye doğru yaklaştı göz ucuyla aşağı baktı, “evet, ama yine de,” Marcus’a başını çevirdi, “bana bilmek istediğimi anlatacaksın, bende seni sağ salim polislere verebilirim,” dedi. Marcus’un gözleri kocaman açıldı, “delirdin mi? Ben polislerden kaçmaya çalışıyorum, yakalanmaya değil,” dedi, gerginleşerek. Luis iç çekti, Marcus’a yaklaştı elini kaldırdı, parmaklarını oynatarak, “iki seçeneğin var Marcus, bana bilmek istediğimi verirsin, sağ kalırsın, yada ben bilgileri zorla alırım ama bu ölümcüldür senin için,” dedi, parmaklarını Marcus’un kafasına götürdü. Marcus panikle, “tamam, tamam dur, peki konuşacağım,” dedi. Luis elini geri çekerek gülümsedi, “hadi bekliyorum,” dedi.

Marcus derin bir nefes aldı, “S.İ.T.A.E. orda gizli deneylerin yapıldığına dair bir söylenti duydum, ama söylenti, ve oradan, kaçan bir denek olmuş, onun şehre geldiğini ve bir kaç olaya karıştığını söyleyebilirim, bu kadar,” Marcus hızlıca olanları anlatmıştı birden, “birde peşine birini yolladılar bir paralı asker olarak bilinir ismi Kevin, ama o da başaramadı, o denek bir harabe evde onu alt etmişti, evi başına yıktı resmen, o denek şu an nerede olduğunu bilmiyorum, şehirde bir yerde izini kaybettik,” diye ekledi. Luis düşünceli bir şekilde öylece baktı, sonra, “peki öyle olsun,” dedi bir anda Marcu’u yakasından tutarak çekti pencereye doğru yöneldi, kulağına yaklaşarak, “şu an seni öldürmeyeceğim, lazım olabilirsin, şimdi seni aşağı yollayacağım, hapisteyken kaybolamazsın, haa son bir şey daha, aşağıda ki dostlarına benden bahsetme, yoksa bir gece hücrene gelir ve kafandaki tüm bilgileri alır, sana çok acılı bir son bahşederim” dedi. Marcus, korkuyla, “ahh duurr,” demeye kalmadan Luis onu sertçe itti. Marcus’u pencereye fırlatmıştı, camı kırarak dışarı üçüncü kattan aşağı yolladı.

Aşağıda dışarda üç polis arabası vardı, polisler binanın önündeydiler, Marcus’un adamlarını etkisiz hale getirmişlerdi, bir polis sivil giyinmişti, mavi saçları dikkat çekiyordu. Sivil polis yanındaki aynı şekilde sivil olan bir bayana yaklaşarak, “Serena, Marcus’u kıstırdık kaçamaz,” dedi. O anda yukarda, üçüncü katın bir pencerenin camı gürültüyle kırılmıştı, ardından, Marcus,un çığlığı yükseldi. Serena yüksek sesle sivil olan polise, “dikkat et Max, geri çekil hemen,” diyerek bağırdı. Max o anda atik bir hamleyle kendini uzak bir yere attı, elleri üstünde yere düşerken, Marcus, polis arabasının üstüne çakıldı, her yere pencerenin kırılan cam parçaları yağmaya başladı.

Max, yerde sırt üstü kendini çevirdi, olanları anlamaya çalıştı, arabasının üstünde marcus vardı. Serena hızla max’ın yanına geldi, eğilerek onu kolundan tuttu, “Max iyi misin?” dedi endişeyle. Max ayağa kalktı, üzerinde cam parçaları vardı, kendini silkeleyerek, “evet sanırım iyiyim,” dedi, sonra arabasına doğru baktı yaklaşarak, Marcus’a baktı, hala yaşıyordu. Marcus korkuyla neye uğradığına şaşırmıştı, “ölmedim yaşıyorum haha,” dedi, arabanın üzerinde sırt üstü yatıyordu düşmenin etkisiyle arabanın üst kısmı çökmüş ve camları patlamıştı. Max şaşkınca Marcus’a silahını doğrulttu, “hemen in arabanın üstünden ve sakın ani hareket yapayım deme, şuraya bak nasıl becerdin oradan düşmeyi?” dedi Marcus’u kolundan çekerek indirdi, Serena da silahını ona doğru doğrultmuş dikkatli bir şekilde izliyordu. Marcus o anda Luis’in son sözlerini hatırladı, “ah şey bir yere takıldım sanırım,” diyebildi. Max hızlıca Marcus’un üzerini aradı, “hehe artık bitti, Marcus, kucağımıza düştün resmen,” dedi, sırıtarak. Diğer polisler Marcus’u kelepçeleyerek, götürmüşlerdi.

Max arabasına bir daha baktı, “harika bu kullanılmaz ki,” dedi. Serena kendi arabasıyla gelerek Max’a seslendi, “gel gidelim Max,” diyerek çağırdı. Max başını çevirip, “geliyorum,” diyerek bindi. Araba uzaklaşarak gitti.

Bir parkta, bankta oturan Luis düşünceler içindeydi, “nasıl bir deney bu, içimde hiç iyi bir his gelmiyor,” dedi kendi kendine. Sonra Gloria geldi Luis e yaklaştı, “sana söylemiştim, ben onları gördüm, çok tehlikeli ve kontrolsüzler, onları bir şekilde kontrol altına almalıyız,” dedi. Luis başını kaldırıp yanında dikilen Gloria’a baktı, “şimdi neredeler,” diye sordu. Gloria, sakince Luis’in yanına oturdu, “ben departmanda, onlarla biraz yakınlık kurdum bildiğin çocuk gibiler, D7 Sera, D22 Lily ve D23 Leo, iyicene araştırdım onları, S.İ.T.A.E. da gizli bir deneğin sonucu olarak var olmuşlar, ve arkalarında bir sürü ölü bıraktılar,” her şeyi anlatmıştı bildiği öğrendiği ne varsa. Luis başını sallayarak, “tamam izlemeye devam edelim çok yaklaşma ve belli etme kendini,” diyerek uyardu. Gloria hafiften başını salladı, “o bende,” dedi. Luis, Gloria’ya baktı, “bende S.İ.T.A.E. nin tam olarak ne amaçladığını bulmaya çalışacağım,” dedi.

UMBRAGEN: Karanlık Felaket. İsmiyle Devam edecek

Loading...
0%