@thiswhoo
|
Samuel Lawson Şimdi, samy evinde odasında hazırlanıyordu. Aynanın karşısında saçlarını düzeltti sonra üstüne mavi bir tişört giyindi ve siyah pantolonunu çekti. Her şeyini hazırlayarak eline telefonunu aldı mesaj yazdı. Samy odasından çıkarken, kapısını açtı tam karşısında kız kardeşi Rina ile karşılaştı. Rina kapının önünde koridorda Samy’e baktı, “İşine mi gidiyorsun abi,” dedi, ama bir şey fark etti Samy kendine biraz fazla özen göstermişti. Samy odasının kapısını kapatırken, “evet kafeye,” diyerek salona doğru gitti. Rina arkasından bakıyordu şüpheci bir şekilde. Rina kumral uzun dalgalı saçları vardı kahverengi üstünde günlük sıradan kıyafetleri vardı,19 yaşındaydı. Samy evden çıkmış, Astrum şehrinin işlek bölgesindeki caddede kaldırımda işine giderken telefonuna mesaj geldi, telefonunu çıkartıp mesaja baktı, “işten sonra gelmeni istiyorum, bekliyorum,” mesajını sesli okudu. Samy cevaplayarak, “tamam Luis, işim biter bitmez oradayım,” diyerek yazdı. Samy’nin mutlu gözlerle işine doğru heyecanla yürüyerek hızlı adımlarla gidiyordu. Samy'nin yüzü, gençliğin ve masumiyetin bir yansımasıydı. Gözleri, derin ve dikkat çekici bir ela renginde. Bu gözler, samimi ve içten bir bakışa sahipti. Yüz hatları yumuşak ve simetrikti, bu da ona sıcak ve davetkar bir ifade kazandırıyordu. Kaşları, saçlarının doğal renginde ve yüz hatlarına mükemmel uyum sağlayacak şekilde düzenliydi. Dudakları ince ve hafifçe kıvrımlıydı, sık sık hafif bir gülümseme ile çehresini aydınlatıyordu. Saçları ise kumral renginde, dalgalı yapısı ile ona genç ve enerjik bir görünüm kazandırıyordu. Saçları alnının hemen üzerinde hafifçe ayrılmış ve yanlara doğru doğal bir şekilde dökülüyordu. Saçlarının bu doğal dökümü, yüz hatlarını daha da belirginleştiriyordu. İnce yapılı bedeni ve sade giyimi, onun mütevazı kişiliğini yansıtıyordu. Mavi bir tişört giymiş olan Samy, basit fakat etkileyici bir görünüme sahipti. **********
Saçları ise yoğun bir siyahlığa sahipti, parlak ve ipeksi görünüyordu. Omuz hizasından biraz daha uzun olan saçları, doğal dalgalar halinde omuzlarına doğru dökülüyordu. Saçlarının ortasından ayrılmış olması, yüzünün güzelliğini daha da ortaya çıkarıyordu. Uçlara doğru hafifçe kızıl yansımalar, saçlarına ayrı bir derinlik katıyordu. Bu genç kadın, sade fakat etkileyici bir görünüm sergiliyordu; hem yüz hatları hem de saçlarıyla tam anlamıyla büyüleyiciydi. Luis ise şehrin arka sokaklarında bulunan bir antikacı dükkanında çalışıyordu, daha doğrusu işletiyordu. Luis antikacıda etrafı inceliyor, rafları gezerek bazı antikaları temizliyordu. Birden kapıdan bir müşteri girdi, adam içeriye göz atarken, Luis hemen gelen müşteriye baktı bir adamdı orta yaşlarında tuhaf görünümlü biriydi, Luis adamın elinde bir şey gördü bir kitaptı. Adam, Luis’e yaklaşarak, “sen bu eski şeylerden anlar mısın?” diye sordu, merakla Luis’e baktı, elindeki kitabı uzattı. Luis adamın uzattığı kitabı görünce gözleri büyüdü, sanki bir şey tanıdık geliyordu, Kitap siyah kaplıydı üstünde bir kaç semboller vardı, Luis kitabı aldığında içini açtı yazan yazılar yerine yine o tuhaf sembollerle doluydu, Luis birkaç sayfasına baktı. Adam merakla Luis’e bakıyordu, “bu kitabı sana bırakabilirim bir antika olduğu belli sence kaça alırsın?” diyerek sordu, belli ki adam onu satacaktı onun için hiç bir anlam ifade etmiyordu. Luis kitabı kapatarak adama başını çevirdi, “bu kitap oldukça eski, ama sana 150 nexor verebilirim, ben araştırmam gerek,” dedi. Adam kaşlarını cattı gözlerini kısarak, “ne? 150 mi? Biraz daha çok edebilir eminim ki,” diyerek kızmıştı. Luis rahat ve sakin bir ses tonuyla’ “sen bilirsin bu şehirde çok fazla başka antikacı yok, eminim ki kalan birkaç antikacı daha az fiyat biçecektir hatta almazlar bile, ben alıyorum çünkü risk alıyorum araştıracağım, istersen deneyebilirsin,” diyerek kitabı uzattı. Adam böbürlenerek, “iyi peki ver parayı gideyim,” diyerek elini uzattı. Luis gülümsedi kasadan para çıkartarak adama verdi, “al bakalım 150 nexor,” dedi. Adam parayı aldığı gibi kapıdan çıkıp gitti. Luis masaya geçerek sandalyeye oturdu, kitabı incelemeye başladı, sayfa sayfa çevirerek hızlıca göz gezdirdi. Sayfaların ortasında bir resim gördü, resimde bir kadın vardı kırmızı gözleri olan uzun siyah ve parlayan kırmızı süslemeleri vardı. Luis birden kitabı kapatarak itti, kitap masanın öbür ucuna kadar kaydı. Luis nefesi hızlanmıştı içi tedirginle dolmuştu. Luis ayağa kalkarak, “bu olamaz, bu, bu bir Umbragen,” dedi sesli bir şekilde, o anda elleriyle ağzını kapattı. ********** Birden, arkasından gelen ses, “Samy, hadi hazırlan senin mesain bitti, şimdi Daisy’nin mesai vakti. Umarım onu biraz eğitmişsindir,” diyerek gülüyordu. Samy arkasını dönerek kasada duran adama baktı, “öylemi dalmışım, peki hemen hazırlanıyorum bay Charlie, ve evet elimden geldiğince bir şeyler öğrettim,” diyerek kafenin arka tarafına gitti ve hazırlanmaya başladı. Kafeden çıkarken Daisy’nin sesini duydu, “Samuel, Samy,” diyerek seslendi. Samy başını çevirip Daisy’e baktı, Daisy’de yaklaşarak yanına gelmişti bile. Daisy aynı yaşlarda biriydi gözleri siyah ve siyah saçları düz ve kısaydı kahkülleri vardı. Daisy, Samy’nin yanına yaklaşarak, “Sana teşekkür etmek istedim, bu işe senin sayende girdim sonuçta, benim için çok iyi oldu, teşekkürler Samy,” diyerek minnetle baktı. Samy bunu pek beklemiyordu ne diyeceğini şaşırarak, “Şey, ah önemli bir şey değil di, mm sadece bay Charlie için fazladan baristaya ihtiyacı vardı,” Samy, Daisy’e bakarak konuşmaya devam etti, “Sen sadece öğrettiklerimi uygula o zaman iyi kahve yapabilirsin, zamanla kendi güzel tekniklerini oluşturabilirsin,” diyerek Daisy’e destek oldu. Daisy başını sallayarak, “Tamam elimden geleni yapacağım, şimdi gitmeliyim,” diyerek işinin başına döndü. Bir süre sonra, Samy kafeden ayrışmıştı heyecanla Astrum şehrinin sokaklarında Luis’in antika dükkanına doğru gidiyordu. Luis halan antika dükkanındaydı, derin düşünceler içinde bu kitabın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, ama bu kitaba baktığında bir şey fark etti, kitap eksikti yani ikinci bir kitap vardı, acaba bu gizemli kitap tam olarak ne içindi, ikinci kitapla bir olunca ne olacaktı? Luis sandalyeden kalkarak, “Ya kötü bir şey olursa ya o geri dönerse, birileri onu geri getirmeye mi çalışıyor,” içinden düşünerek masada duran kara kitaba baktı. Luis kitabı eline alarak çantasına koydu, “Bu kitabı iyi bir yerde saklamalıyım,” dedi kendi kendine. Luis yapacağı tek bir şey vardı bu kitabı saklayacaktı, ama bu dükkanda değil daha iyi bir yerde saklayacaktı. O anda Samy kapıdan içeri girdi, Luis’e baktı masada sandalyede oturmuştu. Birden başını kaldırıp Samy e baktı, “Samy,” dedi, Samy’i görünce kafasındaki düşünceler dağılmıştı, ayağa kalkarak “Hadi gezelim, nereye gidelim,” diyerek Samy’e baktı. Samy elini kafasına götürüp, “Eh nereye istersen Luis, sinema, yada bir Luna parka,” diyebildi içinde ki heyecanla ne diyeceğini şeşırmıştı. Luis güldü, “Aslında işten dolayı biraz zihnim yoruldu, zihnimi dağıtmak iyi olur buraya çok uzak olmayan bir yerde gece pazarı var orada gezelim,” dedi. Samy başını salladı, “Ha tabii olur hadi gidelim, belki güzel bir şeyler bulutuz sana alırım,” dedi, heyecanlıydı çünkü Luis ile ilk defa gezme fırsatı yakalamıştı. Samy ve Luis Astrum şehrindeki o meşhur, geleneksel gece pazarını ziyaret etmişlerdi. Luis pazarda yürürken Samy nin elini tuttu, beraber geziyorlardı, pazardaki satıcıların tezgahlarına göz gezdiriyorlar ve inceliyorlardı, bir gece pazarı olmasına rağmen baya bir insan uğramış ve bir şeyler satın alıp yada seçiyorlardı. Bu gece pazarında her türlü ürün ve teknolojik malzemeler içeriyordu. Samy bir tezgaha yanaşarak Luis’e baktı, “Sana harika bir şeyler bulabilirim burada,” diyerek tezgahı inceledi. Luis’de tezgaha baktı küpeler, kolyeler ve yüzükler içeriyordu, bu tezgahtaki satıcı takı satıyordu. Samy bir kolye seçti oldukça güzel bir kolyeydi kolye, yıldız şeklindeydi ortasında bir göz vardı. Samy kolyeyi alarak Luise yaklaştı, “Bu sana çok yakışacak,” diyerek boynuna taktı geriye doğru bir adım attı, Luis’e baktı, “Çok güzel oldu bile,” dedi. Luis, Samy’e bakarak, “gerçekten mi? Peki bunu kabul edebilirim Samy,” diyerek göğsünde sarkan kolyeyi eline alıp inceledi. Luis içinden düşünerek, “çok tuhaf neden bu kolye? Neden yıldızın ortasında göz var?” dediği anda göz parladı kırmızı bir renkte parlıyordu, hemen Samy’e başını kaldırıp baktı. Samy bunu fark etmiyordu, “Ne oluyor böyle?” diyerek düşündü. Luis kolyeye tekrar baktı parlamadığını fark etti, “Hayal miydi bu?” düşündü tekrar. Samy gülümseyerek hayranlıkla Luis’e bakıyordu, “sana çok yakıştı bu” dedi. Luis, tuhaf durumlar ve duygulu anlar yasamış olsa da Samy ile çok iyi vakit geçirmişti. Pazarı gezdiler dolaştılar eğlendiler, ama ayrılma vakti gelmişti. Pazarın çıkışında durdular. Luis, Samy’e bakarak, “Harikaydı Samy kolye için teşekkür ederim, şimdi gitmeliyim geç oldu,” diyerek gülümsedi. Samy yine elini başına götürerek saçını karıştırdı, “Tabii ki her zaman seninle zaman geçirmek harikaydı nerede olursa olsun,” diyerek Luis’e gülümseyerek baktı. ********** Luis, salonda koltuğa oturdu televizyonu açtı, sonra bir elini gözüne götürdü, parmağını göz bebeğine değdirerek kaydırdı, sonra diğer elini de diğer gözüne götürerek aynı şekilde dokunarak bir şeyler yaptı. Luis ellerini indirdiğinde gözleri kapalıydı, birden gözlerini açtı, gözlerinin irisi kırmızıydı ve parlıyordu. Luis masaya bir şeyler bıraktı, bunlar bir çift lensti, mavi renkte lenslerdi. Luis gözlerinin alışılmadık durumunu saklamak için lens kullanıyordu. Luis birden ayağa kalkarak terasa doğru gitti, terasın korkuluğunda dikilmiş yüksekten Astrum şehrini izlemeye başladı. Karanlık binaların ışıkları yansıyordu bir kaç arabanın ışıkları geziyordu sokaklarda. O anda televizyondan gelen sesler duyuluyordu, bir kadının sesi yankılanır, “Evet sayın seyirciler bugün sizlerle çok önemli bir konuğumuzla konuşacağız, işte Simon Stone burada, o kim mi? Peki Simon siz tanıtın kendinizi,” diyen konuşan bir bayanın sesiydi. Sonra Simon Denilen kişinin sesi geldi, “Ben Simon Stone, bilmeyenler için şöyle açıklayayım, S.İ.T.A.E. yani, Sağlık ve İleri Tıp Araştırma Enstitüsünün bir yöneticisiyim bu enstitüsünde, çok iyi doktorlar çalışmalarını sürdürerek umutsuz hastalıklara karşı çaresi için elinden gelenlerin en iyisini yapıyorlar, bir gün kimse bu çaresi olmayan hastalıklar yüzünden ölmeyecek, tüm bilgilerimizle bu iş için bir olduk.” Diyordu gelen Simon’un sesi Luis halan terasta durmuş Astrum şehrini izliyordu, “Umarım tek sorununuz bu hastalıklar olur,” diyerek endişeli bir şekilde söylendi, gözleri kırmızı bir şekilde parlıyordu, Luis bir Umbragendi. ********* Luis “İnsanlar, çok garip varlıklar onlara alışmam çok uzun zamanımı aldı. İnsanlar çok kırılganlar, ama yinede aralarından bağzıları çok tehlikeli, dikkat etmeliyim. Samy, çok iyi bir insan umarım bir gün benim kim olduğumu anladığında korkmaz, yada benden… Neyse.” Derin düşünceler içinde. ~~~~~~~Bölüm Sonu~~~~~~~~ Bu Hikaye, Umbragen: Karanlık Deney, hikayesinde olanların 12 yıl öncesini anlatır ve tamamen farklı karakterleri işler. |
0% |