@thiswhoo
|
Samy, işinin başındaydı, mutlu, güler yüzlü ve enerjik duruşuyla işini oldukça iyi yapıyordu. Her müşteriye ilgiyle karşıladı, ama bir müşteri vardı daha önce de gelmişti kitabı unutan adamdı, acaba kitabı mı arıyordu. Samy, adama yaklaştı güler yüzüyle elindeki menüyü, adamın karşısındaki masaya bıraktı, “hoş geldiniz istediğini bir şey varsa bıraktığım menüden seçebilirsin efendim,” dedi. Adam başını kaldırıp Samy’e baktı yüzü solgun ve tuhaf bir görünümü vardı, bu adam Luthor, Thadeus’un yakın adamı, yavaşça elini menü nün üzerine götürdü ama gözleri halan Samy’nin üzerindeydi, “sen geçen burada bir kitap gördün mü? Siyah bir kitap. Burada unuttuğuma kesinlikle eminim,” dedi, gözlerini hiç kırpmadı bile. Samy ne söyleyeceğini düşündü, adamın geri gelip kitabı soracağı aklının ucundan geçmemişti, “anlıyorum ama tam olarak ne zaman?” diye sordu. Kitabı Luis’e vermişti, Luthor, ayağa kalktı Samy’e bakarak, “bir kaç gün önce sanırım, o kitap benim için önemli, senin aldığını biliyorum,” Luthor samy’nin yanına yaklaştı, “kitabı bana geri getir, sokağın sonundaki parkta bekleyeceğim, akşam saat 9 da çok bekletme beni, yoksa ailen ve kardeşinin yerini biliyorum,” sessizce fısıldadı, Samy'e tepkisiz bir şekilde baktı, arkasını dönüp kapıdan çıkıp gitti. Samy dona kaldı, gözleri boş boş baktı, içinde bir sancı oluştu, neye uğradığını anlaması bir süre sürmüştü, o adam tehdit etmişti, ailesiyle, kardeşiyle. Samy hemen kendine gelmeye çalışırken, “Kitap onu geri almalıyım,” dedi kendi kendine düşünerek, hemen kapıdan çıkıp gitti. Arkasında bunu fark eden Charlie merakla, “hey Samy nereye?” diyerek seslendi. Samy hiç bir şeyi duyacak durumda değildi koşa koşa ilerliyordu, aklında sadece ailesi, vardı. Samy, hiç durmadan koşuyordu, halan, inanamıyordu bu duruma, bu kitap neden bu kadar önemliydi, neden? Halan koşuyordu sokakta görenler tuhaf bakışlarıyla izliyordu onu, ama Samy onları da hiç görmedi, son hızla koşmaya devam etti, “kitap, onu almalıyım, Luis umarım sende duruyordur,” tek düşündüğü buydu, hızlıca koşuyordu, aklında sadece, ailesi vardı, nefes nefese kalmıştı, ama aklında kardeşi Rina, vardı, koşmaktan karnına ağrı girdi, ama yine durmadı. Luis, antika dükkanında girişteki masasında oturmuştu, her zamanki gibi elinde bir antikayı inceliyordu. Luis'in elindeki bir saat vardı inceliyor ve temizliyordu, zincirli küçük bir cep saatiydi. Birden dükkanın kapısı sonuna kadar açıldı, Luis birden başını kaldırıp kapıya baktı, Samy nefes nefese kapının ağzında duruyordu, “Luis, ki, kitapp lütfen ya yardım et,” diyebildi o kadar yorulmuştu ki, elleri dizlerinin üstünde hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Luis ayağa kalktı şaşkın ve merakla Samy’e yaklaştı, “Samy! Ne oldu?” yanına geldi kolundan tutup sandalyeye doğru, getirip, “otur anlat,” Luis ne olduğunu anlamaya çalışırken, yardımcı olmaya çabaladı. Samy otururken biraz daha sakinleşerek, “Luis sana getirdiğim kitap biri unuttu demiştim, o adam geri geldi ve kitabı istedi,” dedi, Samy merakla Luis’e baktı. Luis öylece durdu ayakta durup Samy’e baktı, “istesin ne olmuş ki? Sen neden bu kadar yordun kendini? Bu yüzden mi?” düşünceli bir şekilde baktı. Samy ayağa kalktı, Luis’e baktı, “o adam biliyor aldığımı, sorun şu beni ailemle tehdit etti, Luis kitap sende değil mi? Lütfen sende olsun,” adamın söyledikleri ve ses tonu aklına geldikçe içindeki acı duyguyu yeniden hissetti. Luis, o anda ciddileşti, kapıya baktı adım adım ilerledi, kapının camına yanaştı belli etmeden dışarıyı gözlemledi, o anda anladı, “bu kitabın tek bir amacı var, ama neden? Kim ki bu? Nasıl biliyor bunu?” kafasının içinde, bir sürü soruyla karşılaştı. Luis geriye dönerek, Samy’e baktı düşünceli bir şekilde bakıyordu, tek bir çaresi olduğuna karar verdi, “Samy, üzülme, kitap bende halan bekle getireyim,” dedi arka tarafa doğru gitti. Samy, biraz olsun içi rahatladı ama halan tedirgindi, bir an önce bu durumdan kurtulmak istiyordu. Luis geri geldiğinde elinde kitap vardı, kitabı Samy’e uzattı, “Samy, bende geleyim istersen,” dedi, sakin bir bakışla baktı. Samy kitabı aldı Luis’e dikkatle bakarak, “olmaz Luis senin de başına bela gelmesini asla istemem,” kapıya doğru giderken bir daha baktı, “bunu kendim halletmeliyim,” dedi, içi biraz daha rahatlamıştı, kapıdan çıkıp gitti. Luis başını hafifçe sallayarak, “buna izin vermeyeceğim, geleceğim tabii ki,” diye düşündü. Samy gittikten sonra , Luis de çıkıp gitti. Luthor dediği gibi, o parkta bir bankta oturmuş bekliyordu, kimse yoktu sadece Luthor vardı, saat akşam 9 a iyice yaklaşmıştı. Hava kararmıştı, parkın ışıklandırma direkleri de söndürülmüştü, parkın uzağında ki ışıklar çok az ışıkla görünüyordu. Samy, koşarak parka gelmişti, yine nefes nefese kalmıştı, parka geldiğinde etrafa baktı zar zor görüyordu, “nerde bu?” Luthor’u aramaya başladı. konuşma sesi duyuldu, “hey buradayım, umarım getirmişsindir kitabı,” dedi o ses. Samy biraz ilerde bankta oturan Luthor’u gördü, siyah ceket vardı, yaklaşarak, “evet buldum burada elimde,” dedi, bir an önce bu süreçten kurtulmak için kitabı Luthor,a uzattı. Luthor ayağa kalktı, kitabı aldı, Samy’e bakarak, “güzel, ama üzgünüm evlat, beni gördün ve bu durum benimde pek hoşuma gitmiyor,” dedi, bir tabanca çıkartarak Samy’e doğrulttu. Samy’nin gözleri kocaman açıldı şok içinde hemen ellerini kaldırdı, açıklamaya çalıştı, “hey, hey dur lütfen ben o kitabın ne olduğunu bile bilm...” o anda Samy bir şey görür gibi oldu tam önünden geçti, gölgemsi bir karartı bir şey Luthor’un tabancayı tuttuğu elinin bileğinden geçmişti. Samy’nin yüzüne kan sıçradı, şaşkındı ne olduğunu anlayamadı, Luthor’un eli silahla beraber yere düştü. Samy o anda geri çekilirken Luthor diğer eliyle bileğini sıkıca kavradı acı içinde kanı durdurmaya çalışıyordu, “lanet olsun kim o öyle?” Luthor etrafa bakarken, samy’de dehşet içimde içinde bulunduğu, durumu anlamaya çalıştı, gözleri önünde birinin eli kopmuş ve yere düşmüştü. Samy o anda ilerde bir şey gördü, parkın tam ortasında, karanlıktan zar zor gördüğü bir silüet, siyah saçları vardı, yüzü görünmüyordu ama kırmızı parlayan gözleri ışıldıyordu. Luthor’da gördü hızlıca yerden elini alarak tabancasını almaya çalıştı, sonunda tabancayı kurtardı kopuk elden, ama çok geçti. Samy biraz daha geri çekildi halan korku içinde o şeye bakıyordu. O şey Luthor’u yakaladı yüzüne kırmızı gözleriyle baktı. Samy o karanlık silüet Luthor’u yakaladığında biraz daha net gördü, “L L Luiss?” dedi kekeleyerek. Luis Samy’i duymadı, Luthor’a odaklanmıştı, “o kitabı ne yapacaksın? Bana anlat,” yakasından tutup kendine çekti yüzüne kızgın bir şekilde baktı. Luthor acı içinde silahını yere düşürmüştü, yeniden bileğini kavrayarak sıktı, “asla! ahhg... öldürmen gerekse bile söylemem,” dedi kararlı bir şekilde. Luis güldü diğer elini açarak Luthor’un kafasına götürdü, her parmağı kafasına değdi, “hı... o bilgiyi zorla alırım bende,” dedi yakasından tutup kendine iyice çekti, diğer elinin parmakları Luthor’un kafasına girmeye başladı, yavaşça parmakları beynine ulaşıyordu. Luthor çok fazla acı çekiyordu, “aaahhhh...” ama Luis durmadı parmaklarını daha da derine gömdü, zihnine girmeye başladı, Luis’in gözleri parlarken Luthor’un yüzünü aydınlatıyordu. Samy dona kalmış olanları izlemekle yetindi, öyle bir duruma düşmüştü ki neye uğradığını anlayamıyordu, “Luis s sen kimsin?” yine kekeleyerek konuştu, “nesin sen?” dedi. Luis meşguldü Samy’i duyacak durumda değildi, Luthor,un kafasına girmişti, “göster bana amacın ne? Ah evet görüyorum,” dedi kendi kendine. Topluluk, Thades, Tanrıça, ellerinde olan Gloria, ve Violet aynadan göründü, diğer kara kitabı da gördü. İnsan zihnini böylece görebiliyordu, ama zihnine baktığı kişinin hayatı da sönüyordu, Luis her şeyi görmüştü, Luthor’u bıraktığında yere yığıldı hareketsizce yerdeydi, Luthor ölmüştü. Luis gülmeye başladı kendi kendine, “Tanrıça mı? haha inanamıyorum, tamda ondan beklendiği gibi, ama kitap bende tanrıçam,” dedi kendi kendine alaycı bir şekilde konuşarak. Samy Luis’in bu halini gördüğünde iyicene gerilmiş ve korkmuştu adamı gözleri önünde öldürmüştü ve kendi kendine gülerek konuşmuştu, “Luiss?” diyebildi sadece, artık onu tanıyamıyordu tamamen yabancı ve farklıydı. Luis Samy’e gözlerini çevirdi yavaşça yaklaşarak, “Samy iyi misin?” dedi merakla gözleri parlamıyordu artık ama kırmızıydı. Samy geriye doğru adım atarak ellerini açıp uzattı, “dur yaklaşma, ne oluyor? Sen? Luis sen ne yaptın?” bir sürü soru geçti kafasında, en yakın arkadaşıydı. Luis sakince yerinde durdu ama gözleri Samy’nin üstündeydi, “evet biliyorum Samy biraz fazla gelmiş olabilir, ama gerçek ben buyum işte,” dedi başını yere çevirip, “ben halan senin tanıdığın Luis’im korkma benden lütfen,” dedi, üzgünce başını yine kaldırıp Samy’e baktı. Samy afallamış halde ne yapacağını bilmiyordu, “anlamıyorum ben zamana ihtiyacım var Luis, ama bu durum çok fazla, birini öldürdün baksana ne olacak o?” dedi yerde cansız yatan Luthor’a baktı. Luis Samy’e iyicene yaklaştı, “biliyorum anlaman gereken tek bir şey var, o adam aileni tehdit etti değil mi, ve seni az daha öldürecekti,” Luis derin bir iç çekti, “peki sen git her şeyi halledeceğim, benim bir sürü işim çıktı sen sadece bu kadarını bilmen yeterli, Samy lütfen git, dinlen,” dedi, ve arkasını döndü yürümeye başladı. Samy’nin pek seçeneği yoktu gitmeye karar verdi yaşadığı şeyler çok fazlaydı, “peki Luis ama halan arkadaşımsın, sakın kaybolma,” dedi ve gitti. Luis gülümsedi sevindi, “Samy sen tek tanıdığım insansın tek insan arkadaşım,” dedi. Gloria gözlerini açtı, kendini bir odada sandalyede buldu, kolları sandalyenin kenarlarına bağlıydı oldukça sıkı bağlanmıştı, “harika bi bu eksikti,” dedi. Gloria etrafa bakındı oda boştu hiç bir şey yoktu, karşısında bir kapı vardı sadece. Kısa bir süre sonra kapı açıldı , kapının ardında, Thadeus belirdi, “oo uyanmışsın, biliyor musun? Bir şeyi çok merak ediyorum, senin gibi zayıf bir Naturis, nasıl olurda onu hapseder?” Gloria’yı süzdü inceledi. Gloria ani hareketle çırpındı ama bir şey olmadı, “haha, beni çözde göstereyim, seni kukla,” dedi kızgınca Thadeus’un suratına baktı. O anda kapı yine açıldı biri içeri boy aynasını getirdi, Thadeus gelen kişiye bakarak, “tamam teşekkürler, gidebilirsin,” dedi aynayı içeri çekerek, tam Gloria’nın karşısına duvara yerleştirdi, “bak Naturis, bak iyice bak,” dedi. Gloria aynaya baktı, kendini gördü, “bir şey yok sadece ayna” dediği anda ayna kararmaya başladı. Karartı sonrasında yavaşça belirginleşen bir şey göründü, Violet kendini gösterdi, “merhaba eski dostum, seni özlemişim, sende beni özledin mi?” kahkaha içinde güldü. Gloria şaşkındı, “nasıl olur bu?” öylece baka kaldı. ~~~~~~~~~Bölüm Sonu~~~~~~~~~ |
0% |