Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10.BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

GEÇMİŞ

 

“Egemiş küsüm sana.” Egemen duyduğu sesle koltuktan doğrulup Lilya’ya baktı. “Neden?” diyip kollarını iki yana açıp gel işareti yaptı. Lilya kafasını hayır anlamında sallayıp, “Bugün çirkin bir kız vardı yanında, ona sarılıyordun.”

 

Egemen kahkaha atıp, “Kız güzeldi, o yüzden sarıldım.” Amacı Lilya’yı kızdırmaktı. “Değildi, çirkindi dedim.” Egemen ayağa kalkıp Lilya’yı kucağına aldı. Lilya kaşlarını çatarak, “Bırak, istemiyorum artık seni. Bugün sürpriz yapacaktım sana ama mahvettin.”

 

Egemen elini Lilya’nın yanağına koyup, “Ne sürprizi yapacaktın bana?” Lilya kafasını çevirip ofladı. “Hayır, o kızı seviyorsun, beni değil.” Egemen Lilya’nın kafasını çevirip, “Hayır, zambak çiçeğim, ben bu dünyada en çok seni seviyorum.”

 

“Yalancı, yalancı, sana kimse inanmaz. O kıza sarıldın.” Egemen Lilya’yı biraz gıdıklayıp, “Yalan söylemiyorum, kız benim kız kardeşim. Lilya o kız büyüdüğünde bana ajanlık yapacak.”

 

Lilya üzgün gözlerle Egemen'e bakıp, “Ben de mi kız kardeşinim? İleride sana ajanlık mı yapacağım?” Egemen tebessüm edip, “Hayır, sen benim kardeşim değilsin; sen benim başımın etini yiyeceksin,” yanıtını verdi.

 

Lilya kıkırdayıp, “Daha iyi bir planım var,” diyerek cebinden siyah ve yeşil zeytin çıkardı. Egemen, anlamaz gözlerle Lilya'nın elindekilere bakıp.

 

“Zeytin ne alaka, zambak çiçeğim?” diye sordu. Lilya kocaman gülümseyip, “Bu siyah zeytin sensin; gözlerinde siyah çünkü. Bu yeşil zeytin de benim. Siyah zeytin ile yeşil zeytini aynı anda yersen, evlenmiş oluruz.”

 

Egemen kahkaha atıp, “Saçma, sen daha küçüksün—”Cümlesinin devamını getiremeden, “Sus, Egemiş, aç ağzına,” dedi. Lilya, Egemen'in ağzına yeşil ile siyah zeytin koydu; kendi ağzına da yeşil ile siyah zeytin koyup, “Artık evliyiz, çiğne,” dedi.

 

Egemen çiğneyip çekirdeklerini atmak için yer ararken, Lilya'ya baktı ama çekirdekleri yutmuştu. Egemen'e bakıyordu.

 

“Niye çekirdekleri yuttun, zambak çiçeğim?” diye sordu. Lilya kafa sallayıp, “Sen de yut; daha tatlı oluyor. Büyüdüğüm zaman beni bırakmayacaksın, değil mi Egemen?”

 

“O nereden çıktı, zambak çiçeğim? Ben seni asla bırakmayacağım, dediğin gibi evlendik, artık benimsin,” diyip Lilya’yı döndürmeye başladı. Lilya kahkah atıp, “Siyah zeytin, siyah zeytinim!”

 

ŞİMDİKİ ZAMAN🌊

 

Simsiyah gözlerini yakından görünce içimi heyecan kapladı. Niye her kafamı çevirdiğimde orada olup bana bakıyordu ki?

 

Şu an cesaretim olsa, benden nefret ediyorsun ama ne zaman başım sıkışsa hep yanımda oluyorsun derdim, siyah zeytinim ya, nasıl da tatlı tatlı bakıyor, yeşil zeytinine gel de kötü söz söyle!

 

Ne diyorum ben ya? Kendime gelip “Teşekkür ederim, Egemen abi” dedim ama ne dediğimi duymuyor gibiydi.

 

Tekrar konuşacağım sırada Barkın abi bağırarak “Evet işte, süper kahramanımız Egemen yine hayat kurtardı” diyince herkes gülmeye başladı.

 

Ama ben hâlâ Egemen abinin kucağındaydım; o ise beni izliyordu. Peki, Egemen abi, sen beni indirmekte inatçıysan, ben de sana bak bakalım ne yapacağım.

 

Beni sımsıkı tuttuğu gibi ben de ona yanaşıp sımsıkı boynunu tuttum. Saçlarımı yüzüne doğru uzatıp bacaklarımı aşağı indirdim. Bacaklarım serbest kalınca geri çekileyim derken,

 

Egemen abi beni kendisine çekip “Dua et insanlar burada yoksa bunun acısı fena olurdu, yaramaz kız” dedi.

 

Ne diyordu bu beni ahtapot gibi saran oydu beni kendisinden uzaklaştırıp, “Barkın, dayak yeme zamanın geldi.” Barkın abi arkasını dönüp kaçmaya başladı.

 

Egemen abi sadece yürüyüp, “Seni iki kere uyardım, Barkın, kaçma!” dedi. Toprak abi de aşağı inip onlara katılmaya başladı. Şu an Barkın abi kaçıyor, Toprak abi yakalıyor, Egemen abi küfür ediyordu.

 

Biz üçümüz içeriye girince yemekleri hazırlamaya başladık. Melodi abla mutfaktan çıkıp masaya tabak koymaya başladı.

 

Maysa yanıma gelip, “Lilya, ne güzel bakıştınız siz öyle!” dedi. Maysa’nın koluna vurup, “Ne vuruyorsun, Lilya ya?”

 

“Kes sesini! Düşündüğün şey değil, nefret ediyorum ondan. Dağ ayısı o, bakma düşmekten kurtardı o kadar.” Maysa sırıtıp, “İyi, Lilya ama şey, çok nefret etme, sonra bir bakmışsın aşık olmuşsun.”

 

“Maysa ve hayal dünyası! Çok yakında sizlerle. Hem bana diyorsun ama Toprak abi ile ne ayak?” Maysa kaşlarını çatıp, “Saçmalama, Lilya, o benim abim!”

 

“Tabi tabi, abin o senin.” Maysa ile gülüşürken Melodi abla kaşlarını çatıp, “Hadi gelin, yemek hazır. Diğerleri çokdan sofraya oturdu.”

 

Maysa ile sofraya geçip oturduk. Yemek faslı bitince herkes koltuklara geçip oturmaya başladı. On beş dakika sonra kapı çaldı.

 

Barkın abi bize bakarak, “Kimse bir şeye yapmadıysa açacağım, bak.” Maysa ile ikimiz “Aç” diyince Barkın abi kahkaha atarak kapıyı açtı.

 

Gelen kişi Nisa’ydı; sarhoş olmuş bir şekilde kapıya yaslanıp, “Egemen, niye niye beni sevmiyorsun da köpek gibi peşinden koşturuyorsun?” dedi. Egemen abi, ağzının içinden bir şeyler mırıldanarak ayağa kalktı.

 

“Kızım, ne saçmalıyorsun sen?” Nisa zar zor içeriye girip, “Bana kızma, sadece sana deli gibi aşığım ve o sert vücuduna-,” cümlesini devam ettirmeden Toprak abi araya girip, “Gel Nisa, eve götüreyim seni,” dedi.

 

Vay vay, Egemen abiye bak sen! Zaten böyle olacağı belliydi; bana sormuştu. Nisa bağırarak, “Madem bana böyle davranıyorsun.Söyle o zaman, sevgilin veya sevdiğin kim? Söyle bana, söyle, kimi seviyorsun?”

 

 

Egemen abi geri adım atıp, “Kes sesini, defol git yoksa…” Nisa derince yutkunup, “Yoksa ne, beni mi kullanırsın?” dedi. Egemen abi, Nisa'nın kolundan tutup dışarıya fırlattı. “Sana, seni sevmiyorum, seninle işim olmaz dedim. Kaç kere daha diyeceğim?”

 

Hayatımda ilk defa Nisa’ya üzülmüştüm. Yazık kıza, ya hiç acıması yoktu bu herifin. Nisa ayağa kalkıp, “Sen birisini seviyorsun, öyle değil mi? Kim o, söyle!” dedi. Egemen abi yumruklarını sıkarak, “Lilya,” dedi.

 

“Efendim, Egemen abi?” Bir dakika, ne anlamadım, ne diyordu ben miydim? yok canım daha neler? Tam konuşacağı sırada Egemen abi konuşup, “Lilya, sana sesleniyorum. Ara şunu arkadaşı olan Rüyayı, Melodi, Maysa, arayın.”

 

Derin nefes verdim; az önce kalp krizi geçiriyordum. Nisa’ya baktığımda üzgün gözlerle Egemen abiye bakıyordu.

 

Rüya geldiğinde, “Kusura bakma Egemen, içkiyi fazla kaçırdı, tadınızı kaçırdık,” dedi.

 

“Hadi, Rüya, al götür şunu, bir daha da içirme veya başında dur,” diyip yüzlerine kapıyı kapattı. Egemen abi bize döndüğünde, “Ben yukarı çıkıyorum, bir şey olursa haber edin,” diyip çıkarken Toprak abi de peşinden gitti.

 

“Hadi kızlar, biz de uyuyalım.”Melodi abla, Maysa ile üçümüz yukarı çıkarken Barkın abi de etrafı toparlıyordu.

 

Odama geldiğimde üstüme pijamalarımı giyip yatağıma uzandım. Az önceki korku bana epey yetmişti. Her neyse, sonuçta her şey kötü de olsa tatlıya bağlandı. Işıkları kapatıp uyudum.

 

🕸️🦅

 

Egemen sinirle odasına girmişti. Nisa, onun başına bela olmuştu; ne kadar onu sevmediğini, ilgi göstermediğini söylese de sanki ona yapışmıştı.

 

Toprak yavaşça içeriye girip, “Abi, bir an korktum,” dediğinde, Egemen koltuğa yayıldı. Evet, ilk defa bağırarak haykırmıştı Lilya'yı, istemeden söylemişti ama Lilya'nın adını haykırmıştı.

 

Egemen gülümseyip, “Nasıl da korkarak ‘Efendim, Egemen abi’ dedi. Keşke o sırada Lilya'nın yüzüne bakıyor olsaydım.”Toprak sırıtıp, “Bu günde fazla bakıştınız,” dedi.

 

Egemen derin nefes alıp, “Her gün ona çekildikçe içim gidiyor Toprak. Her dakika onu görmek, onun kokusunu içime, ciğerlerime çekmek istiyorum ama olmuyor. Nasıl bir çaresizlik bu, nasıl bir acı?”Toprak, Egemen'in yanına oturup.

 

 

“Bir gün söylediğin ne varsa gerçek olacak, kardeşim. Bak, bu gün Lilya da sana derin baktı.”

 

Egemen sırıtıp, “Gördüm, bırakmayacağımı anlayınca bana yanaştı, kollarını boynuma sarıp saçlarını yüzüme serdi. Geri kaçacağımı düşündü ama Lilya öyle yapınca sanki tenim yandı. Yıllardır özlemini çektiğim koku burnuma doldu.”

 

“Abi, hep böyle yaklaş işte. Bak, Lilya da gelir sana.” Egemen duyduğu şeyle kaşlarını çatıp, “Olmaz, Toprak, olmaz. Ben onu çok isterken, onu benden almak için bekleyen çok çakal var.”

 

Sevse bile geri adım atmak zorundaydı. Egemen susup uzaktan sevmesi gerekiyordu.

 

“Abi, ya bir gün başkasını severse?” Bunu kaldıramazdı. Her akşam bu acı cümleyi düşünse de kaldıramazdı. Egemen yutkunup, “O zaman ölü Egemen olurum, Toprak. Yıkım olurum, kaos olurum ama Lilya’nın olamazsam yok olurum.”

 

 

“Neyse kardeşim, ben gidip yatayım. Sen de fazla kalma; hem bak, artık yanında senin.” Egemen kafasını sallayıp, “O bile yetiyor. Toprak, senin Maysa ne ayak?” dedi.

 

Toprak, duyduğu soru ile sarsılıp, “Yok, bir şey abi,” dedi. Egemen sesini biraz yükseltip, “Toprak!” diye seslendi.

 

“Yok abi, sadece işte yardım filan ediyorum, o kadar.” Egemen kahkaha atarak, “Oğlum, daha kendine itiraf edemiyorsun. Bana gelmişsin, yok mok diyorsun.”

 

“Abi, bilmiyorum. İlk defa bu duygular içindeyim ama onu her gördükçe içimde anlamsız bir heyecan oluyor; o tatlı turuncu saçları,” diyip gülümsedi Toprak.

 

“Aşık olmuşsun kardeşim, hayırlı olsun,” dedi Egemen.

 

“Yok abi, öyle bir şey—” cümlesini daha devam ettirmeden, “Hadi hadi, çık odadan, yatacağım,” dedi. Toprak gülümseyerek odadan çıktı.



 

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

Loading...
0%