Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

 

Uyandığımda saat 9.00'dı. Hızlıca ayağa kalkıp okul formamı giydim; geç kalmıştım, yarım saat sonra okul başlayacaktı. Saçlarımı düzleştirip çantamı alıp aşağı indim.

 

Sadece Maysa vardı. Hızlıca yanına gidip, “Neden buradasın?” Maysa gülümseyip, “Ben sana niye geç uyandın diyor muyum?”

 

“Maysa,” dediğimde ellerini havaya kaldırıp, “Tamam, tamam, diğerleri çıktı, işleri varmış. Biz de okula yürüyerek gideceğiz.”

 

Evden çıktığımızda okula doğru ilerlemeye başladık. Maysa derin nefes alıp, şarkı söylemeye başladı.

 

“Sen de benim kadar gerçekleri görüyorsun,

Beraber olamayız, benim gibi biliyorsun.

Bir başka dünyanın insanısın yavrucağım,

Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun,”

 

 

Bunu kim için söylediği belliydi; akılsız Maysa’m aşık olmuştu.

 

Sırıtıp söylediği şarkıya ben de eşlik ettim:

“Sen de benim kadar gerçekleri görüyorsun,

Beraber olamayız, benim gibi biliyorsun.

Bir başka dünyanın insanısın yavrucağım,

Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun.”

 

 

Mutlu mutlu ilerlerken, Kara takımı karşımıza çıktı. Maysa ile birbirimize bakıp yanlarından geçip gidecekken, Araf abi öksürüp konuşmaya başladı.

 

“Naber ikizler?” Takımındakiler kahkaha atmaya başladı. Derin nefes alıp, “Sizi gördük, günümüz beter oldu.”

 

Aydan ileri çıkıp, “Konuştuğun kişiye dikkat et derim.”Maysa kahkaha atıp, “Biz dikkat etmeyiz, dikkat çekeriz,” diyerek sırıtıyordu.

 

Damla ile Aydan üzerimize gelirken, Araf elini kaldırıp, “Sakin olun kızlar, onlar bizden küçük.”Tüm takım bize sert ve kötü bakarken, Aden sessizce olayları izliyordu. Bu kız bana hep garip gelmiştir.

 

“Ne istiyorsun Araf abi?” dediğim cümleyle kaşlarını çatıp, “Artık abi lafını bıraksan da, eğer kazanırsan bizim takıma mı gelsen?”

 

Madem oyun istiyordu, Araf abi, ben de kurallarına göre oynayacaktım. Araf abiye yaklaşmaya başladım. Çaktırmadan Aydan’a baktığımda, yaptığım şey onu delirtmiş gibiydi.

 

 

“Peki Araf… abi ama ben bu takımda olursam ne kazanacağım?” yaptığım şey ile alevlenen Araf soysapatı, “Ne istersen onu kazanacaksın,” gözlerimi kısıp “Ne istersem mi?”

 

Süs köpek gibi kafasını sallayıp “Ne istersen vereceğim,” sırıtıp “Düşüneceğim Araf… abi, düşüneceğim,” diyip Maysa ile dönüp arkamı gittim.

 

Maysa telaşlı telaşlı bana bakıp “Lilya, ne yaptığını sanıyorsun sen?” Maysa’nın koluna vurup “Var bir planım, Süs köpeği Araf’a kalır mıyım? Melodi ablayı ara, çabuk!” Maysa kafa salladı.

 

Melodi abla telefonu açtığında her şeyi, olan biteni anlatım. “Neden böyle bir şey yaptın Lilya?”

 

“Abla, hayır deseydim peşimizi bırakmayacaktı. Ben de bakarız diyip yapacağımız işlerde uzak duracaklardı.” Melodi abla konuşmadan önce arkasından sesler gelmeye başladı.

 

Maysa araya girip “Abla, kim var yanında?” Melodi abla derin nefes alıp “Benim kuyruklarım, yani Egemen abinler var.” Maysa kaşlarını çatıp “Duydular mı?”

 

 

“Evet ama—” cümlesini daha bitirmeden araya girip, “Sorun yok abla, ben sadece haber vereyim dedim; yoksa bizi zor durumda bırakacaklardı.”

 

Melodi abla konuşacağı sırada arkadan bir ses, “Bir daha sana yaklaşsın, bak bakalım kim kimi zor durumda bırakır,” dedi. Melodi abla telaşla, “Tamam kuzum, sağ ol,” diyip kapattı.

 

Kim söylemişti o cümleyi? Maysa bana bakıp, “Duydun mu?” Kafamı evet anlamında sallayıp, “Ama kimden geldi o ses?” diye sordum. Kim söylemişti acaba o sesi?

 

Maysa koluma girip, “Boşver, gel hadi, ders başlıyor,” diyip sınıfa girdik.

 

🕸️🦅

 

Melodi ayağa kalkıp, “Anladınız mı? Yarın kızlara kesiciyi verip kazanmasını sağlayacağız. Barkın, sadece bir ara git, kameranın oraya görüntü akışını değiştir,” dedi. Barkın başını tamam anlamında salladı.

 

Egemen kaşlarını çatıp, “Kitabı aldın mı?” diye sordu. Melodi başını sallayıp, “Bende kitap ama Lilya kitabı bana sormadan önce yerine koymamız gerek.”

 

“Hayır, onun yerine farklı bir kitap koymalıyız. Ailesine ait bilgileri toplayın, derin olmayacak şekilde içine yazıp koyun. Lilya, hiçbir zaman öğrenmemesi gerekiyor.”

 

Masadaki negatif enerji yükselmiş, herkes başka şeyler düşünüyordu. Toprak derin nefes alıp, “Lilya bize güvenmiyor, hiçbir şey anlatmıyor,” dedi. Melodi araya girip yalanlayacakken,

 

Egemen kafasını eğip, “Haklısın,” demişti. Toprak duyduğu cümle ile bozulup, “Abi, öyle demek istemedim.”Egemen elini kaldırıp, “Sessiz ol,” dedi.

 

Egemen, Toprak’ın kötü amaçla söylemediğini bilse de gerçekler açıktı; tüm masayı karanlık sarmış, düşünceler köreliyordu.

 

 

Telefon çalmaya başlayınca Melodi eline alıp “Efendim, Maysa” dedi. Toprak kafasını kaldırıp Melodi’ye döndüğünde, Melodi yüksek sesle “Neden böyle bir şey yaptın, Lilya?” dediğinde.

 

Egemen de kafasını kaldırdığında Melodi’ye bakıp hoparlörü aç işareti yapıyordu. Melodi, ilk hayır anlamında kafa sallasa da.

 

Egemen ayağa kalkınca Melodi hoparlörü açtı. Lilya ile Melodi konuşurken, az çok olayı anlamıştı; Araf’ın rahat durmayacağını biliyordu.

 

Melodi, Egemenlerin yanında olduğunu söyleyince Lilya konuştu: “Sorun yok, abla. Ben sadece haber vereyim dedim, yoksa bizi zor durumda bırakacaklardı.”

 

Bir tarafı mutlu, bir tarafı alevdi. Egemen daha fazla dayanamayıp, “Bir daha sana yaklaşsın, bak bakalım kim kimi zor durumda bırakıyor.”Melodi hızlıca kapatıp Egemen’e döndü.

 

“Sana sakin ol diyoruz, şu sıralar fazla belli ediyorsun.” Egemen kaşlarını çatıp, “Ne olmuş, baştan anlat şunu, Melodi.”

 

“Anlatacağım ama gidip kız ve Araf’a bulaşmayacaksın.” Egemen daha çok sinirlenip, “Söyle, ne oldu?” Melodi olayları baştan sona kadar anlatırken, Egemen masadaki her şeyi yere attı.

 

Melodi derin bir nefes alıp, “Egemen, sakin ol,” Egemen masayı yumruklarken, “Nasıl sakin olayım lan? Ben o Araf’ın amına koyacağım! Her şeyi geçtim, niye yaklaşıyor o piçe?” diye bağırdı.

 

Toprak ile Barkın, Egemen’in kolundan tutup, “Abi, sakin ol. Bak, kız bilerek yapmış, bize gelip anlatıyor,” dediler. Egemen, Toprak ile Barkın’ı itekleyip, “Amına koyayım, yapamaz! Kimseye o kadar yaklaşamaz! bana Lan, bana o kadar yaklaşmadı, bu piçe nasıl yaklaşır? Ben gidiyorum!” dedi.

 

 

Melodi elini masaya vurup, “Egemen, Savaş Kartal, sakın bir kişiye bulaşırsan, bu takım da senin gibi bozulur,” dedi. Egemen duyduğu cümle ile derin bir nefes alıp, “İçmeye gidiyor, arkamdan kimse gelmesin,” diyerek çıktı.

 

Toprak, peşinden gideceği sırada Melodi, Toprak’ı durdurup, “Bırak, yalnız kalsın. Aklı başına geldiğinde yanımıza gelir.”

 

 

🌊

 

Maysa ile eve gittiğimizde Melodi abla, Toprak abi koltuklara oturmuş sohbet ediyordu. Barkın abi ise yemek hazırlıyordu. Garip, Egemen abi neredeydi? Aman canım, bana ne!

 

Melodi abla bizi görünce gülümseyip, “Hoş geldiniz kızlar.”Maysa ile gülümseyip, “Hoş bulduk” dedik.

 

Barkın abi şarkı söyleyerek yanımıza gelip, “Üstünüzü değiştirip gelin, yemek hazır.”Tam yukarı çıkacağımız sırada Barkın abi, Melodi abla ve Toprak abiye dönüp, “Egemen gelecek mi?” diye sordu.

 

Melodi abla, hayır anlamında başını salladı; kesin bir iş peşindedir. Yukarı çıkıp üstümü değiştireceğim. Aşağı inip. sofraya oturduk.

 

Sofrada ki herkesin modu düşük; sessiz sessiz yemek yiyordular. Ne olmuştu acaba? Az önce iyilerdi. Yemek faslı bitince herkes koltuklara oturdu.

 

Ama hâlâ o sessizlik devam ediyordu. Barkın abi ayağa kalkıp, “Ben odama geçiyorum” dedi ama saat hâlâ 7’ydi.

 

Ben Melodi abla, Maysa Toprak abi kalmıştık. Onlar da 2 saat oturup kalkıp odalarına gitmişlerdi. Maysa ile göz göze gelip, “Ne olmuş olabilir, Lilya?”

 

“Bilmiyorum ki, neyse yarın öğreniriz. Biz de odamıza gidelim,” diyip odalarımıza gittik. Elime kitaplıktan bir kitap alıp okumaya başladım.

 

Kitap bittikten sonra saate baktığımda 2’ye geliyordu. Ne ara geçmişti saat, en son dokuzdu. Kitap okurken dilim damağım kurumuştu resmen. Aşağı inip su alacaktım.

 

Terliklerimi giyip aşağı indim. Mutfağa geldiğimde bir litre su alıp yukarı çıkacağım sırada koltuğa yayılmış boz ayıyı gördüm. Bana durmuş, öldürecek gibi bakıyordu.

 

Yavaşça yutkunup “Egemen abi” dedim ama ne ses verdi, ne cevap. Ne soğuk bir herifti! İnsan gibi adını söyledik, iyi olup olmadığını soracaktım.

 

Aramamı dönüp gideceğim sırada “Lilya, bana ağrı kesici bulabilir misin?” dedi. Tabi, enayi var, yap yapacağını. Ona dönüp konuşacağım sırada, az da olsa yüzünü gördüm.

 

 

Gözlerinin altı morarmış, üstü başı dağılmıştı; sanki savaştan çıkmış gibiydi. Ben onu izlerken, o “Lilya” cümlesini devam ettirmeden kafamı salladım.

 

Mutfağa girip ilk yardım kutusundan ağrı kesici alıp yanına gittim. Buram buram alkol kokusu geliyordu. Yanına oturmasam da, koltuğun en köşesine oturup ilacı eline verdim. su bardağına uzanıp su doldurmaya başladım.

 

Gözleri ne yaptığımı izliyordu. Su bardağını ona uzattığımda, Bardağı elimden alıp, ilaç ile beraber içip masaya bırakıp, tok bir sesle “sağ ol” dedi.

 

Biraz bekledikten sonra “Daha iyi misin?” diye sordum. Kafasını hayır anlamında sallayıp “değilim.” Tabi değilsindir kim dedi sana o kadar iç diye. Yanına biraz yaklaşıp elimi alnına koydum.

 

Yaptığım hareket hoşuna gitmiş gibi gülümseyip “Var mı ateşim?” diye sordu. Biraz vardı ama abartılacak kadar yoktu ateşi, derin nefes alıp “Biraz var ateşin ama ilaç etkisini gösterir şimdi” dedim. Elimi çekeceğim sırada.

 

Elimden tutup kalbinin üstüne koydu. “Burası ağrıyor, ilaç iyi gelir mi?” Yazık ya, kesin bir kız bunu reddetmiştir ama niye bunu reddetsin ki? Egemen abiyi sevmesem de yakışıklıydı; büyük ihtimalle soğukluğundan kaybetmiştir.

 

Tebessüm edip, “Sanmıyorum ama tek bildiğim, orayı kim o hâle getirdiyse o ilaç olur.” Egemen abi acı acı gülümseyip, “O zaman ilaç hiçbir zaman etki etmeyecek,” yanıtını verdi.

 

Ne demek istemişti bu? Yavaşça elimi çekip ayağa kalkacağım sırada, “Araf'tan uzak dur, Lilya.”

 

“Zaten uzak duruyorum, onun gibisiyle işim olmaz.” Egemen abi yüzünü buruşturup, “Tamam, git şimdi,” dedi. Salak mıydı bu? Niye kovuyordu yanından?

 

Kaşlarımı çatıp hakaret edeceğim sırada, başını tutup kısık sesle inledi; elinle başına masaj yapmaya çalışıyordu. Bir tarafım yardım et, ne olacak diyor, diğer bir tarafım ne hâli varsa görsün diyordu.

 

Ben de salak gibi yardım et, ne olacak diyen tarafımı dinledim. Yavaşça Egemen abinin yanına yaklaşıp bileğini tuttum.

 

O bu halime şaşırarak, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Yutkunup “Bırak ben yapayım.”Egemen abi kaşlarını çatıp “Çık yukarı dedim Lilya,” bileğini daha sert tutup “Çok konuşuyorsun, çok,” dediğimde susmuş, beni izliyordu.

 

Egemen abinin biraz arkasını döndürüp kafasını göğsüme yasladım. Ellerimi alnına koyup yavaş yavaş masaj yapmaya başlamıştım. Onun gözleri çoktan kapanmıştı.

 

On beş dakika boyunca başına masaj yaptım. Yüzüne baktığımda gözleri kapalı, sakince nefes alıyordu.

 

Uyumuştur diye kafasını koltuğa yaslayacakken, belimde el hissettiğimde beni kendisine çekip yüzünü boyun girintime yerleştirmişti. Boynumda derin nefes alıp boğuk bir sesle konuştu.

 

“Çok güzel kokuyorsun, yaramaz kız.” Şimdi ne yapacaktım? Tokat mı atsam? Ne saçmalıyorum ben? Adam sanki beni öptü, sadece sarhoş, ne yaptığını bilmiyor ama ben de kaşındım.

 

 

Niye yardım ettim ki? “Nefes al, Lilya,” dediğinde. Şu an utancımdan bayılacaktım. Yavaşça nefes aldığımda boynumda dudaklarının değdiğini hissettim. Yok yok, ben de kafayı yemiştim ama benim de uykum çok geliyordu.

 

 

Egemen abiye baktığımda o çoktan uyumuştu. Ben de öyle güzel bir yer bulsam, ben de uyurum diyip gözlerimi kapatım.

 

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

Loading...
0%