Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19. BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

Gözlerimi açtığımda kolumda serum, yanımda yatan Maysa'yı gördüm. “Maysa,” dediğimde. Kafasını kaldırıp, “sonunda uyandım kardeşim,” dedi. Gözleri dolu dolu bana bakıyordu. “İyiyim, merak etme.”

 

“Hep iyi ol, beni sensiz bırakma, tamam mı?” Kafamı sallayıp Maysa'ya sarıldım. Melodi abla, üzgün gözlerle yanımıza gelip, “Günaydın,” dedi. Hiçbir şey demeden yüzümü çevirdim.

 

Melodi abla ağlayarak, “Özür dilerim Lilya, bak yemin ederim, korumak istedim seni.” Elimi kaldırıp, “Ailemin videosunu ne zaman alacağım?” Melodi abla başını yere eğip, “İstediğin zaman ama Lilya, seni korumak istedik. Birisi o videoyu partide yayacaktı, ellerinden aldık,” dedi.

 

Bunu bile söylememişlerdi. “Tamam, birazdan getireceğim videoyu,” diyip gitti. Maysa elimi tutup, “Lilya, biliyorum her şeyi sakladılar ama onlara bir şans daha ver. Bizim iyiliğimiz için yapmışlar.”

 

“Hayır, Maysa, ne zamana kadar saklayacaklardı, kıyamet gelince mi?” Maysa gözlerini yere indirip, “Melodi ablayı affet bari benim için,” dedi. Maysa’nın elini tutup, “Biraz zaman ver bana, Maysa. Merak etme, sonsuza kadar küs kalmayacağım ama birisinden hariç,” dedim.

 

Maysa kaşlarını çatıp, “Kim?” diye sordu. Konuşacağım sırada Melodi abla, Barkın ve Toprak abi içeri girdi; Egemen abi ise kapıda durmuş, bize bakıyordu.

 

Melodi abla önüme bilgisayarı koyup, “Video bu,” dedi. Elim titreyerek videoyu açtım; ses yoktu ama bir adam pişkince gülümseyip kamerayı çekmeye başladı.

 

Annemin boynunda ip karşısında babamı diz çöktürmüşlerdi; bir şeyler konuşuyorlardı. Sonra annemin durduğu taburenin üç bacağını kırmışlardı. Babam kalkmaya çalışıyordu ama onun kalkmasına izin vermiyorlardı.

 

Annem bir şeyler söyleyip tabureyi itekledi. Ağlamaktan artık çenem titriyordu. Yabancı kadın eline bacak alıp babamın göğsüne sapladı ve video bitti.

 

Bilgisayarı atıp dizlerimi kendime çekip ağlamaya başladım; canım yanıyordu, annem isteyerek ölmüştü. Onlardan geriye kalan tek video buydu.

 

Neden, neden aldılar? Derin nefes alıp “Çıkın buradan!” dedim. Herkes çıkarken Melodi ablanın sesini duydum; “Egemen, çık hadi, yalnız kalsın,” demişti.

 

İkiside çıktıktan sonra ne kadar ağladım bilmiyorum. Ayağa kalktığımda aynanın karşısına geçtim; yüzüm kırmızı olmuş, saçlarım karman çorman olmuştu. Peçete ile yüzümü silip.

 

Sakin ol, Lilya. Onların katilini bulman lazım. Onlar burada olsa bunu isterlerdi ama önce şu göreve gidip bir şeyler bulmam gerekiyordu.Yüzüme hafif makyaj yapıp saçlarımı taradım.

 

Giyinme dolabına gidip mavi kotum ile siyah badimi giydim. Güçlü ol; onlar ölürken bile güçlü kalmışlar. Sen de onların kızısın. Tek derdim ailemin katilini bulmak olacaktı.

 

Aşağı indiğimde Barkın abi Melodi abla ve Maysa oturuyordu. Karşılarına geçip, “Size hâlâ öfkeliyim ama o göreve ben de gideceğim,” dedim. Melodi abla hızla ayağa kalkıp, “Tamam ama dikkatli ol, hâlâ yaran var,” dedi.

 

Kafamı sallayıp Melodi ablayı dinlemeye başladım. “Lilya, görev boyunca Barkın'ın yanından ayrılma. Şuradan iki tane bıçak seç, sonra sakla.”

 

Kaşlarımı çattığım sırada Barkın abi tebessüm edip, “Bıçakların birisini ayakkabının içine, diğerini kızlarda olduğu yere var ya, iç kısım, oraya koyun,” dedi. O an gülmek istedim; Barkın abi utana utana söylemişti. Maysa ile kafa sallayıp ayağa kalktık.

 

Görev yerine geldiğimizde, Toprak abi ve Egemen abi ağaca yaslanmış konuşuyorlardı. Toprak abi bizi gördüğünde Egemen abiyi dürttü.

 

Egemen abi bize döndüğünde kaşlarını çatarak bakıyordu. Yanlarına yaklaştığımız da Melodi abla heyecanla, “Biz hazırız, takım!” dedi.

 

Etrafı incelerken, Egemen abi ile göz göze geldik. Yüzümü hızlıca çevirip başka yere baktım; herkesi affetsem bile Egemen abiyi asla affetmeyecektim.

 

Araf abi gülerek takımınla beraber yanımıza geldi. Egemen abiye bakıp, “Savaşın kartalı, bugün pek bir üzgün,” dedi. Egemen abi gözlerini kısarak, “Araf, hayal dünyan pek geniş,” yanıtını verdi.

 

“Yok be oğlum, bak burada kim varmış? Liliş, naber? Kız olanları duydum, pek üzülmedim, mutlu oldum aslında. Bizim bu kerata hep üzülürdü senin için.” Egemen abi Araf’ın üzerine yürüyünce, Toprak abi Egemen abiyi tutup, “Sırası değil, Suna hoca geliyor,” dedi.

 

Suna hoca tüm takımlara gülümseyip, “Gençler, göreviniz beş dakika sonra başlayacak. Görevi kazanan nar çiçeğini alır, sona kalan takım bir çarpı yer. Herkese başarılar,” diyip kenara çekildi.

 

Düdükle beraber herkes ayrılmaya başladı. Barkın abi ile ormana girdiğimizde, yavaş yavaş yürümeye başladık. Bir yandan nar çiçeğini arıyoruz, diğer yandan birileri var mı diye bakıyoruz.

 

Barkın abi bana bakıp, “Bak Lilya, bize öfkelisin, sonuna kadar da haklısın ama seni gerçekten korumak için yaptık, başka kötü bir niyetimiz yoktu. Ayrıca sana Aydan’ın söylediğini de biliyoruz, eskiden ona ara bozucu derlerdi,” dedi.

 

Barkın abiye dönüp, “Biliyorum abi, beni korumak istediniz ama her şeyi değil.” Barkın abi kaşlarını çatıp, “Belki her şey kötüdür, Lilya.”

 

“Ailemde mi abi?” Barkın abi kafasını hayır anlamında sallayıp, “Ailen değil, bazı şeyleri bilmiyorsun. Sakın kızma, görevden sonra Egemen sana her şeyi anlatacak.”

 

Gözlerimi kısıp, “Yalan olmayacak ama…” dediğimde, Barkın abi kahkaha atıp, “Bizden olana yalan söylemiyoruz, maalesef sadece koruyoruz. Sana yalan söylemedik, koruduk. Bize bir şans daha tanımalısın. Bak bu şey gibi oldu, bir çay için.” dediğinde kahkaha attım.

 

Barkın abi komik, boş konuşan olsa da her zaman doğruyu söylerdi. Barkın abi ile biraz daha yürüdükten sonra saate baktık; saat 15.45’ti, akşam olmak üzereydi.

 

Barkın abi telefonu çıkaracağı sırada telefonu çaldı. Arayan kişi Egemen abiydi. Telefonu kulağına koyup, “Hadi ya, tamam, tamam, tamam.” diyip kapattı.

 

Ben sırıtınca, “Gülmek kız.” dedi, kaşlarımı çatarak. “Ne oldu abi?” dedim. Barkın abi mutlu bir şekilde, “Kazandık! Toprak ile Maysa bulmuşlar. Acaba çiçek mi, onları buldu bizimkiler mi çiçeği?” dedi.

 

“Barkın abiii!” Barkın abi kahkaha atıp “Hadi gel, eve gidiyoruz” diyerek önden yürümeye başladı. Ne kadar hızlı yürüyor ya! Hadi ben burada kaybolsam.

 

Koluma dikenli ot batınca durmak zorunda kaldım. Kolumu çektiğimde, giydiğim badim biraz çözülmüştü. Oflayıp Barkın abiye baktığımda, çoktan gitmişti.

 

Koşarak evin yolunu aramaya başladım ama ne ev ne de Barkın abi vardı. Lanet olsun, neredeydim ben? Biraz ilerledikten sonra kocaman bir göl çıktı. Ya kesin kayboldum ben! Hızla elime telefonu aldığımda.

 

İlk Barkın abiyi aradım, açmadı. Diğerlerini aradığımda, onlar da açmadı. Off, geriye bir kişi kalmıştı; onu aramak içimden gelmese de aramıştım.

 

Bu da açmayacak tam kapatacağım sırada “Alo” diye sesi geldi. “Şey, ben ormanın içinde kayboldum da...” cümlemi daha bitirmeden “Çevrende ne var?” dedi.

 

“Kocaman gölün yanındayım.”

 

“Bekle, geliyorum” diyip kapattı. Bekle diyor bir de, sanki bir yere gidebilirim. Ağacın yanına oturup beklemeye başladım.



 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

Loading...
0%