Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm🕸️

@thunder_sla.0104

Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Bu gün okul başlıyordu. Balkona çıktığımda dışarıda kalabalık hakimdi.

 

Bu kalabalığı görmekten, sahte insanları görmekten nefret ediyordum. Sonunda 5. sınıf olmuştum.

 

Zaten okuduğum okul 6 yıldı, az kalmıştı. Sonra ajan olacaktım.

 

Zaten okulda üç dal vardı; Ajanlık, teknoloji bilimleri ve gizli olan çok nadir insanları alan bir dal daha vardı. Onun adını kimse bilmiyordu.

 

Tüm okul o dalı merak ediyordu ama sadece ajan olanlar ve yetkili kişiler biliyordu. Ajanların içinde bir tane o daldan gelen öğrenci vardı.

 

 

İyi bir okuldu, özel ve zengindi ama garipti; bazı şeyleri gizliyorlardı. Buraya beni almalarının nedeni, ileride Suna cadısının işine yarayacak olmamdı.

 

Ailemin ölümünü hiçbir zaman öğrenemedim. Sadece kaybolduklarını, geride kalan kanlı oda, bıçak ve bir de kolyeydi. Bıçak da semboller vardı ama onları hiç zaman hatırlayamadım.

 

Her yerde ailemi aradım yoktu, ama bazı ipuçları beni bu okula getiriyordu. Burada, ailemle ilgili saklı kalan bir şey vardı.

 

Okulda gizli yerler buldum. o da kütüphanede saklıydı. Ne yapıp ne edip girecektim. Ben de neyi gizliyorlarsa alacaktım.

 

Başımı kaldırdığımda Araf Soykan’la göz göze geldim. Kara takımın lideri, okulun ikinci gözde takımıydı. Kendisiyle konuşkanlığım yoktu ama takımda ki kızları!

 

Okuldaki herkesi birbirine düşürmüş sonra keyifle izlemiş insanlardı. Okulda popüler oldukları için Suna cadısı severdi onları ses çıkarmazdı.

 

 

Araf abiye nefretle bakıp içeriye girdim; benden büyüktü, hem de şerefsizdi. Saygıdan "abi" derdik, yoksa gerektiği gibi konuşurdum onunla.

 

“Kanka, hadi çabuk giyin, okula gideceğiz.” Maysa’ya gülerek bakıp, “Tamam, tamam Maysa, hazırlanıyorum.”

 

Kıyafet dolabını açtım; bu gün okulun ilk günüydü. Suna cadısı, ilk gün diye fazla karışmıyordu. Altıma siyah palazzo pantolon, üstüme beyaz crop giydim.

 

Saçlarıma bukle yapıp, yüzüme hafif makyaj yaptım. Maysa’ya baktığımda o çoktan hazırdı; üstünde beyaz çiçekli elbisesi vardı, saçlarını da düzleştirmişti.

 

“Maysam, ne güzel olmuşsun sen!” Maysa tebessüm edip, “Teşekkür ederim, zambak çiçeğim. Sen daha güzel olmuşsun ama hadi çıkalım.”Başımı tamam anlamında sallayıp dışarı çıktık.

 

 

Okula doğru ilerlerken “Lilya, Maysa bekleyin!”Maysa ile birbirimize bakıp sesin geldiği yere baktık. Gördüğümüz kişi, hatta kişiler, Pamir ve Rüzgar'dı.

 

Rüzgar, her zaman olduğu gibi komik espriler yapan çocuktu. Bazen boş yapardı ama yine de iyiydi. Pamir ise soğuktu; konuşkandı ama yüzünde hep bir nefret vardı.

 

Rüzgar koşarak yanımıza geliyordu. Pamir ise yavaş adımlarla ilerliyordu “Kızlar, ne yapıyorsunuz? Nasıl gidiyor?”

 

Maysa gülerek, “İyiyiz, sen ne yapıyorsun?” Rüzgar, Maysa’ya tebessüm edip “İyi, biz de işte Maysa.” Pamir de yanımıza gelip “Merhaba” dedi. Başımı sallayıp hepimiz yürümeye başladık.

 

 

Rüzgar ile Maysa önümüzde itişe itişe gidiyorlardı; aynı çocuk gibiydiler. “Sen nasılsın, Lilya?” Kafamı kaldırmadan “İyiyim, Pamir, sen?” dedim ama diyeli 5 dakika geçmişti. Kafamı kaldırıp.

 

 

 

Pamir’e baktığımda bana bakıyordu. Ben durduğumda o da durdu, kaşarımı çatarak kafamı Ne var anlamında salladım ama hâlâ yüzüme salak salak bakıyordu.

 

Maysa ve Rüzgar yanımıza gelip, “Pamir, istersen biz gidelim, sen bakmaya devam et kardeşim.” Pamir, Rüzgar’a sert sert bakıp yürüyüp gitti. Ne olmuştu şimdi buna.

 

Okula geldiğimizde ilk dersimiz spor olduğu için dışarıdaydık. Maysa ile kenara geçip hocayı beklemeye başladık. Okuldakileri sevmesem de okul çok güzeldi.

 

Kocaman bahçesi, silah atış yerleri, basketbol, voleybol, futbol ve tenis alanları vardı. Az ilerisinde kocaman bir orman, okulun yanında ise beş yurt vardı.

 

Okul yedi katlıydı. Alt katta havuz, soyunma odaları; zemin katta herkese ait dolaplar, kocaman kantin ve oturacak yerler; birinci katta teknoloji sınıfları; ikinci katta ajan sınıf dersleri; üçüncü katta konferans salonu ve toplantı salonu; dördüncü katta sağlık sınıfı ve laboratuvarlar vardı.

 

 

5. Katta ajanların odaları, 6. katta kocaman bir kütüphane, 7. katta öğretmen odası, müdür yardımcısı ve müdür odası vardı. Bir de 8. kat vardı; oraya sadece belirli kişiler giriyordu, orası gizliydi. Ne çok sakladıkları yerler vardı.

 

Eray hoca geldiğinde, her zaman okul yılından bahsetti. İki üç hareket gösterip bizi detaylı izlemeye başladı. Bizim hocalar da böyleydi; hepsi emekli ajanlar ve emekli polisler olduğu için sıkı eğitim görürdük.

 

Onlar gibi iyi ajanlar olmamızı istiyorlarlardı. Maysa ile hareketleri bitirip zil çalınca kenara oturup etrafı izlemeye başladık.

 

“Lilya, Lilya bak! Rüya ile Nisa ablalarımız gelmiş.” Maysa'nın gösterdiği yere bakınca cidden onlar gelmişlerdi. Hiç sevmezdik onları; aramızda 5 yaş var diye tüm okulun önünde çocuk muamelesi yaparlardı bize.

 

Bize yardım etmek isteyenlere de onların yanına gider, bizi kötülerdi hep. Yalnız, tek kalalım diye yaparlardı.

 

 

Ama iki kişiye ve tek bir takıma bizi kötülüyemezler. Birincisi Pamir ile Rüzgar, ikincisi Yeşil Alev Takımı. Pamir ile Rüzgar'ı severim ama Yeşil alev takımından çok sevdiğim kişi Melodi ablaydı; bize çok yardımı dokunmuştu, o yüzden yeri bende çok ayrıdır. Bir de yaramaz kardeşi Barkın abi vardı.

 

İkisi ikizdi ama Barkın abi komik, bazen boş yapan, konuşkandı. Melodi abla ise anlayışlı, sakin bir kadındı. İkisinin ikiz olduğunu öğrenince çok şaşırmıştık.

 

Bir de Toprak abi var; o genelde az konuşurdu ama yine de bizim halimizi hatırımızı sorardı. Gelelim takımın lideri olan, okul sahibinin oğlu ve herkesin gözdesi olan Egemen Savaş Kartal.

 

Ondan nefret ediyordum; benide hiç sevmezdi, nerede görse kaçardı, bağırırdı. Bir de çok soğuk, buz gibi bir adamdı; sadece kendisini düşünürdü. Zaten üç yıldan beri İngiltere'ye gitmişlerdi.

 

“Lilya, Yeşil alev takımı da gelir, değil mi?” kaşlarımı çatarak “Bilmiyorum Maysa ama gelmeseler daha iyi olur.” Maysa gözlerini kısarak bana dik dik baktı.

 

 

 

Büyük zil çalmaya başladı. Maysa ile birbirimize bakıp çağırılan yere doğru gittik; herkes toplanmış, Suna hocayı bekliyorduk. O da gelince konuşmaya başladı.

 

“Günaydın gençler! Bu yıl büyük değişiklikler var. Son sınıflar kendi aralarına takım kuracaklar; kuramayanlar büyük takımlara girebilecek, tabii onlar kabul ederlerse. 5. sınıflar ise ringe çıkacak.”

 

Herkes itiraz etmeye başladı. Suna cadısı elini kaldırarak, “Gençlere sessiz olun, durumu biliyoruz; ona göre yardımcı olacak hocalarınız. Kazananlar ajan olacak, kaybedenler okuldan atılacak,” dedi.

 

Maysa ile birbirimize bakıp işte şimdi sıçmıştık.



 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZZ.🕸️❤️

Loading...
0%