Yeni Üyelik
22.
Bölüm

21.BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

 

Gözlerimi araladığımda gece yarısıydı. Yatakta doğruldum; acaba Egemen abi ile Toprak gelmiş miydi?

 

Şu Egemen abiye içimden "abi" demek bile gelmiyordu o akşam yaptıklarından sonra. Terliklerimi giyip aşağı indiğimde, Egemen abi kanlar içinde uzanmış, Melodi abla yarasını temizliyordu.

 

Toprak abi ve Barkın abi başında duruyordu. Ne olmuştu buna? Hızla yanlarına gittiğimde, “Ne oldu?” dedim.

 

Melodi abla endişeli gözlerle bana bakıp, “Sonra konuşuruz, Lilya. Şu an Egemen'e yardım etmemiz gerekiyor.”Egemen abiye baktığımda, kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

 

Ne kadar ağrı çekiyordu acaba? Hızla ayağa kalkıp mutfağa girdiğimde, Maysa sıcak su kaynatıyordu. Beni gördüğünde, “Lilya, gördün mü Egemen abiyi?”

 

Başımı sallayıp, “Gördüm,” dedim. Maysa gözleri dolu dolu bana bakıp, “Taş yüzünden olmuş, Lilya. Son anda kurtarmış Toprak abi,” dedi. Kaşlarımı çatarak, “Ne, nasıl yani.”

 

“Egemen abi taşı bulmak için gölü aramaya başlamış, sonra göl simsiyah olmuş; gölün altındaki zehirli oklar Egemen abiye saplanmış. O sırada Suna hoca ve kara takımı gelmiş. Toprak abi gölün içine gizlice giriyor, girdiği gibi Egemen abiyi kurtarıyor ama bazı oklar ona da batıyor; onun fazla bir şeyi yok.”

 

Duyduğum cümle ile kalbim sıkıştı, sanki benim canıma bir şey olmuştu. Maysa arkasını dönüp sıcak suyu içeriye götürdüğünde ben hâlâ mutfaktaydım.

 

Niye kafamın içi allak bullak olmuştu? Niye üzülüyorum ki? Bana bu zamana kadar yapmadığını bırakmadı, şimdi ceremesini çeksin ama olmuyordu; sanki kalbim yanlış yapıyorsun diyordu.

 

Derin nefes alıp içeriye girdiğimde Egemen abi acı içinde kıvranıyordu. Melodi abla alnına soğuk mendil uyguluyor, Maysa da Toprak abi ile ilgileniyor.

 

Tam yanlarına gideceğim sırada Barkın abi yanıma gelip, “Bak Lilya, söyleyeceklerimi kabul etmek veya etmemek sana kalmış. Egemen acı içinde, bizim ona ihtiyacımız var ama onun sadece bir kişiye ihtiyacı var.”

 

Kaşlarımı çatıp, “Kime ihtiyacı olabilir ki?” Barkın abi derin bir nefes alıp, “Sana ihtiyacı var. Lilya, takımca senden tek bir şey istiyoruz; o da, Egemene bakmanı, lütfen,” dedi.

 

Ben ne alakaydı ki? Ne yapabilirdim? Benden nasıl bir yardım bekliyorlardı? “Ben ne yapabilirim ki?”

 

“Yanında durman yeter, Lilya. Bir an önce iyileşmesi gerekiyor. Düşmanlarımız çok, bunu biliyorsun. Egemen dağılmış olursa, biz de öyle oluruz.” Haklıydı ama yardım etmek istemiyordum.

 

Ama o acı çekerken içim acıyordu. Kafamı sallayıp “Tamam” dediğimde, Barkın abi söylediğim şeyi sanki hayır anlamış gibi bana bakıp, “Lilya, lütfen yardım et. Bir dakika, ne tamam mı?” dedi.

 

“Evet, yardım edeceğim. Sadece iyileşene kadar.” Barkın abi gülümseyip, “Herkes odalarına, Lilya kabul etti,” dedi. Maysa, Toprak abiyi tutup yukarı çıktılar. Melodi abla bana gülümseyip, “Sağ ol, kuzum,” diyerek yukarı çıktı Barkın abiyle.

 

İşte baş başa kalmıştık Egemen abiyle. Yavaş yavaş başucuna gidip oturdum. Gözleri sımsıkı kapalı, kaşları çatılmış, habire terliyordu.

 

Yerden soğuk bezi alıp alnına koyduğumda inleyerek “soğuk” dedi. Bezi alnına çekip yüzünü silerken, gözleri yavaş yavaş açıldığında beni gördüğüne şaşırmıştı.

 

“Lilya” dediğinde, gözlerinin içine bakıp “Konuşma, dinlenmen gerekiyor,” dedim. Bana acı acı gülümseyip “Geçmeyecek” dedi. Kaşlarımı çatıp.

 

“Yaran geçecek, sadece dinlenmen gerekiyor.”Kafasını hayır anlamında sallayıp “bana olan öfken” dedi. Şu an ağzımı açıp konuşursam daha kötü olacağını adım gibi biliyordum.

 

“Sus artık” dediğimde, yutkunup “hayır, geçmeyecek, beni sevmeyeceksin” dedi. Ne desem, ne anlatsam boştu; şu an tek yapacağım şey aklını dağıtmaktı. O hâlâ benden bir cevap beklerken,

 

Elimi yüzüne koyup yanağını okşamaya başladım. Ne güzel bir yüzü vardı; çatık kaşları, simsiyah gözleri, yeni çıkmış sakalları.Tebessüm edip elimi siyah saçlarına daldırdım.

 

Gözlerine baktığımda bana hayran hayran bakıyordu. “Daha iyi misin?” Dediğimde Egemen abi kafa sallayıp “hayatımda hiç bu kadar iyi olmamıştım” dedi ama hâlâ zor nefes alıyordu.

 

“Uyuman gerekiyor, kapat gözlerini, hadi.” Egemen abi kaşlarını çatıp, “İstemiyorum, biraz daha sev beni.”

 

“Çocuk gibi davranıyorsun, Egemen abi,” dediğimde bozularak, “Abi kelimesini sikeyim ben,” elimle ağzına vurup, “Terbiyesiz herif, sus.”

 

Egemen abi tebessüm edip “Tamam, sustum. Bari uyuyana kadar sev beni.” Kafamı tamam anlamında sallayıp, uyuyana kadar sevdim onu; zaten on beş dakika sonra uyudu.

 

Saate baktığımda 3’e geliyordu. Karşı koltuğa geçip ben de uyudum.

 

 

🦅🕸️

 

Egemen uyandığında sabah çoktan olmuştu. Dün geceye göre kendisini çok iyi hissediyordu. Koltuktan doğrulurken karşısında uyuyan Lilya’yı gördü. Onun sayesinde bu kadar iyiydi. Egemen gülümseyip Lilya’nın yanına gitti.

 

Saçlarıyla oynayıp öptü. Toprak ve diğerleri Egemen’in yanına gelip “Abi, iyi misin?” dediler. Egemen kafasını kaldırıp sessiz olun işareti yapıp mutfağa gösterdi.

 

Girdikleri gibi Egemen cebinden ki taşı eline alıp Melodi’ye döndü. “Hangi taşı bulduk Melodi?” dedi.

 

“Geçidin ana taşlarından biri sarı taş, güneşi simgeliyor. Bu yüzden gün ışığı diyorlar. Geriye kalan üç taş daha var: gece taşı ve bir de yeşil taş var. Yeşil taş ne işe yarıyor bilmiyorum ama o en büyük taş. Diğer taş da Lilyada.”

 

Toprak söz isteyip, “Abi, iki taş bizde, geriye iki kalıyor. Suna hoca onları almak için her şeyi yapacak. Ayrıca abi, kızlara bir şeyler anlatmamız gerekiyor,” dedi. Egemen kafa sallayıp, “Akşam büyük toplantı yapacağız, orada her şeyi anlatırız. Şimdi dağılın, Toprak sen kal,” diyerek herkes çıktı.

 

“Maysayla,” Toprak aceleyle söze girip, “Abi, dün akşam her şeyi anlattım. İçimden geçenleri o ilk şaşırdı, sonra beni kabul etti. Zaten sabaha kadar beraberdik,” dedi. Egemen gülümseyip, “Bak buna çok sevindim kardeşim,” diyerek mutfaktan çıktılar.



 

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

Loading...
0%