@thunder_sla.0104
|
🦋🥊 DÜN GECE:
Maysa“Daha iyi misin, Toprak abi?” dediğinde.Toprak kaşlarını çatıp ayağa kalktı; artık dayanamıyordu. O turuncu saçları içinde alev olurken, onun hâlâ abi demesi canını yakıyordu.
Yavaşça Maysa'nın yanına gidip onu duvarla kendi bedeninin arasına sıkıştırdı. Maysa gözlerini kocaman açmış, Toprak’ı izliyordu. Maysa tam konuşacağı sırada,
Toprak Maysa’nın dudaklarından öptü. Maysa şaşkınca dudaklarını araladığında. Toprak, alnını Maysa’nın alnına yaslayıp konuşmaya başladı: “Özür dilerim, ben kendime hakim olamadım, seni ne zaman görsem kendime hiç engel olamıyorum. Maysa, ben sana aşık oldum.”
Maysa'nın dudakları titriyordu; derince yutkunup, “Ben, ben ne diyeceğimi bilmiyorum,” dedi. Toprak, elini Maysa'nın titreyen dudaklarına koyup, “Korkma, Maysa’m; sadece bana ait ol, benim ol,” dedi.
Maysa, Toprak’ın gözlerinin içine bakıp, “Düşünmem gerekiyor,” dediğinde. Toprak kafa sallayıp, “Düşün istediğin kadar ama benim seni ne kadar çok sevdiğimi, istediğimi unutma,” dedi.
Maysa, hızlı hızlı kafa sallayıp odadan çıkacağı sırada Toprak, Maysa'nın kolunu tutup, “Bu akşam yanımda kal.” Maysa, duyduğu cümle ile kaşlarını çatıp, “Hayır, yani olmaz.” Toprak gülümseyip, “Kötü bir şey yapmayacağım; sadece kokunla uyumak istiyorum, zaten yara yerlerim ağrıyor,” dedi. Maysa, üzgün gözlerle Toprak’a bakıp kafa salladı.
Maysa yavaşça yatağa uzanıp arkasını döndü. Bu kadarı mesafe yeter, diye düşünürken Toprak, Maysa’yı kendisine çekip saçlarını koklamaya başladı. Maysa gözlerini sımsıkı kapatıp uyumaya başladı çünkü anca böyle kaçabilirdi.
Toprak, Maysa’nın kulağına yaklaşıp “Ne güzel kokuyorsun böyle,” diyerek koklamaya devam etti.
Toprak, Maysa’nın uyuduğunu anlayınca içinden kendisine kızmaya başladı. Maysa’yı zorla öpüp zorla yanında yatırmıştı. Bundan pişman değildi ama biraz daha yavaş gitmesi gerekiyordu; ama içinde tuttuğu alev yangın olmuştu artık.
Toprak, Maysa’nın saçını son kez öpüp uykuya daldı.
🌊
Gözlerimi araladığımda Maysa uyanmış, bana endişeli gözlerle bakıyordu. Hızla ayağa kalktığımda yanımızda kimse yoktu. Maysa'nın elini tutup, “Neyin var?” dediğimde.
“Yok, yok bir şey,” dedi. Kaşlarımı çatarak, “Söyle, yoksa ben öğrenmesini bilirim.” Maysa derince yutkunup, “Lil Lilya, Toprak abi bana aşıkmış, dün gece itiraf etti.” Duyduğum şeyle kahkaha atıp, “Zaten aşıktı ki, hep belli ediyordu.” Maysa kaşlarını çatıp, “Niye söylemedin?” diye sordu. Maysa’ya ters ters bakıp, “Sen anlarsın diye düşündüm. Ayrıca, Aydan ile buluştuğum gün ormanda kaybolduğum gün, Egemen abinin bana aşık olduğunu öğrendim.”
Maysa şok içinde bana bakıp, “Bu şimdi mi söylenir? Lilya, o yüzden Egemen abiye illa Lilya baksın dediler.”tebessüm edip kafa salladım. Maysa ellerini birleştirip, “Seviyor musun onu?” diye sordu.
Kaşlarımı çatıp, “He, Maysa, ölüyorum onun için, bitiyorum.” Diyip, gözlerimi devirdim. Maysa derin bir nefes alıp “Ben galiba Toprak abiden hoşlanıyorum.”
O an kahkaha atarak, “Salak kız, madem hoşlanıyorsun, niye abi diyorsun?” Maysa kaşlarını çatıp, “Ne bileyim, heyecanlandım. Dün gece de beni öptüğünde heyecan—” Maysa cümlesini devam ettirmeden saçını tutup, “Ne dedin sen? Yuh, ne ara yaptınız?”
Maysa gülümseyip, “Oldu işte, bir ara,” dedi. Ah, deli kız! Ah! Gülümseyip, “Seviyorsan sorun yok da, ağırdan al biraz.” Maysa kafa sallayıp, “Toplantı salonunda olmamız gerekiyor, hadi” dedi.
Aşağı indiğimizde, üçü de oradaydı. Maysa yavaş yavaş gidip Toprak abinin yanına oturdu. Bu durumdan memnun olan Toprak abi gülümsedi.
Ben de Melodi abla’nın yanına geçip oturacağım sırada, Egemen abi ile göz göze geldik. Bana sert sert bakıyordu. Yine ne yapmıştım acaba? Melodi abla, önümüze beş tane kağıt bırakıp, “İnceleyin,” dedi.
Dört tane taş vardı; birisi benim boynumdaydı, diğer üçünü bilmiyordum. Kağıtların arasında bir de tanımadığım adam vardı. Melodi abla boğazını temizleyip, “Bu adam büyücü, Suna hocaya çalışıyor. Mavi taşı biliyorsun, Lilya. Diğer üç taş geçidin taşı, seninkide dahil,” dedi.
Söz isteyip, “Geçit ne oluyor?” diye sordum. Egemen abi nefes verip ayağa kalktı.
“Geçit, dünyanın hatta evrenin en kötü büyücüsünün durduğu yer. Yıllar önce herkesi öldürmekten ve eziyet etmekten başka hiçbir şey yapmıyordu. Bir grup iyi büyücü, zor da olsa onu kapatmaya başardı ve geçidin taşlarını sakladılar. Şimdi ise kötü büyücüler, Murky'yi uyandırma peşindeler.”
Toprak abi söz isteyip, “Lilya, ailen o Murky'nin uyanmaması için canlarını verdi. Ailen, özellikle annen taş koruyucusudur; baban ise bu okulun en kıymetli özel ajanlarından birisiydi. Baban, okulun Murky'yi uyandıracağını öğrenince annene söylüyor. Annen ise tüm koruyuculara haber verip, kendi koruduğu taşı lanetliyor. Şu an taşıdığın kolye, annen tarafından yapılmış; sadece senin kullanabileceğin bir taş. O yüzden, senden kimse o taşı alamaz, sadece sen verebilirsin.”
Melodi abla gülümseyip, “Bize verebilecek misin?” diye sordu. Kaşlarımı çatıp, “Zamanı gelince vereceğim; ailemin boşu boşuna ölmediğini göstermek için,” dedim.
Herkes tebessüm edip Barkın abi konuya girdi, “Suna hoca, o taşın kimde olduğunu bulmak için arama başlatı yakındır, kapımızı çalması.” Egemen abi kafa sallayıp, “Bu yüzden elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. Gece taşı Ay Dağı'nda oraya gideceğiz. Yarın herkes ona göre hazırlık yapsın. Melodi, Barkın yarın ki planı hazırlayın. Toprak, benimle gel, dövme malzemelerini getirip. Lilya ve Maysa'ya takımın dövmesini yapacağız.”
Maysa bana bakıp heyecanla gülümsedi. Yukarı salona çıktığımızda Toprak abi ile Egemen abiyi beklemeye başladık. Beş dakika sonra ellerinde malzemelerle merdivenlerden iniyorlardı. Egemen abi nedense üstünü değiştirmiş, kolsuz tişört giymişti.
Giydiği tişört, kolundaki dövmeleri gün yüzüne çıkarmıştı. Sol kolundaki dövmeler zaten yetmiyormuş gibi, sağ omzunda kartal dövmesi vardı.
Yanımıza geldiklerinde, Egemen abi Toprak abiye dönüp, “Maysa’yı al, dövmeyi mutfakta yap” dedi. Kaşlarımı çatıp, “Niye mutfakta yapıyorlar ki, salon geniş?” dedim ama beni duymamış gibi Toprak abi ile Maysa mutfağa gittiler.
Egemen abi bana bakıp, “Otur koltuğa” dedi. Paşama bak, be! Nasıl da emir veriyor. Karşıdaki koltuğa geçip oturdum. Egemen abi tabure alıp karşıma oturdu.
“Kolunu aç.” Şeytan diyor, al elindeki makineyi, çiz yüzünü. Sakin ol, Lilya. Yavaşça kolumu açıp ona doğru uzattım. Eliyle bileğimi tutup, “Önkolun iç kısmına yapacağım.” Kafamı sallayıp önüme döndüm.
O malzemeleri çıkardı, ilk kolumu temizleyip koluma bir şey yapıştırdı. Kafamı kaldırıp Egemen abiye baktığımda göz göze geldik. “Kolum acıyacak mı?” dediğimde bana tüm soğukluğuyla bakıp, “Acımaması için her şeyi yaparım” dedi. Kafamı sallayıp önüme döndüm. Bazen bu adamı anlamakta zorlanıyordum. Yapıştırdığı kağıdı çıkarıp dövme aletini eline aldı.
Derin nefes alıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Dövme aletinin sivri ucu tenime değince ilk acıdı ama büyütülecek bir acı yoktu. Gözlerimi açtığımda Egemen abi dikkatli bir şekilde dövmeyi yapıyordu.
Ona baktıkça bana söylediği cümleler geliyordu aklıma; acaba annesinin ona bunca şeyi yapmasının sebebi gerçekten ben miydim?
Gözlerim Egemen abinin kolundaki dövmeye kaydı. Kocaman simsiyah bir kartal vardı, koluna yaptığı kartal onu yansıtıyordu. Diğer kolundaki dövmelere baktığımda, bileğinin iç kısmında zambak çiçeği ve altında L harfini gördüm.
Bu yoksa, hayır daha neler ya! Yanlış görünüyorum galiba. Kafamı biraz daha yaklaştırdığımda gerçekten de zambak çiçeği ve altında L harfi vardı.
Egemen abiye baktığımda dövmeyi bitirmiş, bana bakıyordu. Kaşlarımı çatım. Bileğini tutup kendime çektiğimde “Bu bu” cümlemi daha bitirmeden “Evet” dedi.
Derin nefes alıp “Ne zamandan beri var?” Egemen abi bana biraz daha yaklaşıp “15 yaşımda dövmeye merak salmıştım, ilk yaptırdığım dövmem o benim” dedi. Şu an ne düşünsem garip geliyordu bana.
“Bana ne zamandan beri aşıksın?” Egemen abi gözlerime daha cesaretli bakarak, “Seni gördüğüm günden beri,” dedi. Kalbim duracak gibi çarpıyordu.
“Annen gördü mü bu dövmeyi, yani kızdı mı sana?” Egemen abi acı acı gülümseyip, “Gördü, o gün kesin olarak anlamıştı sana aşık olduğumu.” Gözlerimi yere indirip, “Sana bir şey yaptı mı?”
Elimden bileğini çekip elimi tuttu. “Beni yetiştirirken her türlü işkenceye tabi tuttu. Onlara rağmen ağızımı açmadım ama sen. Seni, ne kadar koruduğumu ve sevdiğimi görünce hep beni tehdit etti. Sana bir şey yapmasın diye her sözünü dinlemek zorunda kaldım. Bunların arasında seni kırmak ve üzmekte vardı.”
Şu an Egemen abiye sımsıkı sarılasım vardı; bunca acıyı benim yüzümden çekmişti. Ben hayatımda kimseye bu kadar aşık olmadım ama o bana annesini dünyayı karşısına alacak kadar aşıktı.
Egemen abinin elini sımsıkı tutup, “Özür dilerim, geçmişini açtım,” dedim. Egemen abi gülümseyip, “Özür dileme, Lilya. Ben yaşamayı, sevgiyi senin sayende öğrendim. Annemin bana yaptıkları hiçbir şey değil.”
Nefret ediyordum Suna hocadan. Sevgi kötü veya zayıflık değil, güçtür; insana sulanan en büyük güçtür. “Şey bitti galiba, dövme.”
Egemen abi kafa sallayıp, “Evet, dövme bandını çıkarma, bir hafta kalsın,” dedi. Koluma baktığımda dövme gerçekten güzel duruyordu. Egemen abiye bakıp, “Teşekkür ederim, çok güzel olmuş,” diyip kalktığım sırada elini hâlâ tuttuğumun farkında bile değildim.
Hızla elimi çekip, odama çıktım. Yatağıma yatıp telefonumu elime aldım; mesaj gelmişti. Telefonu açtığımda mesaj Pamir’den di.
PAMİR: Naber?
SİZ: İyi Pamir, sen de?
Neden yazıyordu bu bana şimdi?
PAMİR: İyi bende. O akşam dans edemediğim için üzgünüm. Eğer vaktin varsa, iki dakikalığına yanına gelmek istiyorum.
Egemen bitti, Pamir başladı. Bir dakika, Pamir’den bilgi alabildim.
SİZ: Olur, on beş dakika sonra kulübenin yanında ol.
PAMİR: Tamam, güzellik.
Gözlerimi devirip, üstümü değiştirmek için dolabı açtım. Altıma siyah taytımı, üstüme ise Sweet giydim. Saçlarımı tarayıp kulübenin yanına çıktım.
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️ |
0% |