Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24.BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

Ormana geldiğimizde, Suna hoca ve kara takımı çoktan gelmişti.

 

Egemen abi, ağzının içinde bir sürü küfür geveledi. Toprak abi arabayı uzakta bırakıp, “Herkes dikkatli olsun, şimdi dağlıyoruz,” dedi.

 

Herkes dağılırken, Egemen abi bana bakıp “gel” dedi ve yürümeye başladık. Kaç saat olduğunu bilmiyorum ama ne o konuştu ne de ben. Arkamızdan ses gelince, Egemen abi bana dönüp “ses çıkartma,” diyerek beni kendisine çekti.

 

Ağacın arkasına yaslanıp beklemeye başladık. İki ağacın içinden Aydan ile Araf çıktı. “Araf, ben nereden bilebilirdim ki Lilya’ya her şeyi anlatınca Egemen’den uzak durur diye düşündüm.”

 

Araf derin nefes alıp, “Bilecektin! Senin yüzünden Suna’dan azar işittim. Ayrıca sarı taşı kim aldıysa, öldüreceğim. Ama ilk işim şu gece taşını bulmak. Nerede demişti? Lius, en uzun ağacın altında dedi ama hepsi uzun, bunların amına koyayım.”

 

Aydan gözlerini devirip, “Gece yakınlaşır, en uzun ağaça ipucu böyleydi.” Araf kaşlarını çatıp, “Evet ama neresi? Gel, şuralara bakalım,” diyerek gittiler. Kafamı kaldırıp Egemen abiye baktığımda, elimi tutup, “Gel benimle,” dedi. Nereye gidiyorduk şimdi? dağın uçurum kenarına geldiğimizde, Egemen abi durup, “Taş burada, gece yakınlaşır dediği yer. Uçurum, ağaç ise buradan bakıldığında en uzunu o duruyor,” dedi.

 

Söylediği şey çok doğruydu. Egemen abi ağaca çıkarken, ben de etrafa bakınmaya başladım. Egemen abi hevesle, “Buldum,” dediğinde, aşağı inmiş yanıma gelirken Araf ve Aydan alkış çalarak yanımıza geliyordu.

 

“Tebrik ederim, Savaşın kartalı. Şimdi onun biricik anneciğine ver.” Egemen abi gülüp, “Çekil şuradan, biz bulduk,” dedi. Araf kahkaha atıp, “Burası ıssız, sessiz bir yer. Egemen, hem uçurumda yanımızda biricik Lilya’n aşağı uçarsa ne olur sonra?”

 

Egemen abi sinirlenip Araf abinin yanına gideceği sırada elini tutup, “Boş ver, seni kışkırtmak için yapıyor.” Araf abi alkış çalıp, “Senin kız akıllı çıktı, ısrar etme, ver hadi,” diyip üzerimize gelmeye başladılar.

 

Egemen abi bana dönüp, “Bana güveniyor musun?” dediğinde, Egemen abiye ve arkamdaki uçuruma baktım. Ne yapacağını gayet iyi biliyordum. Ellerimi boynuna koyup, “Güveniyorum,” dediğim an beni kendisine çekip uçurumdan aşağı atladık. Tam suya gireceğimiz sırada Araf arkamızdan silah sıktı.

 

Kurşun bana gelmemişti. Egemen abiye baktığımda, o yüzünü acı içinde buruşturup gözlerini kapatmıştı. Korkuyla Egemen abiye daha çok sarıldım. Zar zor yüzüp kıyıya ulaşmıştık.

 

Egemen abiye baktığımda hâlâ gözleri kapalıydı. Ne olmuştu şimdi buna, yoksa ölmüş müydü? Hızlıca kıyıya çıkarıp yarası var mı diye kontrol ediyordum ki, sadece omzu kanıyordu. Yarasını tutup.

 

“Egemen abi, Egemen abi, uyan! Egemen uyan!” Yanaklarına tokat atıp uyanmasını bekliyordum ama faydasızdı. Acaba suni teneffüs mü yapsam?

 

Şu an beyin fonksiyonlarım kriz geçiriyordu. İki elimle kalp masajı yapıp Egemen abiye yavaşça eğildim. Sakin ol, Lilya, sadece uyansın diye yapıyorsun. Gözlerimi sımsıkı kapatıp Egemen abinin dudaklarını öptüm.

 

Tek gözümü açtığımda hâlâ uyanmamıştı. Tekrar kalp masajı yapmak için geri çekileceğim sırada, Egemen abi elini belime koyup beni daha çok kendisine çekti.

 

Egemen abi dudaklarını kıpırdatıyordu, büyük ihtimalle benim halime gülüyordur. Kaşlarımı çatıp kafamı kaldırdığımda, “Çok ayıp ama, aç gözlerini Egemen, aklım çıktı ya!” Egemen gözlerini açıp, “İlk defa adımla seslendin,” dedi.

 

Ne diye onun adıyla seslendim ki, salaksın! Lilya gözlerimi kısıp, “Yok, iki kere seslendim, ilk değil,” dediğimde Egemen kahkaha atıp, bir den ciddileşti: “Lilya, bir daha öpsene beni.”

 

Gözlerimi devirip, “Ay, sen iyice terbiyesiz adam oldun, Egemen abi,” dediğimde, kaşlarını çatıp, “Ne güzel Egemen diyordun, ne ara abi oldum?”

 

Ayağa kalkıp elimi uzattığımda, Egemen abi önce elime, sonra bana bakıp elimi tuttu. Onu kaldıracağım sırada beni kendisine çekip kucağına oturttu. “Ben taşırım seni,” diyip kucağına alıp kalktı.

 

“Bıraksana, birisi görecek sonra—” cümlemi yarıda kesip, “Görsünler, benimsin sonuçta.” Gözlerimi kısıp, “Uydurma, öyle bir şey yok.” Egemen abi tebessüm edip, “Beni öpen kimdi?” dediğinde, omzuna vurup, “Yalancı, sana suni teneffüs yaptım,” dedim. Egemen abi kahkaha attı.

 

Arabanın yanına geldiğimizde, herkes bize endişeli gözlerle ile baktı. “Nerede kaldınız? diyeceğim ama pek bir yakınsınız birbirinize,” dedi Barkın abi. Utanıp yere baktığımda, Egemen abi sırıtı, Toprak abi Barkın abiye vurup, “Sus, yengemiz utanıyor,” dedi.

 

Kaşlarımı çatıp “Yenge, ne alaka?” dediğimde hepsi susmuştu. Arabaya bindiğimizde Egemen gece taşını çıkartıp, “Üç taş bizde, son bir taş kaldı ama Araf ile Aydan gece taşının bizde olduğunu biliyor,” dedi.

 

Melodi, Egemen’in elinden taşı alıp, “Son bir taş kaldı, onu aldığımızda artık bütün taşlar elimizde olacak.”

 

Doğruydu, son bir taş kalmıştı. Kulübeye geldiğimizde herkes koltuklara geçti. Egemen abi, “Ben yukarı çıkacağım,” dediğinde. Melodi abla, Egemen’in kanlı koluna bakıp, “Lilya, Egemen’e yardım eder misin? Biz de yemek yapacağız,” dedi. Beni söylediğine şaşırmamıştım.

 

Egemen ile odaya girdiğimizde, elime ilk yardım kutusunu alıp Egemen’e döndüm, o çoktan tişörtünü çıkarmış bana bakıyordu. Gözlerimi direkt yere indirdiğimde, bana gülüp, “Utanma, gel yanıma,” dedi.

 

Derin nefes alıp yanına geçip oturdum. Hızlıca ilk yardım kutusunu açıp yarasını temizlemeye başladım. Şu an bana baktığını adım gibi biliyordum, ama ben ona bakarsam işimi yapamazdım.

 

Yarasını pansuman ettikten sonra kafamı kaldırıp Egemen’e baktığımda göz göze geldik. Bana koyulaşmış simsiyah gözleriyle bakıyordu. Gözlerimi kırpıştırıp baktığımda Egemen, buz gibi sesiyle “Bitti mi?” dedi. Kafamı kaç kez salladım bilmiyorum ama çok yakındık birbirimize.

 

Heyecandan kuruyan dudaklarımı yaladığımda, Egemen’in gözleri dudaklarıma kaydı. Derince yutkunup bir elini belime sarıp “Çok güzelsin” dediğinde, dudakları dudaklarımı buldu. Ne ara affettim Egemen'i bilmiyorum ama şu an ona çekiliyordum.

 

Ben heyecandan elimi nereye koyacağımı şaşırmışken, o çok profesyonel bir şekilde beni kendisine çekip kucağına oturttu. Yavaş yavaş dudaklarını oynatmaya başladığında, ben de ellerimi boynuna koyup karşılık vermeye başladım.

 

İlk üst dudağımı, sonra alt dudağımı emmeye başladı. Giderek hızını artırıyor, daha da derinleştiriyordu. Dili ağzıma girdiğinde sessizce inledim, beni kendisine daha çok çekerek pantolonumdaki badiyi çıkartıp ellerini çıplak sırtıma koyup okşamaya başladığı an vücudum titredi.

 

Egemen'in saçlarını çekiştirip tırnaklarımı çıplak sırtında gezdirdim. Üst dudağını ısırdığımda bu sefer o inlemişti. Dudaklarını dudaklarımdan çekip boynuma yönelip öpmeye başladığında karnımda bin bir türlü kelebek uçuyordu. Egemen boynumdan aşağı inip köprücük kemiğimi öptü. Daha aşağı ineceği sırada kapı açıldığı an, Egemen beni yataktan aşağı attı.

 

Ben acı ile inlerken birisi kahkaha atıyordu. Kafamı kaldırdığımda Barkın abi ve Melodi ablaydı. Ya rezil olmuştuk! Barkın abi bana bakıp, “Saklanma, her şeyi gördük Lilya, az önce Egemen’in olmuştun şuracıkta.”

 

Ya hayır! Melodi abla Barkın'a vurup, “Sus, utanıyorlar. Neyse, Egemen Suna Hoca geldi.”Egemen kafa sallayıp, “Çıkın, geliyoruz,” dedi.

 

Barkın abi bana sırıtıp kafa sallıyordu. Of ya! Kapı kapandığında Egemen hızla yanıma gelip, “İyi misin?” dedi. Yüzüne ters ters bakıp.

 

“Sence. Egemen, niye kapıyı kitlemedin ki?” Egemen sırıtıp, “Böyle bir şey olacağını bilsem, evdekinleri dışarıya atar, kapıyı pencereyi kitlerdim,” dedi. Söylediği cümleye tebessüm edip, “Sus ya, utanıyorum zaten.”

 

Egemen yanağımdan öpüp, “Utanma güzelim, hadi gel aşağı inelim,” dedi. Elimi tutup ayağa kalktık. Egemen üstüne tişört giyip, ben de üzerimi düzeltip aşağı indik.

 

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

 

 

Loading...
0%