Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28.BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

 

Canım yanıyordu. Egemen'in bana yalan söylemesi canımı yakıyordu; aptal gibi ona inanıp güvenmiştim.

 

Dizlerimi kendime çekip gözlerimi sımsıkı kapattım. Denizin dalga seslerini dinliyordum; meğerse her şey yalanmış. Ailemden son kalan taşı da elimden aldılar. İki çift göze sıcak bir gülümsemeye aldanmıştım.

 

İnsanların yalan söylediğini hep çok iyi bilirdimde sevdiğim insanın bana yalan söyleyeceği hiç aklıma gelmemişti. Şaşırmamam gerekiyordu; sonuçta ben bir piyonum, bana istediklerini yaptılar.

 

Annem, babam, özür dilerim; son emanetinizi koruyamadım. Bana kızmasanız olur mu? Ama size yemin ederim ki o taşı alacağım, hatta bütün taşları alacağım. Herkesi, her şeyi ben yok edeceğim; kimseye acımayacağım.

 

Benim canımı yakanın eceli olacağım, güçlü olacağım. Sizin boşuna ölmediğinizi kanıtlayacağım. Herkese, herkese adımızı soyadımızı duyuracağım. Kartallardan üstün olacağız. Size söz veriyorum ki bu sefer kızınız yıkılmayacak; en güçlüsü ben olacağım.

 

Göz yaşlarımı silip ayağa kalktım. Yola doğru yürümeye başladığımda Melodi abla ile Maysa uzaktan koşarak geliyorlardı.

 

“Lilya, iyi misin? Sesin kötü geliyordu,” dedi Melodi abla. Kafamı evet anlamında sallayıp Maysa'ya sımsıkı sarıldım. Şu an tek ihtiyacım olan kişi Maysa'ydı; bu zamana kadar hep yanımda oldu.

 

Maysa, ellerini saçlarıma koyup “Ne oldu, Lilya? İyi misin?” diye sordu. Ses vermeden sarılmaya devam ettim. “Kızlar, gelin benim kendi evime gidelim,” dedi Melodi abla.

 

Kendi evi mi vardı onun? Maysa'dan ayrılıp “Abla, bak ben…” Melodi abla cümlemi yarıda kesip “Kimse olmayacak, kimseyi de almayacağım. Merak etme, güzelim,” dedi.

 

Bu iyi haberdi. Şu an ne Toprak abiyi ne de Barkın abiyi görmek istiyordum. Diğerini saymıyorum artık çünkü öyle birisini hiç tanımadım; hakkında tek bildiğim okul müdürünün oğlu olmasıydı.

 

Melodi ablanın evine geldiğimizde, tatlı küçük bir evdi. Beyaz duvarları, iki kanepesi, karşısında şöminesi, üstünde küçük televizyonu, sol tarafında yemek masası ve sağ tarafta merdivenler vardı.

 

Merdivenlerin aşağısında iki kapı vardı; birisi mutfağa, diğeri ise lavaboya açılıyordu. Büyük ihtimalle yukarıda odalar vardı. Melodi abla bize dönüp, “Gelin, odanızı göstereyim,” dedi.

 

Yukarı çıktığımızda üç kapı vardı. Melodi abla bir kapıyı açıp, “Burada ikiniz kalacaksınız. Karşısı benim odam, diğer kapı banyo,” dedi.

 

Oda geniş, güzel ve ferah bir yerdi. Krem renginde iki baza, yan tarafta kocaman bir giyinme dolabı, karşıda ise çalışma masası ve makyaj masası vardı. Melodi abla, “Ben aşağıdayım, yerleşin siz,” diyip aşağı indi.

 

Ben eşyalarımı yerleştirirken, Maysa kolumdan tutup kendisine çevirdi. “Anlat artık.” Maysa'nın elinden tutup yatağın üstüne oturduk ve derin nefes alıp olanları bir bir anlattım.

 

Maysa, duyduklarına şaşırarak, “İnanamıyorum, Egemen abi seni çok seviyordu. Nasıl böyle bir yalan söyleyebilir ki?” dedi.

 

“Keşke ben de hâlâ sevdiğine inanabilseydim. Yalanmış işte, Maysa. Onun da dediği gibi, taşı alana kadarmış; ne kadar çok iğrendiğini söyledi.”

 

Maysa, elimi tutup “Şimdi ne olacak?” diye sordu. Derin bir nefes alıp, “Bütün taşları alacağım, her şeyi yok edeceğim. Canımı yakanın canını yakacağım.” Maysa, üzgün gözlerle bana bakıp, “Lilya, her zaman yanındayım, bunu biliyorsun ama biraz sakin ol. Şu an canın yandığı için.” Maysa'nın sözünü kesip,

 

“Çok yanıyor canım, Maysa. Ben ona çok güvendim. Sakin, dağlar başıma yıkıldı da altında ezildim. Senden başka güveneceğim kimse kalmadı,” dediğim an, Maysa bana sarılıp, “Her zaman yanındayım,” dedi.

 

Eşyalarımı yerleştirdikten sonra aşağı indik. Melodi abla sofrayı hazırlamış, bizi görünce, “Ben de tam sizi çağıracaktım,” dedi. Maysa ile birbirimize bakıp sofraya oturduk.

 

Herkes sessiz sessiz yemekleri yerken Melodi ablanın telefonu çaldı. Melodi abla bize bakıp eline telefonu aldığında kaşlarını çatıp telefonu açtı. “Efendim Barkın.”

 

Barkın abi ne diyorsa, Melodi abla öfkeden derin nefesler alıyordu. En sonunda ayağa kalkıp mutfağa girdi. Maysa koluma vurup “Ne düşünüyorsun?” dedi. Maysa'nın ne anlatmak istediğini tahmin edebiliyordum; domatesi ağzıma atıp

 

“Görev içindir” dedim. Maysa kaşlarını çatıp “Ya kötü bir şeyse?” diye sordu. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Melodi abla mutfaktan çıkıp yanımıza geldi. “Kızlar, size bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haber, birinci görevi tamamladığımız için parti olacak. İkinci haber ise, ikinci görev 3 gün sonra.”

 

Her görevden sonra parti mi olacaktı? Benim taşları hızlıca almam gerekiyordu. “Abla, parti hep olacak mı?” dedi Maysa. Melodi abla gülümseyip “Hayır, bu parti bizim görevi kazanmamız adına Suna hoca düzenliyor” dedi.

 

Buna da şaşırmamak gerekiyor; neyin içine düştüm ben böyle? Yemek faslı bitince kanepelere geçip oturduk. “Sen daha iyi misin, Lilya?” Kötüyüm demek çok istesem de hafif tebessüm edip “İyiyim, abla” dedim ama Melodi abla inanmayarak bakıyordu bana.

 

Melodi bu durumu anlamış olacak ki, “Abla, geçitte gidecektik biz,” dedi. Melodi abla üzgün gözlerle bakıp, “Kazandık, onu biz; artık geçit filan yok,” dedi. Yalan söylediği o kadar belliydi ki, salonda biraz daha oturduktan sonra ayağa kalkıp “Ben uyuyacağım,” dedim.

 

Melodi abla gülümseyip, “Tamam kuzum, yarın erken kalk ama,” dedi. Maysa da ayağa kalkıp, “Benim de uykum geldi, gidip yatayım. İyi geceler, abla,” dedi.

 

Maysa’nın bu saatte uyumadığını biliyordum; sırf yalnız kalmayayım diye yapıyordu. Yukarı çıktığımızda üstüme pijamamı giydim. Maysa’nın kıyafetleri burada olmadığı için yedek pijamalarımdan ona verdim.

 

Yatağa yattığımda gözlerimi kapattım ama boşunaydı sanki, onun yüzü aklıma geliyor. Bana ettiği laflar, bu kadar mı iğrenç birisiyim ben? Kendimi çok kötü hissediyordum; istemsizce gözümden yaş düştü, elimle silmeye çalışırken.

 

“Saklama, ağla; içine atarsan seni hasta eder,” dedi Maysa. Ona baktığımda, “Yok Maysa, gözüm yaşardı.” Bana inanmaz gözlerle bakıp, “Yalan söyleme, bana yılardır tanıyorum seni,” dedi.

 

Hafif tebessüm edip, “Tamam, ağlıyorum,” dedim. Maysa gülüp, “Aferin, ağla köle,” diyince kahkaha attım. Beni en iyi anlayan Maysa'ydı; onun gibi bir arkadaşa sahip olmak beni hep mutlu ediyordu. Maysa ayağa kalkıp yanıma yattı, “Benimle uyuyacaksın prenses,” dedi.

 

Gülümseyip Maysa'ya sımsıkı sarıldım. Çocukken korktuğumuz zaman birbirimize sarılarak uyurduk. “İyi geceler havuç kafa,” dedim. Maysa gülümseyip, “İyi geceler Antep fıstığı,” dedi.

 

 

 

 

🦅🕸️

 

“Melodi, Lilya o nasıl?” dedi Egemen. Melodi derin nefes alıp, “Git kendin sorsana, Egemen,” diyip tersledi Egemen çaresizce telefonu daha çok sıkarak, “Lütfen söyle bana, Melodi, lütfen,” dedi. Melodi daha fazla dayanamayarak, “Kötü, Egemen. Güçlü olmaya çalışıyor ama kötü kız iğreniyorum demişsin. Nasıl iyi olmasını beklersin? Güçlü olması bile mucize,” yanıtını verdi.

 

Barkın, Egemen’in elinden telefonu alıp, “Neyse, ikizim, sonra konuşuruz. Sen orasını idare et,” diyerek kapattı. Egemen’in canı yanıyordu; ne kadar acı çektiğini Melodi biliyordu. Ne söylerse söylesin, sonuna kadar haklı olduğunu biliyordu. Bu sefer fazla ileri gitmişti.

 

Yok etmişti, kaybetmişti. Lilya’nın gözlerine bakacak, karşısına çıkacak kadar cesareti yoktu. Bu sefer yavaşça koltuğa oturup yeni bir içki açıp içmeye başladı.

 

“Yeter artık, Egemen! Bütün gün içki içtin,” diyerek elindeki içkiyi aldı Toprak. Egemen kaşlarını çatarak, “Geçmiyor, geçmeyecek. Yüzü gözlerimin önünden gitmiyor. İçim yanıyor, yok oluyorum. Affetmeyecek bu sefer,” dedi.

 

“Egemen, yapma! Bir görev var, şu an onu yapman gerekiyor. Yarın o kızla partide olman gerekiyor,” dedi. Egemen, Toprak’ın elinden içki şişesini alıp, “Biliyorum, bu yüzden içiyorum. Lilya’nın üzüldüğünü görmektense bin şişe içki içmeye razıyım,” dedi.

 

“Abi, Lilya’yı tekrardan geri kazanmak istiyorsan, kalkıp planı yapman gerekiyor. Böyle içki içerek olmaz. Ayrıca, Lilya seni seviyor. Sevginin gücü her şeye yeter, eminim seni de affedecektir,” dedi Barkın.

 

Haklıydı, bunu en çok da Egemen biliyordu. Annesinin yıllardır “sevgi kötü, zayıflıktır” dese de, sevgi güçtü, aşktı, mutluluktu; bırakamazdı. Zambak çiçeğini geri kazanacaktı, yaptığı hataları düzeltecekti ve asla Lilya’yı bırakmayacaktı.

 

Egemen ayağa kalkıp, “Tamam, hazırlık yapın. Barkın, yarın Sunan’ın odasını arayacaksın. Kapı şifresi 426405. Toprak, sen de Maysa’nın ağzını ara. Lilya nasıl diye. Melodi’nin görevide kara takımı olacak, herkesi izlememiz gerekiyor,” dedi.

 

Toprak, Egemen’in omzunu tutup, “Hep beraber yapacağız, biz kazanacağız,” dedi.

 

 

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

 

 

 

Loading...
0%