Yeni Üyelik
30.
Bölüm

29.BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

 

Aşağı indiğimde Melodi abla ile Maysa kahvaltı yapıyorlardı. Beni görünce ikisi de gülümseyip “Günaydın” dediler.

 

Masaya oturup kahvaltı yapmaya başladım. “Kızlar, birazdan çıkarız kıyafet bakmaya,” dedi Melodi abla. Maysa ile kafa sallayıp yemeğimize devam ettik.

 

Yemek faslı bitince çantalarımızı alıp AVM'ye gittik. Yarım saat yolculuğun sonunda gelmiştik. İçimden ne partiye gitmek ne de başka bir yere gitmek vardı.

 

Yalnızlık, insana verilen en güzel şeydi aslında; çoğu boş insanlardan uzak tutuyordu seni. Kıyafet reyonuna girdiğimizde, üçümüzde dağıldık.

 

Hiç yoktan, Maysa ile Melodi abla mutluydu. Reyonlarda gezinirken gözüme zümrüt yeşili elbise takıldı; ince askıları olan mini elbiseydi.

 

Elbiseyi elime aldığım gibi kasaya götürdüm. Zaten bedeni 36'ydı, üzerime tam otururdu. Elbiseyi satın aldıktan sonra dışarı çıkıp Melodi abla ile Maysa'yı beklemeye başladım. Onlar da çok geçmeden gelmişti.

 

“Kızlar, hangi renk aldınız kıyafetleri?” dedi Melodi abla. Maysa heyecanla, “Siyah, abla. Senin ki hangi renk?” diye sordu. Melodi abla, Maysa'nın bu hareketlerine gülümseyip, “Gece mavisi aldım, kuzum,” dedi.

 

İkisinin kafası bana dönünce, “Yeşil,” dediğimde Maysa gözlerini kocaman açıp, “Çok güzel olursun, gözlerin zaten yeşil,” dedi. Kafamı olumlu anlamda salladım, AVM'de biraz daha gezinip eve gittik.

 

Saate baktığımda 3’e geliyordu. Hızla odalara çıkıp hazırlanmaya başladık. Yeşil elbiseyi giydiğimde, tam da tahmin ettiğim gibi olmuştu. Yüzüme hafif makyaj yapıp saçlarımı da hafif taradım; zaten dalgalıydı, fazla bir şey yapmama gerek yoktu. Altına siyah topuklu ayakkabımı giydim.

 

Maysa'ya döndüğümde siyah renginde kalın askılı mini bir elbise üstündeydi yüzüne ise hafif makyaj yapmıştı. “Yavrum, alayım mı seni?” dediğimde, kafasını bana çevirip, “Bu güzelliğiniz karşısında kalıp gitmemek ayıp olurdu.”

 

Ben kahkaha atarken, o üzgün gözlerle bana bakıp, “Bu akşam Egemen abi de gelecek,” dedi. Biliyordum, ne kadar karşısına çıkmak istemesem de bir tarafım onu çok özlüyordu ama bana dediklerini hiçbir zaman unutmayacaktım.

 

“Umrumda değil, Maysa. Artık öyle birisi yok hayatımda,” diyip aşağı indim. Maysa da arkamdan gelirken, Melodi abla süslenmiş, oturuyordu. Giydiği elbise, üst kısmı kalın askılı, göğüs dekoltesi olan, alt kısmı ise dizlerinin üstünde biten dar bir elbiseydi.

 

Bizi görünce ayağa kalkıp, “Hadi çıkalım,” dedi. Melodi abla şoför koltuğuna, ben sağ koltuğa, Maysa ise arkaya oturmuştu. “Heyecan var mı, kızlar?” dedi Melodi abla.

 

Maysa kafasını uzatıp, “Ben heyecanlıyım, abla. Ya Toprak beğenir mi sence beni?” Melodi abla kahkaha atıp, “Maysa, Toprak seni sevdiği için onun karşısına pijamalarla bile çıksa seni güzel bulacaktır. Hep kardeşimi kendine aşık ettin, daha fazla mı etmek istiyorsun?” dedi.

 

Konuşmalarına tebessüm edip yolu izliyordum. Okula geldiğimizde arabadan inip partinin olduğu yöne doğru ilerlemeye başladık. Fazla kalabalık değildi şu an takıma ait lobiye geçip oturduk.

 

Hava iyice kararmıştı. Girişten ilk Kızıl Takımı girdi. Pamir ile göz göze gelince bana gülümseyip takımına ait lobiye oturdular. Şu sıralar Kızıl Takımı çok sessizdi; normalde her zaman bir şeylere itiraz ederlerdi.

 

Ardından Barkın abi ile Toprak abi de girişten girip yanımıza doğru gelmeye başladılar. Maysa heyecanla ayağa kalktığında Toprak abi Maysa’nın bu haline gülümsedi. “Hanımlar, çok güzel olmuşsunuz. Sizi görünce güneş yeniden doğdu sandım,” dedi Barkın abi.

 

Herkes kahkaha atarken Toprak abi Maysa’yı kendisine çekip dudaklarına küçük bir buse kondurup geri çekildi. Bu hareketi herkeste şok etkisi bırakırken Maysa utancından yüzü kızardı.

 

“Toprak kızı, utandırma,” dedi Melodi abla. Toprak abi gülümseyip, “Çok güzel olmuş, kendimi tutamadım,” dedi.

 

Parti çoktan başlamıştı bile; herkes zıplıyor, eğleniyordu. Egemen yine ortalıklarda yoktu, kim bilir neyin peşinde ama kalbimde kötü bir his vardı. Acaba bir şey mi olmuştu ona? Üf, umrumda değil o, zerre umrumda değil benim.

 

Elime meyve suyumu alıp içmeye başladım. İçkiyi hiçbir zaman sevmedim; beni benliğimin dışına çıkarıyordu. Sahneye baktığımda ışıklar değişip slow müzik çalmaya başladı ama kimse sahnede dans etmiyordu.

 

Ali hoca eline mikrofonu alıp, “Gençler, öncelikle hoş geldiniz. Bu parti, okul müdürünün biricik oğlu Egemen Savaş Kartal için. Bu güzel davet için Suna Kartal’a teşekkür eder. İlk dans Egemen Savaş Kartal ve güzel kız arkadaşı Damla Denize gelsin,” dedi.

 

Bir dakika, ne diyordu bu? Hayır, bu kadar çabuk olamazdı. Ben kullanılmıştım, sevdiğim adam tarafından. Belki de yanına beni hiçbir zaman yakıştırmadı. Cidden, her şey yalanmış. Ağlamak istemiyordum şu an; güçlü ol, Lilya, sakin ol.

 

Egemen ile Damla sahneye geldiklerinde dans etmeye başladılar. Kalbimden kaç bıçak yemiştim ben bu akşam! Damla, mutlu mutlu Egemen'e cilve yaparken, Egemen nispet olsun diye bana bakıyordu. Nasıl bir vicdansızsın sen? Bu güne kadar nasıl görmedim senin gerçek yüzünü?

 

Başımı çevirip etrafı izlediğimde, benimle aynı durumda olan iki kişi vardı; birisi Nisa, diğeri ise Bulut abiydi. İkisinin de kimi sevdiği çok belliydi. Bu gece üç kişi kalbinden bıçak yemişti.

 

Maysa yanıma gelip “İyi misin?” Dedi. Sorduğu Soruya cevap vermeden “Ben geliyorum” diyip lobiden çıktım.

 

Herkesin alış sesleri, gülüşmeleri midemi bulandırıyordu. Ne kadar hızlı yürüyor olsam da koşmak istiyordum; yok olmak istiyordum. Okulun arka bahçesine gidip oturdum.

 

Sevdiğim adamın güzel kız arkadaşı, bu nasıl bir acı? Zaten ne çok acı görmüştüm hayatımda. Artık kalbim hangi birisine üzüleceği konusunda şaşırmıştı.

 

Arkamdan sesler gelince kafamı çevirdiğimde Bulut abiyi gördüm. Kaşlarımı çatıp “Ne işin var burada, Bulut abi?”

 

O yanıma oturup “Bulut de abi deyince kendimi yaşlı hissediyorum” diyip gülümsedi. O da acı çekiyordu ama bunu iyi saklayamıyordu. “Neden geldin?” dedim.

 

“Gittiğini gördüm, belki ben de kaçarsam iyi gelir,” dedim. Sonra da kendimi senin yanında buldum. Herkes sevdiği kadar acı çekmemiş işte, acaba nasıl sevgili olduklarını sorsam bana anlatır mıydı?

 

“Bulut abi, pardon, Bulut, şey, sana bir şey soracağım.” Bulut, ne soracağımı tahmin etmiş gibi “Bir gün toplantı salonuna geldik, bize Suna hoca geçit iptal oldu, Damla oğlumla ikinizi çok yakıştırıyorum, sevgili olsanıza,” dedi.

 

Bu ne be, sırf Suna hoca yakıştırdığı için mi beraber oldular?

 

Bulut derin nefes alıp cümlesine devam etti: “Damla ilk şaşırdı, sonra sanki bu teklif onun hoşuna gitmiş gibi olabilir ama bende gönlü var mı?” diyince, yıllardır peşinden koştuğum kız yok oldu sanki. Ben Damla’yı çok sevdim, Lilya bir kere dönüp bakmadı bana; şimdi ise Egemen’le dans ediyor.

 

İşte bu, bize en büyük ders olmuştu. Şu an Bulut'u o kadar iyi anlıyordum ki: “Sıkma canını, bir gün gelir her şey unutur, belki bu yara da kapanır.”

 

Bulut, olumsuz anlamda kafasını sallayıp, “Unutmak istemiyorum onu, Lilya bunu bana nasıl yapar?” dedi.Bir bilsem.

 

“Bir şey yapamazsın, hayırlı olsun de geç,” dedim. Bulut bana bakıp, “Sen yapabilir misin? Onu ne kadar çok sevdiğini biliyorum,” dedi. Ne kadar yalan demek istesem de, değildi. Tek bildiğim, artık bana ait değildi.

 

“Yalanmış işte, her şey; aldatıldık, aldandık, biz bu savaşı kaybettik.” Barkın abi elimi sımsıkı tutup, “Hayır, kaybetmedik Lilya. Her istediğin konuda yardım edeceğim sana. Takımlar, kurallar yerin dibine batsın, ben Damlayı istiyorum, onsuz nefes alamıyorum.”

 

Her konuda yardım, acaba taş konusunda yardım edebilir miydi? Ama ona nasıl güvenecektim? Sonuçta kara takımındandı. Elimi onun elinden kurtarıp, “Sana nasıl güvenebilirim Bulut, sonuçta?”

 

Cümlemi yarıda kesip, “Kanıtlarım, güvenini kazanırım. Senden tek bir şey istiyorum; o da Damlayı bana geri vermeni,” dedi. Ne demek istiyordu bu şimdi? Tek kaşımı kaldırıp, “Egemen’le bir daha beraber olamam ama onu etkisiz hale getirmek için elimden geleni yaparım.”

 

Bulut abi, söylediğim cümle ile mutlu olup, “Gel benimle, madem bizi yıkmak istiyorlar, biz de onlara yıkılmadığımızı gösterelim,” dedi.

 

“O nasıl olacak ki?” Bulut benim elimden tutup ayağa kalktı. “Benimle herkesin içinde dans eder misin?” Şok içinde Bulut’a bakarken, bana ışıldayan gözlerle bakıyordu. Bu güzel bir plandı ama tehlikeliydi boşver kaybedecek neyimiz kaldı ki?

 

Belki de Bulut haklıdır; bizi yıkmak istiyorlardı. Elini sımsıkı tutup, “Peki, ortak yapalım.” Bulut tebessüm edip içeriye girdik. Sahneye doğru ilerlerken herkes şaşkınca bize bakıyordu. Bazıları alkış çalıyor, bazıları hâlâ şokun etkisindeydi.

 

Lobiye baktığımda, baş köşede Egemen ile Damla, sağ tarafta Toprak abi ile Maysa, solda ise Melodi abla ile Barkın abi vardı.

 

Benimle Bulut’u ilk gören Melodi abla olmuştu. Daha sonra diğerleri baktı. Maysa, “Ne oluyor?” der gibi bakarken, Damla ile Egemen’in yüzü düştü; daha doğrusu, Egemen’in sinirden yüzü düştü.

 

Biz Bulut ile sahneye gelince müzik de çalmaya başladı. İlk yavaş bir slow müzik çalıp dans etmeye başladık. Müzik daha hareketli yerleri gelince, Bulut beni döndürüyordu.

 

Düşecek gibi olduğumda beni kendisine çekip yüzüme küçük bir çocuk gibi bakıyordu. Bu haline gülümseyip dansa devam ederken, Egemen'in sert bakışlarıyla karşılaştım; bir bana, bir de Bulut'a bakıyordu.

 

Elinde olsa bizi öldürecekti. Onu umursamadan dans etmeye devam ettik. Ben ilk defa dans ederken bu kadar keyif almıştım. Dans bittiğinde,

 

Bulut bana bakıp elimden öptü. Ben de kafamı öne doğru eğip “teşekkür ederim” dedim. Egemen eline mikrofonu alıp “parti bitti, herkes çıkıp gitsin” dedi.

 

Herkes isyan ederken, Egemen nefes verip “kesin o sesinizi, herkes çıkıp gitsin, takım eve!” dedi. Son cümleyi bastıra bastıra söyleyerek bana baktı. Öyle öfkeyle bakıyordu ki, gözlerimi devirip Bulut'a döndüm. “Konuşuruz yarın,” dediğimde Bulut beni kendisine çekip yanağımı öptü.

 

 

 

 

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

 

 

 

Loading...
0%