Yeni Üyelik
34.
Bölüm

33.BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

Uyandığımda hava çoktan kararmıştı. Egemen yanımda yoktu. Yatakta çıkıp aşağı ineceğim sırada kapı birden açılıp içeriye Aden girdi. Ben ona şaşkın şaşkın bakarken o yanıma gelip"Lilya, sana bunu geç söylediğimiz için özür dileriz. Şu an aşağıda Suna hoca var. Bizde onun evine gidip son taşı alacağız ve bu görevde senin olmanı istedim," dedi.

Demek Egemen bu görevden bahsediyordu. "Tamam, Aden, ne zaman çıkıyoruz?" dediğimde bana kıyafet uzatıp, "Bunları giy, daha rahat edersin ve elini çabuk tut," dedi. Hızlıca üstümü giyinmeye başladım; üstüme siyah badi, altıma siyah kot pantolon giyip yüzüme kar maskesi taktım.

Aden ile aşağı indiğimizde arabaya bindik ve Suna'nın evine doğru gitmeye başladık. "Lilya, çok dikkat et. Egemen seni bana emanet etti. Torpidoda iki silah var, al ikisini önüne. Kim çıkarsa ateş et. Ayrıca Suna'nın evinde büyük bir kasa bulursan, şifresi 63527282," dedi. Kafamı yavaşça sallayıp torpidodaki iki silahı belime koydum.
Ve işte gelmiştik, Suna hocanın evine. İki katlı, kocaman bahçesi olan bir evdi. Buraya daha önce hiç gelmemiştim. Arabayı az ileri bırakıp eve yürümeye başladık. Bir sürü koruma vardı. Biz bunları atlatıp nasıl eve gireriz diye düşünürken, Aden bana bakıp "Şu ağacın altında geçit var, oradan gireceğiz eve" dedi.

Artık nasıl şeyler dönüyorsa bu evde, geçit bile yapmışlardı. Geçidin içine girdiğimizde dar, karanlık bir yerdi. Beş dakika yürüdükten sonra anca gelmiştik. "Lilya, sen sağ tarafa, ben sol tarafa bakacağım" diyip ayrıldık.

İlk üç odaya girdiğimde hiçbir şey bulamadım. En son çocuk odası kalmıştı. Burada hiçbir şey olmaz ama yine de içeriye girdim. Bir sürü oyuncak, kocaman arabalı yatak ve fotoğraflar vardı. Galiba bu fotoğraflar Egemene aitti. Gülümseyip etrafı incelerken, büyük fotoğrafın altında kırmızı ışık yanıyordu. İlerleyip büyük fotoğrafı kaldırdığımda, altından büyük bir kasa çıktı ama son derece güvenlikliydi.
İlk şifre istedi, ardından Egemen'in yaşını kasanın birden açıldığı da içinde taşı gördüm. Yavaşça elime alıp cebime koydum. Arkamı döndüğümde kimsenin olmayışıyla kasanın içindeki dosyalara bakmaya karar verdim.

Bir sürü belge vardı; bazıları taşlarla ilgili, bazıları tanımadığım insanlarla ilgiliydi. Sadece bir dosyada ki, soyadı bana tanıdık gelmişti: Serap Korkmaz. Gürkan Korkmaz yazıyordu. Acaba Maya'nın hiç tanımadığı ailesi olabilir miydi? Dosyaya biraz baktığımda önüme bir fotoğraf çıktı: kumral saçlı, çekik, mavi gözlü bir kadın; kucağında ise arkası dönük bir bebek vardı. Yanında ise turuncu saçlı, kahverengi gözlü uzun boylu bir adam ikisine sarılıyordu.

Dosyayı dosyaları, belki lazım olur diye, iki büyük kitabı hızlıca yanıma aldım. Başka bir şey var mı diye kontrol ederken bir tıkırtı oldu. Yavaşça kasayı kapatıp çıkacağım sırada Aden karşıma çıktı. "Bulabildin mi?"


"Evet, gidelim mi?" diyip geçite gireceğimiz sırada Suna hocanın sesini duyduk. Fazla öfkeliydi: "Bu çocuk beni hasta edecek. Nasıl Damla'yı hiç sevmedim, onu bana sen zorladın diyebilir ki, ne sanıyor kendisini?" demişti. Demek Egemen gerçekleri Suna hocaya söylemişti. Ben hâlâ onları dinlerken Aden beni kolumdan tutup geçite soktu.

Arabanın yanına geldiğimizde "İşte bu sefer kazandık," dedi. Gerçekten de her şey bitmiş miydi, yoksa yeni mi başlıyordu?

Eve geldiğimizde Melodi abla ile Barkın abi evi topluyor, Toprak abi ile Egemen bir şeyler konuşuyordu. Bizi görünce hepsi yanımıza geldi. "Buldunuz mu?" dedi Toprak abi. Cebimdeki taşı çıkarıp ona doğru uzattım. "Aferin, Lilya," dedi Melodi abla.

Başımı Egemen'e çevirdiğimde göz göze geldik. İçindeki yaşadığı öfke ve korkuyu görebiliyordum. Yanına gidip taşı ona uzattığımda "Al, sevgilim," dedim. Herkes gülüşürken Egemen beni belimden tutup sımsıkı sarıldı.
Kokusunu ciğerlerime çekip "Yalnız konuşabilir miyiz?" dediğimde benden ayrılıp "Tamam, gel." diyerek yukarı çıktık. Ben şimdi diğer taşların bende olduğunu nasıl diyecektim? Yavaşça yutkunup "Şey, diğer..." Egemen sözümü kesip "Biliyorum, diğer taşlar sende." dedi. Nasıl biliyordu?

Egemen yüzüme gülümseyip "Senin sadece zambak çiçeği olduğunu herkes bilir, yeşil zeytin olduğunu değil." dedi. Lanet olsun! Yüzümü yere indirdiğimde "Artık sen bana güvenmiyorsun, değil mi?" dedim. Beni kendisine çekip, elini çeneme koydu. "Hayır, Lilya, sana kendimden daha fazla güveniyorum. Anlıyorum ve haklı buluyorum. Sen de benim gibisin; tek farkımız sen beyazsın, ben siyah." dedi. Bu ne demek oluyordu şimdi? Ben iyiyim, o kötü müydü?

Parmaklarıyla çenemi okşayıp "Ne kadar zıt renkler olsa da, birbirinin aynısı senle ben gibi. Ama ben de bir şey çalmadan önce iki kez düşünmeni isterim; bu kadar iyi konuşmayacağımı." diyerek elleriyle boynumu sardı ve "Yumuşak olmayacağımı." dedi.


"Beni öldürecek misin?" diye sordum. İstemsizce kafasını sağ tarafa yatırıp, "Seni öldürmem öldüremem ama cezası..." diyerek dudakları dudaklarıma yapıştı. Bir yandan boynumu sıkıyor, bir yandan öpüşünü derinleştiriyordu. Geri çekildiğimde, ellerini boynumdan çekip yüzüme koydu. "Bir daha yapma, Lilya. Bana yapacağın her şeye razıyım ama bu bana yaptığın kötülük," dedi.

Şu an düşünme yetimi kaybetmiştim ama yaptığım şeyin yanlış olduğunu biliyordum. Dudaklarımı aralayıp özür dileyeceğim sırada Egemen konuşmaya başladı: "Özür dileme, çünkü birazdan ben özür dileyeceğim," diyerek beni kapıya doğru sürükleyip kapıyı kilitledi.

Kaşlarımı çatarak Egemen'i izlerken, önümde tişörtünü çıkarıp kenara attığında gözlerimi yere indirdim. O ise kahkaha atıp, "Utanma," diyerek beni kendisine çekti. Ben heyecandan gözlerimi yüzüne çıkarmazken, o beni izliyordu. "Çok güzelsin, özellikle utanırken," neler diyordu bu böyle.
Yüzümü ona çevirdiğimde, yüzündeki o parıldamayı gördüm. Ellerimi boynuna çıkardığımda, Egemen üstümdeki badiyi tek bir hamlede çıkartıp sadece sütyenle kalmamı sağladı, tekrar başımı yere indireceğim sırada Egemen yüzümü tutup, "Utanma benden Lilya, sen bana, ben sana aittim," diyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Heyecandan bedenim durmuş, dilim lal olmuştu. Egemen'in elleri çıplak sırtımı okşarken, korkudan vücudum titremeye, başladı, Egemen bu durumu anlayıp beni yatağa yatırdığında, kafasını kaldırıp yüzüme baktı, "Bu anı ne zamandan beri istediğimi tahmin edemezsin," diyerek onu kendime çekip dudaklarımı dudaklarına yapıştırdım.

O, bu duruma ilk başta tepkisiz kalıp ardından öpüşüme karşılık vermeye başladı. Bir yandan öpüşüyor, bir yandan Egemen sütyenimi çıkarmaya çalışıyordu. En son beceremeyip Sütyenimi kopartıp pantolonumu iç çamaşırım ile beraber çıkarttı; artık karşısında çırılçıplaktım.
Geri çekilip gözlerini açtığında beni incelemeye başladı. Ben utancla gözlerimi sımsıkı kapatıp sadece olacakları bekledim; o ise hâlâ bekliyordu. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki bayılabilirdim.

Egemen bana doğru eğilerek boyun girintime yaklaşıp öpmeye başladı. Heyecandan her yerim kasılıyordu. Yavaş yavaş boynumdan aşağı indiğinde vücudumun her yerini öpmeye başladı. Öptükçe her yerimin yandığını hissediyordum ki baldırımın iç kısmını öptüğünde sessizce inleyip "Egemen" dedim. O iki bileğimi tutup başımın üstüne yerleştirdi "Söyle yavrum."

Ben derince yutkunup tekrar konuşacağım sırada bu sefer göğsümün ortasını öpüp "Yada konuşma, rahatla" dedi. Hızlı hızlı nefes alırken bir anda Egemen"Seni seviyorum" dediğinde, bacaklarımın altından sert bir şey girdiğinde acıyla bağıracağım sırada Egemen dudaklarıma yapışıp ve beni sertçe öptü.


Gözlerimi araladığımda sabah çoktan olmuştu. Arkamı döneceğim sırada Egemen kulağımın arkasından konuşup "Kıprdama sevgilim" dedi. Öyle mızmız çocuk gibi söylemişti ki kahkaha atmak istedim. "Sevgilim, bırak artık beni, saat kaç olmuş?"

"Banane ya, uyumak istiyorum ben. Hem dün gece çok yoruldum," dedi. Egemen'in koluna vurup "EGEMEN!" dediğimde bana kahkaha atı. Ardından saçlarımdan öpüp "Git hadi, ben biraz daha uyuyacağım," diyip arkasını döndü. Ben de hızlıca duşa girdim.

Banyoda dün geceki giysilerimi giydim. Yüzüme hafif makyaj yapıp saçlarımı taradıktan sonra Egemen'in yanına gittim. Yanağına kocaman bir öpücük kondurup aşağı ineceğim sırada beni kendisine çekip dudaklarıma küçük bir buse kondurdu. "Sütyen için özür dilerim," dediğinde kahkaha atıp "Sorun yok, ben bulurum şimdi kendime," dedim. O ise gülümseyip "Onu da yırtabilir miyim" kafamı olumsuz anlamda sallayıp Egemene ters ters baktım.

O ise üzgün gözlerle bana bakıp, "Niye ya, bir sürü alırım sana, istersen," gözlerimi devirip, "Uykun yok muydu senin?" Egemen beni kısaca süzüp, "Güzelliğin uykumu kaçırdı," diyince hızlıca ayağa kalkıp, "Tamam o zaman, hazırlan, aşağı gel. Ben Sunan'ın evinde bir şeyler daha buldum," dedim.

Egemen'in gülen yüzü düşüp kafa salladı. Ben de aşağı inmeden önce Maysa'nın odasına girdiğimde hazırlanıyordu. Beni görünce hızla yanıma gelip, "Günaydın, günaydın kız! Niye sütyen takmadın?" dediğinde gözlerimi devirip, "Sende fazladan var mı?" dedim. O ise kahkaha atıp, "Anladım, var tabii, olmaz olur mu?" diyip bana getirdi.

Ben giyinirken, "Lilya ne zaman hamile kalırsın acaba?" diye sordu. Ne diyordu bu ya? Kaşlarımı çatıp, "Ne?" dediğimde o gülüp, "Boşver, gel hadi," dedi. Aşağı indiğimizde herkes oturuyor, sohbet ediyordu. Maysa heyecanla "günaydın millet günaydın sözlüm" diyip Toprak abinin yanına oturdu

Bende Melodi ablanın yanına oturup "Ben o akşamı Suna hocanın kasasından belgeler ve kitaplar çaldım," dediğimde Aden kaşlarını çatıp, "Sadece sana taşı al dedik, her şeyi değil. Ya sen niye böyle bir şey yaptın ki?" dedi. Öfkeyle ona bakıp konuşacağım sırada, "Doğru konuş, Aden, karşındaki arkadaşın değil," dedi Egemen.

Aden sinirli bir şekilde bana ve Egemen'e bakıp, "Savaş, bu ne yapmış biliyor musun?" dediğinde, Egemen elini kaldırıp yanıma oturduğunda, "Biliyorum, haberim var. Ayrıca bu şu değil, Lilya diyeceksin," dedi. Ne oluyordu bu Aden'e? Ben kötü bir şey yapmamıştım.

"Yeter, sakin olun Aden. Lilya bir şey getirmişse, önemlidir; kolay kolay bizim başımızı ağrıtmaz," dedi Melodi abla. Aden, duyduğu cümlelerle susup önüne döndü. Egemen elimi sımsıkı tutup, "Göster, ne buldun sevgilim?" dedi. Sağ elime dosyaları ve kitapları önüne serdiğimde, Melodi abla heyecanla, "Bu Murky günlüğü, Egemen!" dedi.
Melodi abla günlüğü eline alıp incelerken Maya'nın önüne dosyayı bıraktığımda ilk kaşlarını çatıp "bunlar kim" dediğinde herkes dosyaya baktı."Senin ailen" dedi Barkın abi Maysa elleri titriyerek fotoğrafı eline alıp "ben ailemi hiç görmedim ne kadar çok babama benziyormuşum" Maysa'nın elini tutup "gözlerin annene benziyor" dediğimde yüzünden iki üç damla göz yaşı düştü Toprak abi Maysa'yı kendisine çekip "ağlama onlar seni bu halde görmek istemzlerdi" dedi


"Egemen bunu görmen gerek" dedi Melodi abla Egemen kaşlarını çatıp Melodi ablanın gösterdiği yere baktığında fotoğraf vardı Suna hoca ve elinde Egemeni tutmuş gülümsüyordu arkasında ise siyah pelerinli adam duruyordu Egemen fotoğrafı ters döndürdüğünde

"Biricik oğlum Savaş'a"

Yazıyordu Melodi abla titreyen sesiyle "Egemen baban senin murky" dediğinde herkes şok içinde Egemen'e bakıyordu Egemen fotoğrafı sol tarafta fırlatıp ayağa kalkarak yukarı çıktı "Abla" dediğimde Melodi abla bana tebessüm edip "Git kuzum biz burasını hallederiz" dedi
Yukarı çıkıp odaya girdiğimde Egemen yatağın kenarına oturmuş dışarıyı izliyordu. Yavaşça yanına gidip oturduğumda, "Annem olacak kadın bana bu zamana kadar 'öldü' dedi, 'yaşamıyor' dedi; ulan, hiç bir bok demedi. Oysaki benim babam, amına koyayım, baba kelimesi bile yakışmıyor ona," diyip yere yumruk atacağı sırada elini tutup, "Yapma Egemen, içindeki öfkeyi, sıkıntıyı biliyorum; kendine zarar vermeye değmez," diyip elini öptüm.

Egemen bana dönüp, "Lilya'm, iyi ki sana aşık olmuşum; yoksa bu yürek bu acıya dayanmazdı, ben de onlardan birisi olurdum. Sen iyileştirdin beni, sen dokundun kalbime," diyip dudaklarını alnıma bastırdı. "Egemen, şimdi ne olacak?"

"Hesap vakti geldi, sevgilim; hesap vakti," diyip elimi sımsıkı tuttu. Büyük bir şey geliyordu.

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

Loading...
0%