Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

 

 

Tam konuşacağım sırada Egemen abi konuşmaya başladı: “Sabahtan beri burada nasıl en son o konuştuğu oluyor, kanıtın var mı?” Suna Hoca, Egemen abiye sinirli sinirli bakıp, “İki üç kişi görmüş.”

 

Egemen abi, Suna Hoca'nın dediğine gülümseyip, “İki üç kişinin lafı ile gelme, yalan söylüyorlardır, hep buradaydı, öyle değil mi takım?” Herkes hep bir ağızla “Öyle” dediler.

 

Suna Hoca, bozulmuş şekilde “Sonra konuşacağız, Egemen,” diyip gitti. Egemen abi bana dönüp, “Ölen kızın yanında mıydın?”Başımı hayır anlamında salladım.

 

“Cevap ver bana, başını sallamakla olmuyor.” Kaşlarımı çatarak, “Hayır anlamına geliyor, baş sallamak.”

 

“Hadi ya, bak Lilya, uslu dur, senin yüzünden takım zarar görebilir, hem seni korumak zorunda değiliz.”

 

Ne diyordu bu ya, “Koruma, o zaman, senden istedim mi korumanı?” Egemen abi sabır diler gibi yüzüme bakıp, “Bana sesini yükseltme, sen kimsin ki benimle böyle konuşuyorsun?”

 

Doğru ben kimim ki? sıradan,ailesiz biriydim.

 

Toprak abi, Egemen abinin kolunu tutup, “Abi, ileri gidiyorsun.” Egemen abinin yüzüne bile bakmadan, “Ben yurda giriyorum, her şey için teşekkür ederim,” diyip çıktım.

 

Yurda geldiğimde üstüme pijamalarımı giyip uzandım. Maysa hâlâ gelmemişti; olanlar zaten başımı ağrıtıyordu, Egemen abinin yaptığı daha çok başımı ağrıtmıştı.

 

Çok ayıp etti ya, keşke laf soksaydım, salak herif! Ne olacak. Kapı açılınca giren kişiye baktığımda Maysa ve Melodi abla gelmişti.

 

Melodi abla yanıma oturup, “Kuzucuk, nasılsın?” Hiçbir şey olmamış gibi, “İyiyim abla,” dedim. Melodi abla kaşlarını çatıp, “Niye gittin?”

 

“Uykum geldi, o yüzden yurda geleyim dedim.”Melodi abla elini omuzuma koyup, “Bak Lilya, Egemen abini bili—” cümlesini bitirmeden, “Sorun yok abla, sen ne için gelmiştin?”

 

 

“Seni merak ettim, güzelim. Neyse, ben gideyim seni görmek için gelmiştim zaten.” Melodi abla ile vedalaşıp gitti. Maysaya döndüğümde, “Ne oldu gittiğimde?”

 

Maysa üzgün gözlerle, “Aynı şeyler. Egemen abi kudurdu, bu sefer herkese bağırmaya başladı. Sonra çıkıp gitti. Toprak abide arkasından gitti Melodi ve Barkın abiyle buraya geldik.”

 

Bu adamla uğraşılmazdı; bana sinirlendiği

yetmiyor, bir de millete çatmış.

 

Maysa’ya dönüp “Neyse, uyuyalım. Maysa, uykum geldi.” Kafa sallayıp yataklarımıza girip uyuduk.

 

🕸️🦅

 

Lilyanın gidişini izlemişti Egemen; her zaman laf sokuşturup duran kız, o cümleyi duyunca susup kalmıştı.

 

O gidişi, nasıl içini yakmıştı; nasıl alev olmuştu içi! Her yeri kırıp dökmek istiyordu. Araba ile okulun yanındaki ormana geldi. Arkasından Toprak’ın geldiğini biliyordu.

 

Ne kadar kovsa, gitmeyecekti. Gölün yanına gelip oturdu. Onun yanına oturan Toprak, “Abi, iyi misin?”

 

Egemen derin nefes alıp, “Toprak, ben ağızımın amına koyayım, lan! Kız az önce bana tebessüm etti, lan! Hayatımda ilk defa ondan tebessüm gördüm.”

 

Delirmiş gibiydi; sağa sola vurup duruyordu. Toprak, bir şeyler düşünüp konuşmaya başladı.

 

“Abi, sana haklısın veya haksızsın demeyeceğim ama özür dilemen gerekiyor; kızı yanımızda rezil ettin.” Egemen de farkındaydı ama özür dilerse ne der diye düşündü.

 

Toprak, Egemen’in omuzunu tutup, “Lilya iyi kız, abi. Bize sana kin tutacağını düşünmüyorum.” Egemen tamam anlamında başını salladı. Gölün yanında yarım saat kalıp eve döndüler.

 

Melodi, Toprak ve Egemen’i görünce koşarak yanlarına gitti. “Egemen, bunu görmen gerek.”

 

Eve girdiklerinde Araf köşede oturmuş kitap okuyordu. Egemen’i görüp ayağa kalktı. “Beğendim, aldım kitabı, bir ara veririm.”

 

Egemen derin nefes alıp, “Ne istiyorsun, Araf?” Araf kahkaha atıp, “Hiçbir şey, sadece bir bakayım, nasılsın, nasıl gidiyor? Diye geldim.”

 

Egemen gülümseyip, “Geç bunları, Araf. Neye bakmaya geldin?” Araf ellerini yukarı kaldırıp, “Yakaladın beni! Savaşın Kartalı, senin küçük kızlar ne yapıyor?” Lilya ve Maysa'dan bahsediyordu.

 

“Araf, uza hadi, bak işimiz gücümüz var.” Araf, yavaş yavaş yürüyüp Egemen’in yanına geldi, “Tatlı Lilya’ya selam söyle ama sana da yazık, kendinden nefret ettiriyorsun, yapma. Savaşın kartalı yoksa kapar onu aslanlar.”

 

Kendini zor tutuyordu Egemen; ağzını yüzünü dağıtmak istiyordu ama yapamazdı. Bu öğrenilirse Lilya’ya zarar verirlerdi, alırlardı.

 

Egemen kahkaha atıp, “Araf, senin şu hayal dünyan beni benden alıyor, hadi defol.” Araf gülümseyip gitti.

 

Melodi, Barkın’a seslenip, “Evi ara, Barkın, şu şeref yoksulu dinleme cihazı koymuş mu diye ara.” Barkın, tamam anlamında kafa sallayıp evi aramaya başladı.

 

Toprak, Egemen ve Melodi dışarı çıkıp konuşmaya başladılar. Melodi kollarını bağlayıp, “Bu Araf bir şey peşinde.” Toprak kafa sallayıp, “Bir şey değil, bence bir şeyler peşinde. Ya nasıl girmiş bu eve?”

 

Egemen kaşlarını çatıp, “Eski eve geçiyoruz, burası güvenli değildi zaten. Bir de yarın okula gidiyoruz, 3 yıldan beri yoktuk zaten. Öğrenebildiğiniz kadar bilgi edinin.”

 

Barkın koşarak Egemen'in yanına gidip, “Abi, çakal Araf yine dinleme cihazı koymuş. Biz de bunu götüne koyalım mı?” dedi. Toprak ile Melodi, gülmek için kendilerini zor tutarken.

 

Egemen, Barkın'a ters ters bakıp, “Asabımı bozma benim.” Barkın kendisini toparlayıp, “Pardon abi,” dedi. Egemen derin bir nefes alıp, “Yürüyün, diğer eve gidiyoruz.”

 

🌊

 

Uyandığım gibi üstüme okul forması olan, altı siyah etek, üstte kırmızı uzun kollu badi ve okulun armasını taşıyan kemeri taktım. Maysa’ya kısa bir not yazıp çantamı alıp okula gittim.

 

Bugün kütüphaneye girecektim. Oradaki gizli yere bakıp, sonra Cemre'nin o dediği defteri almaya gidecektim. Her şeyi çözmem lazımdı.

 

6. katta geldiğimde kütüphanenin kocaman bir girişi vardı. İçeride fazla kişi yoktu. Yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Her yer blok bloktu. Nerede bulacaktım ben bunu? S blokta Tarih vardı. Geçmişle ilgili bir şeyler bulabilir miyim diye oraya girdim.

 

 

Yavaş yavaş tarih kitaplarını incelemeye başladım ama hiçbir şey yoktu. Diğer kitaplar ise üst raflardaydı ama çok uzundu; 1.70 boyumla bile ulaşamıyordum.

 

Aslında üst raflarda bir şeyler olabilirdi. Genelde en gizli saklı kalan şeyler oralara koyarlardı. Ayaklarımın üstünde yükselip elimi rafa koydum; ne gelirse almaya çalışacaktım ama alamadım.

 

İki üç kez daha denedim ama olmadı. Son kez denemek için yükseldiğimde arkamdan bir beden hissettim. Şimdi ne yapacaktım ben? Kimdi bu?

 

Yavaş yavaş arkamı döndüğümde Egemen abi elini üst rafa uzatmış, bana bakıyordu. Hayır, hayır! Neden buradasın diye sorduğunda ne diyecektim ben? Her şeyi geçtim, bunun burada ne işi vardı?

 

“Hangi kitaba bakıyorsun, Lilya?” derince yutkunup, “Şey, Egemen abi, öyle bir ödev vardı tarihle ilgili. Ben de kendime tarih kitabı arıyordum.” Egemen abi inanmaz gözlerle bana bakıyordu.

 

“Peki,” dedi demesine ama hâlâ bana bakıyordu. Kafam ağrıdı ona bakarken; ya o boy devede yok, Egemen abi diyesim geldi.

 

 

Bu kesin 1.96 filandı, bir de kaslıydı dağ ayısı ne olacak ama ilgimi çeken tek yeri sol kolundaki dövmesiydi; garip sembolleri vardı. Acaba anlamları neydi?

 

“Lilya” sesin geldiği yere baktığımda Egemen abinin kaşları daha çok çatmış bana bakıyordu. Kafamı ne var anlamında salladım, o ise derin nefes alıp:

 

“Özür dileme, fastını hiç sevmem. Genelde ne yaptıysam insanlar hak etmiştir Lilya. Ama geçen sefer fazla ileri gittim, özür diledim.” Yok bilader, öyle ölmem, füze at sen, lan özür mü diledin, ego mu kastın belli değil.

 

“Sorun yok Egemen abi, her zamanki hâlin.” Egemen abi geri çekilip, “Doğru, her zamanki halim böyle benim.” Yok çok uğraşacağız bunla. Evet anlamında kafa salladım.

 

Raftan bir kitap alıp arkamı dönüp gidecekken Egemen abi bana seslendi: “Lilya, dikkat et kendine.” Arkamı dönüp, “Peki, sen de dikkat et kendine Egemen abi,” diyip çıktım.

 

Bu da değişkindi; bir siyahdı, bir beyaz. Kütüphaneden tam çıkacakken Egemen abi bir rafa yaslanmıştı. İki dakika sonra bir raf açılıp içinden Suna Hoca çıktı; bu bu kütüphanedeki gizli yerdi.

 



BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.❤️

Loading...
0%