Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.BÖLÜM🕸️

@thunder_sla.0104

 

Egemen abi ve Suna hoca dönüp arkasını giderken kütüphane kapısı tam kapanıyordu ki ben de aradan gizli yere girdim.

 

Etraf karanlıktı. Yavaş yavaş ilerlerken sol tarafta ilk laboratuvar çıktı önüme; kütüphanenin içinde bunun ne işi vardı, biraz daha ilerledikten sonra.

 

Önümde kocaman bir alan vardı. Etraf karanlık olmasına rağmen loş ışıklar, ortada ise kocaman bir masa, üstünde değişik semboller, kılıç ve insan fotoğrafları vardı.

 

Fotoğrafların bazıları yeşil, bazıları siyah kalemle çizilmişti ve kötü bir koku geliyordu. Arkamı döndüğümde bir şeyler kaynıyor hemen yanında bir raf vardı; bir sürü belge duruyordu. Tam oraya gidecekken,

 

Demir duvardan ses gelmeye başladı. Sesin geldiği yere ilerledikçe Ses içimi daha çok tedirgin ediyordu.

 

Demir duvarın önüne geldiğimde ses kesilmişti. Kim vardı bu duvarın arkasında? Kulağımı koyup dinlediğimde bu sefer bir kadın sesi geliyordu.

 

 

“Lilya, küçük yaşta ailesiz kalan bir kız.” Bu kimdi, nereden tanıyordu beni? “Kaçman gerekiyor, kaç! Git, Lilya, seni öldürecekler, aileni öldürdükleri gibi.”

 

Dinlerken nefesim tükeniyordu; ailemi öldürmüşlerdi. Hayır, lütfen, lütfen! “Güçlü kızsın ama onlara gücün yetmez, Lilya. Karanlık seni bulmadan kaçman gerekiyor.”

 

Derin nefes alıp, “Ailem nasıl öldü?” Kadın kahkaha atıp, “Videosu yakında önüne çıkacak ama gördüklerin hoşuna gitmeyecek, zambak çiçeği.”

 

Kadın çığlık atmaya başladı: “Kaç, küçük Lilya, kaç! Onlar seni bulmadan kaç, ölüm seni bulmadan kaç!”

 

Sakin ol, Lilya, sakin ol! Hâlâ bağırıyordu kadın. Ailem ölmüştü benim; yılardır kimsenin bana kesin cevap vermemişken, o kadın “öldü” dedi.

 

Koşarak aşağı indim; artık kendimi tutamıyordum. Kantine geldiğimde, ilk göz göze geldiğim kişi Egemen abiydi. Beni görünce kaşları çatılmış bir şekilde bakıyordu.

 

Artık nefes alamıyordum. Maysa’ya bakınmaya çalıştım ama kendimi tutamayıp gözümden yaş gelmeye başladı. Hani bazen insan istemeden ağlar ya, öyleydim.

 

Kendimi zar zor dışarı atıp sahile doğru koşmaya başladım. Geldiğimde avazım çıktığı kadar bağırıp ağlamaya başladım; ölmüştülerdi. Yıllarca belki bir umuttur diye beklediğim ailem ölmüştü.

 

Ölüm videoları vardı bir de. Ben nasıl dayanırım, nasıl onların ölümünü seyrederim? Canları ne kadar acımıştır? Ben kendimi hep bir umuda bağlarken, o umudu kestiler.

 

“Annem, bana kızmayacak mısın ağladığım için? Babam bana kızıyor diye anneme söylenmeyecek misin? Sesinizi duyamayacak mıyım ben şimdi?”

 

Ayağa kalkıp soğuk denizin içine girdim. Burada annem ve babam vardı; onların kokuları vardı. Gözlerim ağırlaşmıştı, artık uykum geliyordu.

 

Gözlerim kapanmadan önce bana bağıran Maysa ve Melodi ablayı görmüştüm. Sonrası karanlıktı.

 

 

 

 

🕸️🦅

 

 

Egemen kantine geldiğinde keyifle takımının yanına oturdu. Özür dilemişti; hiç yoktan içi rahattı. Toprak, Melodi ve Barkın, Egemen’in böyle olduğunu görünce, onlar da keyiflenmişti.

 

Egemen, keyifli keyifli arkadaşlarını dinlerken aşağı inen Lilya’yı gördüğünde beyninden vurulmuşa döndü.

 

Yüzü bembeyaz olmuş, gözleri dolu doluydu. Ne olmuştu zambak çiçeğine? Kim bunu bu hâle getirmişti? Ayağa kalkıp sarılmak, neyi olduğunu sormak istedi.

 

Ama yapamadı. Lilya yüzünü çevirdiğinde gözünden bir damla yaş düştü. Egemen sadece o küçük tuzlu su damlasının düşüşünü izledi. Tekrar Lilya’ya baktığında, ağlayarak gitti.

 

Egemen soluksuzca ayağa kalkıp “Takım, ayağa kalk!”Hepsi ayağa kalkıp dışarı çıktılar. Melodi endişeli bir şekilde “Egemen, ne oldu?”

 

Egemen derin nefes alıp “Lilya ağlıyordu, yüzü bembeyaz olmuştu Melodi” cümlesine devam etmeden “Gidiyorum, merak etme” diyip gitti. Diğerleri ise Egemen’in kendi evine gittiler.

 

Melodi gideli yarım saat olmuştu bile. Egemen düşünüp duruyordu; ne oldu, neden böyleydi? İçi içini yiyordu. Sonra telefon çalmaya başladı.

 

Egemen telefonu eline aldığında Melodi yazıyordu. Açtığında “Egemen, Lilya sinir krizi geçirmiş, bir de üstü başı ıslak, denizin içinde bayıldı.” Egemen duyunca tek dediği “Şimdi nasıl?”

 

“İyi,” dedi Egemen, derin nefes alıp. “Geliyorum.” Melodi endişeli sesle “Hayır, yoldayız, gelmek üzereyiz. Maysa da yanımda,” diyip kapattı.

 

On beş dakika sonra kapı çaldığında Barkın açmıştı. Lilya baygın bir şekilde, sağ tarafından Maysa, sol tarafından Melodi tutuyordu. Egemen bu durumu görünce Lilya'nın belinden tutup kucağına aldı.

 

“Melodi, benimle gel. Toprak, ağrı kesici filan ver, Maysa getirsin,” diyip yukarı çıktı.

 

Egemen, Lilya'yı kendi odasına getirip yatağa yatırdı. Egemen, Melodi’ye dönüp “Ne olmuş, bir şey biliyor musun?” diye sordu. Melodi, hayır anlamında başını sallayıp “Çık da odadan, üstünü değiştireceğim.”

 

Egemen arkasını dönüp dışarı çıktı. Ne oluştu ki Lilya’yı bu kadar kötü edecek? Kim ne demişti? Ama bunun sorumlusu kimse, öldürecekti.

 

Melodi, Egemen'e seslendi. İçeriye girdiğinde Lilya, Egemen'in kıyafetlerini giymiş, yatakta masum masum uyuyordu.

 

Yıllarca hayalini kurduğu görüntü önündeydi; ömrünü sonuna kadar izleyebilirdi. “Egemen,” Melodi'nin seslenmesi ile kendine gelen Egemen.

 

“Ne oldu?” Melodi endişeli gözlerle, “Ateşi var.”Egemen hızlı adımlarla Lilya'nın yanına gelip ateşini kontrol etti.

 

“Melodi, şunlara söyle, ilaç nerede kalmış? Yoksa ben gelip söylemesini bilirim.” Melodi kafa sallayıp koşarak aşağı indi.

 

Egemen, Lilya’nın yüzüne uzun uzun bakıp konuşmaya başladı: “Ne üzdü seni, neden üzüldün bilmiyorum ama bulacağım.”

 

Lilya’ya yaklaşıp saçlarını biraz okşayıp derince öptü. “Ne kadar özlemişim kokunu.” Biraz daha kokladıktan sonra geri çekilip,

 

 

“İyi olacaksın, iyi olacağız.”

 

 

Melodi içeri girince “ilaca gerek kalmamış sanki”

 

 

 

🌊

 

 

Kulağıma Melodi ablanın sesi geldi. Gözlerimi hafif araladığımda Egemen abi yanım oturmuş, yukarıdan bana bakıyordu. Melodi abla gülerek yanımıza gelip,

 

“Günaydın kuzum, nasıl hissediyorsun kendini?”

 

tebessüm edip “İyiyim abla,” dediğimde,

 

Egemen abi ayaklanıp yanımdan kalkıp gitti. En son hatırladığım, denizin içine girmiştim; sonrası yoktu. Şimdi ise bir odada uyanmıştım, erkek kıyafeti üstümdeydi.

 

Burası, bu giydiklerim Toprak abiye veya Barkın abiye ait olsun; diğer şahsı düşünmek bile istemiyordum, gıcık herif.

 

Yüzümü çevirmemle Maysa ile göz göze geldik. Ah, güzel arkadaşım benim, ne çok merak etmiştir beni! Maysa yanıma yavaş adımlarla gelip, “İyi misin?”

 

“İyiyim Maysa’m, merak etme,” diyip ayağa kalktım. Yeter artık, bu kadar dinlendiğim. Melodi abla beni görünce, “Lilya, dinlenmen gerekiyor kuzum.”

 

 

“İyiyim, ben gerek yok.” Melodi abla endişeli gözlerle, “Peki ama aşağıda dinlen.”Başımı tamam anlamında sallayıp aşağı indik.

 

Uzun siyah koltuğun üstüne uzandım. Barkın abi bana süt ile bal getirip, “Bak Lilya, bu kıyağımı unutma ha.”Barkın abiye tebessüm edip, “Tamam abi, unutmam.”

 

Barkın abi göz kırpıp gitti. Ne değişik insandı! Balkon kapısı açılınca Egemen abi ve Toprak abi içeri girdi. Önemli bir konu konuştukları her hallerinden belliydi.

 

Beni görünce ikisi de sustu. Toprak abi bana gülümseyip, “Nasıl oldun Lilya, daha iyi misin?”

 

“İyiyim abi, teşekkür ederim sorduğun için,” diyince Egemen abi, sanki ona gönderme yapıyormuşum gibi, yüzüme ters ters bakıyordu; yani biraz gönderme yapmış olabilirim.

 

Toprak abi ne yaptığımı anlamış gibi, “Rica ederim Lilya.” Önüme dönüp televizyon izlemeye başladım ama yorgunluktan gözlerim kapanıyordu.

 

Son kez etrafa baktığımda Melodi abla, Barkın abi ve Maysa televizyon izliyordu. Toprak abi ve Egemen abi sohbet ediyordu. Bu sayede koltuğa iyice uzandım sonunda rahat uyku çekecektim.

 

Tam gözlerimi kapatacağım sırada simsiyah gözleri gördüm ama o kadar uykum vardı ki Egemen abinin göz hapsinden kurtulamayıp uyudum.


 

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZZ.❤️

 

Loading...
0%