@thunder_sla.0104
|
Odaya girdiğimde Maysa uzanmış, kitap okuyordu. Beni görünce ayağa kalkıp, “Nasılsın Lilya?”
“İyiyim, Maysa, merak etme.” Maysa tebessüm edip, “Yemeğe çıkalım mı, Lilya, ne dersin?”
“Şu Rüzgar'dan defteri alayım. Çıkarız.”Maysa kaşlarını çatıp, “Lilya, artık onlar kızıl takımında, onlara dikkat etmemiz gerekiyor.” Evet anlamında başımı sallayıp, “Öyle, neyse ben üstümü değiştirip çıkıyorum,” dedim.
Kıyafet dolabına geldiğimde okul formasını çıkarıp altıma siyah eşofman, üstüme beyaz uzun kollu badi giyip, saçlarımı yukarıdan toplayıp çıktım.
Rüzgarların yurduna geldiğimde, telefonla Rüzgar'ı arayıp aşağı inmesini söyledim. Onu beklerken akşam olmak üzereydi.
“Selam, zambak çiçeği.” Rüzgar'a tebessüm edip, “Selam, Rüzgarcık.” Bu cümle ile Rüzgar kahkaha atıp, “Deli kız,” diyerek bana küçük çanta uzattı.
“İçinde aradığın kitap, Lilya.” Rüzgar'a tebessüm edip, “Teşekkür ederim Rüzgar, ama bir şey soracağım sana.”
“Dinliyorum,” bunu sırf merakımdan soracaktım. Derin nefes alıp, “Niye kızıl takımı?” Rüzgar elini ensesine koyup kaşımaya başladı.
“Bak, zambak çiçeği, sen nasıl bazı şeylerin peşindeysen, biz de öyleyiz.” Kaşlarımı çatarak, “Ben bir şeyin peşinde değilim de, sizi neyin peşindesiniz?”
“Hadi ama, zambak çiçeği, beni kandırma.” Kafamı hayır anlamında sallayıp, “Kandırmıyorum.” Rüzgar ellerini havaya kaldırıp, “Tamam, tamam, asi kız sensin ama dikkatli ol derim. Biz bile takım kuracakken takıma gittiysek, sen de aynısını yapman gerekiyor.”
“Nasıl yani?” Rüzgar sesini alçaltarak, “Lilya sandığından daha kötü olaylar dönüyor. Benim canım dediğim insanı öldürdüler. Kendimizi korumamız gerekiyor. Sen de iyi takıma git, takım kurarsan yem olursun.”
Rüzgar bu kadar şeyi nereden biliyordu? Cemre beni uyardığı gibi onu da mı uyarmıştı? Çünkü bana da takım kurma, takıma git demişti. Neler dönüyordu?
“Neyse, ben gideyim Rüzgar, iyi akşamlar.” Rüzgar gülümseyip, “İyi akşamlar, zambak çiçeği.”
Yurda doğru giderken olanları düşünüyordum; şu an o kadar sorun vardı ki, hangisini çözsem, hangisinin üstüne gitsem bilmiyordum. Kafam karmakarışıktı.
“Hırçın kedi Lilya buradaymış.” Sesin geldiği yere bakmama gerek yoktu çünkü ben bu kişiyi tanıyordum; biricik nefret ettiğim kişi Nisa.
Yanından geçip gidecekken, “Lilya, dur, bir şey soracağım, yeşil alev hakkında.” Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Ne soracaktı yine, ne olmuştu?
“Ne istiyorsun, Nisa?” Nisa tebessüm edip yanıma geldi; yalaka, ne olacak? “Şey, Egemen abinle aran nasıl?” Mükemmel ya, her gün kahve içip kahve falı bakıyoruz, be! Ne kadarda böyle demek istesem de diyemedim.
“Normal, merhaba merhaba.” Nisa kafasını sallayıp, “Güzel, onun sevgilisi, sevdiği var mı sence?” Niyet belli oldu, Nisa’nın. “O dağ ayısını kim alır ki?”
Nisa gözlerini kısarak, “Anlamadım.” İyi ki anlamamıştı; yoksa gider Egemen abiye yumurtlardı, sonra bana gelip laf sokardı.
“Bilmiyorum, Nisa, o kadar samimi değilim onunla.” Nisa gülümseyip, “Lilya, bir araştırsan var mı sevgilisi diye.” Niye araştırayım ki, bana ne ondan
“Valla, Nisa, uğraşamam.”
“Peki, Lilya, görüşürüz biz seninle,” dedi. Gözlerimi devirip yurda gittim; salak bu kız, gitsin kendisi araştırsın.
Yurda geldiğimde pijamalarımı giyip uyudum.
🕸️🦅
Melodi ile Toprak, Cemre'nin ölümünü araştırıyorlardı. Yarışmadan sonra Suna, herkese ölümcül görev verecekti; onun için her yerden bilgi almaları gerekiyordu.
Melodi endişeli bir sesle, “Toprak, koş! Egemeni çağır, bir şeyler buldum!” dedi. Toprak, koşarak Egemen'in odasına çıktığında, bir tişörte sarılmış uyuyordu. Aslında o tişörtü kimin giydiğini tahmin etmek zor değildi.
Yavaş adımlarla Toprak, Egemen'in yanına gidip, “Kardeşim, uyan!”
Egemen gözlerini açtığında, Toprak endişeli bir şekilde ona bakıyordu. Hızla doğrulup, “Uyuya kalmışım, ne oldu?”
“Cemre hakkında bir şeyler bulduk.” Egemen kafa sallayıp, “Geliyorum, in aşağı.” Toprak gülümseyip, “İyi gelmiş sana koku, pardon uyku.”
Egemen, Toprak’a ters ters bakıp, “Oğlum, siktir git! Geliyorum dedim.”
Toprak aşağı indiğinde, beş dakika sonra Egemen de indi. Melodi ayağa kalkıp, “Kimin yaptığı hâlâ bilinmiyor ama neden öldüğünü biliyoruz artık,” dedi.
Egemen kaşlarını çatıp, “Neden ölmüş?” diye sordu.
“Gizli yerlere girmiş, önemli bilgiler edinip deftere yazmış. Bu görenler Suna hocaya söylüyor, sonrası yok. En son konuştuğu kişi gerçekten de Lilya,” diye yanıtladı Melodi.
Egemen, Lilya'nın adını duyunca derin nefes alıp, “Tehlikede ve her şeyi biliyor diyorsun.”
“Sayılır ama her şeyi bildiğinden emin değilim.” Toprak. Kaşlarını çatıp, “Akıllı kız Lilya, bilse bile saklar ama Maysa'dan asla saklamaz. Büyük ihtimalle Maysa da bazı şeyleri biliyordur,” diye ekledi.
Melodi kafa sallayıp, “Doğru, o her şeyi biliyordur ama neler öğrendiklerini nasıl öğreneceğiz?”
Egemen gözlerini kısıp, “O iş sende Melodi. Ayrıca ne yapıp ne et, onları buraya getir. Yurt güvenli değil.”
Barkın koşarak içeriye girdiğinde, “Abi, abi, kitap Lilya'da!” dedi. Üçünün de yüzü Barkın'a döndü. Egemen, “Doğru düzgün anlat şunu,” dedi.
“Akşam kızıl takımında Rüyayla yemeğe çıktık. Sonra oradan buradan konu açıp ‘Farklı bir kitap gördün mü?’ filan dedim. Rüya, ‘Evet, Rüzgar’ın elinde bir kitap vardı, Biz sorduğumuzda, Lilya’ya vermemsi gerekiyormuş, Niye?’ dediğimizde, Son istekmiş dedi abi”
Melodi kaşlarını çatıp, “O zaman Cemre’nin son isteği kitabı Lilya’ya vermekti. Bu sayede Lilya her şeyi öğrenip boynundaki kolyeyi geçit açmak için kullanacaktı veya yok edecekti.”
Egemen ayağa kalkıp, “Sikeceğim böyle işi! Gidin, Lilya’yı getirin buraya. O defteri de yok edin! Takım o geçit bir daha açılırsa, Lilya ölür; herkes karanlığa gömülür.”
Takım çıktığında, Egemen evde dört dönüyordu. O, tekrardan bu dünyaya gelmemesi gerekiyordu; yoksa Lilya için soğuk ölüm onu bekliyor olacaktı.
Kendisini dışarıya atıp, “Buna asla izin vermeyeceğim, sonu nasıl biterse bitsin,” dedi.
“Savaş” kafasını döndüğünde gördüğü kişinin gelişine sevinmiş şekilde, “Hoş geldin kardeşim,” dedi. Karşısındaki kafasını sallayıp,
“Sana takımdan bilgiler getirdim ama duydukların hoşuna gitmeyecek.”
“Dinliyorum.” Karşısındaki derin bir nefes alıp, “Kitabın nerede olduğunu bilmiyorlar ama annen araştırıyor. Bir de Lilya için yapacağımız tek şey hile; yoksa yenemez, biliyorsun Savaş.”
Egemen kaşlarını çatıp, “Biliyorum, Barkın felç edici ilacı alacak.”Egemen cümlesini bitirmeden,
“Ben getirdim. Bir de Savaş, geçidi arıyorlar. İlk görev şimşek ormanı olacak galiba; geçidin orada olduğunu düşünüyorlar. Kara takımı artık annen için çalışıyor. Bir şey daha, Araf Lilya’yı kendi takımına almak için her şeyi yapacak Savaş.”
Egemen başını sallayıp, “Sağ ol. Yine bir şey olursa dağ evine gel,” dedi. Kız gülümseyip, “Ne demek Savaş, sen benim çocukluğumsun. Bana herkes sırtını döndüğünde sen elimi tuttun; bu yaptıklarım az bile,” dedi.
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZZ.❤️ |
0% |