@thvrely
|
Ben dün ne demiştim? "Pars hasta olursa ona asla bakmam." Mı? Peki ya şuanda elinde bir tencere çorba ile Pars'ın evinin önünde duran kimdi? Mezardaki anneannem mi? İtiraf etmeliyim, dün fazlasıyla iddialıydım fakat şuanda o iddiam annem tarafından söndürüldü. Aşçımız bir çorba yapabilirdi fakat annem beni mutfağa soktu. Bir tavuk suyu çorbası Pars'a iyi gelir, dedi. Malzemeleri önüme koyduğu gibi topuklularıyla birlikte mutfağı terk etti. Tamam, yemek yapmayı biliyordum fakat Pars'a yemek yapmak... Allah'ım, benim günahım neydi? Kur'an-I Kerim'i mi çiğnemiştim yoksa? Resmen düşmanıma iyileşsin diye tavuk suyu çorbası kaynatıp ayaklarına kadar gelmiştim. Kapıyı tıklayıp bir iki adım geri çekildim. Şuanda üzerimde yuvarlak yakalı, vücuduma yapışan bir uzun kollu baharlık kıyafet ile siyah ve bol kot pantolon vardı. Saçlarımı da en üstten at kuyruğu olarak toplamış, siyah, küçük bir kurdele ile daha şirin bir hâle getirmiştim. Ah, hayır. Tüm bu hazırlıkları Pars için yapmadım. Sadece üzerimdeki şu kıyafet fazlasıyla abartılı ve ciddi durduğundan, ciddi havasını biraz azaltmak istedim o kadar. Burnu kıpkırmızı olan ve üzerinde bir battaniye olan Pars kapıyı açtığında, kaşlarım çatıldı. Battaniyeye sıkı sıkı sarılsa bile tir tir titriyordu. Ayrıca hava üşünecek bir hava da değildi. Endişem artarken hızlıca eve girip kapıyı örttüm. Paytak paytak tekrardan kanepeye doğru ilerledi. Bilmem kaç tane battaniyeyi üstüne çektiğinde neredeyse deliriyordum. Çorbayı mutfağa bıraktıktan sonra hızlıca salona döndüm. Üzerindeki battaniyeleri çekeceğim esnada titreyen sol eliyle beni durdurdu. "Lütfen..." Dedi oldukça kısık sesiyle. "Lütfen battaniyeleri alma. Üşüyorum." Battaniyeye daha sıkı sarıldığında, içimden bir ürperti geçti. Bana karşı gardını indirdiği ilk an bu andı. Elimin tersiyle alnına baktım. Ateşi vardı. Resmen yanıyordu. "Havale geçireceksin, Pars. Battaniyeleri almam gerekiyor." Bana öyle bir bakış attı ki, resmen ne yapacağımı bilemedim. "Tamam. Battaniyeleri almamı istemiyorsun. O zaman doğruca duşa gidiyoruz." Şaşırdı. "Nasıl yani?" Konuşamıyordu bile. "Çok fazla ateşin var. Bezlerin ateşini düşürmeye fazla yarayacağını sanmıyorum, ılık bir duş alman lazım." Cıkladı. "Olmaz. Çok üşüyorum." İçime derin bir nefes çektim. "Peki. Ben fazlasıyla sıcağım, sana sarılayım?" Tamam, bu berbat bir fikirdi ama resmen elim ayağıma dolaşmıştı. Onu bu halde bırakıp bir yere gidemezdim. Ayrıca onu bu şekilde gördüğümde ne yapacağımı bilememiştim. Resmen tüm algılarımı kaybetmiş gibi hissediyordum. Pars battaniyeye daha sıkı sarıldı. "Sana sarılmam." İçimde bir şeyler parçalansa da cümlesinin devamı kalbimde kelebekler uçuşturmaya yetti. "Yoksa sana da geçer hastalığım." Dudaklarımı birbirine bastırdım. Karnımda uçuşan salak şeyler eğer çabucak kafeslerine geri dönmezlerse Pars'a olan ilgimi belli edecektim. İçime derin bir nefes çektim. "Pekâlâ, tamam. Yukarıya kadar battaniyen ile birlikte çıkarız." Gülümsedi. Bana ilk defa içten bir şekilde gülümsediğini fark ettiğimde içim titredi. Mümkünse Pars bir daha bana gülümsememeliydi. Pars dört tane battaniyesi ile birlikte ayağa kalktığında, hızlıca onu merdivenlere yönlendirdim. Sanki düşse tutabilecekmiş gibi hemen arkasından düşmemesine dikkat ediyordum. Üst kata çıktığımızda, Pars'ın üzerindeki battaniyeleri çektim. İtiraz etse bile aşağıda duran koltuğa attım. Üzerindeki kazağı da güçsüz olmasından faydalanarak çıkardıktan sonra atleti ile bakıştım. Peki, tamam. Bunu yapabilirsin Erva. Atletini de çıkarttıktan sonra elimi karın kasına koydum. Kısık sesle güldü. "Kaslarımı mı ellemeye çalışıyorsun?" Aşağıdan ona dik dik baktım. "Eğer ellemek isteseydim çoktan ellerdim, Pars. Hemde bunu sen delicesine isterken yaşanırdı bu sahne." Elimi karnında gezdirdim. "Kat kat giyindiğin ve üstüne de battaniye örttüğün için vücudunun bu kısımları çok daha sıcak. Özellikle buraya ve alnına yoğunlaşmam gerekecek anlaşılan." Onu zorla banyoya soktuktan sonra sıcak ve soğuk suyu açtım. Küvet dolmaya başlarken Pars'ın eşofmanı ile bakıştım. "Şunu ben arkamı döndüğümde çıkaracaksın. Köpükten dolayı hiçbir şey gözükmeyecek, merak etme." Göz kırptı. "Görsen de sıkıntı değil. En fazla buradan yatak odasına geçeriz." Gözlerimi devirdim. Ateşler içinde yanarken bile fazlasıyla fesattı. Küvet dolduğunda, dirseğimle suyun ısısını kontrol ettim. Ilıktı. Köpüğü püskürttükten sonra arkamı döndüm. "Çıkart." Güldü. "Emriniz olur." Konuşacak hâli olmasa bile konuşmalarıma cevap vermekten geri kalmıyordu. Sessizliğin ortasında kıyafetlerin sesi kulağıma geldi. Nihayet Pars'ın suya girdiğini haber veren sesi duyduğumda arkamı döndüm. Şimdi sıra onu suda tutmakta, diye geçirdim içimden. On dakika boyunca suda kalması bile yeterliydi. Klozetin üstüne oturduktan sonra yüzünü incelemeye başladım. Kafasını suya sokup çıkarttığı için saçlarından sular damlıyordu. Su damlacıkları yanağından ve boynundan geçip, tekrardan su ile buluşuyordu. Yutkunup gözlerimi kaçırdım. Kısık sesli gülüşü kulağıma dolduğunda, bunun bir hata olduğunun farkına vardım.
|
0% |