Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@thvrely

Bu bölümü kısa tuttum çünkü yazasım gelmedi. Zaten otuzuncu bölümde veda edeceğizz

Oy Sınırı: 20

Yorum Sınırı: 25

***

Gökalp denen o yaratıktan nefret ettiğimi bütün aile biliyordu.

Bütün aileden kastım; annem, babam, kuzenlerim ve diğer akrabalarımdı. Normalde hiçbiri ile doğru dürüst görüşmesem de kuzenlerim ve akrabalarım Gökalp'ten nefret ettiğimi biliyordu.

Pars hariç.

Onunla akraba değildik. Benim Gökalp'ten nefret ettiğimi bilmiyordu.

Açıkçası bu umurumda değildi. Onu delirtecektim. O gün beni bile bile durdurmayacaktı. Durdurduğu için pişman edecektim onu.

O gün ilk defa duygularımı kabul etmiştim çünkü. Onun istediği de bu değil miydi zaten?

Belki öyleydi, belki de öyle değildi. Yine de sinirlerim bozulmuştu. Biraz olsun normal yaklaşmak o kadarda zor olmamalıydı.

Hislerine mi güvenememişti? Yoksa benim hislerime mi güvenememişti?

İşte bunu bilmiyordum. Gerçekten sinir bozucuydu.

Gökalp zaten benden hoşlandığını söyleyen bir dönekti. Benden hoşlandığını söyler, her zaman da yeni bir kız getirip dururdu.

İçime derin bir nefes çektim. Derslerimin arasında bunlarla uğraşmamam gerekiyordu. Davalara yoğunlaşıp kendimi geliştirmem gerekiyordu ama yapamıyordum işte.

Derin bir nefes daha aldım. Gökalp gelene kadar bir dava bitirebilirdim.

İnsanların oldukça zorlandığı bir davayı çıkartıp masama koydum. Küçük notlar alabilmek için bir A4 kağıdı aldıktan sonra gözüme önemli gözüken yerleri çizip yazarak davayla uğraştım.

Ben dava çözme işini tamamladığımda saat yediye geliyordu. İki saat sürmüştü cevabı bulmam. Ayrıca doğru cevaba ulaşmıştım.

Bu davaların nereden geldiği merak ediliyordur tabii. Hocalarımız bizlere belirli davalar dağıtıyor ve çözmemizi istiyor. Haftada yirmi bir dava, günde üç dava çözüyoruz. Hocalarımız bunun gerekli olduğunu söylüyor.

Ayrıca, yalan söylemekte öyle. Profesyonel bir şekilde yalan söylemeyi ailemden gördüğüm için bir nevi şanslıydım. Yalanımı birkaç saniyede oluşturuyordum. Birkaç saniyede çıkardığım bu pürüzsüz yalan her zaman işe yarıyordu.

Davalar tamamlandığında masamdan kalkıp kağıtları toparladım. Resmen kalçam nasır tutmuş gibi hissediyordum.

Esneyerek kendime geldikten sonra rastgele bir şarkı listesi açıp gardolabıma doğru ilerledim. Biraz dışarı çıkıp sahilde oturmak fena olmazdı.

Eh. Daha Elisa'ya ve Serra'ya haber vermemiştim ama olsun.

Kerem ile Pars'ın arkadaşlığı bize bir nevi köprü olmuştu. Serra Elisa'nın yakın arkadaşı olduğundan onunla da tanışıp görüşme fırsatı bulmuştum.

İkisi de iyi insanlardı. Özellikle de biraz fazla saf ruhlulardı ama bu özelliklerini gerçekten seviyordum. Bazı garip arkadaş ortamlarında küfürler havada uçuşurken onlar "lan" kelimesini dahi kullanmıyorlardı.

Açıkçası bu iyi bir şeydi. Bende küfürden nefret eden bir insandım. Bu yüzden böyle bir ortam tam benlikti.

Sadece aralarında fazla uyanıktım. Beraber bir yere gittiğimizde eğer o kişiler bizi kandırmaya çalışıyorlarsa mimiklerinden ve hareketlerinden yapacaklarını kestirip kazdıkları kuyuya onları fırlatıp atıyordum.

Bunu yapmak keyif vericiydi. Kendimi mahkemede gibi hissediyordum resmen.

Kolsuz bej bir gömlek ile beyaz bir kot pantolon giyip hızlıca kombinimi yaptım. Saçlarımı tarayıp üstten topladıktan sonra Serra ile Elisa'yı ortak aramaya davet ettim.

Telefon çaldı, çaldı. En sonunda Elisa aramayı cevapladı. Hemen ardından Serra da onu takip etti.

Kızlara bakıp sırıttım. "Dışarı çıkalım mı?" Elisa'nın çekik gözleri kıyafetlerimi gördü, hemen ardından gözlerini büyüttü.

"Sen hazırsın bile!" Telefonu fırlattığında onun olduğu pencerede tavan gözüküyordu. Büyük bir kahkaha attığımda zaten dışarıda olan Serra gözüme çarptı.

Sahildeydi. Yanında da Dora vardı sanırım.

"Yanındaki Dora mı?" Diye sordum Serra'ya. Beni başıyla onaylayıp kamerayı Dora'ya çevirdi.

Dora bana selam verirken bende ona nezaketen gülümsedim. Serra kamerayı kendisine çevirdi.

"Bu buluşmaya erkekleri de katsak?" Diye sorduğunda sırıttım. "Ben iki erkekle geleceğim o zaman."

"NE!" Elisa'nın çığlığı ile sırıtışım büyüdü. Asla tiz bir sesi yoktu. Bu yüzden çığırmaları kulak tırmalamıyordu.

Allah aşkına. Kız zaten ünlü bir şarkıcı ve dansçı.

"Evet. Kuzenim Gökalp geliyor. Pars'ı da koluma takacağım." Serra'nın yanında Dora olduğundan ayrıntılara girememiştim.

"Bu arada, Pars ile birazcık aramız bozuk. Gökalp'i biliyorsunuz zaten." Son cümlemde kastettiğim onun benden hoşlandığını bilmeleriydi. Serra da sırıttı.

"Şimdi sevinçten bayılıp düşeceğim!" Diye fısıldadığında yanındaki Dora'nın kaşları çatıldı.

"Neden bayılacaksın? Farklı bir erkek için mi?" Üçümüz de kahkahayı patlattık. Ben gülmemi durdursamda Serra hâlâ kıkır kıkır gülüyordu. Bu işi ben devraldım.

"Hayır. Kuzenim Gökalp. Kendisi benden hoşlanıyor. Artık anlamışsındır neden delireceğimizi." Dedim göz kırparak.

Dora da güldü.

"Kıskandırma meselesi yani?" Sırıttım.

"Aynen öyle."

 

Loading...
0%