@thvrely
|
Ben bu kitabı dün bitirdim, biliyor musunuz? *** Öylesine gardolabımla bakıştığım esnada aklıma bir şey dang etti. Ben niye şuanda gardolabım ile bakışıyordum ki? Sanki özenilmemiş gibi ama güzel bir kıyafet giyerek çıkabilirdim dışarıya. Silkelenip kendime geldikten sonra gardolabımda gezdirmeye devam ettim bakışlarımı. Güzel bir kıyafet giymem gerekiyordu. Böylece oradaki herkesten mükemmel olacaktım. Ailem sayesinde mükemmeliyetçi olmayı öğrenmiştim. Her şeyin ve herkesin en iyi olmayı görev edinmiştim kendime. Telefonumdan bir bildirim sesi yükseldiğinde ofladım. Elim yatağımın üzerinde duran telefonuma gitti. Pars'tan mesaj gelmişti. Yazık. Ona cevap vermekten çok daha önemli işlerim vardı. Tekrardan gardolabıma doğru gittim. Elim bir bluzda durdu. Kare yaka, yarı saydam beyaz bir bluzdu. Ayrıca kolları uzun olsa bile boldu. Giyeceğim kıyafet olarak buna karar verdikten sonra altıma ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Altıma siyah, salaş bir kot pantolon giyerek bu saçma bakışmadan kurtulabilirdim. Ama bir şeyler bana engel oldu. Daha güzel bir kıyafet giymem gerekiyordu. Ayrıca orası kot pantolonluk bir mekan olmayabilirdi. Buna göre giyinmem çok daha iyi olacaktı. Saçlarım hafif kumral ve sarı karışımıydı. Altıma sarı bir şey giyebilirdim. Sarı bir etekte elim durdu. Etek diz altına kadar uzuyordu fakat kalçama kadar yırtmacı vardı. İşte bu mükemmel olurdu. Etek cırtlak bir sarı renginde değildi. Aksine koyu sarıydı ve üstüme bayağı yakışmıştı. Boy aynasında kendime bakıp gülümsedim. Şimdi ise sırada ders çalışmak vardı. Tabii, ders çalışmasam da olurdu. Annemler eğer laf ederlerse Pars ile buluşacağımı söyler, sıyrılırdım. Makyaj masama oturarak ne yapacağımı düşündüm. Makyaj yapmayı seven bir insan değildim. Genellikle sadece rimel ve gloss sürer, öyle gideceğim yere giderdim. Yine de bu sefer far da ekledim. Koyu sarı farı çok fazla sürmesem bile biraz belli oluyordu. Kirpiklerimi kıvırdıktan sonra rimelimi sürüp dudaklarıma şeffaf bir gloss sürdüm. Böylece dudaklarım ilgi çekici bir şekilde parlayacaktı. İşin en güzel kısmı ise glossun şeftali aromalı olmasıydı. Şeftaliye bayılıyordum. Şeftali aklıma geldiğinden elim anında çekmeceme kaydı. İçerisinden şeftalili bir cam şeker çıkartıp dilimin üstüne koydum. Dört tane daha şeftalili cam şeker alıp bu kez koyu sarı kol çantama koydum. Yanaklarıma biraz renk verdikten sonra makyajımı inceledim. Oldukça sade olmasına rağmen şıktı. Telefonumu ve birkaç eşyamı da çantama atıp aşağı indiğimde, ailemin meraklı gözleri üstümde dolaşmaya başladı. "Nereye?" Babamın sert sesi üstümde hiçbir etki yaratmazken saate baktım. "Birazdan Pars gelecek. Onunla bir randevum var." Babamın dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. "Pekâlâ, iyi eğlenceler." Annem bana pek inanıyormuş gibi gözükmüyordu. Zaten bizim Pars ile sevgili olmamıza bile inanmamıştı. Buna inanması biraz absürt kaçardı. Bir korna sesi duyulduğunda, annem pencereye baktı. Hiç ihtişamını bozmadan bacak bacak üstüne atmış, sırtını dikleştirmişti. Asil ruhu ile çoğu insanı büyülüyordu. Bende annem gibiydim. Onun gibi bir duruşum vardı. Babam ise etrafa hakim olan taraftı. İnsanları tek bir lafı ile değiştirebilecek, isteklerini yapabilecek bir hâle sokardı. Kapıya çıkıp beyaz spor ayakkabılarımı giydikten sonra siyah lamborghini ile bakıştım. Araba spor bir araba olabilirdi fakat uzun boylu bir insan resmen arabaya sığmazdı. Pars'ın arabaya sığmış olduğunu fark ettiğimde dudaklarımı büzdüm. Demekki uzun boylular da sığabiliyordu. Pars uzun bir ıslık çaldı. "Mükemmel olmuşsun. Etrafı ateşe vermenden korkuyorum." Ona delici bakışlar atmamak için kendimi zor tuttum çünkü hem annem hemde babam bizim olduğumuz yere bakıyordu. Annem büyük topuzuyla birlikte nötr bir ifade takınmış, öylece suratıma bakıyordu. Babam ise sevinçten delirmek üzereydi. Gözlerimi devirmemek için insan üstü bir çaba sarf etmeme gerek kalmadan hızlıca arabaya bindim. Pars arabayı çalıştırıp hızlıca villadan çıkmamızı sağladım. Hafifçe arkama yaslandıktan sonra kafamdan öğrendiğim tüm konuları tekrar etmeye başladım.
|
0% |