@thvrely
|
BÖLÜME OY VERSENE NE BAKIYORSUN KARDİSİM *** Flora: Güüünaaayydııınn Flora: Sabahın haeyır Flora: *Azerice biliyorum ama biraz garipleştireyim dedim fena mı Flora: Eee hayat nasıl gidiyor? Kedy: Ders çalışıyorum Kedy: Çünkü çok akıllıyım Flora: Üf sıktın ama sende Flora: DERSTE DERS DERSTE DERS Flora: İllallah ettim ya Flora: Başka birşeyler konuşalım Kedy: Olmaz Kedy: Ders çalışmam lazım Flora: Pisi pisi Flora: Beni delirtme Flora: Tepemin tası atıyor bak Flora: Bak gözüm seğiriyor Karşımdaki büyük masalardan birine oturmuş olan Arel kafasını kaldırıp bana baktı. Kısık sesle güldükten sonra tekrardan telefonunu eline aldı. Kedy: Baktım Kedy: Gözün seğirmiyor Kedy: Gözün ışıl ışıl parlıyor Flora: Neden acaba? Kedy: Bilmemkine Flora: Onu bunu boşver de Flora: Ne zaman eve gideceksin sen? Flora: Dört saattir kütüphanedesin Flora: Ondan soruyorum Kedy: Daha duracağım Kedy: Beraber eve geçeriz Flora: Aa Flora: Ama kütüphanenin kapanmasına daha iki saat var Kedy: Olsun Kedy: Hem çalışmam gerekiyor benim Flora: Peki madem Flora: Sen çalışmaya devam et Flora: Bende şu kitap seçmekle uğraşan kız grubunun gelmesini bekleyeyim Flora: Ühü ühü Kedy: Yazık sana Kedy: Ağlayayım mı şimdi? Flora: Evet ağla Flora: Ağlaman gerekiyor çünkü Flora: Bak ben burada bekliyorum Flora: Sen ders çalış anca Flora: Bende işe gitmekten ödevlerimi bile yapamayayım *bu mesajı sildiniz Arel kafasını telefondan kaldırıp bana baktı. İki kaşı da hafifçe kalkarken garip bir ciddiyete büründü. Telefonunu kapatıp masanın üstüne koyduktan sonra ayağa kalkarak yanıma geldi. "Ne demek ödevlerini yapamıyorsun?" Diye sordu fısıltıyla. Kütüphanede olduğumuzdan fısıltıyla konuşmamız gerekiyordu. "Hayır. Yapıyorum." Eli koluma gitse de son anda kendisini geri çekti. "Bana doğruyu söyle, Flora. Burada çalıştığın için mi yapamıyorsun ödevlerini?" Yutkunarak bakışlarımı kaçırdım. "Sebebi o değil..." Bir adım bana yaklaştıktan sonra yüzlerimizi eşitleyebilmek için hafifçe eğildi. "Sebebi o değilse ne?" Bu atmosferden bir an önce kurtulabilmek için Arel'in önünden çekilip geri sandalyeme oturdum. Az önceki kızlar benim geldiğimi gördükleri gibi ellerindeki üç kitapla birlikte yanıma geldiler. "Ben bu kitapları alacaktım da." En öndeki kız konuştuktan sonra gülümseyerek elinden kitapları aldım. İsmini sorup kitapları kayıt ettirdikten sonra "Kitabı okumanız için on beş gün süreniz var." dedim. Arel daha fazla konuşmak yerine gidip yerine oturdu. Ders çalışmaya devam ettiği esnada birkaç saniye onu inceledim. Tüm kızların kayıtlarını yaptığımda gri sweatli olan bana bakarak gülümsedi. "O erkek senin sevgilin mi?" Gülümsemek için kendimi zorladım. "Hayır. Sadece bir arkadaşım." Kızlardan birinin tek kaşı havaya kalktı. "Sadece arkadaşın? Bence aranızda 'sadece arkadaş' olarak adlandırılamayacak bir elektrik var." Kısık sesle güldüm. "Arkadaşımın abisine sulanmıyorum kızlar!" Fısıldayarak bağırmak çok zordu. Siyah sweatli güldü. "Öyle mi? Peki. Sen sulanmıyor olabilirsin ama o sana kesinlikle abayı yakmış." İçimdeki dürtüyle birlikte Arel'in olduğunu tarafa baktım. Kablosuz kulaklığı kulağındaydı. Ders çalışırken alnına düşen tutamları ve soruyu çözerken kırışan burnu ile çok yakışıklı ama aynı zamanda da tatlı duruyordu. "Onun bana abayı yaktığını sanmıyorum, kızlar. Biz sadece arkadaşız." Beyaz sweatli ofladı. "Senin kesinlikle bir gözlüğe ihtiyacın var. Sana nasıl baktığını görmemişsin." Kızlar gülüşerek kütüphaneden çıktığında aklıma Arel ile geçirdiğimiz vakitler geldi. Her günümüz kütüphanede geçtiğinde öyle aman amanlık birşey yoktu ortada ama o gün babam geldiğinde beni savunması ve arkasına alması bazı şeyleri ifade ediyor olabilirdi. Tamam, aramızda bir elektrik vardı fakat bu herkeste olabilirdi. Bu elektriği abartırsam ve eğer gerçekten Arel'e âşık olursam büyük bir tehlikeye girerdim. Daha önce de hep kendimi kaptırıp birisine bağlandığımda, o kişi beni terk etmişti. Kardeşim bildiğim arkadaşlarımın üçü de ortadan kaybolduğunda, büyük bir çöküş yaşamıştım. Birde babam beni bu çöküşüm yüzünden "İnsanlar sana birşey yaptığımı sanıyor!" diyerek beni kemerle dövdüğünden daha da berbat bir hâle gelmiştim. Kendimi toparlamaya çalışmam lazımdı. Annem ve kardeşimin ruh hallerini kötüye sokmak istemiyordum. Kardeşimi etkilemek istemiyordum. Benim yaşayamadığım çocukluğu o yaşasın istiyordum. Erken yaşta o çocuk ruhunu kaybetmesin istiyordum. Ben kaybetmiştim. O gün babamın o sözlerinden sonra, ortada çocuk ruhuma dair hiçbir iz kalmamıştı. Aynı arkadaşlarım gibi, çocuk ruhum da terk etmişti beni. *** Sevmesin Kimse Seni adlı kitabımda da OY VERSENE NE BAKIYORSUN KARDİSİM yazmıştım ve geçen bölüme göre 22 oy daha fazla gelmişti. Ondan böyle yaptım yani wedfghj YORUM DA YAPIN HAA
|
0% |