Yeni Üyelik
42.
Bölüm

-36- Final

@thvrely

Final bölümümüze hoş geldiniz :')

Son kez, iyi okumalar.

***

Hızlı adımlarla birlikte Mayısların evine vardım. Kapıyı heyecanla çaldığım esnada bir cevap gelmedi.

Bir kez daha çaldım.

Yine cevap yoktu.

Tam pes ettiğim esnada kapı açıldı. Arel tam karşımda duruyordu.

Hemde sadece altında bir havlu parçası vardı.

Normalde ona "Sen böyle mi kapıyı açıyorsun?" diye çıkışırdım ama şuanda ne yeri, ne de zamanıydı.

"İçeri geçebilir miyim?" Dediğimde kapıdan çekilerek elindeki havluyla saçlarındaki ıslaklığı almaya devam etti.

Sanki burada aylarca kalmamışım gibi ürkekçe içeriye geçtikten sonra L koltuğa oturdum.

"Seninle konuşmamda bir sakınca var mı?" Diye sorduğumda gülümseyecek gibi oldu ama hemen kendini durdurdu.

"Peki. Konuşalım. Sıcak çikolata ister misin?" Kararsızca ona baktım.

"Yeni yaptım. İstersen koyabilirim."

Mesafeli çıkan sesi heyecanımı yerle bir etse de başımı olumlu anlamda salladım. "Olur."

Arel de başını salladı. Tezgaha doğru ilerleyerek çaydanlıktaki bir sıvıyı iki bardağa döktü.

Bardakların üstünde duman tütse bile ikisini de eline alarak yanıma geldi. İkisini de sehpaya koyduktan sonra merdivenleri işaret etti.

"Üzerimi giyip geleceğim, iki dakika bekler misin?" Başımı salladım. "Tabii."

Arel üst kata çıktığında bir bardağı iki elime alıp yüzüme yaklaştırdım. Dumanı yüzümü ısıtırken gülümsedim. Annem babamdan gizlice sıcak çikolata alıp bize yapardı.

Aklıma eski ânlardan biri gelmişti.

Sıcak çikolatayı yudumladıktan sonra tadının aynı annemin yaptıklarına benzediğini fark ettim. Bu ayrıntıyı bir keresinde Mayıs'a söylemiştim.

Galiba Arel'de bunu duymuştu çünkü o zaman mutfaktaydı.

Arel birkaç dakika sonra beyaz bir sweat ve siyah bir eşofman ile aşağı geldi. Karşımdaki tekli koltuğa oturduktan sonra sıcak çikolatasını eline alıp birkaç yudum aldı.

"Söylemek istediğin şey nedir?" Derin bir nefes çektim içime. "Sana o günkü davranışım için özür dilerim."

Gülümsedi ama gülümseyişi gözlerine ulaşmadı.

"Sorun değil."

Eskisi gibi canlı olan sesinin yerini resmen bambaşka bir ses almıştı. Fazlasıyla mesafeli çıkıyordu sesinin tınısı.

Yutkunup gözlerimi kaçırdım.

"Nasıl söylenir bilmiyorum ama... O gün araba çarpmadan hemen önce bir mesaj aldım. Çok sevdiğim fotokartlardan biriydi ama çok farklıydı."
Tepkisini görmek için gözlerimi Arel'e çevirdim. O ise cevap vermek yerine sıcak çikolatasından bir yudum alarak devam etmem için başını salladı.

"Senin bir mesajlaşman vardı. Beni kullandığın ile ilgili bir mesajlaşmayı fotokarta çevirmişlerdi." Gelmek üzere olan gözyaşlarımı geriye ittim.

"İlk başta inanmak istemedim. Daha ben bir şey düşünemeden tiz bir lastik sesi duydum. Hemen sonra olanları sende biliyorsun."

Dudaklarımı birbirine bastırarak Arel'e baktım. Bir tepki vermeliydi... Şuanda çok huzursuz hissediyordum.

"Devam edebilirsin."

İçime derin bir nefes çektim devam edebilmek için.

"Hastanede seni terslerken aslında bunun sebebi neredeyse buydu. Diğer sebep ise o anda fazlasıyla stres olmamdı çünkü arabada annemin ve Erden'in olduğunu görmüştüm."

Duraksadım. Devam edemeyecek gibi olsam bile eğer şuanda her şeyi anlatmazsam, bir daha bunları anlatmak için fırsat bulamayacaktım.

"Onların bu dünyaya veda ettiklerini öğrendiğimde afalladım. Eve gittiğimde de babam ile annemin odasında bir mektup vardı. Mektupta..."

Gözlerim doldu ama kendimi tuttum.

Arel bana baktı.

"Kendini kasma."

Yine de ağlamamak için kendimi tutmaya çalıştım.

"Mesajları babamın attığını öğrendim. Her şeyi kendisi planlamış. Bize yaptıklarından pişman olduğunu, bizim acı çekmemizi istemediğini yazmış. Senin benim travmalarım ile ilgilenmeyeceğimi düşünmüş."

Sesim titriyordu, yine de sıkıyordum kendimi.

"Bu mektubu bulamayacağımı düşündüğünden yazmış. Mektubu bulup okuduğumda afalladım. Biliyorum, sana öyle davranmam hataydı ve sen beni affetmesen de olur ama-"

Sözlerim, onun sözleri tarafından bölündü.

"Seni affediyorum, Flora."

Kesin ve net sesi beni şaşırtsa da gözlerine baktım. Eski şevkat dolu gözleri buz gibi olan gözlerinin yerini almıştı.

Şaşkınlıktan ağzım açılırken Arel bana gülümseyerek baktı.

"Bunu yapman gayet doğal geliyor bana. Daha birbirimizi tanıyalı çok zaman olmadı, hemen güvenemezsin. Bu kadar kolay bir şekilde kanman normaldi." Göz kırptı.

"Ama tekrarı olmasın. Yoksa ciddili götünü ısırırım." Ufak bir kahkaha attım. Gerginliğim tamamen kaybolmuştu.

"Gel buraya."

Yüzümdeki kocaman gülümseme ile birlikte Arel'in kollarına atladım.

Dudakları yumuşakça saçlarıma bir baskı yaptı. "Seni seviyorum." Saçlarıma doğru fısıldadığında gülümsemem daha çok büyüdü.

"Bende seni seviyorum, kedi."

SON.

***

Bu kitabı bitirmenin ağırlığını tahmin bile edemezsiniz.

Ansızın bir gün bu kitabı yazma kararı aldım. Kendime karşı bir nefret büyütmüştüm o gün. Sırf gülümseyebilmek için, sırf sizi gülümsetebilmek için yazmaya başladım bu kitabı. İlk başlarda gülümseyebileceğimiz bir kitaptı ama zamanla kendi kendine oluştu şuanki hali.

Flora benden bağımsız bir şekilde babasını yarattı, ailesini yarattı. O kendi içinde yaralıydı, kalbi kanıyordu. Onu bana benzettim, kendimden birkaç parça bir şeyler bıraktım. Zamanla ona bağlandım, diğer karakterlerden daha farklı bir bağ oluşturdum.

Ben yaralı insanları bulmak istedim, buldum da. Sizleri buldum ben. Flora'nın da yarası vardı, sizlerinde. Bende dahil hepimiz o yaralarımızı kapatalım istedim.

Sanırım başardım da bunu. Belki o yaralarınız kapanmadı ama bir nebze olsa da gülümsetebildim sizleri.

Her birinize teşekkür ederim. Benim için bambaşkasınız, farklısınız. Farkınızı yansıtan o ışığınızı asla kaybetmeyin.

Sevgilerle,
Zei.

 

Loading...
0%