Yeni Üyelik
10.
Bölüm
@thvrely

Flora'yı rahat bırakır mısınız?

Kız kendisini berbat hissediyor. Sığıntı gibi :')

Zaten çok dağınık olmayan bavulumu hızlıca toparlayıp üzerime beyaz bir sweat ile mavi pantolon geçirdim. Telefonumu alıp arka cebime attıktan sonra odadan çıkarak kahvaltıyı hazırlayan halam ile gazete okuyan eniştemin yanına gittim.

"Günaydın." Dedim gülümseyerek.

Dünkü konuşmayı duyduğumu belli etmemek için normalde olduğundan daha çok efor sarf ediyordum.

Çünkü halam tüm düşüncelerimi tek bir sözümden veya hareketimden anlayabiliyordu.

Allah'ım...

Beni anlayabilen ikinci ve son kişi oydu.

"Günaydın, elindeki bavul da neyin nesi?" Boğazımdaki yumruyu yutkunmak yerine tüm vücuduma dağıttım.

Belki vücudumu yakar ve bende düşüncelerimden uzaklaşırım diye.

Ama olmadı.

"Erden'in yalnız kalması beni rahatsız ediyor. Ayrıca, annemin de orada tek kalmasını istemiyorum." Gülümsedim.

Kahrolası burukluk gülümsememi ele geçirmesin diye kendimi zorladım.

Yine de başaramadım.

Zaten neyi başardım ki? Karşı gelmeyi mi? Kendi başımın çaresine bakabilmeyi mi?

Hiçbir şeyi.

Sadece bir sığıntı gibiyim. Herkesin rahat ettiği bir evi varken ben o evi bulamayanlardanım.

Ya da, sandığımın aksine öyle bir evim olmayadabilir.

Kendi kendine salakça düşünceler kurup olayları dramatize etmeyi kes pislik!

İç sesim olacak şey aynı babamdı.

Sesleri tıpatıp aynı olabiliyordu çünkü kafamda dönen bazı cümleler doğrudan onun dudaklarından dökülmüş cümleler olabiliyordu.

Sahibi babam oluyordu ama acısını çeken ben oluyordum.

Tamam.

Daha fazla drama queen gibi davranıp canınızı sıkmayacağım.

"Ah, haklısın. Annen ve Erden yalnız." Halam gözlerini kaçırdı.

Anlayacağını anlamıştı.

"Burada olduğum her günüm çok kıymetliydi." Hafifçe eğildikten sonra tekrardan eski halime döndüm.

"Teşekkür ederim. Herşey için." Bir sığıntı gibi yaşamamamı bana fark ettiğiniz için.

Burada geçirdiğim güzel günler için.

Sanırım huzurlu ve mutlu geçirebileceğim tek günler bunlardı.

Bir anda kapı açılıp elindeki demir sopayla birisinin odaya dalmayacağını bilerek uyuma hissi için.

Gülümseyebildiğim her an için.

Bana bir aile gibi hissettirdiğiniz için.

Halam ve eniştem hafifçe gülümsedi.

"Bak, burada kalmak istiyorsan kalmaya devam edebilirsin." Eniştemin suçluluk duygusu gün yüzüne çıktığında omuz silktim.

"Teşekkürler ama size daha fazla yük olmak istemiyorum."

Bavulumu alıp kapıya doğru ilerlediğimde halamın sesi beni durdurdu. "Kahvaltı etmeyecek misin?"

Burada olduğum her dakika kendimi berbat hissedecektim.

"Size afiyet olsun, hala. Yine de teklifin için teşekkürler." Ayakkabımı giydikten sonra kapının önündeki enişteme ve halama baktım.

"Son bir hafta için ikinize de teşekkür ederim."

Geçirebileceğim en iyi bir haftaydı.

Çoğunluğa normal gelen ama benim için bir altın değerinde olan bir hafta.

En sonunda vedalaştık ve kapı yavaşça kapatıldı.

Hayır. Ağlama.

Ezik gibi ağlamayı kes, Flora!

Babamın sözleri beynimde yankılanırken gözyaşlarımı durdurup gözlerime buz gibi bir ifade yerleştirdim.

Baba. Kesinlikle daha az kırıcı olmayı öğrenmelisin.

Benim travmam oldun ama n'olursun aynısını Erden'e yapma.

O daha küçük.

Sen bir aralar ne diyordun?

Bak, hatırladım.

"Bir daha bunu yaparsan kafanı kırarım Flora! O daha çocuk, tamam mı? Yerinde insan gibi dur ve uslu kız ol! Zaten geçen hafta morarttığım bacaklarını kırdırtma bana!"

Çocuk, ha?

O bir çocuk.

Haklısın baba.

O daha çocuk.

Peki ya o yıllarda ben neydim?

Bir yetişkin mi?

Ben cevap vereyim: Hayır.

Bende bir çocuktum, kardeşim gibi bende bir çocuktum.

Sen bana bu sözleri söylerken ben kardeşim yaşındaydım.

Yüzümde yer edinmiş buz gibi ifademle birlikte dışarı çıktığımda, soğuk hava doğrudan yüzüme nüfus etti.

Elimdeki telefon birkaç kez titrediğinde telefonumu açıp gelen mesajlara baktım.

Kedy: Selam

Kedy: Seni her gün daha da çok kırıyormuş gibi hissediyorum

Kedy: Her sözümde kabuk bağlamış yaralarına hançerler saplıyormuş gibi bir his var içimde

Buz gibi olan ifademde bir gülümseme yeşerdi ama onun ömrü uzun sürmedi.

Flora: Yok bee

Flora: Ne söyledin de kırılacakmışım?

Flora: Sanki olmayan yarama tuz bastın wrthgfds

Kedy: wgfdsdfg

Kedy: Bende dün geceden beri kendimi yedim resmen

Kedy: Acaba kırıldın mı diye

Flora: Kediler kendini yiyiyor mu?

Flora: WTF

Flora: Peki ya siz insanları yiyor musunuz?

Kedy: Yok

Kedy: Biz sadece senin gibi şeker kızları yiyoruz

Kedy: Sonra da sizden başkasını göremiyoruz çünkü siz bizi zehirliyorsunuz

Kedy: Yani sonuç olarak bir kör gibi hayatımıza devam ediyoruz

Arel resmen bir destan yazmıştı.

Flora: Okumaya üşendim

Okumaya üşenmiştim evet ama okumuştum.

Kedy: Boşver çok önemli değildi zaten

Flora: Ay hemen bozuldun wgbfds

Flora: Üşensem bile okudum

Flora: Soğuk soğuk konuşma hemen

Kedy: Timam

Kedy: Konuşmam soğuk soğuk

Aklıma bir anda babamın neden beni evden attığı aklıma geldi.

Sebebi Arel'den başkası değildi.

Kovulduğum yere gitmekten nefret ediyordum ama başka çarem yoktu. Reşit olup bir iş bulana kadar burada yaşamak zorunda kalacaktım.

Bir ay.

Sadece bir ay daha dayan, Flora.

4 Ocak'ta reşit olup iş bulduktan sonra bu evi terk edebilirsin.

Bok terk edersin amk!

Teşekkürler baba.

Sana da teşekkürler.

Hayatımı bu kadar bok edebilecek hayal gücünü başka şeylere kullansaydın yazar olurdun.

Ayrıca boks kursuna gittiğinde o gücünü bizi dövmek yerine bizi savunmak için kullansaydın gerçek bir baba sevgisinin nasıl olduğunu tadabilirdik.

 

Loading...
0%