@thvrely
|
Ece O gün yaşanan her şeyin şaşkınlığı hâlâ üzerimdeydi. Ayrıca, Doruk'un konuşmalarındaki ağırlığı, hislerini ve duygu yoğunluğunu hissetmiştim. Doruk'a karşı hep içimde farklı düşünceler vardı. Onun taş kalpli bir şerefsiz olduğu kanısına varmıştım. Belki öyleydi, belki değildi; yine de ona karşı olan çoğu düşüncem değişmişti. Tamam. Bu aptalca. Yaptıklarından sonra böyle düşünmem saçmalıktı, bunu kabul ediyordum ama o gün, orada sesinin titrediğini gördüğümde, içimde bir şeyler kopmuştu. Bir erkek için asla vaktimi boşa harcamazdım. Yani, eski ben böyle yapardı. Böyle dedikçe kulağa daha çok aptalca gelmeye başladı. Tamam, tamam, tamam. Artık susuyorum çünkü düşündükçe kötü bir karar alıp almadığımı sorgulayacağım. Sadede gelirsek, yurtdışında bir yere çıkmayı planlıyorum. Doruk'u tüm bu dünyadan uzaklaştırma düşüncesi işte. Of. Şuanda kulağa çok aptalca geliyor. Neden bir erkek için paramı harcayarak yurtdışında bir villa kiraladım ki? Hemde dağ başında. Bunun çok yanlış anlaşılabileceğini biliyorum ama en azından kendimi savunabileceğim bir bahanem var. Kameraların önünde sevgili -ve hatta evlenme yolunda iki kişi- rolü yapabiliyorsak, bunu da bu rolde kullanabilirdik. Evet. Gayet işe yarar bir çözümdü. Ve hayır, Doruk'un hâlâ taş kalpli olduğunu düşünüyorum. Neden mi? İnsanların duygularını umursamıyor. Kendi duygularını kaybetmiş olması hiçbir şeyi değiştirmez. Ayrıca duygularını kaybetmiş olmasından fazlasıyla şüpheleniyorum. Amerikalı yazarların "sonsuza kadar mutlu yaşadılar" kitaplarıyla kafamı bozdum. Orası zaten ayrı, bir de annemin de Amerikalı olduğunu da eklersek bu konuşmalarım gayet doğal. Ah, Amerikalı sayılırım ama Amerikan İngilizcesi biliyor muyum? Öhöm. Aslında, şöyle: Türkçe'yi mükemmel bir şekilde biliyorum ama Amerikan İngilizcesini bilsem bile konuşurken Türk aksanıyla konuşuyorum. Annem ise... Allah'ım, annem kesinlikle mükemmel konuşuyor. Türkçe ve Amerikan İngilizcesi ana dili gibi -ki Amerikan İngilizcesi ana dili. Ama ben bu konuda anneme çekmemişim. Berbat konuşuyorum. Eh, İtalyanca bilseydim belki daha iyi olurdu çünkü garip bir şekilde Amerikalıların konuşmalarını İtalyanca'ya benzetiyorum. Üf. Yeter. Bu konuyu tamamen burada kapatıyorum. Tabii ki de, dağ başında olan evi Amerika'dan ayarlamıştım. Sebebi ise bildiğim sayılı dillerden birisinin de bu olmasıydı. İngilizce, Türkçe, Almanca ve Fransızca hariç. Ah, bir de İspanyolca. Aslında sebebi orasının daha tanıdık olmasıydı. Annemin doğup büyüdüğü ülkede olmak garip bir şekilde güvende hissettiriyordu. "Ah, tamam. Halledeceğim. Anne... Biliyorum, orada-" Telefon suratıma kapandığında, şaşkınlıkla siyah ekrandaki suratıma baktım. Telefon çaldı. Annem arıyordu. Gözlerimi devirerek aramayı cevapladım. "Ups. Yanlışlıkla kapat tuşuna bastım." Güldüm. "Sorun değil, anne." Annem de güldü. "Her neyse. Doruk'tan gerçekten hoşlanmaya başlıyorsun gibi geliyor." Gözlerim pörtledi. Doruk'tan hoşlanmam için bir neden var mıydı ki ondan hoşlanacaktım? "Anne, ondan neden hoşlanayım? Elle tutulur bir sebep bile yok ki." Annemin gülüşü kulaklarıma ulaştı. "Aşk sebepsiz bir şekilde vurur kalbini." Aman. Ünlü yazar Mia Asher konuştu. Bu arada, şaka maka annem cidden bir yazar. Romantik-komedi yazıyor. Ah. Müstehcen sahneleri de eklemeli miyim? "Tamam anne, anladım, yazarsın. Ayrıca aşka inanıyorsun. Ben ise..." Derin bir nefes aldım. "Aşka inanmıyorum." Annemin gözlerini devirdiğine emindim. "Demekki doğru kişiyi bulamamışsın." Başımı duvara toslamak istedim. Annem o "mükemmel aşk"lara inanıyordu. Kitaplarındaki gibi aşk hayatı vardı. Bunu kabul ediyorum. Ayrıca ablamın da aşkı bulma serüveni biraz komikti. Kısacası, kitaplardaki gibiydi. Annem kendisi ve ablam gibi benim de bu şekilde gerçek aşka erişeceğimi düşünüyordu. Belki de haklılık payı vardı ama bu aşkın onun düşündüğü gibi Doruk ile olmasına imkan yoktu. Doruk ve ben bambaşkaydık. Benim kalbim kırılgandı. Tek bir söz bile beni derinden yaralar, günler boyu da benimle birlikte gelirdi. Doruk ise söylediklerinize aldırmazdı. Siz ne derseniz deyin, sözlerinize aldırmaz; aksine, sizi kırdıkça kırardı. Tek bir sözü bile bana zarar iken, onunla nasıl birlikte olabilirdim ki? Zıt kutuplar birbirlerini çekiyor olabilirdi ama böyle bir zıtlık kabul edilemezdi. "Aklından neler geçtiğini az çok tahmin edebiliyorum, Ece. Ama aşk, o kişinin içinde farklılıkları ortaya çıkartır. Aşık eline düşmüş bir kimse, sevdiği kişiye karşı özel bir tutum sergiler." Duraksadı. "Ve sana o tutumu sergileyecek kişi o. Gözlerinden fark etmiyorsun. Sana nasıl baktığını, seni izleyerek nasıl gülümsediğini bilmiyorsun." İçime titrek bir nefes çektim. Anneler her zaman haklıdır derlerdi. Annemin hep haklı olmasını isterdim, genellikle haklı da çıkardı ama böyle bir konuda, tüm düşüncelerim değişirdi. Değişmek zorundaydı. *** Ben fazla Amerikan yazarların kitaplarını okuyorum, yazım dilim çok değişti bu nee |
0% |