Yeni Üyelik
14.
Bölüm
@thvrely

Ece

Söz ettiğim şey tam olarak buydu. Doruk ile ben bambaşkaydık.

O bu tarz şeylere gülüp geçebiliyordu ama ben öyle bir insan değildim. Söyledikleri sözler beni rahatsız ediyordu.

Ayrıca o tokatı hak etmişti.

Amerika'da bir ev tutarken ne düşünüyordum ki? Onun üzgün, kafası karman çorman ve dağılmış halde olduğunu mu?

Hadi onu geçtim, onu düzeltebileceğim kanısına nereden varmıştım?

Tam Doruk'a karşı düşüncelerim değişirken bana bambaşka bir şey ile gelmişti. Söylediği sözün ne kadar rahatsızlık verdiğini hiç düşünmüş müydü?

Kitap karakterleri söylediğinde oldukça hoş karşılar, sevinçten delirirdim ama gerçek ile hayal alemi başkaydı. Bir kitapta bu çok heyecan verici olsa da gerçekte bir o kadar da rahatsızlık vericiydi.

Çocuk gibi tepinerek buradan defolup gitmek istiyordum ama etrafta kim bilir kaç insan vardı. Özellikle de beni tanıyan bir insan, Doruk'un evinden delirmiş bir şekilde çıktığımı görseydi eğer bu olayı bambaşka yorumlardı.

Ah. Cidden, bu ne biçim bir saçmalıktı? Ünlü olmak kesinlikle bana göre bir şey değildi. Oyunculuk güzel olabilirdi ama beraberinde getirdiği şeyler katlanılması zor şeylerdi.

İnleyerek ellerimi saçlarıma daldırdım. Nereye gideceğimi, ne düşüneceğimi bilmiyordum. Elbette ilk işim o tatili iptal ettirmek olacaktı ama para iadesinin sadece yarısını vereceklerini en başından belirtmişlerdi.

Daha da öfkelendim. Hangi akla hizmet gidip bu başvuruyu yapmıştım? Kesinlikle gidip kafamı taşa vurmalıydım.

Köşeye park ettiğim arabama bindikten sonra camları yarısına kadar açıp içime derin nefesler çektim. Sakinleşmem lazımdı.

Garip yoga taktiği ile sakinleştikten sonra arabayı çalıştırdım. Arabam park alanından çıkınca, tüm düşüncelerimi unutma kararı aldım.

Artık Doruk yoktu. O aptalca bir kararla kiraladığım dağ evi yoktu.

Sadece ben vardım.

***
"Yarın saat ikide çekimlerin var, biliyorsun değil mi?" İçime sıkıntılı bir nefes çekerek elimdeki kalemi döndürmeye başladım.

"Biliyorum. Yine de... Doruk'un suratını görmek istemiyorum." Eflin kısık sesle güldü.

"Olaylar bizim istediğimiz gibi ilerlemiyor bitanem." Gözlerimi devirdim. Bunu bende biliyordum.

"Ayrıca işten de izin alamazsın. Milyonlarca izleyici sizi beklemiyor sonuçta." Dedi Eflin. Haklıydı, ne diyebilirdim ki?

"Of. Sinirlerim aşırı bozuk, ağlamak istiyorum ağlayamıyorum." Eflin bir süre cevap vermedi.

"Neyse. İyi tarafından bak, karşı karşıya geldiğinize ona dik dik bakacaksın ve kötü hissedecek."

Kalemi alıp kafasına fırlatasım gelse de kendimi tuttum.

"O mu kendisini kötü hissedecek? Benim söylediklerimi takıyor mu ki o?"

Ani çıkışım Eflin'i pek şaşırtmadı. Bu sıralar cidden fazlasıyla sinirim bozuktu.

Eflin kolumu sıvazladı. "İyi tarafından bak, en azından dizi sezon finali yapacak. Tek yapmanız gereken yarın son sahneyi çekmek."

Hah. Öyle deyince de çok basitti tabii.

Salak Doruk, dizide kaza geçirecekti. Araba onun pestilini çıkaracaktı.

Zaten bu iki geri kafalı birbirleri ile dargındı. Neden mi? Çünkü Doruk dizide bile şerefsizdi. Kız ile öpüştüklerini cümle aleme duyurmuş, bu da yetmezmiş gibi onu aşağılamıştı.

Bizim salak kız da kendinden beklenildiği gibi bu kazadan sonra onu affediyordu. Tabii bu ikinci sezondaydı. Şimdilik bu sezonu tamamlayacaktık.

Dizi çok klişeydi. Ana kız karakter süzme salaktı. Erkek ise çok kurnazdı.

Zaten finale kadar bu erkek her haltı yapıyordu. Mesela bunu aldatmıştı. O da yetmezmiş gibi en yakın arkadaşıyla aldatmıştı!

Hemde birkaç defa değil, hemen hemen her gün.

Dizide kesinlikle hayır yok ama herkes bu diziye hayran. İnsanlar bizim uydurma Doruk ile "kimya" olayımızdan dolayı mı izliyor bu diziyi bilmiyorum.

Ya da klişe şeyler acayip hoşlarına gidiyor insanların. Tamam, koldan tutup kendine çekme falan benimde hoşuma gidiyor ama bu...

Hem karakter salak, hemde dizideki neredeyse her şey klişe!

Ben böyle deyince de garipsediniz, biliyorum. Konuyu çok saptırdım, bunun da farkındayım. Bu yüzden kaldığımız yerden devam edeceğim.

"Son sahnemiz olsa neye yarar? Doruk'un pestili çıkıyor diye salya sümük ağlayacağım resmen!" Dedim. Gerçek olmasa bile, dizide sırf Doruk için gözyaşı dökmek istemiyordum.

Her ne kadar o gözyaşları sahte olsa da.

"Aman. Dizi çoğu diziden bir-iki ay önce sezon finali yapıyor, yine de yakınıyorsun. Daha ne diyeyim ki ben sana?" Dedi Eflin. Gitgide onun da ayarlarını bozmuştum anlaşılan.

"Ay, tamam. Sustum, tamam mı? Konuşmuyorum artık!" Ellerimi teslim olurcasına havaya kaldırdım.

"Zaten başımda tonla şey var. Dizide salak Doruk'a ağlayacağım, gerçek hayatta evleneceğim... Bu da yetmezmiş gibi ondan çocuğum da olacak!"

Düşüncesi bile sinirlerimi altüst etmeye yetmişti. Bu nasıl işti böyle?

"Boşver. Kitaplardaki gibi mutlu sonla biter sizin hikayenizde."

Elimle 'yav he he' der gibi yaptım. "Sen annemin kitaplarını fazla okuyorsun herhalde. Mia Asher fazla gerçekdışı, biliyorsun."

Eflin güldü.

"Annen gerçek dışı değil, bitanem. Görüyorsun, bende ablan da hayal gibi bir aşk hayatı yaşıyoruz. Tabii ben daha yaşamadım ama... Neyse. Otuzuma bir geleyim, partonumla bi' evleneyim, gideceğim şerefsizi aşk sarhoşu yapacağım. Bana olan aşkından gebersin."

Güldüm. Eflin fazla saçmalıyordu.

"Çocuk gibi bir düşünme yapın var." Dedim sakince. Az önceki içimdeki patlağa göre fazlasıyla sakindim.

Başıyla beni onayladı.

"Evet, çocuk gibi düşünme yapım var ama şu bacaklara bak şu bacaklara!" Dedi bacaklarını havaya kaldırarak. Boyunun %65'i bacaktan oluşuyordu kızın.

"Eee, ne olmuş o bacaklara?" Dedim devam etmesi için. Gülerek bana baktı.

"Bu bacaklar herkesi ezer!"

Güldüm.

Cidden çok saçmalıyordu.

Bir telefon araması kulağıma ulaştığında, telefonumu çıkartıp numaraya baktım.

Bir hastane numarası.

İçime bir korku düşerken aramayı yanıtladım. Eflin yüz ifademden anlamış olmalı ki aramamın sesini fulleyerek kendisinin de duymasını sağladı.

"Alo, Ece Karahan ile mi görüşüyorum?" Diye bir kadın sesi geldi kulağıma. "Evet, benim." Dedim sakin bir ses ile.

"Hastaneden arıyorum, ben İdil Uysal. İstanbul Üniversitesi Hastanesi'nden arıyorum. Doruk Liyan Bey trafik kazası geçirdi. Hayatta kalma oranı yüzde dörtten daha düşük. Beyin travması geçirmiş, ayrıca kafasının arkasında bir çatlak var. Buraya gelme şansınızı öğrenebilir miyim?"

Kelimenin tam anlamı ile, öylece durdum.

Doruk'un pestilinin çıkmış olmasına ağlamayacağımı söylerken, şimdi ise bir hastanede yattığını, hayatta kalma oranının çok düşük olduğunu öğrenmiştim.

Her an ölebilirdi.

Her an hayata veda edebilirdi.

Bana veda edebilirdi.

 

Loading...
0%