Yeni Üyelik
20.
Bölüm
@thvrely

Doruk

Göz kapaklarım ağır ağır açılırken karşımda beni bekleyen bir adet Ece gördüm. Yüzümü bir gülümseme ele geçirirken elimdeki sıcaklığı fark etmek fazla zamanımı almadı.

Ece ellerimizi birbirine kenetlemişti, yanımdaki sandalyede gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu. Gece boyu bu şekilde mi yatmıştı? Boyunu tutulacaktı.

Elimi hafifçe hareket ettirdim ama yine de uyanmadı. Normalde onu doyasıya seyreder, yüz hatlarını aklıma kazırdım ama boynunun ve belinin tutulmasını istemiyordum.

"Ece..." Dedim elinin üstünde daireler çizerken. Ece hafifçe yerinde kıpırdandı ve yüzünü buruşturdu.

Beli ve boyunu çoktan tutulmuştu anlaşılan.

"Ece... Uyan..." Dedim bu kez daha yüksek bir ses ile. Nihayet bu kez Ece gözlerini hafifçe aralayıp etrafına bakındı. Galiba pek anımsayamamış gibiydi.

Sonra gözleri az önce ayırdığım ellerimize gitti. Dudaklarını büzdü.

"Elimi neden bıraktın?" Diye mırıldandı gözlerini kapatıp başını geriye attıktan sonra. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Rahatsız olabileceğini düşündüm." Güldü. "Rahatsız olsaydım tutmazdım, Doruk."

Haklıydı ama yine de rahatsız olabileceğini düşünmüştüm. Sonuçta uyuyordu, o esnada tutmuş olabilirdi.

Şüpheyle gözlerini kısıp bana baktı.

"Yoksa sen mi rahatsız oldun?" Daha rahat bir pozisyon aldım. "Ne? Hayır. Sadece uyku sersemiyken yaptığını, uyandığında da rahatsız olabileceğini düşündüm." Dedim sakince.

Yatağın üstündeki elimi tuttu. Yüzümde bir gülümseme yeşerirken açtığı tek gözüyle bana baktı.

Onun da yüzünü bir gülümseme kaplarken sırıttım.

"Galiba mektubu okudun." Gözlerini devirdi. "Bir kez olsun şu sırıtışın yerine gülümsemeni göstersen ölürsün."

Sırıtışım genişledi. Evet, biraz öyleydi aslında. Ne zaman gülümsesem aklıma farklı şeyler geliyordu.

Bu sefer aklıma diğerleri geldi.

"Abim nerede? Flora... Geldi mi?" Diye sordum zorlanarak. Flora'nın buraya gelmesini beklemiyordum. Kızın iki çocuğu vardı, kocası da burada değildi. Ayrıca biyolojik olarak kardeş olsak bile bana iki günde ısınmasını elbette bekleyemezdim.

"Geldi. Ayrıca yanında kocası Arel de vardı. Arel çocuklarla birlikte kantine indi ama Flora kapının önünde bekledi."

Gülümseyerek baktı bana.

"Gece boyu buradalardı. Flora yanında olmak istediğini söyledi."

İçimde garip bir şey filizlendi. Flora'nın gelmesini bile beklemiyorken gece boyu burada bekliyor olmasını duymak... Hem pişmanlık hemde garip bir sevinç oluşturdu içimde.

"Neden gece boyu bekledi ki? Boyunu tutulmuştur..." Diye mırıldandım.

Ece sıcak elini elimden çektiğinde, garip bir boşluğa düştüm ama bunu belli ettirmemeye özen gösterdim. Ece ayağa kalktı.

"Bunun sırası şimdi değil ama Flora'yı yanına çağıracağım. DNA testiniz sonuçlandı, kimse henüz bakmasa bile bunu ve daha başka konuşmanız gereken şeyleri konuşmalısınız."

Yutkundum. Bu anı elbette bekliyordum ama sanki ani olmuştu.

Ece bana son bir bakış attı. Başımla onu onayladığımda alnıma bir öpücük kondurup odadan çıktı.

Az sonra Flora çekingen bir şekilde içeri girdi. Gülümsemeye çalıştım ama fazlasıyla garip hissediyordum.

Elinde bir mektup tarzı bir şey vardı. Ellerinin titrediğini görmüştüm...

Az önce Ece'nin oturduğu sandalyeye oturup bana kaçamak bir bakış attı. Nereden başlayacağımı bilmiyordum. Anlaşılan Flora da nereden başlayacağını bilmiyordu.

En sonunda ben bu görevi ele aldım.

"Flora... Gece boyu beklemene gerek yoktu." Dedim biraz mahcup olmuş sesim ile. Gülümseyerek bana baktı. "Sen buradayken evde mışıl mışıl uyuyamazdım," Ağzı açıldı ama devamını getiremedi.

Gözünden bir damla yaş aktığında hızlıca silip burnunu çekti. "Neyse. Mektubu açmamı ister misin?"

Ona baktım. Büyük bir ihtimalle bir şeyler olmuştu ama söylemiyordu.

Oturduğum yerde duruşumu dikleştirdim.

"Mektubun acelesi yok. Bir şey mi oldu?" Diye sordum sakince. Gözlerini kaçırdı.

"Aslında... Gece yarısı annenler buraya geldi." Sesi bir fısıltı gibi çıkmıştı. Onlarla yüzleşmenin ne kadar zor olduğunu yüzünden okuyabiliyordum ama hissedemiyordum, hissedemezdim de.

Ne badireler atlatmıştı Flora. Eğer gerçekten kardeşsek, onun yanında olamamak çok canımı yakardı.

Gülümsedi. "Her neyse. Mektubu açayım mı?" Diye sordu tereddütle. Gülümsedim. "Tabii, istiyorsan açabilirsin."

Titreyen elleriyle mektubu açtı. Kağıdı alıp açtığı esnada yutkundum.

"Yapılan DNA testine göre, Doruk Liyan ve Flora Alaca %99,9 oranla kan bağlarının olduğu ve kardeş oldukları ortaya çıkmıştır."

Flora'nın sesi sonlara doğru kısıldı. Bu kez gözyaşları hızlıca boşalırken bende kendimi tutamadım ve sağ gözümden ufak bir damla yanağıma doğru süzüldü.

Flora ise diğer kağıdı alıp açtı.

"Yapılan DNA testine göre, Göktürk Liyan ve Flora Alaca %99,9 oranla kan bağlarının olduğu ve kardeş oldukları ortaya çıkmıştır."

Flora hıçkırarak ağlamaya başladığında, kollarımı ona doğru açtım. Sol elimin üstündeki açılmış damar yolu beni durduramadı.

Flora tereddütle kollarımın arasına girdi. Hıçkırıklarını bastırdığını fark ettiğimde, nazikçe saçlarını okşamaya başladım.

"Ağla, içini dök..." Diye mırıldandım çenemi göğsüne yaslarken. Saçlarının kokusu burnuma kadar geliyordu.

Hasretle çektim kokusunu içime. Aynı yeni doğan bebekler gibi kokuyordu.

"Aa, ayıp ama. Neden ben yokum sizin ortanızda?" Abimin titrek sesi kulaklarıma ulaştı. Çenem titrerken Flora benden ayrılıp abime de sarıldı.

Abim sıkıca Flora'ya sarılırken kucağında iki çocukla pencereden bizi izleyen Arel'e baktım.

Gülümseyerek Flora'yı izliyordu.

Bende gülümsedim. Farkındalık tüm bünyemi sardı.

Bir kız kardeşim vardı.

Ah. Eklemeyi unuttum. Düğünlerine, ilk çocuklarına ve istemesine geç kalmıştım. Nasıl gönül rahatlığıyla Arel'in tırsmasını sağlayacaktım şimdi ben?

 

Loading...
0%