@thvrely
|
Ece "Merhabalar efendim, Youtube kanalıma hoşgeldiniz." Kameraya doğru coşkuyla gülümsedim. Buraya en son dizimizin kamera arkasını atmıştım. Öpüşme sahnesinin kamera arkasında benim kestik sahnelerinde delirmem bulunuyordu. Tabii o son kısım yoktu. Son kısım derken, Doruk'a nefretle bakıp "Umarım kokumdan rahatsız olmamışsındır." sahnesinden bahsediyorum. O sahneyi bilerek kırpmıştım. Böyle küçümseyişim bu ikilinin arasındaki fark yüzünden. Yoksa iki milyonun fazla olduğunun bende farkındayım. Ayrıca, dizinin tek bir bölümü bile milyonlara ev sahipliği yapıyor. O yüzden bence bu sayılar az. "Bugün sizlerle yeni evli oyununu değiştirerek oynayacağız. Bu oyunu okuduğum bir kitapta gördüm, hazır Doruk ile evlenecekken bu oyunu oynayalım dedim." Diyerek kameraya göz kırptım. "Bakalım Doruk Bey benim hakkımda ne kadar şey biliyor?" Diye sordum sırıtarak. Doruk gülerek bana baktı. "Ödüllü mü?" Cıkladım. "Henüz bir ödül koymadım. Daha doğrusu, ödül belli ama ben bilmiyorum." Telefonumu cebimden çıkarttım. Instagram'da anket olarak atmıştım, takipçilerim belirlemişti ödülü. "Instagram'da sizlere anket olarak ödülü sordum. Siz ise... Vaov. Kamera önünde ufak bir öpücüğü seçmişsiniz." Utanmış gibi yapmama gerek yoktu, cidden utanmıştım. "Kamera arkası ve dizi yetmedi herhalde." Diye mırıldandıktan sonra gülümsedim. "Pekâlâ, tamam. Şimdi sizlerden gelen soruların ekran fotoğraflarını aldım. Video biraz uzayacaktı, bu yüzden en çok sorulan soruları almak zorunda kaldım. Tabii, aralarına en çok sevdiğim ve merak ettiğim soruları da eklemeyi unutmadım..." Şirince sırıttım. "İlk sorumuz geliyor." Dedim heyecanla. Doruk rahat bir tavırla arkasına yaslandı. "Ece'den etkilenmeye başladığın ilk zaman ne oldu?" Doruk bana baktı. "Bu sorunun cevabını aslında sen biliyorsun, mektubumda vardı ama neyse." Kameraya döndü. "Biz Ece ile aynı sınıftaydık. Yan yana oturmasak bile önümde oturuyordu, derste yazı yazarken ara sıra kokusunu içime çekiyordum çünkü kokusu çok güzeldi, çileği andırıyordu. Sonra da ondan etkilenmeye başladım." Aslında doğrusu bu şekilde değildi ama düzeltmedim. Bazı soruları kamera karşısında söyleyip herkese ilan etmek yerine aramızda kalmasını söylemişti. "Peki, diğer soru." Dedim Doruk'a. Hafifçe kameraya dönüp dudaklarımı oynattım. "Utandım, çaktırmayın." Gülümsemeye devam ederken Doruk'a döndüm. "Ece'yi hiç kıskandığın bir an var mı? Varsa anlatır mısın?" Doruk güldü. "Zibilyon tane var ama bir tanesini anlatayım." Ayıp olmasın diye kameraya döndü. "Bir keresinde Ece'nin ailesi ve benim ailem hep birlikte yemeğe gitmiştik. Yemekte bir garson vardı, sürekli Ece'ye sarkıntılık yapıyordu. Ece'nin ailesi de buna bir tepki vermiyorlardı. En sonunda tuvalete gideceğimi söyleyerek kalktım masadan. Çocuğu bulduğum gibi dövdüm. Hiç pişman değilim." Gözlerim kocaman açıldı. "Nasıl yani? O yüzden mi çocuk bir anda yanımıza gelmemeye başlamıştı?" Gülerek başıyla onayladı beni. "Evet." Elimle alnıma vurdum. "Anlamalıydım." Diye mırıldandıktan sonra diğer soruya hızlı bir geçiş yaptım. "Ece'ye evlenme teklifi etmeyi düşünür müsünüz?" Kahkaha attı. "Bu soruyu kim sordu bilmiyorum ama Ece yanımdayken bunu söyleyemem." Ona dik dik baktım. "Evlenme teklifi edip etmeyeceğini sormuş, ne zaman edeceğini değil." Bir kez daha güldü. "Boş ver. Tadımız kaçmasın." Alınmayacağımı falan mı düşünmüştü acaba? Şey, alındım da, ondan öyle söylüyorum. "Diğer soruya geçelim. Boylarınız arasındaki fark ne?" Güldüm. "Bu soru mükemmel." Dedi Doruk. "Benim boyum 1.95. Ece ise 1.55. Aramızda kırk santim fark var." Şanssızdım, cidden çok şanssızdım. "Diğer soru. Boyum bir 1.75 ve bir kızım, güzel olduğum söyleniliyor ve sizlerle aynı yaşlarda olmama rağmen hiç sevgilim olmadı. Neden?" Doruk ile bakıştık. "Aslında bu her erkeğe göre değişen bir konu. Bazılarının anlamı normal. Uzun olmayan erkekler uzun kızları sevmiyor sanırım. Tabii uzun olan bazı erkeklerin farklı bir bakış açısı var ama terbiyem el vermiyor." Tek kaşım havaya kalktı. Anlamından bihaber değildim ama buna mı terbiyesi el vermiyordu cidden? Tamam, kanalımda böyle bir şey söylerse kafasını ikiye bölerdim ama bana o dilim oranda olur tarzı konuşmaya terbiyesi el verirken buna el vermemesi ironikti. "Yalan söylüyor. Terbiyesi çokta el veriyor ama her neyse." Bana bakıp güldü. "Terbiyesizliğimi sana saklamayı tercih ediyorum diyelim." Kızarıp bozarmaya başladığımda kıkırdadı. Boğazımı temizledikten sonra bir iki adım Doruk'tan uzaklaştım. "Geçelim diğer soruya... Ece'yi üç kelime ile anlat." Bu soru çok sorulmuştu, bende merak ettiğimden anında ekran fotoğrafını almıştım. "Değil kelimelere, defterlere bile sığdıramam ben Ece'yi. Ama yine de merak ediyorsanız şöyle diyeyim: Güzel. Çekici. Benim." Güldüm. "Beni çok fazla sahipleniyorsunuz." Dedim ona bakarak. Sırıtarak göz kırptı. "Görevimiz efendim." Nihayet toparlandığımızda bir sonraki soruya geçmeyi becerebildim. "Ece'nin doğum günü?" Doruk bunu biliyor mu diye ona dönecekken gayet rahat bir şekilde konuşan Doruk'un sesini işittim. "3 Mayıs." Dudaklarım o şeklini alırken şaşkınlıkla ona döndüm. "Vaov. Bilmeni beklemiyordum." Gülümseyerek bana baktı. "İlk öpüştüğümüz günün tarihini de biliyorum, bunu mu bilmeyeceğim?" Yutkundum. "Hiç o zamana girme bence, zararlı çıkarız." Dedim ve güldük. Sonraki soruyu görünce bu sözlerim çürüdü tabii. "Ece ile olan ilk öpücüğün nasıl oldu?" Dedim soruyu kısık sesle söyleyerek. Doruk bana 'fena sıçtık' bakışı atarken bende başımla onu onayladım. İkimizde aynı anda kameraya dönüp gülümsedik. "Ben o zamanlar on sekiz yaşındaydım, Ece ise on dört yaşındaydı. Onun ailesiyle birlikte havuza gitmeye karar kılmıştık. Kavgalıydık çünkü onun güzel olmadığını anlık bir öfkeyle söylemiştim. Aramızı düzeltmek için onu güldürmek istedim ve onu havuza ittim. O da beni kolumdan tuttu. İşler dizideki gibi olmadığından dudağım ve burnum onunkilere yapıştı." Elini acıyla burnuna götürdü. "İyiki burnum kırılmadı." Kahkaha attım. "Asıl benim burnum kırılıyordu!" Dediğimde konuyu daha fazla uzatmadı, aksine arkamızdaki yatağı gözleriyle işaret etti ve 'görürsün sen birazdan' der gibi dudaklarını oynattı. Bende elimi 'aynen' der gibi salladım ve yine kameraya aynı anda gülümsedik. "Diğer soruya geçelim. Sana Ece'yi anımsatan bir cümle veya paragraf söyle." Doruk bana birkaç saniye baktı. "Ey gönlü güzel meleğim, minik kelebeğim. Hadi gel, arkamızdaki yatağa gidelim." Kahkaha attım. Doruk kendi kafasından atmıştı. "Çok komik! Ciddileşir misin lütfen?" Çarpık bir şekilde sırıttı. "Tamam." Arkasına yasladıktan sonra bana baktı. "Güzelliğin vücut bulmuş halisin, bi' atarlı bi' giderli dengesizin tekisin, olsun be bebek, ben seni her halinle severim." Sırıtıp göz kırptı. "Az önce kafamdan yazdım." Gülerek elimle ağzımı kapadım. "Cemal Süreya olmak istiyorsun herhalde." O da güldü. "Güzel şiir yazmak için Cemal Süreya olmaya gerek yok, sana bakmak yeterli geliyor."
|
0% |