@thvrely
|
Doruk Ece'nin sözleri beni şoka sokarken, öylece karşımdaki rafa baktım. Az önceki öpücük bende çoğu şeyi alıp götürmüştü ama belli ki aynı şeyler Ece'de işlememişti. Aslında o da haklıydı. Söylediklerim fazlasıyla ağırdı. Onun kötü koktuğunu söylemiştim. İçime titrek bir nefes çektim. Kendi kendime her şeyin içine sıçmıştım, bu kesindi. Yine de ne diyeceğimi bilemiyordum. Ece'den özür mü dileyecektim? Bu konuda fazlasıyla davar olduğumu biliyordum. Birisinden özür dilemek benlik bir davranış değildi. Ayrıca babalar gibi meyve tabağı bırakıp gidemezdim de. Evet, özür dilemiyordum ama güzel sözler söyleyerek veya hediyeler vererek bir şekilde kendimi affettiriyordum. Ama Ece... Kesinlikle bu bambaşka bir meseleydi. Şuana kadar bu veya bunun gibi bir söz hiç kimseye söylememiştim. Bu yüzden de bunu nasıl telafi edeceğimi bilmiyordum. İnledim. Ne yapmıştım ben böyle? Ece'nin beni affetmemesi gayet normaldi. Ben olsam bende affetmezdim. Annem yanıma geldi. "Az önce yaşananlar neydi öyle?" Dedi şokla. "Kayıttayken sana aşkla bakıyordu. Kameralar kapandığında ise... Nefretle." Bu şeyin herkesi şoka soktuğuna emindim ama onların düşüncelerini umursamayacak kadar çaresizdim. Barlas. Belki Barlas bana yardımcı olabilirdi, öyle değil mi? Aslında hayır. Böyle sözlerle konuştuğum için Barlas beni doğduğuma pişman ederdi. Asya? Belki de Asya olabilirdi. Ece'nin ablasıydı, onu en iyi tanıyan ve en iyi anlaşabilen oydu. Eğer yaptığım bu pisliği ona anlatırsam belki de bana yardımcı olurdu. Hadi ama. Kendi kardeşine böyle kötü sözler söylediğim için şimdi de bir kez daha arkamı mı toplayacaktı? "Asya. Konuşabilir miyiz?" Dedim kucağındaki çocukla birlikte sandalyelerden birine oturan Asya'ya. Bana baktı. Hemen ardından yanındaki abime yeğenimi vererek bir şeyler söyledi. Abim başını olumlu anlamda salladığında, Asya mavi eteği ve beyaz bluzu ile ayağa kalkıp yanıma doğru geldi. "Konuşalım bakalım. Bu sefer hangi pisliğini toplayacağım merak ediyorum." Güldüm. Daha öncesinden de pisliklerimi topladığı olmuştu. İyi ki bir polisti. Yoksa o demir aralıklardan çıkamazdım. Sarhoşken haneye t*cavüz vakası, bilirsiniz. Kenarıdaki bir masanın etrafında olan iki sandalyeye karşılıklı olarak oturduk. Birkaç saniye ona baktım. "Şimdi, sana anlatacağım şeylerden sonra lütfen suratıma patlatma. Bunun yerine beni dinlemeye devam et." Arkasına yaslandıktan sonra kollarını göğsünde birleştirdi. Bacak bacak üstüne attıktan sonra başını dik tutarak bana baktı. "Dökül." Tek bir kelime ile her şeyi anlatmaya başladım. Asya beni dikkatle dinlerken hiçbir yorumda bulunmuyordu. Bunun yerine istediğim gibi sadece dinlemişti. "Neden söylediklerini düzelttin?" Yutkunup bakışlarımı kaçırdım. Her şeyi Asya'ya anlatmanın da bir cezası vardı elbette. Resmen sorgu odasındaymış gibi hissediyordum. "Çünkü ona açılmaktan korktum. Bir şeyleri anlamasından." Kahretsin. Abim de, Asya da benim Ece'ye olan hislerimi biliyordu. Şuana kadar hiç şüphelenmemiş olsam da benim Ece'ye yaptıklarımdan sonra Asya gidip ona benim kendisinden hoşlandığımı söyleyebilirdi. "Neden korkuyorsun? Sana ters tepki vereceğinden mi?" Beni sorgulaması kesinlikle hoşuma gitmemişti. "Bana ters tepki vereceğini nereden biliyorsun?" Diyerek onun söylediklerini kalkan olarak kullandım. Tehlikeli bir şekilde gülümsedi. "Sana ters tepki vereceğini nereden çıkardın?" Bana doğru eğildi. "Doruk Liyan. Henüz beni tanımıyorsun." Ayağa kalktıktan sonra ilerlemeye başladı. "Bekle. Herhangi bir şey yapmayacak mısın?" Diye sordum. "Yapacağım bir şey yok. Otuz yaşındasın, değil mi? Senden büyüklerin çöplerini toplaması normal olmaz. Eğer gerçekten olgunsan, olgun gibi davran." Arkasını dönüp kıçını sallaya sallaya gitti. *** Bu kitabın Aşk Sarhoşu ile bağlantısını anlamışsınızdır artık :)
|
0% |