Yeni Üyelik
11.
Bölüm
@thvrely

Günaydıınn

Nasılsınız iyi misiniz? Bu bölüm hem sevinip hem üzüleceksiniz maalesef...

Tamam bir ara mutlu oluruz gari smsmsm

Oy sınırı: 15

Geçen bölüm 16 olmuş 15 oluruz bence yaa

Yorum sınırı yokkk çünkü sinirden bol bol yorum yaparsınız diye düşündüm

İyi okumalarr

***

"Su çok iyi, sende gel!"

Şu anda suyun tam altında, yan yana durmuş bir şekilde oturuyorduk. Su damlacıkları yanaklarımızdan süzülürken Kerem benimle dalga geçiyordu.

"Pijamalarla suyun altına girdik farkındaysan?" Dedim sinirle. Kerem birgün beni delirtecekti ya, haydi hayırlısı.

"Sonra giyiniriz." Tabii kıyafet kelepçeden geçerse!

Tartışmayı daha çok uzatmak yerine iyice Kerem'e sokuldum.

Hayır, kesinlikle art niyetim yoktu. Sadece su bana gelmiyor diy-

"Baklavalarımı hissedebilmek için fırsat mı kolluyorsun sen?" Gözlerimi kısıp kafamı ağır hareketlerle yukarıya kaldırdım. "Baklavalarını hissetmek için fırsat kollamak? Suyun hemen altında sen olduğundan ben üşüyorum!"

"Kucağıma otur o zaman."

Birkaç saniye sessiz kalmış, yutkunmuştum. Kerem bazen öyle cümleler kuruyordu ki, tek bir cümle ile bile öylece kalıveriyordum.
Mesela ben Bilinmeyen Bir Kadının Mektubunu okurken beni sıkıştırıp 'Şimdi seni burada öpsem ne olur?' demesi gibi.

Gözleri gözlerime odaklanmış, derin bir şekilde bana bakması beni delirtirken göğüs kafesimde deli gibi çırpınan kalbimin sesini işittim.
"Şimdi seni burada öpsem ne olur?" Yutkundu. Adem elmasının hareket ettiğini görünce ister istemez dudaklarımı ıslatmıştım.

Kerem'in yoğun bakışları dudaklarıma kayarken sertçe yutkundum. Bu ânın gerçekleşiyor olması gerçekten şaka gibiydi. Resmen ne yapacağımı bilemez bir halde, öylece Kerem'in gözlerine bakıyordum.

Gözlerindeki yoğun istek beni ürpertirken Kerem'in bana yaklaştığını hissettim.

Gözlerim kendiliğinden ağırlaşıp kapandı.

Nefesi tenimi yakıp geçerken dudaklarının dudaklarıma değdiğini hissettim.

Aklıma gelen şey ile birlikte geri çekilmiş, boğazımı temizlemiştim.

Bunların hepsi, bana karşı oynadığı bir oyun olabilirdi. Belki de onu sevip sevmediğimi ölçmek istemişti, bilmiyorum. Yine de bu öpücüğün tehlikeli olacağını sadece dudaklarımız birbirine temas ettiğinde anlamıştım.

Hem, bu Kerem'in ilki değildi. Ve belki de sonu da olmayacaktı.

Ben her ne kadar Kerem'e karşı birşeyler hissetsem de Kerem'in aynı şeyleri hissetmediği açıkça ortadaydı.
Yakınımdayken benimkinin aksine deli gibi atmayan kalbi, tensel yakınlaşmaları, ona âşık olup olmadığımı öğrenebilmek için dudaklarını dudaklarıma değdirmesi...

Doğru. Bu sadece bir oyundan ibaret ve gerçekler; olduğundan daha can yakıcı.

***
O andan sonra ikimizde birbirimizle konuşmamış, duştan çıkmıştık. Birbirimizin yüzüne bile bakmıyorduk.

Kerem şaşırtıcı bir şekilde gözlerini bana çevirdi.

"Oyunuma gelmediğine sevindim." Gülümsedikten sonra havlusuyla birlikte saçını kuruladı.

Yutkunduktan sonra Kerem gibi bende gülümsedim. Alt dudağımı dişledikten sonra gözlerimi kaçırdım. Gözlerim yanıyordu ve kendimi ağlamamak için zor tutuyordum.

Hayır, burada olmazdı. Herşeyi ortaya dökmemeliydim.

Kerem, benim aksime gayet gerçekçi bir şekilde oyununa gelmediğime sevindiğini söylemişti. Duyduklarım kalbimi derinden yaralasa da ister istemez sesimi çıkaramamış, susmuştum.

"Biliyorum, sana böyle bir oyun oynamamalıydım,"

"Oynasan bile oyununa gelmedim, Kerem." Yutkundu. "Haklısın."

Bu konuşmadan sonra hiçbirimiz ağzımızı açıp tek kelime etmedik. Sadece birkaç dakika sonra çalan telefon sesi, sessizliğin ortasında kendsini belli etmişti.

Çalan telefon bana aitti ve arama da Sanem'den geliyordu. Sanem kim diye soracak olanlara söyleyeyim, Sanem Serra'nın ikizi.

Dipnot: İkisinin yüzleri o kadarda benzemiyor.

"Alo?" Dedim telefonu kulağıma götürüp. Karşı taraftan kıkırdama sesleri geldiğinde Serra'nın Sanem'in yanında olduğunu fark etmiştim.
"Alo, şekerim nasılsın? Bugün size gelecektik ama malum, kelepçelenmişsiniz." Dışarıya bezgin bir nefes verdim. "İkizin sağolsun." Güldü.
"Giyinebiliyor musunuz bari? Öğrendiğime göre Kerem yarı çıplakmış. Tabii sende öyleymişsin." Kıkırdadığını fark ettiğimde Serraların evine gidip ikisini de yolasım gelmişti.

"Giyinemiyoruz canım." Duşa girdiğimizden bahsetmemiştim.

"Duşa falan girdiniz mi?"

Kerem yanı başımda olduğundan Sanem'in dediklerini duyabiliyordu.

Kerem'in gülümseyip bana baktığını fark ettiğimde bir süre gözlerine baktım.

Hayır, bana o kadar anlamlı ve derin bakamazdı. Çünkü bizim aramızdaki ilişki arkadaş ilişkisinden fazla değildi.

Yoksa biz arkadaştan da öte miydik?

Kafamın fazlasıyla allak bullak olduğunu hissettiğimde boğazımı temizleyip gözlerimi kaçırdım.

Fark etmeden dudaklarımı birbirine de bastırmıştım.

"Bu hareketin aynısını yaptığın zamanı hatırlıyor musun?" Kaşlarım çatılı bir şekilde "Ne hareketi?" diye sordum.

"Ben sana bu şekilde baktığımda boğazını temizleyip gözlerini kaçırdın. Ayrıca dudaklarını da birbirine bastırdın."

Lanet olası hafızası bunu da hatırladığı için yüzümü buruşturdum.

Bu hareketin aynısını yaptığım gün Kerem'e ilan-ı aşk ettiğim gündü. Bana böyle anlamlı anlamlı baktığında yine aynı şeyi yapmıştım.
Merak ettiniz, değil mi? O ilan-ı aşktan sonra Kerem bana böyle baktı ve bende aynı hareketleri yaptım. "Biz arkadaşız, Elisa. Başka düşüncelere ve bana kapılmak yerine arkadaşlığımızı sürdürelim. Bu teklifini ve ilan-ı aşkını görmezden geliyorum."

O gün söylediği cümleler aynen böyleydi ve ben, tüm bu cümleleri ezberlemiştim.

"Biz arkadaşız, Elisa. Başka düşüncelere ve bana kapılmak yerine arkadaşlığımızı sürdürelim. Bu teklifini ve ilan-ı aşkını görmezden geliyorum."
Aynı cümleleri Kerem'in yüzüne bakarak vurduğumda, gözlerimin acıyla ve hüzünle kavrulmuş olduğunu biliyordum.
Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.

"İnan o günü senden çok daha fazla hatırlıyorum." İlk ve son ilan-ı aşkımda reddimi yiyip birde Kerem'in karşısına çıkmak benim için zor olsa da onun da dediği gibi teklifimi yutup arkadaşlığımızı sürdürmüştüm.

Salak duygularımı o zamanlar silmiş, unuttuğumu sanmıştım fakat duygularım biryerlerden fırlayıp yine karşıma çıkmışlardı.
"Benden nefret mi ediyorsun?" Kerem'in çaresizce söylediği bu sözlere cevap vermek yerine sıkıca gözlerimi yumdum.

Sınıfın ortasında ettiğim teklifin ve ilan-ı aşkın ışık hızıyla reddedilmesinden sonra ona karşı sevecen olmamı beklememeliydi.

"Evet, benden nefret ediyorsun."

Artık senden nefrette edemiyorum.

***

Bölümcüğümüz bittiii

Bu bölümü yollayıp kahvaltı ettikten sonra falan size bir soru/cevap atacağım merak ettiğiniz tüm soruları sorarsınızz

Soru sorma hakkınız sınırsız fakat bazı soruları cevaplamayabilirimm

Hadi ben kaçarrr

 

Loading...
0%