@thvrely
|
Daha ikinci günden 1.32K olmuşuz bu ne hızz Yorumlarınıza bayılıyorum ve şunu söylemek istiyorum, birkaç bölüm sonra bölümü Kerem'in ağzından okuyacaksınız ve ufak bir ters köşe var. Mutlu mu mutsuz mu söylememek meraklanın (kötü kadın kahkahası) Oy sınırı: 25 50 kişiden fazla kişi okurken oylar 20'den fazla olmuyor ayrıca benim hem ders çalışıp hemde bölüm biriktirmem lazım ondan dolayı sayımız bu İyi okumalar! *** "Senden sonra kalbimi sevgilere kapadım," "Ben seninle o günü bin yıl gibi yaşadım." "Son arzun nedir diye gelipte bana sorsalar," "Gözlerime bakıpta herşeyi anlasalar!" Kerem çatılı kaşlarıyla beni dinliyordu fakat gözlerindeki eğlence parıltılarından kendisini fazlasıyla ele veriyordu. "Hey, istediğim gibi şarkı söyleyebilirim, tamam mı?" "Sen Amerikan değilsin Elsa, kendine gel." Somurttum. "Bu sıralar kafayı Amerikalı yazarlara ve kitaplarına taktım, ondandır." Yavaşça başını aşağı-yukarı salladı. "En sevdiğin kitap ne oldu?" "Evlilik Anlaşması." Kaşlarını tekrardan çattığında kıkırdadım. Böyle giderse otuz yaşında yaşlanmış gibi gözükecekti. "Onun içinde bolca smut yok muydu ya?" Cafer, bez getir oğlum. Ya da boşver, bezler çok pahalı birde ona para yetiştiremem ben. "Şey... Biraz." Güldü. " Yalancı." "Yüzde otuz." "Aynen Elsa, aynen." "Yüzde kırk?" Gözlerini devirip gülümsedi. "Belki de yüzde elli." Bana cevap vermek yerine susmayı tercih etti. Dinlediğim şarkının yerini saçma sözlerle dolu bir rap aldığında yüzümü buruşturdum. Kafiye yapacağım diye garip garip cümleler kurmuşlardı. "Hangi tarz şarkılar seversin?" Konuşabilmek için bir konu açmaya kalkıştığımda Kerem, ciddi miyim diye yüzüme baktı. Bakışlarımı Kerem'den uzaklaştırdım. "Ne, tarzını değiştirmiş olamaz mısın yani?" Birde bayıl Elisa! "İki yıllık playlistimi?" "Ee, tamam işte. O kadar yıldır dinliyorsun, bir değişiklik yapmış olabilirsin, değil mi?" Cıkladı. "O playlist senin en sevdiğin şarkılardan oluşuyordu." Sıcak nefesini kulağımın hemen altında hissettiğimde yutkundum. "Ağzın sarımsak kokuyor." Karşınızda, son romantik anlar bükücü Elisa! "Sarımsak yemedim, ayrıca ağzım vanilya kokuyor." "Ağzını nasıl kokladın?" "Birileri ağzıma vanilyalı dondurmalı tatlıyı tıktığı için olabilir mi acaba?" "Yalan." Kerem hala daha dibimde olduğundan kafamı kıpırdatamıyordum. İçimdeki dürtüyle kafamı Kerem'e çevirdiğimde tek odak noktasının dudaklarım olduğunu fark ettim. Yine. "Dişimde birşey mi kalmış?" Gülümseyerek dudaklarıma bakmaya devam etti. "Dudaklarında kek parçası var, almamı ister misin?" Belki de o an, hayatımın hem iyi hemde kötü olan kararını vermiştim. "Şey... Olur." Ben Kerem'in elinin dudaklarıma uzanacağını düşünsemde Kerem düşündüğümün aksine dudaklarını benimkilere bastırmıştı. Sadece bastırmakla kalmayıp beni ciddili öpmeye başlayınca yerimde kalakalmış, ne yapacağımı bilmeden öylece duruyordum. En sonunda dudaklarımı araladığımda Kerem, dudaklarımın hemen üstünde gülümsemişti. Aklıma gelen an ile birlikte hızla geri çekilip gözlerimi kaçırdım. Kerem, aynı Ela'da da aynısını yapmıştı. Onun da dudaklarının üstünde gülümsemişti. "Biz arkadaşız, Kerem. Başka düşüncelere ve bana kapılmak yerine arkadaşlığımızı sürdürelim. Bu öpücüğünü görmezden geliyorum." Aynı Kerem'in yaptığı gibi onun cümlesini tekrardan yüzüne vurduğumda, pişmanlıkla baktı yüzüme. Aynı zamanda kırılmıştı da. "Benden nefret ediyorsun, değil mi? Sana bunları yaptığım için ve o gün için. Seni reddedip birkaç gün sonra Ela'yı sevgilim olarak tanıttığım için. Bizi öpüşürken ve onun dudaklarının üstünde gülümsediğim anda bizi gördüğün için." Birşey söylemek yerine sessiz kaldım. "Söyleyeceklerim şeyler veya özürlerim kırık kalbini onaramayacak, biliyorum. Yine de... Tüm o zamanlar geride kaldı. Artık arkadaşça hayatımıza devam etmememiz için önümüzde hiçbir engel yok." Arkadaşça. Alay dolu bir gülümseme yüzüme yerleşirken kafamı kaldırıp Kerem'in yüzüne baktım. "Arkadaşça, ha? Arkadaşça. Doğru ya, sen hep beni arkadaşın olarak gördün. O zaman reddedildiğimde de öyleydin, okuldakilere beni sevgilin olarak tanıttığında da aynı şeyi söyledin. Şimdi de arkadaşça diyorsun. Her arkadaşın seni bir yere kıstırıp dudağının kenarına öpücük bırakıyor mu Kerem? Veya günde iki defa dudaklarını öpmeye kalkışıyor mu?" Hızla inip kalkan göğsümü dizginleyebilmek için içime derin nefesler çektim. "Söylesene ya, söylesene! Bana böyle yaklaşıp birde arkadaşız mı diyorsun cidden! Lanet olsun seni tekrardan sevmeye başladığım güne! Lanet olsun yeterince kırık değilmiş gibi tekrardan sana hızlanan kalbime! En çokta neye lanet olsun, biliyor musun? Sanki sana aşkımı itiraf etmemişim gibi birde karşıma 'Sevgilim' diye getirdiğin Elayla tanışıp hiçbir şey olmamış gibi zorla gülümsediğim o güne lanet olsun!" Kerem tek kelime etmedi. Onun sessizliği kalbime darbeler indirirken yanan gözlerimi umursamadan konuşmaya devam ettim: "Arkadaşlığın batsın, tamam mı? Arkadaşmış, peh! Madem arkadaşız, neden hem sevgili muamelesi görüp hemde günün sonunda senin 'Biz sadece arkadaşız' adlı senfonini dinlemek zorundayım, ha? Hergün yaşatmak zorunda mısın bana bu cehennemi? Benim ne suçum vardı da bana arkadaş muamelesi gösteren bir deliye aşık old-" Cümlemi bölen şey, Kerem'in dudaklarıma muhtaç bir şekilde beni öpmesiydi. Bir süre beni sadece öptü, ben ise şaşkınlıktan onu ne itmiş, ne de karşılık vermiştim. Dudakları dudaklarıma sürterken, "Arkadaş değiliz, Elisa. Bunun adını ne koyarsın bilmiyorum ama tek bir bildiğim var, sana olan aşkımı dizginleyemediğim." Durdu. "Biliyorum, sana bok gibi hissettirdim. Dediğin gibi eşek kafalı mesmursuzun tekiyim ben. Sen haklısın." Yutkundum. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kerem dudaklarıma baktı. "Seni seviyorum, Elisa Lena Hong. Bu mesmursuza bir iyilik yapıp onu öper misin?" *** Bunu burada kestiğim için oy sınırını doldurmaya başlayabilirsiniz eheheh ;) Ay hadi öptüümm |
0% |