Yeni Üyelik
49.
Bölüm
@thvrely

Bugün dedim ki, at şu bölümü artık Zei. Dört gündür insanlar bekliyor AT ARTIK ŞU BÖLÜMÜ.

Nihayet bölümü yazdım ve şimdi buradayım ehehe.

EhEhE.

***

Mükemmel elbisem ile birlikte insanların arasından geçtiğim esnada Kerem önümde duruyor, önümüzdeki insanları etrafa iktiriyordu.

Neden mi?

İnsanlar üstümdeki elbise çok açık olduğundan yanlışlıkla dokunurlar diye.

Kerem şu son zamanlarda fazlasıyla korumacıydı. Rahat rahat markete bile gidemiyordum.

Neymiş, insanlara güvenilmezmiş.

Sanki kendisi uzaylı.

Serra yüzünü buruşturdu. "Bizim burada ne işimiz var ya?"

Hanımefendi buraya sarı çiçekli elbiseyle gelmişti.

Elbise boldu. Askılı olsa bile dizlerini örtüyordu.

"Serra, cidden buraya bununla mı gelinir?" Dedim. Dora güldü.

"Neyi giyip neyi giymediğine karışmıyorum ama bana göstermediği kıvrımlarını burada sergilemeyi düşünseydi eğer cidden onu fena yapardım."

Bana göz kırptı.

"Yukarıdan başlayıp aşağıya doğru bir yolculuk alan öpücük turuyla hemde."

Tövbe estağfurullah.

"İmana dönün, lütfen." Dedi Kerem. Sırıtışını gizlemeye çalışıyordu.

Tek kaşım havaya kalktı.

"Bunu diyebilecek en son kişi sensin, Kerem." Dedim ona dik dik bakarak. Bu kez sırıtışını tutmakla uğraşmadı.

"Biliyorum. Ne de olsa gece bir turumuz va-"

Elimle ağzını kapattıktan sonra gözlerimi pörtlettim. "Eğer şu şeyin imasını yapmaya devam edersen seni boğarım." Tek kaşı alayla havaya kalktı.

"Neyin imasını yapmayayım? Büyük Kerem'in mi?"

Dudaklarını örtmeye ellerim yetmemişti belli ki.

Güldüm.

"Sus artık, Kerem. Cidden sana saydırasım geliyor."

"Bu Sun-hee mi!"

"Aman Tanrım!"

"O burada!"

"Yanındaki de sevgilisi mi?"

Heh, bir siz eksiktiniz zaten.

***
Roline pis pis sırıtarak Kerem'e bakarken gözlerimi devirdim. Cidden bir erkeğe sulanmadan duramıyordu bu kız.

Yaşından utanır insan, değil mi? 16 yaşındasın neticesinde.

Alex ve Josh birbirleri ile konuşurken Vienna beni dürttü.

"Bu şey senin sevgilin mi?" Dedi Kerem'e bakarak. Güldüm. "Evet, o şey benim sevgilim."

Kıkırdadıktan sonra omzuma bir tane geçiriverdi.

"Ben senin bir Türk değilde Koreli ile sevgili olacağını düşünüyordum. Korelilerle daha çok yakışıyorsun."

Omuz silktikten sonra gülümseyerek Kerem'i seyrettim. Oflayarak Roline'ı kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.

"Ama şu şeyin de gideri var gibi."

Vienna'nın konuşmaları bana kahkaha attırırken karşı masadan bir erkeğin gülümseyerek gülüşüme baktığını gördüm.

Kerem farkında değildi tabii.

"Şu dağ ayısı sana mı baktı?" Dedi Josh. "Hayır." Dedim masumca.

"Hayır, bakıyor. Dövüp geleyim mi?" Omzunu sarstım.

"Hey!" Diye bağırdığında bende "Hey!" Diye bağırdım.

"Sen iki hafta sonra çıkış yapacaksın, kendine gel!" Gözlerini kaçırdı.

"Tamam. Şu cırtlak sesini çekersen susacağım ve yerimde oturacağım." Tek kaşım alayla havaya kalktı. "Cırtlak ses? Bu cırtlak ses ne konserler verdi, biliyor musun?" Omuz silkti.

"Kesin torpildir."

De git!

İyice dedeme benzedim ha.

"Çeneni kapat ve o pislik patilerini benden çek." Kerem resmen tıslayarak konuştuğunda, Josh ile aramda olan o toksik hava dağıldı.

Roline dudaklarını büzerek geri çekildiğinde, resmen öğle yemeğim beni çıkmak ile tehdit etti.

Geliyorum bak.

Midem resmen bana bu şekilde sinyaller veriyordu.

Sus len!

Aman, sizde amma alıngansınız he. Size mi diyorum ben canım? Mideme diyorum. Sonra da drama queen gibi dolanıyorsunuz ortalıkta.

"Lan, o halsiyetsiz sana mı bakıyor?" Ağır çekim ile kafamı Kerem'e çevirdim.

"Hayır, bana bakmıyor."

"Hayır. Sana bakıyor."

"KORECE KONUŞUN LAN!" Bir ses sözümüzü kestiğinde, şokla konuşan kişiye baktım.

Alex.

"Sana ne oluyor kardeşim?"

Tövbe yarabbim ya. Bunlar da önüne gelene dikleniyorlar.

Erkek milleti işte, n'aparsın?

Alex ve Kerem aralarındaki gerime bir son verdiğinde, Kerem daha da delirmiş bir şekilde ayağa kalktı.

Bana sırıtarak bakan çocuğun yanına gideceğini ve ona bir tane geçireceğini sansam da öyle olmadı.

Karaoke sahnesine çıktıktan sonra kenarıdaki çocukla bir şeyler konuşup mikrafonu eline aldı. Ben şokla onu seyrettiğim esnada bilindik bir melodi çalmaya başladı.

"Sha la la la,"

"Sha la la la."

"She's crazy but she's mine,"

"Damn I lose my mind."

"She's dancing every night singing sha-la-la-la-la."

Kemikli, uzun ince ve beyaz olan parmakları mikrafonu sarmıştı. Kumral ve dalgalı olan saçları spot ışıkların etkisiyle parlarken gözleri ise benim üzerimdeydi.

Sesi fazlasıyla erkeksi ama bir o kadar da güzel çıkıyordu. Hoş tınısı uykumu getirecek kadar güzel bir melodiyle çıkarken kalbimin deli gibi pır pır ettiğini hissettim.

Yalnız bir sorun vardı, ben deli değildim.

***
Kerem şarkıyı bitirdiğinde büyük bir alkış tufanı kopmuştu. Hemen ardından da bana bakan adama doğru bakıp sırıtmıştı.

"Eğer o gözlerini bir daha sevgilime çevirirsen sonunu benim ellerimde bulursun." Dedi.

Korecesinin bu kadar akıcı olması bana farklı anıları hatırlattı.

Edis ile Kerem'i kıskandırma çabaları.

Rezil anılarım gözlerimin önüne geldiğinde bu güzel anı bozmamaları için onları bir kutuya kilitleyerek pencereden dışarı fırlattım.

Kerem geldiğinde Serra ve Dora ile birlikte kalkmıştık. Grup üyeleri içki içmeden gittikten sonra bizde evlerimiz yakınlarda olduğundan hep birlikte gitmiştik.

Serra ve Dora, kısa süre önce buraya tatile gelmişlerdi.

Zengin Dora seni. Serra'nın iyiliğini istemen beni şüpheye düşürse de gözlerinden anlıyorum onu sevdiğini.

Çüş, fark etmeden kafiye yaptım.

Serra ile Dora evleri farklı tarafta olduğundan yarı yolda bizi bıraktıklarında, onlarla vedalaştık. Biz Kerem ile birlikte ilerlerken bir miyavlama sesi geldi.

Küçük bir yavrudan geldiği belli olan miyavlama sesi gittikçe arttıkça Kerem'i durdurup etrafa bakmaya başladım.

Küçük, bembeyaz bir kedi çalıların arasından çıktıktan sonra bize doğru geldi. Bacaklarıma sürtündüğünde gülümseyerek kediyi kucağıma aldım.

Merak etmeyin, tırmalamadı.

Gerçi merak etmemişte olabilirsiniz ama olsun.

Kediyi biraz sevdikten sonra mecburen yere bırakmak zorunda kaldım. Akşam saatleriydi ne de olsa.

Hem, belki de annesi buralardaydı. Gerçi kedi o kadar küçük gözükmüyordu.

Belki de annesi onu bırakmıştı.

Yine de, belki de annesi vardır diye düşünüp onu kenarı, yine çalılara bıraktım. Kediye hemen alıştığımdan gözlerim dolmuştu.

Saçmalama istersen, Elisa.

Eve gittiğimizde Kerem benim sulu sulu ağladığımı görüp beni kendisine çekti.

"Resmen drama queen'sin. Senden başka bu kadar dram yaratan görmedim."

Elleri elbisemin askısına gitti.

"Ama bu elbiseyi de çıkartmamız lazım. Rahat edemiyorsundur ne de olsa."

***

İki bölüm sonra final veriyoruz eyy dostlar

 

 

Loading...
0%