@thvrely
|
Oy ve yorum istiyoruumm *** Sabah gözlerimi açıp etrafıma baktığımda, Kerem'in yanımda olmadığını fark ettim. Normalde ben uyandığımda onu hep bana bakarken yakalardım... Lan, terk mi edildim yoksa? Telefonumu alıp favorilerimdeki Mesmursuz yazısına tıkladıktan sonra telefonumu kulağıma götürdüm. Hadi ama, açmalıydı. Telefonu açar mısın Kerem? Bir süre öylece bekledikten sonra aldığım kesik kesik seslerle birlikte öylece kaldım. Niye açmıyordu bu? Şaka mısın sen? Öylece beklemek yerine ayağa kalkıp gardolabın olduğu yere doğru ilerledim. Toz pembe saten geceliklerimi çıkarttıktan sonra yerine salaş, mavi bir pantolon ve kare yaka, kolları bol bir beyaz crop giydim. Saçlarımı tarayıp gelişigüzel topuz yaptıktan sonra rimelimi sürüp dudaklarıma da parlatıcı sürdüm. Telefonu arka cebime atıp hızlı hızlı merdivenleri indikten sonra telaşla baktım etrafa. Kerem ortalıklarda yoktu. Ciddiyetimi koruyup villadan çıktıktan sonra etrafı dolaşmaya başladım bir umut. Hatta tekrardan aramıştım Kerem'i ama ulaşamamıştım. Oflayarak son bir kez daha etrafı dolaştıktan sonra eve doğru yöneldim. Sonuçta koskoca adamdı. Evin yolunu da unutmazdı. Kaçırılmış olabilir mi? O dokuzlular ile de mi? Çüş, Elisa. Çüş. Biraz daha abartsan Feriha gibi yığılacaksın yere. Evin önüne geldikten sonra cebimdeki minik tuşa tıklayıp kapıların açılmasını sağladım. İçeri girip eve doğru ilerlediğim esnada bir miyavlama sesi geldi. Deja vu. Bu olayı dün gece de yaşamıştım. Elinde bembeyaz tüyleri olan bir kediyle duran Kerem'i görünce, resmen kalbim duracakmış gibi hissettim. "Sen..." Diye fısıldadım ama dudaklarım her ne kadar çabalasa da cümlenin devamını getiremedi. "Sen o kediyi mi almaya gittin?" Diye sordum en sonunda. Gülümseyerek başını salladıktan sonra kucağıma bıraktı minik kediyi. Kedi sanki yerine aşinaymış gibi yerleşince ellerimi yumuşacık olan tüylerine daldırdım. Bir süre onu sevdikten sonra sol kolumdaki kediyle birlikte Kerem'e sarıldım. Kedinin sıkışıp kalmamasına dikkat ediyordum tabii ki. Kerem de aynı benim kediye yaptığım gibi saçlarımı okşadıktan sonra okşadığı yere ufacık bir öpücük kondurdu. "Seni seviyorum," Dedi konuşurken çıkan sıcak nefesi saç diplerimi ısıtırken. Görmeyeceğini bilsem de gülümsedim. "Bende seni seviyorum." *** Mutluyum, huzurluyum. Aynı zamanda... EVLİYİM! Mükemmel, değil mi? Resmen aradan dört yıl geçti ve ben şuanda yirmi dördüncü yaşıma çoktan girmiş bulunmaktayım. Üniversiteyi bitirdiğim gibi nikah dairesine gelmiştik Dora ile. Eh, malum. Dora benden üç yaş büyük. Yaşlanıyor garibim. Öpücük meselesine gelirsek, hayır. Altı yıldır bir kez bile öptürtmedim. Günah yani, Allah Allah. Kerem ile Elisa'ya gelirsek... Ayrıldılar. İkisi ilişkilerini devam ettiremeyince tüm defteri bir anda kapattılar. Şaka canım şaka. Hemen inandınız mı cidden? O iki salakta pek bir gelişme olduğunu söyleyemem. İkisi de aynı eve tıkalı ama ne bir nişan, ne de bir isteme oldu. Açıkçası onlara üzülüyorum. Ne de olsa biz beraber doğuracaktık Elisamla... Neyse. Onu ayarlarız. (Yn: Tövbe estağfurullah, imana dönün pls.) "Ne yazıyorsun sen öyle?" Aha, Dora geliyor. Benim gitmem lazım. Onun hakkında yazdıklarımı görmesin. *** Diğer bölüm final :') Final upuzun olacak. Haftaya Pazar günü gelir diye düşünüyorum. Merak etmeyin, iki özel bölümümüz olacak. İlk özel bölümde Hong Min-Tae (Elisa'nın babası) ile Beste'nin karşılaşmalarını, âşık oluşlarını falan tek bölümde okuyacağız. Diğer özel bölümde de Elisa ile Kerem nişanlanacak. Ayrıca o özel bölümde ufak bir sürprizim var sizlere... Haftaya final bölümüyle birlikte görüşmek üzere!
|
0% |