Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@thvrely

Oy sınırı: 7

Bir kalp, nasıl paramparça edilirdi?

Herhangi bir insanın söylediği bir söz bile insanın canını acıtıyordu, peki ya en yakınından gelen söz ne kadar acıtırdı?

Senin gözünde değerli olan ne varsa, onun gözünde hiçbir değerinin olmadığını öğrenmek; en fazla ne kadar acıtabilirdi ki?

Bunu insanlara anlattığında aldığınız cevaplar "şaka yapmıştır." gibi sözler olur, değil mi? Bazıları bilinçsizce söylediğini düşünür, aldırmaz. Bazıları ise şaka yapmıştır der, takmaz.

Peki ya ben, neden takmıştım onun birkaç cümlesini?

Neden kalbimi binlerce parçaya ayırmasına yetmişti onun sözleri?

Kaybediyor muydum yoksa?

Çoğu kız gibi, etkisi ve kokusu altında mı kayboluyordum yoksa?

Aşk mıydı bu, yoksa hoşlantı mı?

Ya da en yakın arkadaşından gelen bir sözün, kalbini kırması mı?
***
Yaptığım şey kesinlikle aptallıktı.

Duyduğum o cümleden sonra arka bahçeye çıktığım gibi yağmuru umursamadan banka oturup dakikalarca orada ağlamam saçmalıktı.

Gözyaşlarım yağmur damlaları ile karışıp ağlamamı gizlerken benim orada bir saat geçirmem aptallıktan başka birşey değildi.

Vücudumun fazlasıyla hassas olduğunu görmezden gelmem benim aptallığımdı.

Şuanda bir kitapta olsaydık eğer erkek karakter gelir; ona şemsiye tutar ve "Neye ağlıyorsun?" diye sorardı. Geniş omuzları, dolgun dudakları ve kasları olur; okuldaki tüm kızların ilgi odağı olurdu.

Fakat bu bir kitap değildi fakat Kerem yanıma gelseydi eğer "Neye ağlıyorsun?" diye sorardı. Yüzüne karşı "Yok birşey." demekten fazlasını söyleyemez, içimdeki kalbimin parçalarını o görmeden tek tek ellerimle toplardım.

O parçalar elime batıp defalarca kanatsa bile yine de toparlar; kırgınlığımı göstermezdim Kerem'e.

Bu hep böyleydi. Kerem'i başka bir kız ile öpüşürken görünce de, sevgilisini bana tanıtırken de, arkadaşalığımıza lanet ettiğinde de, yüzüme karşı benden nefret ettiğini bağırırken de böyleydi.

Her seferinde susmuş, gözyaşlarımın içime akmasını sağlamıştım. En sonunda gecenin bir vakti yatağıma oturmuş, sessiz sessiz dökmüştüm gözyaşlarımı.

Aklıma bana sevgilisini tanıttığı o an geldi. Siyah saçlı ve kömür gözlü bir kızı karşıma getirmiş; "Sevgilim Ela." demişti. Güçlükle gülümseyip "Merhaba, bende Elisa. Tanıştığımıza memnun oldum." deyip sesimin titrememesine ve ağlamamaya özen göstermiştim.

O gece eve gittiğim gibi hıçkırıklarla ağlamıştım. Ertesi gün ise Keremlerin evine gitmiştim. Ayşe Teyze Kerem'in evde olmadığını söylemişti. Bende Kerem'i aramıştım.

Kerem'i bulmuştum fakat Ela'yı dudaklarından öperken görmüştüm.

Kerem'i bulmuştum fakat Ela'nın dudakları üstünde gülümserken görmüştüm.

Kerem'i bulmuştum fakat bulduğum gibi kalbimin binlerce parçalara ayrılmasını duymuştum.

Oradan hızla uzaklaşıp eve gittiğimde onların öpüştüğü sahneler binlerce kez gözlerimin önüne gelmiş, defalarca oynamıştı.

İçimden bir ses, onu öptü derken bir diğer ses ise onu öperken dudakları üzerinde gülümsedi diyordu.

Ben ilk öpücüğümü Kerem'e bahşedip bir daha kimseyi öpmezken Kerem benim üstüme defalarca Ela'yı öpmüştü.

Aldatılmış gibi hissetmiştim fakat aldatılmamıştım. Kerem beni sevmiyordu, aynı zamanda biz onunla çıkmıyorduk. Benimkisi on yedi yaşında olan bir aşktan farksızdı.

Duygularımın ateşini yeni yeni söndürmüşken bu saçma flört oyununa atlamış, koru alevlendirmiştim.

Daha da kötüsü, alevler eskisinden çok daha fazla harlanmış, eski çocukluk aşkından farklı birşeye dönüşmüştü.

Bildiğim ve farkında olduğum tek şey; bu duygularım ile bir kez daha başa çıkıp söndüremeyecek olduğumdu.

Ne acı, değil mi?

Sen birisini severken o başkasını seviyor.

Sen birisini severken o, tüm yakınlaşmalarınızın flört gereği olduğunu söylüyor.

Senin kalbin parçalara ayrılırken o, bunu fark etmiyor.

En kötüsü de, her ne kadar aynı evde yaşasanız, her gün yüzünü görseniz bile ondan kilometrelerce uzak hissetmeniz.
Çünkü o, her ne kadar yanınızda olsa bile istediğiniz gibi değil. Siz, onun size olan aşkla bakışlarını ve gülümseyişini görmek isterken sizin gördüğünüz tek şey onun size olan arkadaşça bakışları.

Oysa bilmiyor ki sizin onun gözlerinin arasında kavrulduğunuzu, yanıp tutuştuğunuzu. Sanıyorki siz ondan nefret ediyorsunuz.
Oysa ki siz ona nefretinizi gösteriyorsunuz, aşkınızı değil.

Bazı erkeklerin dersleri yüz olsa bile, profesör olsa bile aslında hepsi aptal. Çünkü hepsi, gözlerinin önündekini görmüyor.
Biz Kerem ile aynı evde olsak bile, odalarımız yan yana olsa bile duymuyor benim hıçkırıklarımı, görmüyor benim duygularımı.

Ben aşkımdan ölürken sanıyor ki ondan nefret ediyorum.

Şuanda erkek olan kişiler de okuyordur bu satırları, biliyorum. Hiç inkar etmeyin çünkü siz, ne karşınızdakinin size olan aşkını ne de onun kalbini kırdığınızı görebiliyorsunuz.

Çünkü siz bir grup körden farksız değilsiniz.

Bir kilometre ötedeki şeyleri görüyorum diye gelmeyin bana çünkü siz daha karşınızdaki kızı görememişsiniz, bir kilometre ötede neler yaşandığını nasıl görebileceksiniz?

Eğer gerçekten görebilseydiniz ne karşınızdakinin kalbinin kırıldığını, ne de birisinin size karşı olan duygularını görür, ya da en azından hissederdiniz.

***

Herşey düzelecek tamam mı 😭😭😭

 

Loading...
0%