Yeni Üyelik
32.
Bölüm
@thvrely

Az önce bir yorum aldım, kitap eskiden eğlenceliydi ama artık değil diye.

Kitabın konusu gerçekten beğeniliyor fakat sanırım yanlış yazarın eline geçti. Benim gibi dram seven birisinin eline değil de dramdan uzak duran birisi böyle bir kitabın yazarı olmalıydı.

Haklısınız aslında. Bu kitaba gerçekten de dram gitmezdi. Niye herşeyin içine ettim bilmiyorum. Belki de toparlarız.

Ya da dramdan vazgeçebildiğimde aynı konudaki bir kitabı yazarım. Orada gerçekten de flörtleşirler ve çok güzel iletişimleri olur.

Bilmiyorum... Bu konuyu önceden de düşünmüştüm ama emin değildim. Aynı konu aklımıza Kerem ve Elisa'yı getirdiğinden öyle bir kitap çıkartmakta kararsızdım.

Biraz beklerim. Dram yapmayı kesebilirsem eğer bunun gibi bir kitap daha çıkartırım.

İyi okumalar dilerim ^₃^

***

Yatağımda sıçradığımda yanımdaki sıcaklık beni sakinleştirdi.

Sıcaklık?

Gözlerim hızla açıldığında yarı çıplak Kerem'i görmemle şaşkınca ona baktım.

Biz en son kavga etmemiş miydik?

Peki ya o görüntüler?

Dün olanlar bir bir aklıma geldi.

Kerem dudağımdan öptükten sonra kendimizi kaptırmıştık ve...

Aman Allah'ım. Düşünmek bile istemiyorum.

Dün gece herşeyiyle gözlerimin önüne gelince nefeslerim hızlandı.

Öyle birşey olmamıştır, değil mi?

Yok yok. Olmamıştır.

Merakıma engel olamayıp Kerem'in belindeki yorganı yere attım.

Euzübillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim.

Küçük Kerem sırıtarak göz kırpıp bana el salladığında bayılacakmış gibi hissettim.

Manyaktım.

Cidden manyaktım.

Dün gece gördüğüm rüyada olanlar şu sıralar bilinç altıma işlemişti.

Böyle şeyleri hayal edip kendimi harap ediyordum. En sonunda da rüyama girmişti.

Böyle bir geceden sonra mı?

Yorganı alıp Kerem'in üstünü örttükten sonra boydan aynada anadan doğma olan kendime baktım.

Tövbe estağfurullah.

Gardolaptan birşeyler alıp hızlıca giyindikten sonra koşturarak odadan çıktım.

Benim bu evden, yok yok bu evrenden kaybolmam lazımdı.

Dün gece çıkan sesler kulağımda çınlamaya başlayınca ellerimle kulaklarımı tıkamaya çalıştım. Ama ses beynimden geliyordu.

Evden fırlayıp hızlıca arabaya atladıktan sonra suçluluk duygusu tüm bedenimi sarmaladı.

Ya Kerem gitmemi yanlış anlarsa?

Telefonumu çıkarttım.

Elsa: Kerem,

Elsa: Utançtan suratına bakamayacağımı bildiğimden dosdoğru Serralara gidiyorum.

Elsa: Beni merak etme.

Elsa: Hatta bir ay boyunca merak etme.

Elsa: Ya da ben Dünya'dan Mars'a göç edeyim.

Mesmursuz: wegfdssd.

Mesmursuz: Dün gece çok birşey olmadı aslında.

Mesmursuz: Sadece biraz yakınlaştık o kadar.

Mesmursuz: Düşündüğün şeyi yapmadık.

ŞÜKÜR!

Rahatlamış bir şekilde nefes aldıktan sonra ona görüldü atıp Serralara sürdüm.

Dora'nın küçük villasının önünde durduktan sonra arabadan iniyordum ki aklıma farklı bir fikir geldi.

Güney Kore.

Kore'de annemler vardı ve annemlerin yanına gidebilirdim.

Telefonumu çıkartıp hızlı bir rezervasyon yaptıktan sonra uçak biletimi ertesi güne almayı başarabildim.

O da VIP bilet olarak.

Yarın hızlıca Seul'e gidecektim.

Arabadan inip kapıyı çaldıktan sonra bir süre bekledim. Birkaç dakika sonra sarı eşofmanı ve beyaz sweati ile beni birisi karşıladı.

Tahmin etmişsinizdir diyeceğim ama hayır, kapıyı açan Serra değildi.

Serra eve adam atmış!

"Hoşgeldin Lena." Kapıdan çekildi.

"Hoşbuldum Dora. Kıyafetler yakışmış." Güldü.

İçeriye geçtikten sonra salonda oturup birşeyler bakan Serra'yı incelledim.

OHA!

Serra siyah kıyafet giymişti ve -bu ilk defa oluyordu- gayette rahat gözüküyordu.

"Buna ne oldu?" Dedim Dora'ya. Sırıtarak Serra'ya baktı.

"Doğruluk mu cesaret mi oynadık, ondan dolayı gün boyunca siyah kıyafetler üstünde olacak." Kendi kıyafetlerini işaret etti.

"Beni de bunları giymeye zorladı." Kıkırdadım.

Serra'yı istemediği birşey yapması için zorlarsanız o da sizin istemediğiniz birşeyi şart koşardı.

Tipik Serra.

"Annyeong haseyo!" Dediğim gibi Serra hızlıca ayağa kalkıp bana sarıldı.

"Sana da bir renk gelmiş!" Dedi Serra. Göz kırptı.

"Ama kırmızı." Gözlerimi kaçırıp yutkundum.

Dora konuşmamız için bizi yalnız bırakırken Serra ile çardağa gittik. Elimizde birer limonata vardı.

"Eee, anlat bakalım. Neler oldu?"

Dan diye söyledim.

"Biz Kerem'le fanfinifon yapmışız." Çığlık atmamak için elini dudaklarına bastırdı.

"Ciddi misin!"

Gözlerimi kaçırdım.

"Sadece o da değil, o günün gecesinde uyuduktan sonra değişik bir rüya gördüm." Serra böyle şeylerden anladığından rüyayı anlatmaya koyuldum.

Biraz düşündü.

"Herşeyin hızlı gitmesinden kaynaklanıyor. Bu sıralar bu tarz şeylere fazlasıyla kafa yordun ve istediğin şey gerçekleştiğindeyse gerçekliğine inanamadın. Bu yüzden beynin sana bir oyun oynadı."

Serra psikoloji bölümünü okumasa da, psikolojiyle alakalı bir sürü şey biliyordu. Anaokulu öğretmeni olmak için bir adım atarken psikolojinin önemli olacağını düşünüp böyle birşeye karar vermişti.

Tipik Serra işte, ne yaparsın?

(Yn: Bu kısımdan pek emin değilim. Psikoloji hakkında pek çok şey araştırdım fakat bu sahneye ait net bir bilgi bulamadım. Bulduklarıma göre bu tarz birşey yazdım.)

Birkaç saniye yüzümü inceledi.

"Sen bu gördüğün rüyanın rüya olduğuna emin misin?"

Emin değildim.

Çünkü çok gerçekçiydi.

Ayrıca Kerem yalan da söylemiş olabilirdi.

***

Bu bölümleri yazalı baya oluyor. 31. Bölümde de bir dram var ama bunu siz istemiştiniz aralarındaki bağı daha da geliştirelim diye.

Kitabın 34. Bölümünü yazıyorum şuan, bu yüzden de eski bölümleri düzeltemem.

Ayrıca 31. Bölümlerde bana sövüyorsunuz ama sebebini bilseniz sövmezdiniz :')

Kerem'in sebebi Elisa'yken benim sebebim de kardeşim oldu, ne yapalım artık.

 

 

Loading...
0%