Yeni Üyelik
34.
Bölüm
@thvrely

Kitaba olan ilginiz beni hayrete düşürüyor resmen. Eski ilgi neredeyse hiç yok. Benim o samimi okurlarımın çoğu nerede? Yeni bölüm için bana yazanlar nerede?

Bilmiyorum... Büyük bir çoğunluk artık okumuyor.

Sanırım herşeyi batırdım :')

Oy sınırı: 10

Seul'e ayak basıp alıştığım o çiçek kokusunu içime çektim.

Kiraz çiçekleriyle dolu yoldan geçmeye bayılıyordum. En sevdiğim şey ise bu araziye sahip olmamızdı.

Kokuları içime çeke çeke büyük villaya geldiğimde, öndeki korumaları görmemle yüzüm düştü.

"Sizin ne işiniz var burada?" Dedim kaşlarım çatılı bir şekilde.

Aralarında en yapılı olan bana baktı.

"Görevimiz arka bahçeden ön bahçeye alındı, hanımefendi." Dudaklarımı büzdüm.

"Arka bahçede hangi korumalar var peki?" Koruma bana birkaç korumayı saydığında başımı olumlu anlamda salladım.

"Tamam, teşekkür ederim. Babam nerede?" Birkaç saniye çenesini ovaladı.

"Hong Min-Tae en son arka bahçede kitap okurken görünülmüş."

Korumalarımız biraz garipti. Garipten kastım bu tarz sözler söylüyorlardı.

Sanki haber spikeri gibi.

En son arka bahçede görülmüş deyince sanki kaybolan birisini söylüyormuş gibi oluyor çünkü.

"Teşekkürler, Wrin." Wrin, ona taktığım bir isimdi.

Kore'deki ismi biraz acayip olduğundan ona böyle bir isim takmıştım.

Ben yirmi yaşındaydım ve o otuz yaşındaydı.

"Rica ederim, Sun-hee Hanım."

Kore'de adım Elisa Lena Hong diye geçmiyordu, bunun yerine Hong Sun-hee olarak geçiyordu.

Kimliğimde bütün isimlerim yer alıyordu.

Korumaların yanından uzaklaşıp içeriye girdikten Amerikan mutfağa geçtim.

Amerikan mutfak ile Fransız kapıları görünce kıkırdadım. Babam annemi gri-siyah-beyaz ev dekorasyonuna ikna etmeye çalışırken annem babamı açık renklere ikna etmişti.

Açık pembe yastıklar, beyaz L koltuk, beyaz tezgah gibi sayabileceğim pek çok açık renk vardı evde.

Arka bahçeye çıktığımda beni ilk karşılayan şey geniş bir bahçe ve ortadaki beyaz çardak karşıladı. Beyaz tahtanın üzerinde sarmaşıklar vardı ve bu, fazlasıyla hoş duruyordu.

Yan taraftaki havuzla bakıştım. Bir ara şu büyük havuzu deneyecektim.

Babamın yanına doğru gittikten sonra ellerimle yüzünü kapattım.

"Sun-hee!" Babamın neşeli sesi kulaklarıma vardığında gülümseyerek ellerimi babamın gözlerinden çektim.

"Hoşgeldin, hangi rüzgar attı seni buraya?" Babam fazlasıyla üşendiğinden Korece konuşuyordu.

Annemi de evde Korece konuşmamız için zorluyordu çünkü babamın Türkçe'si annemin Korece'si gibi ana dil seviyesinde değildi.

"Türkiye'den biraz uzaklaşmak istedim." Kollarımı babama doladım.

"Hem annem ve seni özledim." Babam gülümsedi.

"İyiki gelmişsin, bende seni çok özledim benim güzel kızım." Bir süre babamla sıkı sıkıya sarıldığımızda unlu elleriyle annem yanımıza geldi.

"Benden önce Kore halkının haberi oluyor! Neden geldiğini önce bize söylemedin?" Kıkırdadım.

"Sürpriz olsun istemiştim ama herkes sürprizi bozmuş." Türkiye'de o kadar ünlü olmasakta Kore'de fazlasıyla adımız geçiyordu.

Yoldan geçtiğimde tüm gözler bendeydi. Bunun sebebi hem büyük bir Holding sahibi babam iken hemde dansçı olmamdı.

Evet, dansçı. Size hiç söylemedim ama Kore'de çeşitli grupların arka dansçısı olarak büyük sahnelere çıkıyorum.

Örnek verecek olursak; Txt, Bts, Blackpink, New Jeans, Stray Kids ve daha nicesi ile birlikte babamın ünü sayesinde defalarca dansçı olarak yer aldım.
Tamam, fazlasıyla torpilliyim ama inanın bana, dansım berbat olsaydı babamın ünü benim konserlere katılabilmem için yeterli gelmezdi.

Ben böyle konuşunca belki beni itici buldunuz, bilmiyorum ama yirmi sekiz bölüm boyunca bundan söz etmedim. Eğer hava atmaya kalksaydım bu olaya balıklama atlar kendimi överdim, değil mi?

Her neyse.

Babam kitabını okumaya devam ederken biz annemle birlikte mutfağa geçtik.

"Babana sinir olmaya başladım. Kore yemeklerinin bana acı geldiğini bile bile Kore yemeği yemek istiyor." Gülerek gözlerimi devirdim.

"Anne, babam hep böyle zaten."

"Sizi duyuyorum!" Babamın hafif öfkeli sesini duyduğumda dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Hızlı hızlı konuşsam bile anlıyor." Başımı salladım. "Evet."

 

Loading...
0%