Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@thvrely

İyi okumaslarr

'•'

Saçım sarıya boyanmıştı ve itiraf etmeliyim ki gerçekten çok güzel duruyordu.

Sarı saçın bana yakışacağını hiç düşünmemiştim fakat siyahtan bile daha çok yakışmıştı saçıma.

Yiğit ile aramıza birkaç tuğla girmişti fakat ben, tüm o tuğlaları yıkacaktım.

Saçlarıma sürülen bu boya kalıcıydı. Bilerek kalıcı yaptırmıştım çünkü saçlarım çıkmaya başladıkça dibi kötü görünecekti.

Saçlarım ömrümün sonuna kadar sarı olacaktı ve kuaföre gidip durmak zorunda kalmayacaktım.

Telefonumu arka cebimden çıkartıp Yiğit yazan yere bastım.

Telefon ikinci çalışında açıldığında gülümsedim.

"Alo?" Dedi bir ses.

Bir kadın sesi.

Yüzümündeki gülüş söndü, onun yerini dolu gözler aldı.

Kalbimin ikiye yarılma sesini işittim.

"A-alo." Dedim güçlükle.

"Yiğit'i mi aradın şekerim? Şey, o biraz meşgul."

Meşgul?

Gözyaşlarımı içimde akıtmaya çalışsam bile yapamamıştım, ağlıyordum.

Bir dakika, bu ses...

Tanıdıktı!

"Siz kimsiniz?" Karşı taraftaki kız güldü.

"Merdane ben, tanıyamadın mı cidden beni?"

Bir anda içime su serpilmişti resmen.

İçime derin bir nefes çektim, rahatlamıştım.

"Yok, tanıyamadım ilk başta." Diye mırıldandığımda güldü.

"Yiğit seni aldatmaz canım."

"Yok, beni aldatacağını düşünmemiştim zaten." Evet Alina, aynen öyle oldu zaten.

"Yiğit telefonunu eve bırakıp bir yere gitti. Tabii nereye gitti onu bende bilmiyorum." İçimi durduk yere bir korku hissi kaplarken kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldım. "Ne zaman çıktı peki, onu biliyor musun?" Bir süre karşı taraftan ses gelmedi. Bende iyice korkmaya başlamıştım.

"Yarım saat önce çıktı sanırım." Az önceden dolu dolu olan gözlerim tekrardan dolduğunda bu sefer gözyaşlarımı daha fazla tutamamıştım.

Hızla sol gözümden akan yaşı silip burnumu çektim. Yiğit kendi başının çaresine bakabilecek birisiydi. Ayrıca, o bir mafyaydı.

"Biraz düşününce bende endişelendim bak. En iyisi annemi arayayım. Sende bekle biraz." Gözlerimi sıkıca yumup "Tamam." dedim.

Yiğit'in başına birşeyin gelme ihtimali bile beni berbat ediyordu.

"Küçük hanım?" Kulağımın hemen yanından gelen ses yüzünden irkilmiş, hızla arkamı dönüp konuşan kişiye bakmıştım.

Gelen Ağa'nın ta kendisiydi. Gözlerim kocaman açılmıştı. Boğazımı temizleyip, "Merhaba," diye mırıldandım. Sesim resmen içime kaçmıştı.

Hızla toparlanıp, "Sizin burada ne işiniz var?" Diye sordum. Sesim bu sefer daha iyi çıkmıştı.

"Hastaneden aradılar az önce, Yiğit buraya gelirken trafik kazası geçirmiş. Durumu da fazlasıyla kritikmiş. Seni de alıp hastaneye geçeyim dedim."

Endişe ve korku tüm bedenimi kaplarken sıkıca gözlerimi yumdum.

Lütfen, diye geçirdim içimden. Bir ölümü daha kaldırmam ben.

Seni de kaybedemem ben.

Acımı kalbime gömemem bu sefer.

Bambaşka bir sayfa açamam bir daha.

Bir daha yapamam, katlanamam ben.

Lütfen, Yiğit.

Benim için gitme.

Benim için kal çünkü artık ne dayanacak gücüm, ne de ağlamak için gözyaşım kalmadı göz pınarlarımda.

'•'

Dramdan artık nefret ediyorum ama bu bölüm iki ay önce yazıldı. Bu yüzden yapabileceğim birşey yok.

Loading...
0%