Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@thvrely

'•'

Duyduğum sözlerden sonra gözlerim kararmıştı. Yiğit'in durumu kritikti ve ben, belki de ilk defa bu kadar çok korkuyordum.

Sonrasında herşey buğuluydu. Hem gözlerim, hemde hafızam. Böyle birşeyin yaşanması beni paramparça etmişti çünkü.

İlk önce siyah, uzun bir limuzine bindik. İçeride bir şoför, birde bir adam vardı. Kocaman limüzinde tek kadın bendim ve bu, beni ister istemez ürkütmüştü.

Arabadaki adam elindeki tabletle birlikte birşeyler yapıyor, Ağa'ya birşeyler anlatıyordu. Ağa da kafasını olumlu anlamda sallıyordu.

Yiğit'in durumu kritikken Ağa'nın umursamaması ne kadar normaldi?

"Hastane buraya uzak mı?" Ağa başını tabletten kaldırıp bana baktı. "Fazla uzak değil. Beş-on dakikaya orada oluruz."

Başımı sallayıp dolu dolu olan gözlerimi pencereye çevirdim. Ağa'nın üzerimdeki bakışlarını fark ettiğimde ona döndüm.

Bana bakıp gülümsüyor, beni süzüyordu.

Rahatsızca yerimde kıpırdandığımda Ağa bunu fark etti. "Aynı ölen torunum Neşe'ye benziyorsun." Ağa'nın gözlerinin dolu dolu olduğunu fark ettiğimde afalladım.

Kocaman adamın gözleri dolu doluydu ve açıkçası bu çok şaşırtıcıydı.

"Sana sarılabilir miyim Alina?" Titreyen sesiyle bana bakan Ağa'yı reddedemedim. Başımı sallayıp kollarımı iki yana açtığımda karşımdaki koltuktan kalkıp kollarını bana sardı.

Gözyaşlarının kıyafetimi ıslattığını fark ettim. Benimde gözlerim dolu dolu olmuştu.

Herkes saçlarıma ne tepki verecekti?

"Geldik Ağam." Adanalı şivesi olan şoför konuşunca Ağa geri çekilip burnunu çekti.

"Karşında ağladığım için üzgünüm, Alina kızım. Bir an dayanamadım da."

Yiğit'in ablasına ve babasına benzediğim için Ağa'nın duygulanması doğaldı. Burukça gülümsedim.

"Sorun değil. Beni torununuza ve oğlunuza benzetip sarılmak istemiş olmanız çok doğal." Ağa da gülümsedikten sonra cebinden lacivert bir mendil çıkarttı.

"Gözyaşlarını sil bakalım." Teşekkür edip mendili elinden aldıktan sonra gözyaşlarımı silip burnumu çektim. Arabadan inip hastaneye adımımı attığımda arkamdan Ağa da geliyordu.

Yiğit'in olduğu odaya girdiğimizde etrafta balonların olduğunu görmemle birlikte afalladım.

"Doğum günün kutlu olsun, şirinem."

Yiğit kollarını açmış bana doğru gelirken şokla ona baktım. "Ama..." Gülümsedi.

"Ben hasta değilim, sil bakalım o güzel gözlerini." Dedikten sonra kendi eliyle gözyaşlarımı sildi.

Duygusal andan hızlıca sıyrılıp sırıttım. "Defol git deyipte kendisi gideni ilk defa görüyorum."

"Komik kızmış, sevdim." Yiğit beni devam ettirdiğinde yüzümdeki sırıtış büyüdü.

"Sil gözyaşlarını deyipte kendisi sileni ilk defa görüyorum." Diye mırıldandığımda eliyle saçlarımı kenarı çekti.

"Teşekkür ederim," diye mırıldandığında kaşlarım çatıldı. Çatılmış kaşlarımın ortasına minik bir buse kondurdu.

"Benim için saçlarını sarıya boyattığın için." Alnını alnıma yasladığında Ağa'ya korku dolu bir bakış attım.

Kıkırdayıp çeneme de bir öpücük kondurdu. "Evli olduğumuz için birşey demez, merak etme."

Yüzüme kan pompalanırken Yiğit geri çekildi.

"Fotoğraf?" Gülerek başımı salladım. "Olur."

Yiğit cebinden benim telefonumu çıkarttığında kaşlarımı çatıp iki elimi de göğsüne yerleştirdim.

Ona biraz yaklaşıp gözlerine baktıktan sonra çatılı kaşlarımı düzeltip tek kaşımı havaya kaldırdım.

"Benim telefonumun senin cebinde ne işi var?" O telefonu Yiğit'in verdiğini saymazsak bence gayet mantıklı bir soru sormuştum.

"Şifreni çözdüm."

Bir dakika, ne?

"Neymiş benim şifrem?" Hafif tedirgindim. Yiğit bir elini belime koyup beni kendisine çekti.

"22115114281291224."

Dudağımı ısırıp bakışlarımı kaçırdım. Bu şifreyi bu sabah koymuştum.

Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.

"Şifren neden 'Salak Yiğit' Alina?" Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Aynı onun yaptığı gibi dudaklarımı kulağına yaklaştırdım.

"Salaksın da ondan." Diye fısıldadığımda kısık sesle gülüp kafasını bana çevirdi.

Yakınlığımızdan dolayı benim bakışlarım ister istemez dudaklarına kayarken Yiğit sadece gözlerime bakıyordu.

Hemde oldukça rahattı.

"Herşeyin farkındayım Alina."

"Kanıtla." Dudaklarımdan dökülen bu kelimeyle birlikte Yiğit alaycı bir şekilde tek kaşını kaldırdı.

"Kanıtlamamı mı istiyorsun?" Başımı olumlu anlamda salladım.

Birkaç saniye bakışlarını dudaklarımda gezdirdi. Dudaklarını yalayıp, "Sen bilirsin." diye mırıldandı.

"Meraklı şirineme kendimi kanıtlayacağım," Dudaklarında bir gülümseme peyda oldu.

"Gece."

'•'

Uwuuu

 

Loading...
0%