@thvrely
|
Selam. Nasılsınız? Bu kitaba oy sınırı getireceğim. Ona göre bölüm yazmayı düşünüyorum. Oy Sınırı: 40 Yorum Sınırı: 50 İkisi de dolmazsa bölüm atmayacağım, bilginize. *** "Ne bu garip garip tavırlar?" Kaşlarım alayla havaya kalktı. Sabah sabah uyandığım gibi ilk sözlerinin "Günaydın aşkım." olmasını beklemiyordum elbette ama bu da fazlaydı. "Ne varmış tavırlarımda?" Bir parmağıyla beni baştan yukarıya süzermiş gibi yaptı. "Sanki dark romance kitaplarından çıkmış gibisin." Yüzümü bir sırıtış kapladı. "Hayatımız bir dark romance kurgusu gibi. Ayak uyduruyorsun sadece." Gözlerini devirdiğinde, resmen gözlerini oyasım geldi. "Onu bende biliyorum. Yine de senin gibi iyimser ve pozitif kızın bir anda değişmesi garip. Özellikle de barıştığımızda." Sırıtışım hâlâ yüzümdeki yerini korurken yatağımda daha rahat bir pozisyonda durdum. Sözlerinin cevabı belliydi. Sert duruşumda ve görüşünümde her zaman bir kırgınlık olurdu. O kişi bir daha beni savunmasız bırakmasın diye dik bir duruş sergiler, her zaman göğsümü gererdim. Yıllar boyu yaşadığım şeylerin beni bu hâle getirmesi benim suçum değildi. "Hmm, bir düşünelim bakalım. Birincisi, ben zaten böyle bir kızdım." Yalan. "İkincisi, beni daha kötü hâle sen getirdin." İşte bu doğruydu. Normalde bu hâlimi özellikle Yiğit'e göstermek istemiyordum ama bu onun suçuydu. Krize girmesi gayet olağan olsa da, bu benim travmalarımı tetiklemeyeceği anlamına gelmezdi. Geçmişimde neler yaşadığımı bilmese de bana daha iyi bir yaklaşım ile gelebilirdi. Tabii artık geç kalmıştı. "Ben mi? Benim tek yaptığım şey krize girmekti." Eksik konuşuyordu. Tek yaptığı şey krize girmek değildi. İçimdeki savunma ve korku duygusunu çalıştırmakta vardı. "Sen öyle düşünüyor olabilirsin ama benim düşüncelerim seninkisiyle fazlasıyla tezat." İçine derin bir nefes çekti. "Açık açık söyler misin, Alina?" Gözlerimi yavaşça kapattım. Ona bir şeyler açıklamak zorunda değildim. "Bu senin çözmen gereken bir bulmaca ama dikkat et, her an yolunu kaybedebilirsin." Yol derken bahsettiğim şey bendim. Bu bulmacada dikkatlice ilerlemediği sürece her an beni kaybedebilirdi. "Bu sıralar cidden garipsin ama susacağım." Yiğit yorganı kendi üstünden çekip yataktan kalktı. Kesinlikle biraz daha uyumam gerekiyordu. Tabii Yiğit'in erkeksi kokusunun etrafı ele geçirmediği bir yerde. Yataktan kalktım. Ellerimi yıkayıp panduflarımı giydikten sonra odadan çıkarak koridorda gezmeye başladım. Odam. Eski odama girerek yatağıma kıvrıldığımda, nedense kendimi güvende hissetmedim. Hadi ama, en tehlikeli yeri bünyem en güvenli yerim olarak mı kodlamıştı cidden? Sessizce inledim. Bu kesinlikle haksızlıktı. Onun kokusunda boğuluyordum. Boğucu bir kokusu vardı. Kesinlikle ondan uzakta olmam için beni uyaran sinyaller vardı. Beynimin bu sinyallere siktiri bastığından adım kadar emindim ama benim beynim benim isteklerime göre hareket etmiyorsa bu nasıl benim beynimdi? "Alina?" Beni. Rahat. Bırak. Suratımı yastığa gömdüm. Bir kez olsun rahatça uyumak istiyordum, sadece bir kez. "Anlamıyorum, sende deve kuşları gibi kafanı kuma sokunca görünmez olduğunu falan mı sanıyorsun?" Ters bakışlarla birlikte yüzümü yastıktan kaldırdım. "Uyuyamıyorum. Susar mısın?" Güldü. "Sinirli misin bana?" Alayla gözlerimi devirdim. "Sen benim hiçbir şeyimken neden hiçbir şeyime sinirli olayım?" Bu cümle her ne kadar mantıksız olsa da, bir o kadarda mantıklıydı. Tabii anlayan için. Gülen suratı ve gözleri nötr bir ifade aldı. "Haklısın. Neden bana sinirli olasın ki?" Bir sürü neden vardı ama susmayı tercih ettim. Susmak daha mantıklıydı. "Bu akşam gitmemiz gereken bir yer var." Tek kaşımı kaldırdım. "Ne yapmamı istiyorsun?" Gözlerini benden kaçırmadı. "Gelinlik giymeni." Şok olsam da bunu dışımdan belli etmedim. "Seninle barıştığımı öğrendiler. İki hafta sonra bir düğünümüz olacak." Ah, tabii, bunların yanı sıra rolde yapmamız gerekecek. "Birbirlerini seviyorlar" rolü.
|
0% |