Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@thvrely

Bu bölüm kısa oldu ama bir nevi geçiş bölümü rolü oynuyor. Garip bir şekilde bu kitaba yazma isteği geldi, bu yüzden sık sık bölüm yazmayı düşünüyorum.

Oy Sınırı: 25

Yorum Sınırı: 30

(Sınır geçilmezse gerçekten bölüm atmayacağım. Sonuçta karşısınızda robot yok.)

***

Bavulumdaki eşyalarımı sırasıyla dolaba yerleştirirken odama Aslı abla girdi. Yutkundum. Onlar geldiğinde her şey çok daha farklıydı. O zamanlar sıcaktım, şimdi ise bir soğuk nevale gibi dolanıyordum.

"Eşyalarını yerleştirebildin mi?" Diye sordu Aslı abla. Başımı kaldırıp ona baktıktan sonra gülümsedim.

"Sayılır. Tabii tam olarak yerleşemedim." Aslı abla yanıma geldikten sonra yere oturdu. "Gel bakalım, biraz konuşalım. Sizde bir haller var." İtiraf etmek yerine Aslı ablanın yanına oturup bacaklarımı kendime çektim.

Birkaç saniye yüzümü inceledi. "Normalden daha farklısın. Tabii geldiğimizde olan yüzün normal yüzün ise." Gülümsedim.

"Bu sıralar biraz dalgınım... Daha doğrusu tedbirliyim." Dedim utanıp gözlerimi kaçırarak. Ablasına kardeşini şikayet etmeyecektim fakat konunun ucundan bir giriş yapacaktım.

"Neden tedbirlisin?" Diye sordu Aslı abla. Ne cevap verebilirdim ki? Biraz düşündüm. Söyleyebileceğim cümleleri tartarken ofladım. Söyleyecek tonla şey vardı fakat hepsi iyi seçenekler değildi.

"Nasıl söylenir bilmiyorum... O gün olanlardan sonra asla Yiğit'e eskisi gibi bakamıyorum. Ona karşı bir sürü tedbir aldım." Başıyla beni anlarcasına onayladı. "Haklısın. Yaşadıklarını tetiklemiş olmalı."

Kendimi biraz rahatlamış hissettim. Aslı abla beni sakinleştirmişti, bu sefer az öncekine nazaran daha rahattım.

"Evet. Bir süre sonra o yaşadıklarımı hatırlamaya başladım. Resmen kocamın, sevdiğim adamın yanına yaklaşamıyorum." Aslı abla ellerimi elleri arasına aldı.

"Ne diyebilirim ki? İkiniz birbirinizden uzaksınız. Yiğit orada, sen burada..." Parmaklarımla oynamaya başladıktan sonra gülümseyerek bana baktı.

"Parmaklarında aynı Neşe'dekiler gibi. Yumuşak, uzun ve biraz tombul." Bende gülümsedim. Ölü bir kıza benzetilmek beni rahatsız hissettirse de karşı çıkmadım.

İçine derin bir nefes aldıktan sonra ellerimi bırakıp ayağa kalktı.

"Bu konuyu daha sonra ayrıntılarıyla konuşacağız fakat şimdi akşam yemeğinin olduğu yere gideceğiz." Dedi Aslı abla. Gözlerim büyüdü. Orada büyük bir ihtimalle bir sürü insan olacaktı.

Aslı abla gülümsedi. "Korkmana gerek yok. Hadi gel, aşağı inelim." Başımla Aslı ablayı onayladıktan sonra yerden kalkıp popomu silkeledim. Aslı ablayla birlikte odadan çıkarken önceki halime göre kendimi daha iyi hissediyordum.

Aşağı indikten sonra uzun, büyük masanın olduğu yere doğru geçtik. Cidden korkutucuydu. Ağa en başta oturmuştu, diğerleri ise etrafına dizilmişti. Yiğit'in yanında bir boşluk vardı, oraya geçmem gerekiyordu.

Aslı ablaya son kez baktıktan sonra el mahkúm Yiğit'in yanına oturdum. Kimse yemeğe başlamamıştı, muhtemelen bizi bekliyorlardı. Aslı abla kocasının yanına yerleştikten sonra herkes bir anda "Haydi afiyet olsun," diyerek çorbalarını içmeye başladı.

Böyle bir ortama alışkın olmadığım uzaktan bile belli oluyordu. Bunu bu kadar belli etmem normal değildi belki ama ne yapabilirdim ki?

Evet, Mardin hakkında bir şeyler araştırabilirdim. Bunu yapmamıştım çünkü gerek duymamıştım.

"Yiğit." Yiğit'i sessizce dürttüm. Ona bir şey söylemem lazımdı.

"Efendim?" Dedi Yiğit. Hemen ardından bir çorba kaşığı üflemeye başladı. "Siz yemekte konuşabiliyor musunuz?" Diye sorduğumda ağzıma kaşığı sokup güldü.

"Şuanda konuşuyoruz ama?" Dalga geçmesi sinirlerimi bozarken garip bir şekilde evimdeymiş gibi hissettim. Sanki... sanki Yiğit ile konuşmayı özlemiştim.

Kimi kandırıyordum ki? Gerçekten onunla konuşmayı özlemiştim. Aynı yataklarda olabilirdik, birbirimizin yüzlerini görüyor olabilirdik ama içten içe ona karşı bir özlem duygusu geliştirmiştim.

İçime derin bir nefes çektim. Kesinlikle yemekten sonra bu konuyu konuşmalıydım. Kim bilir, belki de aramız düzelirdi.

Sonuçta aramıza tüm duvarları ören bendim. Evet, Yiğit dolaylı yoldan bana yardım etmişti ama aramızı asıl bozan, o bağı kaybettiren bendim.

Bunu aklımın bir köşesine not ettikten sonra ağaların olduğu kısıma döndüm.

"Bir şey sorabilir miyim?" Diye sorduğumda ağa gülümsedi. "Tabii, sorabilirsin." Ağa'nın bu kadar sıcak yaklaşması garipti. Normalde film ve dizilerde ağalar insanlara sert davranırdı ama bu ağa herkese sıcak bir yaklaşım sunuyordu.

"Şey... Siz bize geleceğiniz zaman Yiğit bana Rize demişti. Öyleyse neden Mardin'deyiz?" Dedim olabildiğince kısık çıkardığım sesim ile. Ağa bana bakıp bir kez daha sıcak bir şekilde gülümsedi.

"Aslında biliyor musun, o işler fazlasıyla karışık. Yiğit'in anne tarafı Rizeli, ayrıca bizde pek Mardin'de durmuyoruz. Bu yüzden Yiğit Rize'den demiştir." Anlamış bir şekilde başımı sallayıp yemeklerime devam ettim.

Yiğit ağzıma yemeklerden sokarken garip bir şekilde seviliyormuş gibi hissettim. Tabii bu, öpücüğümüzden hemen sonra konuşulan o konuyu kapatamayacaktı.

Loading...
0%