@thvrely
|
Ay ben bölümü yazarken elektrikler gitti dfghjk Ama yine de yılmadım pes etmedim bölümü yazdım (bak bak bak) Bu arada, bölümü bitirdikten sonra ÇOK ŞÜKÜR BİTTİ demiş olabilirim sdfghj Ayrıca bu bölümü yazmak iyi geldi. Sonuçta istediğim üst üste gelen kaoslara yaklaşıyoruz hihihi (Elektrikler gidince mumum, bilgisayarım ve kendim ile bir selfie çektim, merak edenler gidip bakabilir 💝) Oy Sınırı: 30 Yorum Sınırı: 35 *** Yemeklerimiz bittiğinde, kendimi olduğumdan daha garip hissediyordum. Yiğit ile ne konuşacağımı, neler diyeceğimi düşünüp durmuştum. Nasıl konuşmaya başlayacaktım? Nasıl konuşmayı sonlandıracaktım? Ne yapacağıma karar verdiğimde, düşündüklerimi ezberlemeyi bile aklımın ucundan geçirmiştim. Cidden bu kadar delirmiş olmam normal değildi ama düşümüştüm işte. Eskiden Merve ile dalga geçerdim. Aşk yüzünden ne hallere düştün derdim. Peki ya şimdi ne olmuştu? Merve ile dalga geçsem bile onunla aynı duruma düşmüştüm. Utanmasam bir aşk sarhoşu gibi ortalıkta dolanacaktım. Doğrusu, bir o kalmıştı yapmadığım. Nihayet herkes masadan kalktı. Masada bir tek ben ve Yiğit vardı. Gülümseyerek ona döndüm. "Seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum. İçeriye... Geçelim mi?" Diye sordum. O da gülümsedi. "Tabii." Hep birlikte içeri geçtikten sonra sert divanlara oturduk. Karşımdaydı. Baş başaydık. Artık ona karşı olan duygularımda dürüst olmam gerekiyordu. Konuşabilmek için ağzımı açtım ama beceremedim. Resmen kelimeler dudaklarımdan dökülmemek için itiraz ediyordu. Derin bir nefes aldım. Yapabilirdim. Kolaydı sonuçta. Kimi kandırıyordum ki? Birisine açılmak kadar zor bir şey yoktu. Filmlerde, kitaplarda ve dizilerde bu işi yapan -daha doğrusu yapamayan- kişileri küçümsesemde gerçekte cidden zordu. "Söylemek istediğin şey nedir?" Dedi Yiğit sakince. Onun kadar sakin olmayı diledim çünkü şuanda hiç sakin değildim. Tutmasalar etrafta deli gibi turlayıp burayı terk edecek kadar berbat haldeydim. Söyleyebilirsin, Alina. Söyle gitsin. "Yiğit..." Diye başladım söze. Sözüme başladığımda devamını getirebileceğimi sanmıştım ama belli ki yanılmıştım. Neden bu iş kolay değildi ki? Sonuçta söyleyecektim ve bitecekti. Yiğit gülümsedi. "Evlilik teklifi etmiyorsun ya, sakinleş." Dedi bana bakarak. Biraz olsun sakinleyip güldüm. "Evliyiz zaten." Doğru. Biz evliydik. Öyleyse neden iki kelimeyi bir araya getirip "Seni seviyorum." diyemiyordum? Allah aşkına. Söyle artık! Karşımdaki divandan kalkıp yanıma oturdu. Bacaklarımız birbirine değiyordu, aynı zamanda elimi tutmuştu. "Ne diyeceğini az çok tahmin ediyorum..." Diye mırıldandı bana bakarak. Biraz olsun rahatladım. Kendisi açılmalıydı o zaman, ben niye açılıyorum ki? Bir anda gülümsemesi sırıtışa döndü. "Benimle evlenir misin diyeceksin, değil mi?" O güzelim suratının ortasına bir tane çakmak içimden geçse de derin bir nefes alarak bu hissi dizginlemeye çalıştım. Utanmasam sen benimle taş*k mı geçiyorsun derdim. "Evliyiz zaten, salak!" Dedim daha fazla dayanamayarak. Ona dik dik baktığım esnada yüzümü avuçlayıp yanağımı öptü. "Biliyorum, söylemene gerek yok." Aman ne komik! Bak, deli gibi gülüyorum ben! "Yiğit, suratının ortasına bir tane çakarım ha!" Dedim öfkeyle. Gülerek ellerini yanaklarımdan çekti. Yanımdan biraz uzaklaştırdıktan sonra teslim olurcasına ellerini havaya kaldırdı. "Tamam, konuşmuyorum ben. Söyle ne söyleyeceksen." Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışmadan "Seni seviyorum lan! Seviyorum tamam mı Allah'ın cezası!" Ben öfkeyle konuşurken göğsüm delicesine inip kalkıyordu. Şuanki halimi az çok tahmin edebiliyordum. Yiğit gülerek beni kendine çektikten sonra saçlarıma minik bir buse kondurdu. "Bende seni seviyorum, Alina Öztürk." *** Oy sınırıyla yorum sınırını unutmayın haa |
0% |