@thvrely
|
Herkesin hayatında türlü türlü zorluklar vardı. Çoğu kişi bu zorluklarını insanlara göstermez; perde arkasına saklardı. Bende böyleydim. İnsanların yüzüne gülsem bile, cesaretli ve soğukkanlı olsam bile evde bambaşka birisine dönüşüyordum. Geçmişimin yaraları hala daha üzerimdeydi, sanki hiç zaman geçmemiş gibi orada duruyorlardı. Merve hem iyi hem kötü zamanlarımda yanımda olan, canımı feda edebileceğim tek kişiydi. O benim en kötü halimi görüp yanımda olmuş bir insandı, bu yüzden onu kaybetmekten çok korkuyordum. Ona karşı herhangi bir yanlış yapmamaya son derece özen gösteriyordum çünkü hayatımda beni gerçekten seven tek kişi oydu. Ailemin bile beni sevemediği bu dünyada bana aile olan oydu. Anne ve babam beni doğduğum gün yetimhaneye bırakmışlardı. On yaşıma girdiğimde ise yetimhaneden beni geri alıp çalıştırmışlardı. Hergün babam eve sarhoş bir şekilde geliyordu, beni ve annemi dövüyordu. Annemse sinirini benden çıkartıp beni dövüyordu. On sekiz yaşıma gelene kadar hayata bu şekilde devam etmiştim. Nihayet reşit olduğumda evden kaçıp Konya'dan İstanbul'a gelmiştim. Kendime bir iş bulduğumda, aynı zamanda Merve ile tanıştım. Merve üniversitesini bitirmiş bir psikologtu. Yaşadığım çoğu şey vücudumun çeşitli yerlerinden gözüken morluklardan anlaşılıyordu. Merve de durumumu anlayınca benimle konuşmuştu. Ona yaşadığım herşeyi anlattım. O ise benim yanımda daima olacağını, korkmamam gerektiğini söyledi. Dediği gibi de yapmıştı, ne olursa olsun dört yıldır yanımdaydı. Şimdi ise ne olacağını kestiremiyordum. Merve benimle tanıştıktan üç yıl sonra evlenip birkaç ayda hamile kalmıştı. Dokuz ayın dolmasına sadece birkaç gün olduğundan ertesi gün hastaneye gidecekti. Bir kızı oluyordu. Hayatı boyunca benimle uğraşmasını istemiyordum. Şuana kadar bana yeterince iyilik yapmıştı, ona daha fazla yük olamazdım. Ben iş bulana kadar bir ev kiralamış, maaşımı alana kadarda bütün kiraları ödemişti. Eve yerleştiğimde her ne kadar istemesem bile birkaç parça mobilyasını vermişti. Çok iyi bir insandı Merve, mutlu olmayı hak ediyordu. Babam bu sıralar peşimdeydi. Dedemden kalan miras ile birlikte zengin olmuştu. Hiç vakit kaybetmeden de İstanbul'da yaşadığımı öğrenip buraya gelmişti. Beni bulması an meselesiydi. Beni bulduğu zaman ne yapacağımı bilmiyordum. Kendimde karşı çıkacak gücü bulamıyordum. Bu yüzden tek yapabildiğim şey zamanımı güzel harcamaktı. Ne de olsa bir süre sonra o cehenneme geri dönecektim. Elimdeki telefonun ekranına sinir olmuş bir şekilde baktım. Şu ne idüğü belirsiz olan adam defolup gitmişti. Ben yine yanlız kalmıştım. Korkuyordum çünkü hava kararmıştı, ondan da önemlisi mutfaktan çeşitli sesler geliyordu. Koridordan gelen yürüme sesleri ile birlikte yastığıma sıkıca sarıldım. Odamın kapısı kilitliydi fakat korkuyordum. Polisi aramak istesem bile bunu yapamazdım. Babam polisti ve her an bu arayan kişinin ben olduğumu anlayabilirdi. Korkuyordum, hemde çok korkuyordum. Merveyi aradığımda açmamıştı, telefonu kapalıydı. Hemen ardından kocasını yani Caner'i aradım fakat onun da telefonu kapalıydı. Adını bilmediğim bu kişi ile olan mesajlarımıza girip mesaj yazmaya başladım. Alina: lütfen Alina: lütfen cevap ver Alina: buna şuanda çok ihtiyacım var Cevap gelmediğini fark ettiğimde içime derin bir nefes çektim. Onu tanımasam bile arayacaktım çünkü denize düşen yılana sarılırdı. Hemen arama tuşuna basıp telefonu kulağıma dayadım. İkinci çalışta telefon açılmıştı. "Alo?" Dedi çok güzel bir ses. Bir süre korkunun da etkisiyle sustum. "Alo?" dedi tekrardan. "Ben Alina..." diye mırıldandım yavaşça. "Sana Merve diye yazan o kız." Karşı taraftan cevap gelmediğini fark ettiğimde korkuyla ekrana baktım. Telefonu kapatmamıştı. "Alina mı?" Dedi sesinden bariz belli olan şaşkınlığıyla. Görmeyeceğini bilsem bile başımı salladım, "evet," dedim. "Konuşabilir miyiz?" "Tabii." Dedi boğazını temizleyerek. "Korkuyorum." Dedim hiç beklemediği bir anda. "Nasıl yani," ona anlatıp anlatmamakta çok kararsızdım. Herşeyi kısaca özetlesem bile en fazla ne yapabilecekti ki? Yanıma mı gelecekti? Korkma mı diyecekti? Hiç mi sorgulamayacaktı neden polisi değil beni aradın diye? "Sen gerçekten korkuyor musun? Yoksa şu haberler yüzünden mi?" Dedi. Hafifçe güldüm. Keşke o haberler yüzünden korksaydım, bu kadar canım yanmazdı en azından. "Hayır, haberler yüzünden değil." Dedim sıkıntıyla. Adım sesleri ve tıkırtılar gittikçe yaklaşıyordu. "Evimde biri var, ama kim olduğunu bilmiyorum. Tıkırtılar geliyor sadece, birde yürüme sesleri." Diye fısıldadım. "Polisi ara o zaman." Dedi gayet sakin bir şekilde. "Herneyse, boşver." Diyerek telefonu yüzüne kapattım. Ona olanları açıklayabilecek kadar vaktim yoktu. Kapımın zorlanmaya başladığını fark ettiğimde korkuyla yorganımı avcumun içinde sıkmaya başladım. Kapı daha hızlı bir şekilde zorlanmaya başladığında sessizce ayağa kalkıp pencerenin yanına gittim. Pencereyi yavaş hareketlerle açarken bilindik bir ses duymuştum. "Demek uzun zamandır burada saklanıyordun, kızım." "Benden kaçtın ha?! Defolup gittin yani!" Diye bağırdığı gibi birkaç adımda yanıma gelip gözüme yumruk attı. Babamın gücü benim gücümden çok daha fazla olduğundan acıyla yere serilmiştim. Gözlerim bir süre boyunca açılmadı. Babam ise bununla yetinmeyip yerde öylece uzanan bedenime tekmeler savurdu. Canım acısa bile durmayacağını bildiğimden sadece susuyordum. Babam bunlarla da yetinmeyip ayağını karnıma koyduktan sonra bastırmaya başladı. Çok geçmeden kan kusmaya başladığımda gülerek bana baktı. "Bunların hepsini hak ediyorsun," dedi gülmeye devam ederken. Yapma diyemedim, karşı koyamadım ona çünkü karşı koyarsam daha ağırını yapacaktı. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde hızla gözlerimi yumdum. Babam ağlamayı yasaklamıştı bana, hep "benim karşımda ağlama!" Diye bağırmıştı. Ağlarsam eğer ise çok kötü dövüp beni haftalarca kilerde kilitli tutmuştu. Ağlamamamı defalarca kendime hatırlatsam bile sol gözümden bir damla yaş süzülüvermişti. Babam sanki bunu bekliyormuş gibi daha çok karnıma bastırmaya başladı. Ben kan kusmaya devam ederken onun yaptığı tek şey kahkahalarla gülmekti. Hani babalar çocuklarını kötülükten korurdu? Hani onun saçlarını okşayıp severlerdi? Bende niye olmadı peki bu? Çünkü babam beni sevmedi ve acımdan zevk alıyor. Çünkü babam acımasız zalimin teki. Çocuklarına hiçbir zaman merhamet göstermeyen bir pislik. Her gün kumar oynayıp içki içen, dinsizin teki. En kötüsü de çocuklarına karşı bile olmayan merhametini başka kadınlara göstermesi. "Sen, git şu orospuyu bu odaya kilitle. İçeride tablet telefon ne varsa al, tamam mı?" Dedi sert bir ses ile. Gözlerimi açıp konuştuğu kişiye baktığımda titrediğini fark ettim. Gözlerini babama çevirip başını salladıktan sonra yanıma geldi. Babam ise daha fazla beklemeden odadan ve evden çıktı. Yanıma yaklaşan adama öfkeyle baktığımda gözlerindeki merhameti gördüm. "Ben Mert," diye mırıldandı ilk önce. "Sana kötülük yapmak istemiyorum... Sadece annemin ölümüyle tehdit edildiğim için seni bu eve kilitlemem gerekiyor. Beni affet." Dedikten sonra ellerimi ve ayaklarımı bağlayıp dudaklarıma bant yapıştırdı. Hemen ardından tabletimi ve telefonumu alıp odadan çıktı. Tekrardan kan kusmaya başladığımda dudaklarım bantlı olduğu için kan yüzüme dağılmıştı. Şuanda berbat göründüğüme emindim fakat görünüşüm değildi önemli olan, yaşayıp yaşamayacağımdı. En sonunda dayanamayıp gözlerimi yumdum. Birisinin beni bulup buradan almasını diledim, buradan gidip babamdan kurtulmak istedim. Ama ne birisi beni aldı buradan, ne de biri kurtardı beni bu cehennemden. Kısacası ölüme terk edildim, bir daha yaşamamak için. '•' Dram ❤️ Beste |
0% |