Yeni Üyelik
34.
Bölüm

30. Bölüm

@thvrely

Bu bölüm cidden çok tatlı, pofuduk bir bölüm oldu ama sonu için aynı şeyi söyleyemeyeceğim maalesef :')

Geçen bölüm ne oy sınırı, ne de yorum sınırı getirdim. Sırf beklemeyin diye bunu yapmıştım ama görünen o ki oy ve yorum sınırını kaldırınca kimse oy verip yorum yapmıyor :'))

Neyse. Bu arada, sırf yorum sınırını doldurmak için saçma yorumlar yapmayın.

Oy Sınırı: 45

Yorum Sınırı: 50

Satır arası yorumu okuyan herkes yaparsa zaten sınır hemen dolar. Neyse. İyi okumalar!

***

Yiğit elinde çatal ile yanıma geldi. Çatalın üstünde bir parça pasta vardı.

Yiğit gülümseyerek çatalı ağzıma yaklaştırdı. "Ye bakayım şunu." Dediğinde güldüm. "Yemezsem ne yapaca-" Ben daha sözümü tamamlayamadan çatal ağzıma girdiğinde mecburen pastayı yedim.

Çiğnerken ağzımdan keyif dolu iniltiler kaçıyordu. Pasta cidden mükemmeldi. Yaban mersinli marmelatı olduğunu fark etmiştim. Ayrıca bol bol vanilyası da vardı.

"Bu..." Dedim ağzımdaki lokmayı yutarken. "Şu ana kadar yediğim en güzel pasta!" Cidden pasta çok güzeldi. Benim fazlasıyla hoşuma gitmişti.

Kenarıda duran ve aşçı olduğunu tahmin ettiğim kadın gülümsedi. "Beğenmenize sevindim." Sıcak bir gülümsemesi vardı. Ayrıca orta yaşlı gibi duruyordu.

Bende gülümsedim. "Pasta cidden mükemmel." Diyerek Yiğit'e döndüm.

"Düğünden sonra bu pastadan eve getirmezsen bozuşuruz." Sahte sinirim yüzünden büyük bir kahkaha attı. "Emredersiniz!" Diyerek bana cevap verdiğinde benimde dudaklarımda minik bir gülümseme yeşerdi.

(Yn: Sevgili yazamadığını söyleyen Zei mükemmel evli çiftler yazıyor.)

"Bu arada ciddiyim, gerçekten almazsan seni evden kovarım." Kenarıda pastaları düzenleyen kadın güldü.

"Bence yatağa almayın, koltukta yatsın."

Büyük bir kahkaha attım. Bu kızın adı haklı falan mıydı?

"Bence de öyle yapmalıyım." Dedim sırıtarak. Yiğit ise resmen bozulmuştu.

SEN MAFYASIN, KENDİNE GEL!

"Bana yine öyle bakıyorsun." Dedim dik dik. Sabah olduğu gibi yine o şirin dudak bükmelerinden yapıyordu.

"Yiğit. Seninle evlenmem bak." Dedim sanki çok bir işe yarayacakmış gibi onu tehdit ederek. Gülerek az önce yaptığı suratını bozdu, hemen ardından bana arkamdan sarılıp yüzünü boynuma gömdü.

Derin bir nefes aldığında resmen kalbim titremişti. Onun bu hareketleri resmen kalbimi pır pır ettiriyordu.

"Tamam. Bir daha yapmam." Söylediklerine cevap veremeyeceğim kadar büyük bir kal gelmişti. Resmen hareket edemiyordum.

Kolları beni daha çok sardığında aşçı ve pastaları dizen kız kıkırdayarak fırının olduğu odaya gitti. Yiğit ise kısık sesle güldü.

"Konuşsana." Dedi boynuma üfleyerek.

"Yapmasana be adam!" Diye ona çıkışmayı çok isterdim ama dediğim gibi, büyük bir kal gelmişti bana.

Yiğit ile bir süre öylece durduk. Sonra son kez içine derin bir nefes çekerek yanağıma bir öpücük kondurdu, hemen ardından kollarının karnımdaki baskısını bitirdi.

Yakınlığı ve sıcaklığını şimdiden özlemiştim bile.

***

Düğün tarihimiz zaten belli olduğundan pastacılara verdiğimiz tarih kesin bir tarihti. Pasta düğünden dört saat önce getirilecekti.

14 Nisan.

Arabanın arkasına "Evleniyoruz!" yazan büyük bir kart asmak için deliriyordum ama biz zaten evliydik. Hatta aylardır evliydik. Sadece şimdi düğünümüzü yapıyorduk.

Düğün...

Peki ya bu düğün bittikten sonra ne olacaktı? Çocuğumuz olacak mıydı?

Onca yaşadıklarımdan sonra buna hazır olabilecek miydim?

Peki ya yumurtalıklarım... Yaşadıklarımdan dolayı işlevsiz hale gelmiş olabilirler miydi?

Ya da yıllar önce dondursaydım bir işe yarar mıydı?

Bu tarz düşüncelerde herkes ailesine başvururdu. Peki ya benim ailem neredeydi? Benim annem neredeydi?

Arabanın camından İstanbul boğazını izlemeye başladım. Güneş denize vuruyordu, bu yüzden de mükemmel bir görüntü oluşuyordu.

Yiğit ile pasta bakmaya buraya gelmiştik çünkü son anda düğünü burada yapmaya karar kılmıştık. Şimdilik sadece ben ve Yiğit İstanbul'a gelsekte diğerleri de bir hafta içerisinde geleceklerdi.

Tabii bu karar çoğu şeyi değiştirmemize veya daha fazla para ödememize neden olmuştu ama Yiğit bunları sorun etmemişti. Her şeyin gönlümüze göre olmasını istediğini söylemişti.

Bende öyle düşünüyordum. Onun için para sıkıntı değildi. Bunu fark etmiştim.

Düğün yapılır, geçer giderdi ama çocuk meselesi geçip gidecek bir şey değildi. Yiğit çocuk istiyor muydu? Ya da ikimizden bir bebek istiyor muydu?

İstese bile, istesek bile yumurtalıklarım önümüze geçer miydi? Bunun için hastaneye gitmemiz gerekirdi ama ağzımı açıp bu konu hakkında tek kelime edecek cesaretim yoktu.

Ne diyecektim? "Yumurtalıklarımın zarar görüp görmediğine baktırabilir miyiz?" Mi?

Diyecek, bu durumu açıklayacak ne cesaretim, ne de isteğim vardı. Yiğit olmadan Merve ile de baktırtabilirdik sonuçta.

Ama asıl olay burada başlıyordu. Yiğit benim kocamdı. Ne yapacaksam ona da danışmam gerekirdi. Özellikle böyle özel bir konuda asıl gideceğim kişi Merve değil, Yiğit olmalıydı.

Derin bir nefes aldım. Bu gece bu konuyu açacaktım. Eğer eveleyip gevelerse ona sırtımı döner uyurdum. Böylece ağlasam bile ağladığımı görmezdi.

Kararımı verdiğimde rahat bir nefes aldım. Evet, belki de bu konudan kaçıyordum ama ne yapabilirdim ki? Kaçmak benim için en basit yoldu.

"Ben mafyalığı bıraktım."

Duyduğum sesle birlikte kalbim hızını arttırırken şokla Yiğit'e döndüm. "Nasıl yani?" Diye mırıldandığımda araba sürdüğünden dolayı bana saniyelik bir bakış atıp sonra önüne döndü.

"Evet. Üç aydır bunun için çabalıyorum. Sana bıraktığımda söyleyecektim." Bana dönüp gülümsedi. Boğazdaki köprü neredeyse boş olduğundan bana birkaç saniye de olsa bakmıştı.

Açıkçası fazlasıyla şaşırmıştım. Neden böyle bir şey yapmıştı ki?

Köprüden çıktığımızda Yiğit arabayı kenarı çekti. Hemen ardından bana dönüp gülümsedi.

"Sana layık bir koca olmak istiyorum, Alina. Mafyalık benim için önemli bir şey değil. Sadece... Son zamanlarda yöneldiğim bir şey." İçine titrek bir nefes çekti.

"Sanırım artık bunları sana anlatma vaktim geldi."

***

Oy ve yorum sınırını unutmayın.

Loading...
0%