@thvrely
|
Yeni bir kurgu ve eski Zei. Yine ben geldim!
Başlama tarihleriniz?
1. Bölüm: Yıldızların Batsın Hafif çakırkeyif bir şekilde ikinci kadehimi elime alırken Ege çevik bir hareketle elimden kadehi aldı. "Şu herif için kendini heba etmeyi bırak." Herif dediği kişi beni terk eden sevgilim oluyordu.
Yani, eski sevgilim.
Yine de bu benim içmeme engel değildi. Elindeki kadehi almak için bir hamle yaptım ama arkasına yaslanıp kadehi benden uzaklaştırdı. Dudaklarımı büzüp Ege'ye baktım.
"Bu benim ilk seferim. Bırak insan gibi acı çekeyim." Ege elindeki kadehi beni umursamadan tezgaha koydu, hemen ardından bana doğru eğildi. Sanki bir manyak gibi yere oturduğumdan eğilmek zorunda kalmıştı.
Gözlerimin içine baktı öylece. Bakışları sert, bir o kadar da yakıcıydı. Bunun sevgilisi nasıl katlanıyordu buna?
"Yeter artık Mira. Gereksiz yere ağlayıp duruyorsun. O herif bir habeş maymunundan farksızdı. Sen ona fazla geldin."
Sözleri bende hiçbir şey değiştirmiyordu. İlk defa burada insan gibi sevgilimden ayrılmıştım. Herkes içerek acı çekiyordu sonuçta.
"Sanane?" Dedim ilkokul çocuğu gibi. Ona bir çocuk gibi diklendiğimden kısık sesle güldü. "Ağlamana karışmıyorum ama içki söz konusu bile olamaz. Bir kadehten fazlası bünyene ağır gelir."
Ona neydi? Ayrıca bünyeme ağır gelse bile onu ilgilendiriyor muydu ki?
"Sus artık. Çok gereksiz konuşuyorsun. Git sevgilinle konuş." Dedim ona. Dik dik bakmaya devam ediyordum ama yüz hatlarım pek sert gözükmüyordu belli ki.
"Benim sevgilim yok." Afalladım. Bu ne biçim işti böyle? Geçen gün evine gelen o kız kimdi peki?
"Sen benim olduğum eve karı kız mı atıyorsun?!" Dedim anlık yükselerek. Sesim haddinden fazla yüksek çıkmıştı, kabul ediyordum fakat haklıydım işte. Biz ev arkadaşıydık. Eve kız atması demek yollarımızı ayırmak demekti.
"O Yıldız." Bir an "Benim yıldızım." diye ekleyecek sandım ama sustu. Bunun yerine gözlerime bakmaya devam etti.
"Yıldız kim?" Dedim pes ederek. Saniyelerdir birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Artık bu saçmalığı durdurmak istemiştim.
Aramızda birkaç santim ya var, ya yoktu. Bu yakınlık bana çok bir etki bırakmıyordu ama ben her konuştuğumda kokan nefesim onu rahatsız etmiyor muydu?
"Kız kardeşim."
Bir anda kafamda yıldızlar çaktı. Doğru ya. Yıldız. Ege denen varlığın mükemmel kız kardeşi, benim de en yakın arkadaşım.
"Ha. Anladım. O değilde, neden kafanın üstünde dönüp duran yıldızlar var?" Sadece çakırkeyiftim. Yine de bu hale düşmüş olmam garipti.
Ege haklı olabilirdi. Eğer bie kadeh daha içseydim komaya girer ölürdüm.
Tamam. Bu biraz saçma oldu ama yine de bir ihtimal.
Arkamdaki sehpaya yaslanıp kenarıda duran suyu bir dikişte içtim. Biraz kendime gelmem gerekiyordu.
Sehpaya tutunup ayağa kalktım. Başım deli gibi dönüyordu. Sözde çakırkeyiftim.
"Emir," diye mırıldandığımda bana ters ters baktı. "Sana defalarca bana o isimle hitap etmeyeceksin dedim." Diye tısladı dişlerinin arasından. Onun bu sinirini sakinlikle karşılayıp kıkırdadım.
"Doğru. Sana Emir denmesini sevmiyorsun." Sanki onun sinirlerini bozmuşum gibi içine derin bir nefes çekti. "Senin bana Emir diye hitap etmeni sevmiyorum."
Kaşlarım çatıldı. Ne diyordu bu? Ne saçmalıyordu acaba?
"Neden?" Dediğim esnada yanıma gelip bir elini omzuma attı. "Yürü. Zaten zil zurna sarhoşsun, bir de zaten bildiğin soruları cevaplayarak iyice kafanı karıştırmayayım."
Ben neyi biliyordum?
Bir dakika. Konu neydi?
Pes ederek "Tamam." diyerek cevapladım Emir'i.
Pardon. Ege'yi.
Bir anda gülümseyerek bir parmağımı havaya kaldırdım. Ben havada daireler çizerken Ege anlamazca bana bakıp bir yandan da beni yürütüyordu.
"Bak! Yıldızlar dönüyor!" Dedim bütün kelimeleri uzata uzata. Ege sabır çektikten sonra beni yatağıma oturttu.
"Yıldızların batsın, Mira." Diye mırıldanarak gardolaptan pijama takımı çıkarttı. Kıyafetleri kucağıma bıraktıktan sonra kapıya doğru ilerledi.
"Kendin giyinebilirsin diye düşünüyorum." Dedikten sonra onay ararcasına bana baktı. Güldüm. "Eğer kendim giyinemezsem sen mi giydireceksin?" Diye sordum alayla. Su kanıma karıştığından biraz olsun kendime gelmiştim. Şu anda da tahmin edersiniz ki Ege ile dalga geçiyordum.
Ege değil. İnadına ona Emir de.
Bunun sebebini hatırlamıştım. Emir normalde Ege ismini kullanmıyordu. İlk ve son sevgilisi olan Güneş ona Ege diyordu. Ayrıca bende Ege diyordum.
Tabii, Yıldız da Ege diyordu.
Normalde Emir Yıldız veya Güneş ona Emir dediğinde kızmazdı. Ama ben dediğimde bir anda çığırıyordu.
Emir odadan çıktığında pijamalarımı uyuşuk uyuşuk giydim. Hiçbir şey yapasım gelmiyordu ama manyaktım işte.
Ayrıca geçen günlerde Yıldız bana yazmıştı. Abisini trollememi istemişti. İlk başta reddetmiştim ama resmen Emir ile afili bir kavgaya tutuşmuştuk.
Afili diyorum, evet. Çünkü basbayağı gösterişli bir kavgaydı. Resmen apartmandakilere konser vermiştik.
Tamam. Evde ses yalıtımı vardı ama cidden çok sesli kavga etmiştik. Bunun sebebi de ismiydi.
Pijamalarımı giymeyi bitirdiğimde, yan odadan ilk defa gitar sesi gelmedi. Normalde bu saatlerde ikimizde odamıza çekilirdik. Ben ders çalışırken o şarkı söyleyerek gitar çalardı.
Açıkçası sesi fazlasıyla derindi. Herkes onun sesine hayran kalıyordu. Özellikle de okulda yapılan bazı konserlerde kızlar çığlık atıyorlardı.
Gereksiz bir ün işte. Kızlar zaten böyle erkeklerin götünde dolanıyor. Bir de Emir'in sesi derin olduğundan kızlar iyice çıldırıyor.
Kızlar bazen gelip numarasını istiyorlar hatta. Tabii bu fazlasıyla sinir bozucu ama ne denir ki?
Ben hepsini reddediyorum.
Zaten yapmam gereken de bu değil mi? İsteyen herkesi reddetmek. Açıkçası onları reddetmek fazlasıyla keyif veriyor. Emir istemediği sürece vermem zaten numarasını.
Ege'nin sesini duyduğumda göz kapaklarım ağırlaştı. Derinden gelen, hoş bir sesi vardı. Şarkı söylerken de, konuşurken de bu şekilde çıkıyordu sesi.
Yatağıma uzandıktan sonra parmaklarımla oynamaya başladım. O benim ev arkadaşımdı. Ayrıca benden dört yaş büyüktü.
Bana bakmazdı o.
Bende ona bakmazdım zaten. |
0% |