Yeni Üyelik
24.
Bölüm
@thvrely

İkra

(19. Bölümde yarım kalan sahnenin sabah saatleri.)

Sabahın dördünde Deniz tarafından uyandırıldığımda, uyuşukluk tüm bedenimi sarmalamıştı.

"Bula bula beni kaldıracak saat olarak bunu mu buldun?" Dedim inleyerek yatağımdan kalktığımda.

Sırıtarak başını salladı.

"Piknik yapacağız. Gün doğumunda." Gün doğumunda dediğinde içimde birşeyler hareketlendi.

Deniz bu saatlerde önemli birşey olmadığında uyanmazdı.

Beni anlamış gibi ufak bir kahkaha attı fakat kahkahasında birşey saklıydı.

Heyecan?

Ya da gerginlik?

Bu ses tonundan anlaşılmayacak kadar saklıydı.

"Önemli bir sebep yok, İkra. Gece boyunca uyuyamadım." Deniz ve uyuyamamak?

Hiç hayırlı bir iş olmayacakmış gibi hissediyordum.

"Kıyamet falan kopacak herhalde." Diye mırıldanıp gardolabımdan beyaz gömlek ile sarı pantolon aldım.

Gün batımında sarı renkli giymek çok hoş dururdu ve fotoğraf çekebilirdik.

Giyinme kabinine girip hızlıca üzerimi değiştirdim. Kenarıda duran tarağımı alıp aynada saçımı taradıktan sonra giyinme kabininden çıktım.

Makyaj masamın üstünde uzun bir ip vardı. İp yeşil renkliydi ve üzerinde de sarı, yapay çiçekler bulunuyordu.
İki tanelerdi ve bunları kullanacaktım.

Aynanın karşısında bir kez daha saçımı taradıktan sonra ipleri saçlarımın arasına tutturup saçımı iki yana ayırdım. Sol taraftaki saçımı ip ile beraber ördükten sonra diğer saçıma da aynı işlemi uyguladım.

"Nasıl olmuş?" Dedim Deniz'e, gülümseyerek. Varla yok arası bir sesle boğazını temizledi. "İyi."

Aldığım sıradan cevap bozulmama neden olsa da surat ifadem bozulmadan kendimi topladım.

"Teşekkür ederim."

Deniz'in üzerinde siyah, dizlerinin altında biten bir şort ve beyaz tişört vardı.

"Sen bununla mı gideceksin?" Diye sorduğumda başını olumlu anlamda salladı.

Benim bu kadar değer verdiğim güne onun verdiği değer kalbimi parçalara ayırdı.

Daha çok gülümsedim ve kırık parçalar daha çok kalbime saplandı.

Ağlamamak için kendimi sıktım.

Herşeye ağlamamam lazımdı.

"Gidecek miyiz artık?" Diye sorduğumda başını sallayıp odadan çıktı. Bende hemen arkasından çıkacağım esnada bir "Pışt," sesi geldi.

Arkamı dönüp Leyal'e baktım.

"Bu işi burada bitir." Göz kırptı.

"Bende abini halledeceğim." Yutkunup gözlerimi kaçırdım.

Deniz'e açılamazdım çünkü kalbim daha çok kırılmış, umudum da bir o kadar azalmıştı.

"Sen abime âşıksın, ben ise abinden sadece hoşlanıyorum. O da birazcık. Ben bile ona açılacakken senin de bu işi bitirmen lazım." Sırıtarak gözlerini kapattı.

"Aynı anda sevgili olur, aynı günde evlenir ve aynı günde de çocuk girişimlerinde bulunuruz. Yalnız seninkinin erkek benimkisinin de kız olmasına dikkat et."

Ben utançtan evrim geçirirken Leyal tek gözünü açıp güldü.

"Hadi, git bakalım. Bende bir iki saate abine açılırım." Kalbini tutup sağa sola doğru ilerleyerek daire çizmeye başladı.

"Aman Allah'ım, kesin beni sevmiyor! Şimdi ne yapacağım ben?" Sesini incelterek beni taklit etmeye başladığında gözlerimi devirsem de dudaklarım gülme isteğiyle titredi.

Kıçıma bir terliği yediğimde kısık sesle inledim.

"Annenin şu topuklu terliğinden nefret ediyorum!" Diye diye odadan çıktığımda Leyal'in kahkahası kulaklarıma doldu.

Abimden sadece hoşlandığını sanıyordu ama ona âşıktı da.

Sadece saf olan ben değildim, o da saftı çünkü abim de ona âşıktı.

Onların işi kolaydı çünkü birbirlerine âşıklardı.

Deniz ise benden etkilenmiyordu bile.

 

Loading...
0%